*57*
25K olduk.❤
#kısahikaye'de 8. olmuşuz.❤
×××
Alarmım çalınca hemen kalkıp kapattım ve banyoya gittikten sonra hemen üstümü giyinmeye başladım. Bugün büyük gün, annemin doğum günüydü. Dün okulda Taylan ile birlikte düşünüp harika bir doğum günü planlamıştık. Bugün de onları hayata geçirmek için erken çıkıp annemin doğum günü için babamın adına sipariş verdiğim hediyeyi almaya gidecektim.
Plan basitti ve tüm detayları babama haber edilmişti. Akşamüstü babam annemi evden uzaklaştırıp onu güzelce giydirecekti, akşam iş yemeğine gitme bahanesi ile. Zaten annem her sene doğum gününü unuturdu. Bu işimizi kolaylaştıracaktı.
Biz de onlar dışarıdayken salonda romantik bir akşam yemeği hazırlayacaktık Taylan ile birlikte, iki kişilik. Yemekleri Halime abla yapacaktı. Babamla annem, babamın önemli bir dosyayı evde unutması ile eve geleceklerdi ve bizim hazırladığımız mükemmel sofra ile karşılaşacaktı. O anda hazırladığımız romantik müzik devreye girdiğinde de biz artık evden çıkıp onları baş başa bırakacaktık. Babam da muhtemelen onun için aldığım hediyeyi anneme verecekti. Bu aynı zamanda geçmişi unutmak için yapılacak olan bir yemekti. Belki, bir şans yıllardır çok istediğim bir kardeşim olurdu, belli mi olur?
Çalan telefonumla düzleştiricinin fişini çektim ve tekrar düzelttikten sonra telefonu açtım. "Efendim Taylan?"
"Kapıdayım. Yani, kapının biraz gerisinde. Hazır mısın?"
Çantamı koluma asarken kapıyı açtım. "Hazırım. Bugün hafta sonu olması en güzel detay falan olabilir. İnşallah güzel olur sürprizimiz.."
"Olacak, emin ol. Bekliyorum."
"Tamam, geldim."
Salona indiğimde annem sofrayı hazırlıyordu. Beni görünce şaşkınlıkla kaşları havalandı. "Hayırdır, sen bu saatte uyanır mıydın?"
"Ne varmış saatte?"
"Saat 9 buçuk ve bugün okul yok?"
Yanına geldim hızlıca. "Taylan ile sabah birlikte kahvaltı yapmaya karar verdik. Babamı oyalar mısın?"
Taylan deyince gözleri parladı. "Tamam tamam, o iş bende. Kütüphaneye gidiyor derim. Koş sen, gecikme."
Yanağını öptükten sonra koşarak evden çıktım. Neyse ki sabah evde olmayacağından babamın haberi vardı. Sürpriz hazırlıyorduk sonuçta!
Bahçe kapısından çıktıktan sonra sola döndüm ve İlkay ablanın arabasını gördüm. Taylan muhtemelen yine ablasının arabasını almıştı. Abla kardeş iyi anlaşıyor ve birbirlerine güveniyor olmalıydılar. Yoksa sürekli vermezdi arabasını İlkay abla.
Ön koltuğun kapısını açıp oturdum. Kapıyı kapattıktan sonra Taylan'a dönüp gülümsedim. Telefonla konuşuyor olmasına rağmen gülümseyip yanağıma uzandı ve öptükten sonra geri çekildi. "Tamam Ezgi, kapat artık. Anladım. Dönerim birkaç güne, o zaman görüşürüz."
Kaşlarım duyduğum tanıdık isimle çatıldı. Ezgi, Tunç'un evindeyken Taylan'ı arayan kızdı. O zamanlar aramızda net olmayan bir durum olduğu için kim olduğunu öğrenemediğimi ve daha sonradan da sormayı unuttuğumu hatırladım.
Taylan telefonu kapattıktan sonra kenarı bıraktı. Yaklaşıp yanağına işaret parmağıyla iki kez vurdu. "Günaydın öpücüğü yok mu bana?"
Yakınlaştım ve yanağını öptüm. "Günaydın." dedim keyifsizce. Ezgi kim, diye sorsam çok mu abartmış olurdum? Bence abartmazdım ama utanırdım.
Arabayı çalıştırdıktan sonra yandan bakış attı. Ona değil de önüme baktığımı görünce arabayı tekrar geri kapattı ve bana döndü. "Neyin var?"
Omuz silktim. "Hiç." dedim. Güldü. "Ezgi, hatırlarsan geçen Tunçların evinde de aramıştı. Kuzenim ama samimiyetimizin nedeni aynı ortaokul ve lisenin ilk üç senesini beraber okumamızdan. Tunçlardayken lise arkadaşlarımızla buluşma ayarlamak istediğini söylemişti. O zamanlar sen gibi, daha önemli sorunlarım olduğu için katılmamıştım ama birkaç gün önce teyzemler oturmaya geldi. Bizdeyken konuştuk." Anlattıklarıyla yavaş yavaş ona döndüğüm için gülümseyip çantamın üstündeki elime uzandı ve ellerimizi kenetledi.
"Senden bahsettim ona. Daha önce ona bir kızdan bahsetmediğim için çok merak etti. Tanışmak istiyor. Lisedeki dört kişilik arkadaş grubumuzla yarın buluşacaklarmış. Şu anda biri hariç üniversitedeler. Bu yüzden toplanmak eskisinden daha çok zaman alıyor. Ve beni de seninle birlikte bekliyor."
Elimin üstünü öptü. "Bana eşlik eder misin?"
Güldüm. "Yani, yarın da hafta sonu olduğu için olabilir."
"O zaman, sürprizimiz için yola koyulalım mı?"
Az önce Ezgi'nin kim olduğunu bilmediğim için keyifsizdim. Ama sevgilim her şeyi tane tane anlatıp geçmişteki soru işaretlerimi de yok ettiği için mutluydum. Uzanıp yanağına uzunca bir öpücük bıraktım. Geri çekildiğimde arkama yaslandım. "Olur."
Islık öttürerek arabayı çalıştırdı. Almaya karar verdiğim gümüş küpelerin olduğu kuyumcuya gidip babamın verdiği parayla küpeleri aldım. Sonuçta onun hediyesiydi!
Küpeyi çantama koyup fermuarını kapattıktan sonra arabaya tekrar bindik ve bir süpermarketin önünde durduk. Arabadan indikten sonra markete doğru yürüdük. Halime teyzenin verdiği listedeki malzemeleri alacaktık ve onları hemen eve götürecektik. Böylece yemekler hemen yapılmaya başlanacaktı.
X-ray cihazının içinden geçtikten sonra kabanımın cebindeki listeyi çıkardım. "Eveet, bu listeyi almamız gerekiyor."
Taylan, bir tane market arabası aldı. "Bu yeter mi?" Başımı salladım. "Yeter muhtemelen."
Sağ tarafımda sıralanmış olan arabalı market sepetlerine imrenerek baktım. Sepete bağlı olan küçük arabaya çocukların bindiğini görmüştüm. Benim çocukluk zamanımda yoktular ve olsaydılar da muhtemelen binemezdim çünkü hiç markete gitmezdim çocukken. Ona binen çocuklara hâlâ daha imrenirdim. "Şu arabalı sepetlere binebilseydim keşke." diye mırıldandım. Taylan, baktığım yere baktıktan sonra güldü ve koluma girip beni kendine çektikten sonra market arabasını itledi. "O kadar küçük değilsin, üzgünüm güzelim."
Yanağımı omzuna yasladım. "Ne vardı da hemen büyüdüm ki? Keşke hep küçücük kalsaydım."
Kafasıyla kafama dokunduktan sonra doğruldu. "Gözümde küçücüksün ama o arabaya sığacak kadar değil." Bana doğru döndüğünde başımı omzundan kaldırdım. "Belki bir gün çocuklarımızı gezdiririz o arabalarda?"
Utançla yanaklarım kızardığında kolundan çıkıp arabayı itledim. "Acele etmeliyiz."
Arkamdan kahkahasını duydum. Birkaç saniye sonra da arkamdaydı ve kollarını yanımdan geçirerek ellerini ellerimin yanına koydu. Market arabasını ben önde, o arkamda beraber itliyorduk. Ona göre küçük kaldığım için arkamdayken de önünü gayet güzel görebiliyordu.
Markette bir süre boş boş dolaştıktan sonra listeyi açtım. Dirseklerimi arabaya yaslayıp ilk maddeyi okudum. "Sıvı yağ." Taylan, arabayı sıvı yağların olduğu yere sürdükten sonra o raflarda olan birkaç malzemeyi de ben aldım.
Bu şekilde uzunca bir süre markette ordan oraya dolaştık. Arada birbirimize sataştık. Bazen bir malzemeyi bulamayınca malzeme bulma yarışı yaptık. Sepeti kasanın önündeki su reyonunun yanına bıraktık ve market içinde aynı anda mısır konservesi aradık. Sirkeyi bulma yarışını Taylan kazansa da mayonezi ilk bulan ben olmuştum. Taylan her ne kadar mayonezi elinden dikkatini dağıtarak aldığımı söylese de sonuçta yarış ilk kim bulur değil, sepete ilk kim getirir yarışıydı. Yanına gelip boynuna dokunduğumda dikkatini kaybedip mayonezi tutan elini gevşetmesinde suçum yoktu asla!
Tüm liste sonunda bittiğinde kağıdı buruşturup cebime attım. "Sıra şimdi bizim abur cuburlarımızda." Taylan'ın önüne geçip elimi havada beni takip etmesini söylercesine salladım. "Come with me baby."
Gülüşü geldi kulağıma. "Baby'miş. Sensin o baby."
Çikolataların önünde durdum. "Hangisinden seversin." Yanıma geldi. "Senin sevdiklerinden." deyip brownilere uzandı ve eline doldurabildiği kadarnını sepete attı. Ben de bir iki tane aldım. Sepeti tuttuğumda o da hemen arkamda yerini aldı. Arkama döndüm ve yüz yüze geldik. Geri geriye yürümeye çalışırken sordum. "Nerden biliyorsun browniyi sevdiğimi?"
Geri geri yürümeyi beceremediğimi anlayınca durdu. Uzanıp burnumu öptü. "Çikolata yiyeceğin zaman ilk elini uzattığın o oluyor çünkü."
Önü açık ceketinin fermuarıyla oynadım. "Sen peki hangisini seviyordun?"
Omuz silkti. "Kapuska ve karnıbahar hariç yemek ayırmam. Çikolata markası falan da önemseyip bakmam ama senin onu sevdiğini anladığımdan beri başka çikolata yemedim. Aynı lezzeti tadalım istedim."
Gülümsedim ama aynı zamanda da gözlerim dolmuştu. Beline sarıldım. "Beni böyle güzel sevdiğin için teşekkür ederim."
Kolları boynuma sarıldı ve beni göğsüne çekti. "Sevgimi gördüğün için asıl ben teşekkür ederim." Saçlarımda dudaklarını hissedince gözlerimi kapattım. Saçlarımla oynamasını, dokunmasını, öpmesini seviyordum. Uykumu getiriyordu, şu vardı ki huzursuz olduğum zamanlar uyuyamazdım. Bu da yanında ne kadar huzurlu olduğumu gösteriyordu.
Arkamızdan gelen gürültüyle ayrıldık. İkimizin de birbirimize sarıldığımız için sahip çıkmadığı içi ağzına kadar dolu olan sepet zeminde kayarak süt reyonuna çarpmıştı ve sepetin dokunduğu iki rafın yarısı yere devrilmişti. Yere düşen sütlerden birkaç tanesi patlamıştı ve yere dökülmüşlerdi.
Aynı anda gergince birbirimize baktık. Acaba şu an depar atıp kaçsak yakalanır mıydık?
×××
Bölüm içinde bizimkiler temsili ❤
Fazla romantizmden sütler patladı iyi mi kfondpdnx
Yıldızları parlatmayı unutmayın💛
Sizi seviyorum. 💜💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro