*62*
Nee 100K mı???? Canım mısınız siz?? Tam olarak multideki gibiyim.😍❤
×××
En güzel, belki de şimdiye kadarki en romantik anımızı arka bahçeye giren birkaç kişilik grup bölmüştü. Öksürerek geriye çekildik ve çizimimi yapmak için kalemimi elime aldım. Taylan'a bakarak gülümsedim. "O zaman şimdilik daha az mükemmel şeylerden başlayalım. Şurdaki çiçekleri çizeyim."
Taylan, gülümsedi. Her zamanki gibi saçlarımı karıştırdı. Bunu sürekli yapmasını seviyordum her ne kadar saçlarım dağılsa da. Çünkü şimdiye kadar annemden başka saçımı okşayan, beni saçımla seven olmamıştı. Ama bu, ona karşı gelmeyeceğim anlamına gelmiyordu.
"Ya!" diyerek bağırdım ve saçlarımı düzelttim. "Kabarıyorlar! Ben sabah bu saçları düzleştirmek için kaçta kalkıyorum haberin var mı?"
Omuz silkip sırıttı. "Kalkma o zaman sen de. Kabarık saçlarınla gel, ne olacak?"
Gözlerimi kıstım. "O Merve denen kızın-" Taylan'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Merve ne alaka?"
Dudaklarımı birbirine bastım. O an Merve'yi düşünmüştüm evet ama aniden ağzımdan döküleceğini beklemiyordum. Konuyu kapatmasını istiyordum. Çünkü, Merve benden daha güzeldi. Bu net olan ve herkesin bilebileceği bir şeydi. Ama bunu Taylan'a söylemek istemiyordum, desem de bana benim daha güzel olduğumu söyleyeceğini biliyordum. Gerek yoktu.
"Ne Merve'si? Çizim yapmalıyım." Kalemimi elime alarak hızlıca birkaç çizik attım ve çizmeye başladım. Ben konuyu kapatınca uzatmadı. Bazen zihnimi okuduğunu düşünüyordum ve bu hoşuma gidiyordu.
Ben sağ elimle kalemimi tutarken Taylan da çenesini sol omzuma yaslamıştı ve ikimiz de deftere bakıyorduk. Karşımızdaki çiçeklerin bir kısmını çizmiştim. "Güzel, yeteneğin çok fazla gitmemiş ama çalışman lazım. Hemen eski haline gelmez."
Kalemimi bırakıp bir sayfayı inceledim bir de karşımdaki canlı haline baktım. Yüzüm düşmüştü. Çünkü beklediğimden de kötüydü. "Olmadı." dedim huysuz sesimle. "Bazı çizgiler, olmadı. Küçük detayları hep atlamışım. Bazı çiçekleri es geçmişim bile. Resmin bütünü güzel gibi gözükse de değil."
Taylan, omzumdan kalktıktan sonra çenemi tutarak kendine çevirdi. "İki yıldır çizmiyorsun. Şu an çizdiğin şey bile iki yıl araya rağmen güzel. Yetenekler kaybedilemez ama biraz aradan sonra becerin azalabilir. Bunu da sürekli çizerek giderebilirsin. Sana güveniyorum Yakut."
"Ben kendime güvenemiyorum."
Dudağında ufacık bir gülüş belirdi. Çenemi tutup yaklaştırdı ve dudaklarını alnıma bastırdıktan sonra geri çekildi. "Ben senin her zaman yanındayım. Beraber hayalini kazanacağız."
Gülümsedim. Ben de uzanıp çenesinin ucuna hafifçe dudaklarımla dokunup geri çekildim. Gözlerine baktım. "Seni çok seviyorum."
Nefesi kesilir gibi oldu. "Gözlerime bakarak, ilk defa bunu söyledin." dedi inanamıyormuş gibi. Gülümsedim. "Son olmayacak."
×××
Üniversiteliler ve Üniversiteli Olmayanlar
Ezgi, sizi ekledi.
Ezgi: Hoş geldin Yakut!
Ezgi: Herkes Yakut'a hoş geldin desin, demeyen gruptan atılır.
Ezgi: Çünkü o benim kankam ve istediğim kişiyi de atabilirim
Cengizhan: Hoş geldin aramıza Yakut. Başına bela aldın, bil.
Ümit: Hg yenge!
Hale: Hoş geldin Yakut!
Hale: Grubumuzu bela olarak görüyorsan başka gruba yallah Ceng.
Cengizhan: Hiçbir yere gitmem grup kurucusu olmasam da ilk akıl eden benim.
Ümit: Başka bahane bul artık, bu eskidi Ceng
Taylan: Susun be, Kızılım hoş gelmiş şurda
Yakut: Hoş buldum.
Ezgi: Hale, elbisede karar kıldın mı? Ben birkaç model buldum.
Cengizhan: Ne elbisesi?
Ezgi: Sen Hale misin Ceng? Çekil aradan. Sakin mani olma. Üniversite partileri, anlarsın ya ;)
Hale: Karar veremedim. Su yeşili ve kırmızı arasında kaldım.
Cengizhan: Siz de güya okuyorsunuz. Her hafta parti mi olur, ne partisi?
Ezgi: Şu ana kadar bu ikinci parti organizasyonu ve İLKİNDE SENİN YÜZÜNDEN GİDEMEDİK ZATEN BARİ BUNA KARIŞMA
Taylan: Ellerine sağlık Cengiz. Aynı performansı bu sefer de bekliyorum
Ezgi: Off Bıktım sizden be! Hale destek at
Hale: Bu sadece bizim bölüm için olan tanışma partisi gibi bir şey. Ayrıca alkol falan da olmayacak.
Cengizhan: Kaç aydır tanışamadınız mı? Altı üstü toplasan elli kişilik sınıf.
Hale: Elli değil, yüz on.
Ümit: Kardeşim sıkıyosunuz ya. BU KIZLAR PARTİYE GİTMEK İÇİN ÜNİVERSİTE KAZANMADILAR MI?
Cengizhan: Hayır, doğru düzgün okumak için kazandılar
Hale: Okumak için kazandık ama partiye gitmeyeceğiz diye bir şey demedik.
Cengizhan: Hale, gitmeyeceksin.
Hale: SA NA NE!
Hale: Sen dershanedeki arkadaşlarınla dışarı çıktığında ben bir şey dedim mi?
Cengizhan: Aynı şey değil, biz doğru düzgün bir kafeye gitmiştik. Ayrıca erken ayrıldığımı söyledim sana.
Hale: Bizim parti de kafede olacak.
Cengizhan: Delireceğim ya!
Hale: Arama Cengiz, açmayacağım. Sinirlerimi bozuyorsun.
Ezgi: OF SUSUN!
Ezgi, bu grubun ayarlarını yalnızca yöneticilerin bu gruba mesaj göndermesine izin vermek üzere değiştirdi.
Ezgi: Kafamı dinleyim azcık ya, ne diye özelden yazmadıysam!
×××
Gruptaki mesajlaşma bitince gülerek telefonumu masaya bırakıp kalemimi elime aldım. Hale ile Cengiz bal gibi de birbirlerini seviyordular. Hatta mesajlardan sonra aşık olduklarını bile söyleyebilebilirdim. Ama neden birbirlerine açılmadıklarını anlayamıyordum. Arkadaş oldukları için miydi acaba? Sanki daha güçlü sebepler lazımdı bunun için.
Çalan telefonumla başımı testimden kaldırdım. Zaten kendimi verebildiğim söylenemezdi.
Ekranda gördüğüm isimle gülümseyip telefonu açtım. "Alo, Taylan?"
"Yakut, nasılsın. Evde misin?"
"İyiyim, evdeyim. Bir şey mi oldu?"
"Baban evde mi?"
"Yani... Sanırım daha gelmedi. Neden sordun?"
"Kapıya gelebilir misin, evin önümdeyim."
Masamdan kalktım. "Bu saatte? Saat akşam yedi, bir şey mi oldu?"
"Sana vermek istediğim bir şey var. Gelebilir misin?"
Annem evde tek olduğu için çıkabilme ihtimalim vardı. "Deneyeceğim."
"Tamam, bekliyorum güzelim."
Telefonumu cebime koyar koymaz aşağı indim. Annem sofranın kurulmasına yardım ediyordu. Beni görünce gülümsedi. "Bitti mi ödevlerin?"
"Sayılır."
"Neden indin o zaman? Bitirmeden inmezdin."
"Şey, Taylan gelmiş." Yüzü aydınlandı. "Kapıda mı? Çağır gelsin Taylan oğlum. Konuşalım."
"Yok anne, bir şey söyleyecekmiş. Hemen bakıp geleceğim."
Kaşlarını çattı. "Bu saatte? Sen bir şey yapmadım değil mi çocuğa? Ayrılamaya falan gelmiş olmasın?"
Benim de kaşlarım çatıldı. Öyle bir şey olamazdı çünkü hiçbir sorunumuz olmamıştı. "Ağzından yel alsın anne. Yok öyle bir şey. Üç beş dakikaya gelirim."
Kapıya hızlıca ilerleyip ayakkabılarımı giydim. Üstüme kabanımı aldıktan sonra kapıyı açıp çıktım. Bahçe kapısından çıkar çıkmaz sola döndüm ve Taylan'ın arabasını gördüm. Kazanıma sarılıp arabanın önüne geldim. Taylan arabadan çıkıp yanıma geldi. Yüzünü inceledim. Sakin gözüküyordu. Gülümsedim. "Kötü bir şey yok değil mi?"
Başını olumsuzca salladı. Ensemden tutup başımı göğsüne yasladı ve bir eliyle belimi sardı. "Seni özledim, geldim. Olamaz mı?"
Kokusunu ciğerlerime doldururken kaşlarımı çattım. Kendimi geri çektim. "Gerçekten mi?"
Güldü. "Aslında bir şey vereceğim ama o bahanesi. Mesele sensin."
Benden uzaklaşıp eliyle beklememi işaret etti. Arabaya bindikten sonra elinde bir siyah çantayla indi. "O ne?" dedim.
Gülümsedi. "Aslında... bunu çok uzun zaman önce almıştım. Bana ilk bahsettiğin zamanlarda ama bizim için özel olan bir anda vermek istedim. Yılbaşını bekleyecektim, dört gün var önümüzde ama şu ana kadar yılbaşı benim için bir anlam ifade etmedi. Sadece bu sene yılbaşım önemli olacak çünkü seninle ilk yılbaşım olacak. Tek önemi bu. Sonra bundan da vazgeçtim. Belki ailenle olmak isteyebilirdin ya da denk gelmezdi, ne bileyim. Ben de düşündüm ve zaten seninle olan her anımın çok özel olduğunun farkına vardım ve bunu kaptığım gibi kapına geldim. Beğeneceğini umuyorum."
Elindeki çantayı bana uzattı. "Bu senin için."
Şaşkınlıkla elindekini aldım çok büyük olmayan kutu şeklinde bir çantaydı. Ne olduğunu anlamıştım ama şaşkındım. Yine de düşüncemi kanıtlamak ister gibi fermuarını açtım ve gözlerim doldu sevgiyle, heyecanla. Bu... ona uzun zaman önce söylediğim şeydi: bir fotoğraf makinesi. Hem de profesyonel olanlardan.
Taylan'a çevirdim bakışlarımı. "Sen... ne yaptın böyle? Bu, çok pahalıdır."
Uzanıp yanaklarımı avuçlarının içine aldı. "Senin bir isteğindi bu makine. Ve... unuttun mu, ben senin her istediğini yapabileceğin bir Gezegen'im."
"Ama bu, epey pahalı bir şey. Ben kabul edemem."
"Güzelim." dedi yanaklarımı okşarken. "Onu sana verdiğimde sevinip boynuma atlayacağını hayal ediyorum uzun zamandır. Onu bana geri verirsen epeyce büyük bir hayal kırıklığı yaşayacağım."
"Ama..." Sesim titredi. "Taylan ya..." Çantanın fermuarını çekip Taylan'ın boynuna sarıldım. Gülerek beni belimden sardı. "Sen mutlu ol diye, her şey senin için."
Başımı boynuna yasladım. "Seni çok çok seviyorum. Teşekkür ederim. Hayatımda olduğun için ve beni sevdiğin için."
Aklıma gelen şeyle hafifçe geri çekildim. Taylan'ı gördükten sonra aklım uçmuştu. "Babam gelicek birazdan, çabuk gitmen lazım."
"Tamam, gidiyorum. Kendine iyi davran."
"Tamam, sen de kendine iyi davran ama."
Güldü. "Sen öyle diyorsan..."
Uzanıp yanağına dudaklarımı bastırdım ve geri çekildim. İç çektiğini duyunca kıkırdadım. Ayrıldığımızda hemen yan tarafımızdan bir araba sesi duydum. Tedirginlikle oraya döndüğümde babam arabadan çıktı ve tam önümüzde durdu. "Yakut?"
Taylan'a dönüp baktığımda onun da bana döndüğünü gördüm. Bu sefer babam gerçekten her şeyi görmüştü.
×××
Sizce gerçekten gördü mü?
Görsüyse, ne tepki verecek?
Bu arada Dev Gezegen nerelere kadar ulaştı, bilmek istiyorum. Herkes buraya nerden okuduğunu yazabilir mi? Soranlar için, ben Bursa'dan yazıyorum.❤
Aslında bölüm bir süre daha gelmeyecekti ama 100K'yı görünce dayanamadım.
Yıldızı parlatmayı unutmayın.💛
Sizi seviyorum.💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro