Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

FİNAL

Multi: Bizimkiler😍

Rekor uzunlukta bir bölüm oldu, rekor yorum ve oy bekliyorum sizden! İyi okumalar!❤

×××

Taylan'la birbirimize meydan okurcasına bakışlar atarken bunu neye dayanarak yaptığımı bilmiyordum. Çünkü, elimde tuttuğum konsol hakkında tek bildiğim şey muhtemelen ileri, geri ve yana giden tuşlardı. Taylan öğretmezse hiçbir şey yapamazdım yani.

Aramızdaki iddialı bakışma ayağıma değen yumuşak tüylerle kesildi. İrkilerek ayağımı kaldırdım hızlıca. Bakışlarım aşağı kaydığında siyah beyaz tüyleri olan kocaman bir kediyle karşılaştım. Bunun, Taylan'ın bana fotoğrafını gönderdiği kedi olduğunu anladım.

Kocaman gülümsedim. "Aman aman, sen ne tatlı bir şeysin öyle." Taylan'a döndüm. "Kucağıma alabilir miyim?"

Gülümseyerek başını salladı. Eğilip kediyi tutup kaldırdım, gereğinden fazla güç kullanmam gerekti çünkü bu kedi baya ağırdı.

"Oy maşallah! Kaç kilosun sen? Belim kopacaktı seni kaldırırken. İsmi, Liyan mıydı?"

"Evet, Liyan. Sana bunu söylemiş miydim ben? Hatırlamıyorum da."

"Imm, aslında söylemedin. İnstagramına baktığımda gördüm." dedim şirince sırıtıp.

Gözlerini kısıp bana baktı. "Stalk diyorsun?"

Omuz silktim. "Neyse ne, işte!" Liyan, kucağımda iyice yayılırken bir elimle onu sevmeye başladım. "Hadi, öğret bakalım şu oyunu."

Taylan, yaklaşık yarım saat sonra oflayarak elindeki konsolu sehpaya attı. "Ben öyle mi dedim Yakut, hiç anlamıyorsun bu işten." Kaşlarımı çatarak ayağa kalktım. Ayağa kalktığımda kucağımdaki kedi olacakları biliyormuş gibi kendini kucağımdan attı ve uzaklaştı.

"Ben sana bilmiyorum dedim zaten Taylan! Sırf senin için öğrenmeye çalışıyorum ama sen de anca bağırıp dur! Gidiyorum ben, tek başına oyna!"

Sinirle saçlarımı savurdum ve arkamı döndüm. Söylenmeye devam ettim. "Adama bak ya! Sürpriz yapalım dedik, yaptığına bak."

Bir iki adım gitmiştim ki belime sarılan kollarla durduruldum. "Tamam güzelim ya. Kızma, haklısın. Gel, bu sefer çok daha güzel anlatacağım ve tekte her şeyi anlayacaksın."

"Bağırmayacaksın ama!"

"Bağırmadım ki zaten!"

Oflayarak ona döndüm. "Tamam bağırmadın ama oflayıp duruyorsun işte."

"Tamam güzelim, oflamak da yok artık." Beni tekrar koltuğa oturttu ve elime artık nefret ettiğim o konsolu verdi. Tekrar aynı şeyleri anlattığında biraz biraz anlamıştım.

"Tamam, neyse. Oynamaya başlayalım. Öyle daha iyi öğrenirim."

"Tamam, hangi takımı istersin?"

"Takım bilmem ben. Sen hangi takımla oynuyorsun hep?"

"Ben Liverpool'la oynuyorum genelde."

Omuz silktim. "O zaman ben Liberpool'la oynayacağım. Sen başka seç."

Gülerek başını salladı. "Peki, ben de o zaman Everton'ı alıyorum."

"Fark etmez."

Bir saatin ardından sonunda oynamaya başlayabilmiştik. Ama oyun benim için hüsrandı. Şu ana kadar yediğim gollerin haddi hesabı yoktu. Bir gol daha kaleme girdiğinde sinirle Taylan'a döndüm. "Ya ama!"

Taylan gülümseyerek oynamaya devam etti. Sinirle tuşlara basmaya başladığımda bir gol daha yemek üzereydim.

"Ya, Taylan! Atma!"

Bir elimle kendi konsolumu tutarken diğeriyle elimi Taylan'ın elinin üstüne koyup durmasını sağladım. "Ya bir kere ben atayım!" dedim yalvarırcasına. Zira on dakikada 18 gol yemiştim ve attığım gol sayısı ise sıfırdı.

Gülerek elini havaya kaldırdı. "Tamam bari bu gölü sen at da gururunu kurtar." Kaşlarımı çatarak ona baktım. Sonra boşverip elimi çektim ve heyecanla tuşlara basıp Taylan'ın kalesine doğru ilerledim ve iki kere kendi kendime topu kaybetmemeden sonra gol atabildim.

"Gol!" diye bağırdım iki elimi kaldırarak. Taylan'a döndüm ve bana gülerek bakan yüzüne döndüm. Uzanıp sarıldım. "Sonunda bir tane atabildim!"

Elleri belimi kavrarken gülüşü şiddetlendi ve kahkahaya dönüştü. "Ne oldu ya?" deyip geri çekilmeye çalıştığımda ellerini sıkılaştırıp geri çekilmeme izin vermedi. "Yok bir şey, tebrik ederim Kızıl. Hadi artık kapatalım oyunu. Yetti bu kadar."

"Ya Taylan ne oldu?" Taylan beni bıraktığında televizyona döndüm. 19-0 mı? "Ya, ne 19'u? Ben attım o gölü ya!"

"Güzelim kendi kalene attın ama."

Oflayarak konsolu bıraktım sehpaya. "Ama böyle olmaz ki!" Gözüm mutfağa kaydığında İlkay ablanın bana kaş göz yaptığını görüp Taylan'a döndüm. "

"Tamam sıkma canını, ben bitirelim demiştim zaten. Başka zaman tekrar oynarız."

"Olur, ben ablana bakayım. Yardım edilcek bir şey var mı?"

Sorgularcasına bana baktığında gülümsedim. Telefonu titreyince bakışlarını oraya yöneltti. Hızla mutfağa girdim. İlkay abla kollarımdan tutarak bana baktı. "Yakut, yardıma ihtiyacım var. Senden, başka zaman Umut'la buluşmama yardım etme sözü almıştım ama onu şu ana çekmek zorundayım. Saçma bir şey yüzünden kavga etmiştik, telefonlarını açmadım. Kapıya gelmiş, aşağıda. Beş dakika sonra aşağı inmezsem yukarı geleceğini söyledi. İki dakikam kaldı!"

Şaşkınlıkla ona baktım. "Tamam, iki dakika in, gel. Ben idare ederim Taylan'ı."

Başını olumsuzca salladı. "Yakınlarda konuşamayız. Muhtemelen başka yere gideriz. Uzun sürebilir gelmem."

"Ama... neyse. Tamam ben oyalarım Taylan'ı. Ya annen eve erken gelirse, yanlış anlaşılmak istemiyorum."

Güven verircesine kollarımı tuttu ve gülümsedi. "Tunç'u aradım. Miray'ı alıp gelecek. O sırada Ezgi aradı, o da çocuklarla gelecek. Merak etme."

Kafa salladım. "Tamam. Taylan inşallah seni sormaz."

O sırada zil çaldı. Gözleri kocaman açıldı. Gülümsedim. "Tunçlardır. Tunçları içeri alırken sen kaçarsın." dedim ve kapıya gittik. Kapıyı açar açmaz İlkay abla dışarı çıktı. Tunç ve Miray'ın ortasından geçip kendini dışarı attı.

Ona gülerken kapıyı aralayıp ikisini içeri davet ettim. "Hoş geldiniz."

Taylan seslendi. "Yakut, kim geldi?"

"Tunç ve Miray geldi." dedim Taylan'ın duyabileceği şekilde.

Tunç kaşlarını kaldırarak güldü ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Ardından Miray da. Yanımdan geçerken yanağımdan makas aldı. "Hayırdır kanki, Taylan'la kendinizi eve mi attınız?"

Yanağımdaki elini ittirip Tunç'un eline vurdum. "Saçma saçma konuşma!"

Miray da kaşlarını çattı. "Tunç!" diye uyardı. Miraysan destek almamla rahatlarken ekledi. "Ev varken dışarda ne yapsınlar?"

"Miray! Sen de bu çocukla takıla takıla onun gibi olmaya başladın!"

Tunç, gülerek kolunu Miray'ın omzuna attı. Başını onun başına yasladı. "Git gide bana benzemeye başlıyorsun ya, acayip hoşuma gidiyor."

İkisi birbirine sarılarak içeri girdiklerinde gözlerimi devirdim. Tencere, kapaktılar resmen.

Kapıyı daha kapatamadan zil çalınca otomatiğe bastım ve kapıyı tekrar açtım. Ezgi, Hale, Cengiz ve Ümit dörtlüsü de eve giriş yapınca artık herkes tamam olmuştu.

Hepsi salonda yerleşirlerken Taylan onlara şaşkınlıkla bakıyordu. Çünkü kimse ortama yabancı değil gibiydi. Tunç ve Ümit bizim açık bıraktığımız oyuna geçip oturduğumuz yerde yeni bir oyun başlatmışlardı bile. Tunç, yabancı değildi çocuklara. Taylan'la oyun oynamaya geldiği sıralarda evde olan Ümit ve Cengiz'le tanışmıştı. Tatildeyken de bir kere hepsinin Cengizlerde toplandığını biliyordum. Ama Miray kızlarla ilk kez karşılaşsa da çoktan tanışıp muhabbete girmişti bile.

Taylan hâlâ ayakta dikilen bana bakıp yanıma geldi. "Bunları kim çağırdı?"

Omuz silktim. " Ben çağırmadım, kendileri gelmişler."

Mutfağa baktı. Kaşlarını çattı. "Ablam nerde?"

"Odasına geçti, bizi rahat bırakmak için." Daha fazla orda durmayıp bizimkilerin yanına, salona geçip tekli koltuğa oturdum. Taylan da kendini Tunç'un yanına attı. "Siz neden geldiniz ki?" dedi.

Tunç ve Ümit'in yaptığı maçı izleyen ve sehpadaki cips tabağından yiyen Cengiz, başını televizyondan çevirmeden cevapladı. "Yalnız mı kalmak istiyordunuz? İstersen gidebiliriz?"

Taylan oflayarak baktı. Sonra omuz silkip sehpadaki kekimin tabağını kucağına aldı ve yemeğe baktı. Bana bakıp göz kırptı. Gülümsedim.

Ayağa kalktım. "Kek yapmıştım. İsteyen var mı?"

Herkesin gözleri ışıldayarak bana döndü. Önce Miray sonra da diğerleri lafa atladı. "Evet!"

Gülümsedim. "Hemen getiriyorum o zaman!"

"Hayır!" Taylan'ın bağırmasıyla ona döndüm. "Ne hayır?"

Ayağa kalktı. "Hayır, o keki bana yaptın. Bunlara vermem."

Gözlerimi açıp yüzünü inceledim ve ciddi olup olmadığını ölçtüm. Baya ciddiydi. "Bir daha yaparım Taylan."

Ona gülerek baktıktan sonra mutfağa ilerledim. Arkamdan geldi. Keki koyduğum kutunun kapağını açacakken elimin üstüne konan ellerle durdum. Oflayarak arkama döndüm. "Ama Taylan!"

Taylan, içerdeki kek tabağını da getirip tezgaha koymuştu. Omuz silkti. "Verme dedim ya, istemiyorum. O benim sürprizim değil miydi? Ne diye onlara veriyorsun? Kek yemek istiyorlarsa gitsinler marketten alsınlar."

Gülümseyerek elimi kutunun üstünden çektim. Bir elimi koluna koydum. Gözlerime döndü. Yüzümü biraz düşürdüm. " Aslında asıl sürpriz bendim. Ama anlaşılan keki daha çok beğendin."

Huysuzca bakarken yüzünde bir hareketlenme oldu ve dudağı kıvrıldı hafifçe. "Sen keki mi kıskandın? Hem de kendi yaptığın keki?"

Omuz silktim. Gülümsemesi büyüdü. "O kek, senin elinden çıktığı için benim için önemli." Alnını başıma yasladı. "Yoksa, en çok önemsediğim sensin. Biliyorsun."

"Biliyorum."

"O zaman keki kimseye vermek yok?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Hayır, söyledim bir kere. Hem, sen istersen ben yine yaparım ki sana."

"Yarın istesem de yapıp getircek misin?"

"Yaparım ama ben getiremesem de yollarım sana."

Gülümsedi. Saçlarımı öptü. "Tamam, ama yine de vermesek?"

Biz mutfakta konuşurken salondan gözüktüğümüzü unutmuş olmalıydık ama içerdekiler bunu hemen hatırlattı. Tunç'tu. "Öhöm öhöm! Arkadaşlar biz yanlış zamanda gelmişiz galiba! Biz çıkalım, bunlar devam etsin. Baya meşguller."

Taylan homurdanarak geri çekildi. Elleriyle Tunç'u işaret etti. "Herkese ver ama şu şerefsize yok!"

Gülerek Taylan'ın kollarından çıktım ve birkaç tane tabağa çıkarmaya başladım. Miray ve Ezgi yanıma gelip çay koymama da yardım ettiler. Hale'ye baktığımda gülümsedim. Çünkü Cengiz, kalkmasına izin vermeden onu tutuyordu. Hale de kolları arasında cebelleşiyordu. Garip olan da salondaki herkes bunu normal bir şeymiş gibi karşılıyordu.

Bardakları çıkartan Ezgiye döndüm. "Bu Hale'yle Cengiz, hep böyleler mi?"

Onlara kısa bir bakış atıp bana döndü. "Evet, hep böyleler." Miray da onlara bakıp gülümsedi, ama hayretli bir gülümsemeyedi. "Yani, daha yeni tanıştık ama aralarındaki çekimi hemen hissettim. Biz de Tunç ile arkadaştık başta ama ikimiz de bunun arkadaşlık olmadığını çabuk hissetmiştik. Bunlar nasıl hâlâ hissedemediler? Bir de Hale'nin dediğine göre yıllardır berabersiniz?"

Ezgi, gülümseyerek tezgaha yaslandı. "Biz aslında ilk takılmaya başladığımızda Hale yoktu aramızda. Ümit, Taylan, ben ve Cengiz'dik. Hale de bizimle aynı sınıftaydı ama şimdiye kadar hiç can ciğer olduğum bir kız arkadaşım olmadığı için sınıftaki kızlarla da tanışmak istememiştim. Cengiz, Hale'yi ilk günlerde fark etti. Bazı tenefüslerde yanına oturup muhabbet kurmaya falan çalışıyordu. Cengiz'in kıvrandığını görünce yardım etmek istedim ben de. Hale'nin yanına gidip onunla muhabbet kurdum ve çok sevdim. Harika bir kalbi vardı gerçekten. İlk defa bir kıza ısınmıştım. Sonra Cengiz'in yapmak istediğini yapıp Hale'yi sürekli aramıza çektim. Bir zaman sonra o da bizden biri oldu. Taylan ve Ümit, Hale'ye karşı hep bana davrandıkları gibiydiler."

Gülümseyerek başını iki yana salladı. "Ama Cengiz hiçbir zaman öyle olmadı. Sürekli Hale'nin üstüne titredi. Demiştim, lisede hep onları sevgili zannediyorlardı diye. Sebebi tamamen Cengiz'di. Haleye kimsenin yaklaşmasına izin vermedi. Hale'nin de birçoğundan haberi var ama haberinin olmadığı kaç kavgadan çıkardık Cengiz'i çoğunu bilmez. Aynısını benim için de yapardı ama durmasını bilirdi. Hayatıma saygı gösterdiği yerler vardı ama Hale için dur-durağı yoktu. Hala yok. Hale de ilk geldiği günden beri Cengiz'e farklıydı ama o, Cengiz gibi değildi. Hep içine attı. İkisi de beş senedir böyle. Her Allah'ın günü kavga ederler ama her gün de böyle yan yanalardır. Daha ne kadar dayanırlar, bilemiyorum. Birinin patlamasını bekliyorum."

Miray, hınzırca gülümsedi. "Patlatalım o zaman?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Nasıl?"

Gülümseyerek Ezgi'ye döndü. "Hale'nin hiç sevgilisi oldu mu?"

Ezgi güldü. "Lisede iki tane oldu. Biri iki buçuk günlüktü. Diğeri de bir gün demeye bin şahit. Sıfır yetmiş beş günlük falandı. İkisi de Cengiz yüzünden Hale'den ayrılmıştı."

"Hmm, o zaman Cengiz hiç kaybetme korkusu yaşamamış. Böyle erkeklerin kaybetmeye tahammülü yoktur. Önce Cengiz'in kaybetmesi lazım ki, patlasın." Ezgi gülümseyerek Miray'a yaklaştı.

"Kesinlikle, ben plan yapmaya çalıştım ama tek kişi olduğum için yaptığım tüm planlar elimde patladı. Ama artık üç kişiyiz ve planlar yerine Cengiz'i patlatalım. Çünkü Hale ne olursa olsun asla patlamaz."

Gülümseyerek iki aptal aşığa döndük. Hale, Cengiz'in kollarında cebelleşmeyi bırakıp Cengiz'e yaslanmış hangisinin olduğunu anlayamadığım telefona bakıyorlardı. Cengiz, çenesini Halenin omzuna yaslamıştı. Bir an gözlerini kapatıp gülümsediğini gördüm.

Artık, bu iki aptalın birbirlerine açılmaları gerekiyordu.

×××

@taylanekiz Gerçeği, hayalinden de güzelmiş.🖤 @yakutdegirmenci

yakutdegirmenci ve 1869 kişi beğendi.

@yakutdegirmenci: Biz, hayallerden de güzeliz çünkü.🖤
@taylanekiz: Biz, en güzeliz.🖤

@ezgihelin: Yerim sizi😍

@halerengin: Best couple❤

@tunçortaç: Bu foto yalan, ikisi birbirine söverek bırakmış oyunu.
@miraygoker: Rahat bırak Tunç, çok tatlılar diye kıskanma😍

@cengiz_han: Fotolar aldatmaca, tekrar oynamak istediklerinde en son yastık fırlatıyorlardı birbirine.

@ümitgüleç: Playstation günü bir tek bize yaradı, kekten bir daha yap yengeeeee! @yakutdegirmenci
@taylanekiz: Ümit, defol kardeşim. O, Yakut'tan yiyip yiyebileceğin son kekti.

×××

yakutdegirmenci: Bundan sonra; hayalin, hayalim.🖤 @taylanekiz

taylanekiz ve 695 kişi beğendi.

@taylanekiz: Bundan sonra, hayallerimiz var🖤
@yakutdegirmenci: 🖤

@ezgihelin: Düşmekten bitap oldum, yeter. Çok tatlısınız amaaa!😍

@halerengin: Sevgiliyle PES atmak ? Eyvah düşüyorum!😍
@cengiz_han: Biz her gün seninle PES atıyoruz?
@halerengin: Sevgili dedim Cengizhan!
@cengiz_han: Sevgili neymiş ya, gelip geçici.
@halerengin: Çık şurdan Cengiz. Duygusuz köpek.
@cengiz_han: Ne yaptım ya şimdi? Delircem amk.
@halerengin: Küfür etme, terbiyesiz.

@ümitgüleç: Yeengeee, kek yapçan dimiiii?
@yakutdegirmenci: Yaparım yine.😂
@taylanekiz: Ümit, küfür etmek istemiyorum. Defol koçum.
@ümitgüleç: Yenge söz verdi, kıskanmaaa.

@miraygoker: Bizden sonra en iyi çift!😍

@tunçortaç: Romantik sevgili postu mu? Öğğhkkkk!
@miraygoker: Tunç, son postunda çok tatlı çıkmışız.😍
@tunçortaç: Ya bizim olduğumuz fotonun kötü çıkma ihtimali var mı aşkım?😍
@taylanekiz: Piç.
@yakutdegirmenci: Taylan, küfretme.

×××

Taylan'sız wp grubu

Ezgi: Her şey yolunda değil mi?

Ezgi: Bizim dersimiz normalinden erken bitti. Mekândayız Hale'yle.

Ezgi: Taylan bir şey çaktı mı?

Yakut: Hayır, bir şey anlamadı.

Yakut: Yani, bence anlamadı.

Yakut: Sabah doğum gününü kutladık sadece.

Yakut: Planın var mı dediğimde de 'akşam çocuklarla pasta keseriz, siz de gelin' dedi.

Yakut: Tamam dedik biz de.

Hale: Pasta ve mekan hazır. Herkes gelmeye başlar birazdan. Siz nerdesiniz?

Yakut: Birazdan ders bitecek.

Tunç: Biz Miray'la erken çıktık, geliyoruz.

Ezgi: Tamamdır.

Ezgi: Cengiz ve Ümit hazretleri. 5 dakika içinde mekânda olmazsanız öldünüz!!

Cengizhan: İki saniyeye ordayım bebeğim.

Cengizhan: Ayrıca senin yazdığın çok belli Hale.


Ezgi: Nerden anladın be?

Cengizhan: Ben anlarım. :)

×××

Zil çalar çalmaz hoca kaçar gibi dersi bitirip sınıftan çıkmıştı. Ben de hemen arkasından sınıftan çıktım. En son Taylanların evine gittiğim günün üstünden bir ay geçmişti ve tekrar okuldaydık işte. Taylanların sınıfının önüne geldiğimde kapısı açılmıştı. Çıkan hocaya baş selamı verip içeri girdim.

Girer girmez Taylan'ı buldu gözlerim. Ceketini giyiyordu. Gülerek yanına gittim. Beni gördüğünde o da şaşkınlıkla gülümsedi. "Zil yeni çaldı, ne ara kendini yanıma attın Kızıl?"

Elimi çantamın askısına atıp heyecanımı belli etmemek için sıktım. "Bilmem, hoca dersi erken bitirdi zaten."

"Tunç ve Miray çıktılar mı?"

"Bir yere gideceklermiş, dersten erken çıktılar."

Çantasını da koluna asıp bana döndü. Beraber sınıftan çıktık. Bahçede yürürken gözleri bana döndü. "Neyle gideceksin? Araba gelmemiş galiba."

"Otobüsle döneceğim eve. Nadi abinin başka bir işi varmış, gelemeyecekmiş."

Gülümsedi. "Güzel, öyleyse daha çok vakit geçirebileceğiz."

Bahçeden çıktıktan sonra yanımda yürüyen sevgilime baktım. Resmen benim sevgilimdi, hâlâ bazen gerçekmiş gibi gelmiyordu.

Gerçekliğini kanıtlamak ister gibi elimi uzatıp elinin arasına bıraktım ve tuttum. Şaşkınlıkla bana döndü. Ona daha fazla bakmayıp omuz silktim. Gülerek elimi sıktı. Birlikte otobüs durağına yürüdük. Rol gereği elimi telefonuma atıp bir süre baktım. Sonra Taylan'a döndüm.

Oflayarak "Annem beni yanına çağırıyor. Gitmem gerekiyor." dedim.

"Neden ki?"

"Arkadaşlarıyla bir kafede buluşmuşlar. Uzun süredir arkadaşlarına görünmediğim için bana trip atıyordu zaten. Şimdi de yanına gelmemi istiyor. Gitmezsem küsecek. Kafenin nerde olduğunu tam bilmiyorum, taksiyle gitmem gerekecek sanırım."

"Hangi kafe?"

Telefonumu ona gösterdim. Kafenin adresine baktı. "Bizim oralarda diye hatırlıyorum. Benimle gelirsen seni kafeye kadar bırakabilirim?"

Şaşkınlıkla gözlerini açtım. "Gerçekten mi? Çok iyi olur."

Beş dakikayı geçmeden gelen otobüse bindik. Otobüste en arkada bulduğumuz iki kişilik yere oturduk. Taylan'ın yanındaki boş koltuğa oturan kişiyi görünce kan beynime sıçradı adeta.

Merve, kaşlarını çatarak bana döndü. Samimiyetsizce "Merhaba." dedi. Ondan bakışlarımı çekip cam kenarında oturmamın verdiği izinle başımı dışarıya çevirdim. Bu kız her gün Taylan'la aynı otobüse mi biniyordu?

Taylan, kulağıma yanaştı. "Yakut." Onu kolumla ittirdim. "Sus Taylan."

Taylan, oflayarak arkasına yaslandığında dişlerimi sıktım. Şu an o kızla dip dibe oturuyorlardı. Ne kadar memnun olduğu göz ucuyla baktığımda bile belli oluyordu. Ellerimi sıkmaktan tırnaklarımın izi elime geçmişti, emindim.

Bir süre yaptığımız otobüs yolculuğundan sonra elimde hissettiğim sıcaklıkla yan tarafıma döndüm. Taylan, elimden tutup beni kaldırdı. "Geldik."

Otobüsten inmeden önce Merve'nin "Okulda görüşürüz Taylan." dediğini duymuştum. Otobüs yanımızdan uzaklaştıktan sonra elimi sertçe ellerinin arasından kurtardım. "Teşekkür ederim. Bundan sonrasını ben giderim."

Yanlışlık vardı! Şu anda o kafeye Taylan'la gitmem gerekiyordu ama o kadar sinirliydim ki bunu umursamıyordum.

Beklediğim gibi ikinci adımımı atamadan kolumdan tutuldum. "Yakut." dedi önüme geçip. "Dinlemeden yargılama lütfen."

Derin bir nefes alıp yüzüne baktım. "Bu kızla her gün aynı otobüse biniyorsun ve bana hiçbir şey söylemedin." dedim sakince. Onu dinlemem gerektiğini biliyordum. Her ne olursa olsun. Dediği gibi yargısız infaz yapmamam gerekirdi.

Başını iki yana salladı. "Öyle bir şey yok. Sadece teyzesine gideceği zaman biniyor benimle aynı otobüse." Şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Delirmek üzereydim. Kolumu ondan kurtardım. "Sus!"

Yoluma devam ettiğimde arkamdan söylenerek geliyordu. "Ne dedim şimdi ben ya? Hiçbir şey anlamıyorum! Delireceğim gerçekten! Yakut!"

Sinirle arkama döndüm. Yüz yüze gelince bir adım geri gittim. "Delireceksin, öyle mi? O kızın teyzesinin nerde oturduğunu da biliyor musun? Çay kahve içmeye de davet etti mi?"

"Of! Öyle bir şey olmadığını biliyorsun Kızıl. Sadece geçen haftalarda ilk defa onu benimle aynı otobüste gördüm. Ben bir şey demedim. O geldi yanıma anlattı."

"Yine de bana söylemeliydin! O kızdan haz etmediğimi biliyor olmalısın."

"Bana inanmıyor musun Yakut?"

Merve'ye ne kadar güvenmiyorsam Taylan'a o kadar güveniyordum ve inanıyordum. Sadece bir anlık patlamıştım. Normalde olsa 'tabii ki inanıyorum' deyip konuyu burda kapatırdım ama Taylan'ı kafeye götürmenin bir yolunu bulmuştum ve bunu kullanabilirdim.

Taylan'sız wp grubu

Yakut: Geliyoruz. Her şey hazır mı?

"Annem çağırıyor gitmeliyim." dedim ve telefonumu çıkartıp gruba mesaj çekerken ilerlemeye başladım.

Arkamdan gelecekti. Gelmeliydi. Bu kadar kolay vazgeçmezdi. Adım seslerini duyunca gülümsedim. Şu an ona güvenmediğimi düşündüğü için üzgündü, biliyordum. Bu süreyi kısaltmak için adımlarımı hızlandırdım.

"Yakut! Canım, saçmalıyorsun. Saçma bir kız için yapma böyle! Gel şuraya konuşalım."

Canım kelimesiyle erimek üzereyken kendimi sıktım. Çok az kalmıştı.

Taylan'sız wp grubu

Yakut: Kafeye geldik, son üç adım.

Kafenin kapısına gelmiştik. Taylan kolumu tutmak üzereydi ki hızlanıp içeri girdim. Her şey hazırdı.

Taylan o sırada kolumu tuttu ve beni durdurdu. Ona döndüm ve tam gözlerinin içine baktım. Gülümsedim. "İyi ki varsın Gezegen, iyi ki hayatıma girdin."

Sözlerimle aralanan dudakları kapandı ve şaşkınlıkla kaşları kalktı. Beklemiyordu bunu.

O sırada kafenin içinde koro halinde ses yankılandı. "İyi ki doğdun, Taylan!"

Taylan, şaşkınlıkla etrafına bakındı. Beklemiyordu. Çünkü önceki yıllardan hiçbir farkı olmamıştı bugün için. Yine her zamanki gibi sabah herkes doğum gününü kutlamıştı, akşam da evde pasta kesilecekti.

Ama bugün Ezgi'yle ve İlkay ablayla işbirliğim sonucu bir kafe kapatmıştık. Ezgi, Taylan'ın eski lisesindeki arkadaşlarından birkaçını da çağırmıştı. Ve küçük bir kutlama yapmak istemiştik.

Alkışlar ve ıslıklar eşliğinde doğum günü şarkısı söylenmişti ve önüne bir pasta getirilmişti. Taylan bana döndü. "Senin işin değil mi?"

Şirince gülümsedim. "Tek değildim, Ezgi ve İlkay abla da vardı."

"Bana inanıyorsun yani? Otobüsten beri oyun muydu triplerin?"

Kaşlarını çattım. "Sana inanıyorum tabii ki ama otobüsten beri oyun falan değildi. Sadece son birkaç dakikası spontane gerçekleşti."

"Hadi Taylan! Üfle artık!"

Ezgiye döndük. Taylan hamurdandı. "Tamam be!" Pastanın üstündeki bir sürü mumları direk üfledi.

"Ya dilek tutmadın, olmaz ki!"

Taylan omuz silkti. "Tabii ki de bir pastanın üstündeki mumları üflemeden önceki dilenen şeyin gerçek olacağına inanmıyorum. Saçma."

Ben de aynı şeyi düşünsem de üflerken aklımdan bir şey dilemeyi de unutmuyordum. Bu gayri ihtiyari yaptığım bir şeydi.

Pasta, kesilmek için götürülürken Taylan'a ilk sarılan ben oldum. Taylan da anında belime sarılarak karşılık verdi. Kollarımı sıkılaştırarak iyice ona sokuldum. "Seni çok seviyorum, çok. İyi ki varsın."

Başını saçlarıma yasladı. "Seni çok seviyorum, çok. İyi ki varsın, hep ol."

Taylan'a her ne kadar ayrılmak istemesem de mecburen kendimi geri çektim. Ben çekilir çekilmez Ezgi ve İlkay abla aynı anda Taylan'a atılıp sarıldı.

"İyi ki doğdun kuzen!"

"İyi ki doğdun ufaklık!"

Onlardan sonra bizimkiler ve gelen diğer davetliler de sarılarak tebrik ettiler. Bazıları hediyelerini verdi. Köşede Taylan'ı izlerken gülümsüyordum. Mutluydum, çünkü mutluydu.

Gözlerimi yüksek çıkan sesi nedeniyle Cengiz'e çevirdim. "Şu sarı veledi kim çağırdı ya! Hale, sen mi çağırdın?"

Hale, kaşlarını çattı. "Kim o sarı veled ya? Ben ne bileyim?"

"Şu eski sevgilin olacak ibne işte. Nesini bilmiyorsun?"

Hale kaşlarını çatarak Cengiz'in gösterdiği yere baktı. Sonra yüzü aydınlandı. "Aaa, Ozan mı o? O da mı gelmiş? Fark etmemişim, baya değişmiş. Haberim yoktu."

Cengiz, Hale'nin önüne geçerek bakışını kısıtladı. "Tamam, söylemedim varsay. Boşver, gel pasta yiyelim."

Hale, kaşlarını çattı. "Yeni görüyorum, bir selam verelim ayıp olur. İyi çocuktu."

"Ne iyi çocuğu ya? Tek derdi 'sevgilim var' diyerek hava atmak olan biri ne kadar iyi olabilir? Hem, çok iyiyse neden ayrıldın?"

Hale, kaşlarını kaldırdı. Sinirliydi. "Ayrıldın mı? Ben mi ayrıldım? O ayrıldı. Nedenini de çok iyi biliyorsun. Çocuğu tehtid etmiştin!"

Cengiz gülerek omuz silkti. "10. sınıftaydım ve 'seni okuldan attırırım' demiştim. Bu salak da inandı. Müdüre gidip birini okuldan atmasını istesem müdür bahaneyle beni okuldan atardı o zaman. Bu aptal da yedi bunu. Hem demek ki sevmiyormuş. Biri sevdiğim kızdan ayrılmam için böyle şeyler yapsa onu evire çevire..."

Hâle, elini kaldırarak onu susturdu. "Tamam kes!"

Hale yanından geçip gittiğinde Cengiz sinirle soludu. "Nereye kızım?"

Hale, sinirle bağırdı. "Ozan'ın yanına!"

Cengiz arkasından sinirle onu takip ederken gülerek bakışlarımı ondan çevirdim. Bu bir ayda bir adım atma fırsatımız olmamıştı. Çünkü hiç bu şekilde bir araya gelememiştik. Hepimizin okulu vardı.

Beş on dakika sonra Taylan yanıma geldi ve oturduğum masada yanıma oturup başını omzuma yasladı. "Herkes burda, lisede her iyi anıya sahip olduğum herkes. Teşekkür ederim."

Elimi dayanamayarak dağınık saçlarında gezdirdim. "Onları Ezgi ayarladı. Ben eski okulundaki arkadaşlarını bilmediğim için." Gülümsedi.

Her ne kadar omzumda olmasından çok memnun olsam da doğruldum. Omzumdan kalktı. "Ama ben burda çok rahattım ki."

Ayağa kalkıp elimi uzattım. Elimi tuttu ve onu hediyesinin yanına götürdüm. Kafenin arkalarında olan bir masanın üstündeydi. Biraz büyük olduğu için yanımda taşıyamazdım.

"Bu ne?" dedi bana dönerek. Gülümsedim. "Hediyen?"

Elini boynuma atıp beni kendine çekti. "Biliyorsun, sen bana en büyük hediyeyi beni hayatına dahil ederek ve beni severek verdin. O yüzden..." Ondan ayrılıp parmağımı dudaklarına bastırdım. "Biliyorum ama sana hediye almak istedim. Kabul etmeyecek misin?" Hafif sulanan gözlerimi görünce dudağının üstündeki parmağımı öptü ve elini bileğime sarıp aşağı indirdi.

"Tamam, açacağım hediyeni. Açma hemen çeşmelerini. Ağlamandan nefret ediyorum."

Gülümseyerek hediyeyi açmasını bekledim. Bu hediye için İlkay abladan minicik, çok ufacık bir tüyo almıştım. Beğeneceğini umuyordum ama heyecanlıydım.

Masanın üstünde önce büyük bir kutu üstünde de ondan biraz küçük bir kutu vardı. Kaşlarını çatarak kısaca baktıktan sonra önce küçük kutuyu açtı. Kaşları şaşkınlıkla havalandı. Büyük kutuyu da açtıktan sonra hızla bana döndü.

"Ciddi misin? Playstation VR, playstation worlds ve kamerası mı?"

Gülümsedim. "Geçen oynadığımız çok saçmaydı. Yapamadım. Belki sanal gerçeklikle daha çok eğleniriz ve seni yenebilirim diye düşündüm!"

Başını iki yana sallayarak gülümsedi. Kollarımı açtım. "Tahminen kaç dakikaya sarılırsın?"

Lafım bitmeden beni kolları arasına çekti. Saçlarımı öperken "İyi ki varsın." dedi.

Geri çekildiğimde bir elim boynumdaki, bana aldığı kolyeye gitti. "Bu kolyedeki taş yakut taşıymış. Neden söylemedin?"

Gülümseyerek boynumdaki kırmızı renki zarif kolyeye baktı. "Bilmem. Öyle miymiş?"

"Hmm öyleymiş."

Gülümseyerek bir adım bana yaklaştı. "Ee, ben asıl hediyemi ne zaman alacağım?"

Kaşlarımı çattım. "Aldın ya?"

Başını iki yana salladı. "Hayır, doğum günü öpücüğümü almadım."

Gülümseyerek ona yaklaştım. Bir elimi boynuna doladım. "Öpücük mü istiyorsun?"

Başını salladı gülerek. "Evet."

Dudaklarına yöneleceğim sırada uzanıp yanağını öptüm. Geri çekilip gülümsedim. "İyi ki doğdun öpücüğü!"

Gülümseyerek bana sıkıca sarıldı. "Ah Kızıl. Ne yapacağım ben senle?"

Güldüm. "Sev, hep çok sev. O yeter bana. Söz mü?

"Hep, çok seveceğim. Gezegen sözü."

"Ben de hep, çok seveceğim. Kızıl sözü."

×××

@ilkayekiz: Bana her zaman en yakın arkadaş, yeri geldi abi oldun. En kıymetlim, iyi ki doğdun. İyi ki varsın. Bu fotoğraf da araba kullanmak için kavga ettiğimiz ama sonu huzurlu biten günlerden birinden... En sevdiğim şey omzunda dinlenmek.❤ @taylanekiz

yakutdegirmenci, taylanekiz ve 2730 kişi beğendi.

@taylanekiz: Pastayı yüzüme fırlatmanın bedeli olarak sevgilinden ayrıl ödeşelim.
@umutoprak: Kayınço, ayıp oluyor ama.
@umutoprak: İyi ki doğdun mu bilmiyorum ama doğum günün kutlu olsun işte.
@ilkayekiz: Umut, kardeşimle düzgün konuş.
@umutoprak: Kayınçoların en yakışıklısı, en tatlısı iyi ki varsın. İyyiiiii kiii doğduuunnn. Oldu mu İlkay? Karizma falan kalmadı resmen.
@ilkayekiz: Nasıl da dinler beni :)
@taylanekiz: Tamam yeter be, burda yapmayın bari.

×××

@ezgihelin: En değerli kuzenim, çocukluğum, gençliğim, abim. İyi ki doğdun, iyi ki varsın. Duygusal cevaplara gelemem yorumları kapatıyorum. ❤ @taylanekiz

620 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.

×××


@halerengin: Lisemin en güzel yanı, her zaman yanımda olan güzel yürekli çocuğum. İyi ki doğdun. İyi ki varsın.❤ @taylanekiz

648 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.

×××

@ümitgüleç: İyiki varsınlı falan filanlı post. @taylanekiz Arkadaki Cengiz'i silemedim. Shop yapmayı bilen kızlar dm.

852 kişi beğendi.

@taylanekiz: Teşekkürlü falan filanlı yorum.

@cengiz_han: Küfürlü falan filanlı  yorum.

×××

@cengiz_han: Ben bu ne saçma sapan foto diyim sen anla kardeşim. @taylanekiz

1028 kişi beğendi.

@taylanekiz: Ben 'bilgisayarımın bir düğmesini göçtürmüşsün' diyim. Sen arkadan gelen küfürleri hayal et kardeşim.
@cengiz_han: Vallah billah Ümit yaptı.
@ümitgüleç: Vallah billah Ceng yaptı.

×××

@tunçortaç: Geç bulunan oyun arkadaşı. Yolun ortasında ne işimiz var hiçbir fikrim yok. @taylanekiz

1429 kişi beğendi.

@taylanekiz: Benim de bir fikrim yok.

×××

@yakutdegirmenci: Ben sana mecburum, bilemezsin,
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum.
Büyüdükçe büyüyor gözlerin.❤

@taylanekiz ve 539 kişi beğendi.

@taylanekiz: Ben sana mecburum, bilemezsin.
İçimi seninle ısıtıyorum.❤

×××

Sınırlarımı aşırı zorladım. Bu da anca bir finale yakışırdı. Kitaptaki en uzun bölüm!

Doyurucu bir final yapmak istedim bu yüzden epey beklettim ama her şey kafamda tam oturmadan yazamadım ve sırf erken atmak için de baştansavma yapmak istemedim.

2. Kitap yok ama iki tane özel bölüm atacağım. Aklımdakileri tam sığdıramazsam üç tane de olabilir. Özel bölümler bittiğinde tam olarak hikaye benim kafamda çözümlenmiş olacak.

Bu bir textinge yakışmayacak derecedeki upuzun final bölümü için bol bol yorum yapıp yıldızı parlatmayı unutmazsınız, biliyorum.💛

Bir de, bunu böyle güzel final bölümünde yazmak istemezdim ama yorumlarda sık sık kendi kitabının reklamını yapanlar var ve bu beni epey rahatsız ediyor. Bunun duyurusunu 1. Bölüme de ekleyeceğim. Yorumların çoğunu okuyorum ve böyle reklam mesajlarına denk geldiğim olursa siliyorum. Devam edilirse engellemekten çekinmeyeceğim.

Yıldızı parlatın!💛

Sizi seviyorum!💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro