*56*
×××
Babamın arabasını görür görmez yanıma döndüm ve benim gibi şaşkınlıkla bakan sevgilimle karşılaştım. Anında ellerimizi ayırarak Taylan'dan uzaklaştım. Önümüzde duran arabanın şoför koltuğunun kapısı açıldığında Taylan'a affetmesini dileyen bakışlarla baktım. Arabaya yanaşıp arka koltuğun kapısını araladım. Babam da o sırada kapıya uzanmıştı zaten.
"Baba?"dedim şaşkınlıkla. "Neden kalktın yataktan? İyi misin? Annemin haberi var mı bundan?"
"Var. Öğleden önce hastaneye kontole gittik. Doktorum izin verdi. Şirketi epey boşladığım için hastaneden sonra oraya geçtim."
"Yorulmuşundur bugün. Eve gitseydin. Ben gelirdim."
"Kızımı görmek istedim. Olamaz mı?"
Gergince gülümsedim. "Tabi olur. Gidelim hadi o zaman."
Arabaya binmeden beni durdurdu. "Arkadaşlarınla tanışacağım." Yutkunarak arabadan geri çekildim ve kapıyı açık tutarak babamın inmesini bekledim. Kısa sürede toparlanmıştı. Yoğun bakımdaki halinden eser yoktu şimdi.
Arabadan indikten sonra etrafta gözlerini gezdirdi ve en sonunda Taylan'da durdu. Gözlerini kıstı. "Arkadaşların nerde?"
Boğazımı temizledim. Normalde Taylan ile durumumuz bir ay önceki gibi olsaydı bu kadar gerilmezdim ama şu an babam bir baksa her şeyi anlayabilecek gibi geliyordu ve vereceği tepkiyi de kestiremediğim için korkuyordum.
Taylan, benim cevap veremeyince anlayınca iki adımda babamın yanında durdu ve ona elini uzattı. "Merhaba Efendim. Ben Taylan. Yakut'un..." Gözleri kısaca bana döndü. Hafifçe boğazını temizledikten sonra devam etti. "...arkadaşı. Tunç ve Miray az önce aceleyle yanımızdan ayrıldılar. Ben de tam Yakut'u eve bırakamayı teklif etmiştim ki siz geldiniz."
Babam yüzündeki nötr ifadeyle Taylan'ın elini sıktı. İşi gereği insanlarla ilişkileri iyiydi ve çabucak yalanları yakalayabiliyordu. Ama yüzünde memnuniyetsiz bir ifadenin oluşmaması umutlarımı yeşertiyordu.
"Neden sen evine bırakacaktın?"
Ben ne kadar gerginsem, Taylan da o kadar rahattı. Nasıl bu kadar rahat bir şekilde gülümseyebilirdi!
"Tek başına gitmesin diye teklif etmiştim ama zaten cevap da alamadan siz geldiniz. En olmadı otobüsüne bindirirdim. Tabi bunların hiçbirine gerek kalmadı. Geldiğinize göre artık size emanet."
Babamın kaşları çatıldı. Emanet? Beni babama mı emanet ettiğini söylüyordu! Delirmiş miydi bu çocuk?!
Sıkıntıyla dudağımı kemirdim. Taylan bana döndü. "İyi akşamlar, okulda görüşürüz Yakut. Kendine iyi bak."
Babamla tekrar el sıkıştıktan sonra Taylan arkasını dönerek uzaklaştı. Babamın bir şey söylemesini beklerken o sakince arabaya bindiğinde derince nefesimi verdim. Acaba fırçayı eve mi saklıyordu?
Hâlâ arabaya binmediğimi gören Nadi abi bana seslendi. "Hadi, bin arabaya kızım." Başımı sallayarak arabaya bindikten sonra kapıyı kapattım. Babamın ilgisini çekmemek için telefonumu açıp Taylan'a mesaj atamadım. O da öyle düşünmüş olmalıydı ki mesaj atmıyordu.
×××
Evin önüne geldiğimizde babamla birlikte arabadan indik. Zile basar basmaz kapı annem tarafından açıldı. Güler yüzüyle "Hoşgeldiniz." dedi. Anneme sarılıp "Hoşbulduk." dedikten sonra içeri geçtim. Dönüp arkama baktığımda da babamın annemin alnını öptükten sonra "Hoşbulduk." dediğini duydum. Gülümsedim.
Merdivenlere yönelirken annem seslendi. "Yemek hazır. Üstünü değiştir, gel hemen."
"Tamam anne!" diye seslendikten sonra odama girer girmez çantamı kapının kenarına atıp cebimden telefonu çıkardım. Son aramalarda 'Gezegen' yazısını bulur bulmaz aradım ve beklemeye başladım.
Telefon birinci çalışta açıldı. "Taylan." dedim heyecanla. "Babam anlamış mıdır? Bana hiçbir şey söylemedi. Yemeğe ineceğim birazdan. Off, ya anlamışsa? Sen de eve bırakacağım falan dedin, anladı mı acaba?"
Keyifli sesi kulağıma geldi. "Sakin olur musun sevgilim?"
O zaten öyle güzel sesiyle 'sevgilim' deyince sakinleşmiştim. "Hm?"
"Derin bir nefes al, sakin misin?"
"Hıhı."
"Öncelikle, şunu söylemek istiyorum ki... gerginken çok tatlı oluyorsun."
Tuttuğum nefesimi verip sesimin aşağı inmemesine özen gösterip sesimi yükselttim."Taylan!"
Güldü. "Tamam tamam. Gerçek düşüncemi söyleyeyim. Bence..." Derin bir nefes verdi. "Bence anladı ya. Sonuçta eve bırakacağım falan dedim. Kendine iyi bak dedim."
"Ya Taylan! Yani sen de anlaması için elinden gelen her şeyi yaptın, öyle mi?"
Kahkaha attı. "Tamam gerçekleri konuşalım." Derin bir nefes aldı. "Ne zormuş babanın karşısında rahat durmak. Kendimi rahatlatmaya çalıştım ama ne kadar başardım bilmiyorum. Elimi uzatırken ellerim titriyordu."
Anlattıklarıyla gülümseyip yatağa oturdum ve sırtımı başlığa yasladım. "Gergin miydin? Çok rahat gözüküyordun."
"Gergindim. Ama baban öğrenecek diye değil. Senin baban olduğu için. Ona ters düşecek bir şey yapmamaya çalıştım."
"Hıı, o yüzden öyle eve bırakmalı konuştun."
"Güzelim o bir güven mekanizmasıydı. Yalan da söylemedim. Bırakmayı düşünüyordum zaten. Öyle konuştum ki, baban bana güvensin. Sonuçta kızı dışarı çıktığında endişelenmeyecek, eve sağsalim geleceğini düşünecek. Ki zaten öyle olacaktı."
"Tamam o neyse de, beni resmen babama emanet ettin!"
Güldü. "Doğru söyledim. Çünkü baban gelmeden önce Allah'ın bana emanetiydin. Ben de sonra seni babana emanet ettim. Bence burda da artı puan aldım. Çünkü, seni bir emanet olarak görüyorum ve emanete sahip çıkmaya çalışıyorum."
Derin bir nefes verdim. "İyi de bunu hiç kimse bir arkadaşı için yapmaz. Babam kesin anladı!"
Bir süre sesi gelmedi. "Taylan?" dedim. "Orda mısın?"
"Ben de anladığını düşünüyorum."
"Ne? Gerçekten mi?"
"Çünkü, sözlerimi boşver de sana bakışlarımı anlamış olmalı. Yani... daha önce aşık olan insan anlardı."
Ofladım. "Ya sorarsa, ne diyeceğim?"
"Benim bir çekincem yok. Bence saklamamalısın. Orda aslında gerçeği söyleyecektim ama sana baktığımda bunu pek istemediğini gördüm."
Yatakta biraz aşağı kaydım. Kollarımı göğsümde birleştirdim. Telefon boynuma ve kulağıma yaslıydı. "Korkuyorum." diye mırıldandım.
Birkaç hışırtı geldi. "Neyden korkuyorsun, babandan mı? İstersen ben açıklayabilirim."
"Vereceği tepkiden korkuyorum." Sesi kesildi. Devam ettim. "Şu ana kadar her şeyime karışıyordu. Biliyorsun. Bir arkadaşım olması bile benim için çok yeni bir şeydi. Kazadan sonra değişti, bir şeylerin farkına vardı. Ama eğer söylersem ve tekrar eski haline dönerse? Bana kızması ve bağırması sorun değil, alışkınım. Ama ya ayrılmamız gerekirse? Seni kaybetmekten korkuyorum."
Nefes alış verişlerini dinledim. "Korkma." dedi ılımlı sesiyle. Sesi bile huzur veriyordu. "Baban ne derse desin, beni kaybetmeyeceksin. Seni hiç göremeyecek bile olsam bir yolunu bulur gelirim sana. Tüm imkanlarım bitecek bile olsa kalbim hep senin için atacak olur."
"Söz mü?" dedim, bu sözü almaktan biraz korkarak. "Kalbin... hep benim için atacak. Söz mü?"
"Söz." dedi anında. "Senin kalbin benim için atmayacak olsa bile... Söz."
"Benim kalbim de hep senin için atacak." dedim bir çırpıda. "Söz."
Kapım tıklandığında doğruldum. "Yemeğe inmem gerekiyor sanırım. Kapatmam lazım." dedim ve hızlıca kapatıp ayağa kalktım. Kapıyı açtım. Annem sırıtarak bakıyordu. "Giyinip geliyorum, anne." dedim hızlıca.
Beni içeri çekti ve kapıyı ardından kapattı. Ellerimi tutup ikimizi yatağa oturtturdu. "Kimmiş bakalım bu söz verdiğin kişi?"
Gözlerimi kocaman açıp anneme kızgınca baktım. "Anne! Kapımı mı dinledin sen?"
"Bana ahlak dersi verme. Annenim ben senin! Kapını da dinlerim. Mesajlarını da okurum. Seni ben doğurdum." Klasik anne lafları!
"Anne?" dedim inanamazcasına. "Telefonumu mu karıştırdın?"
"Öğrendin değil mi sana gizliden yazan kişinin kim olduğunu?" Ellerime indirdim bakışlarımı. Gülerek omzuma vurdu. "O, değil mi?"
Kaşlarımı çattım. "Kim?"
"Baban yoğun bakımdayken o gece bizimle hastanede kalan çocuk. Seni zorla okula götüren ve... bir gün hastane bahçesinde konuştuğun ve sarıldığın çocuk. E tabi bir de az önce babanla konuşan... Taylan."
"Hastane bahçesinde konuştuğumuzu ne zaman gördün?"
Omuz silkti. "Anneyim ben, görürüm. Söyle şimdi. Sevgili misiniz, yoksa daha açılma aşaması mı?"
Ellerimle yüzümü kapatıp. "Anne ya, çık!"
Ellerimi tutup yüzümden indirdi. "Hastane önünde konuştuğunuzda yüzleştiğinizi anladım. Çünkü onun öncesi gelip bana adetin olmamasına rağmen sorular sormuştun. Yüzleşmekle alakalı."
Başımı salladım. "Evet."
Güldü. "Neye evet?"
Boğazımı temizledim. "Evet işte, biz şeyiz."
Kahkaha atarak boynuma sarıldı. "Biliyordum. Zaten gördüğüm ilk an gözüm tutmuştu o çocuğu."
Annemden ayrıldım. "Babam sana az önce Taylan'ı mı anlattı?"
Güldü. "Yok, az önce seni almaya geldiğinde yanında okuldan bir arkadaşın varmış. O kadar söyledi ama ben anladım Taylan olduğunu."
Zehir gibiydi maşallah! Azcık anneme çeksem ne olurdu ki?
"Peki... bir şey anlamış mı?"
"Arkadaşın olduğunu söylüyor ama biraz huzursuzdu. Tam olarak anlamamıştır ama bence hissetti."
Ayağa kalktı yanaklarımı öptükten sonra kapıya doğru yürüdü. "Babanı dert etme, o bende. Üstünü değiştir de yemeğe gel."
Annem odadan çıktıktan sonra elime telefonu alıp whatsApp'a girdim.
Yakut: Babama yakalanmayayım derken anneme yakalanmışım.
Yakut: Bizi hastanede sarılırken görmüş ve mesajlarımı da okumuş.
Yakut: Bunları ne ara yaptı bilmiyorum ama yapmış.
Gezegen: Ee, damadı olmam durumuna ne diyor?
Yakut: Pek mümkün, sevgili olduğumuzu onayladığım an çığlık atacaktı.
Gezegen: Oh bee! Kaynanamdan onayı aldım sıra pederde.
Gezegen: O biraz zor olacak ama olsun o kadar. Senin için değer.
Yakut: Kaynana ne ya.
Yakut: Bir de peder diyorsun Allahım ya!
Yakut: Neyse ben gidiyorum
Gezegen: Utanma utanma, bunlar normal şeyler.
Gezegen: Git de güzel güzel yemeğini ye.
Gezegen: Hiç güzel beslemiyorsun.
Gezegen: Okulda görüşürüz canını sevdiğim.
×××
Sizce babası olayı anladı mı? Yoksa Yakut mu kuruntu yapıyor?
İnci Hanım'ın (Yakut'un annesi) alfa anne olması peki?
Size bir şey sormak istiyorum. Kitaptan bağımsız. Sadece kısa hikaye, texting kitaplarını mı okuyorsunuz yoksa uzun hikaye, genç kurgu da okuyor musunuz?
Nerdeyse her gün bölüm attığım için birikmiş bölümleriniz olabilir. Önceki bölümleri atlamadan okuyun.❤
Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛
Sizi seviyorum.💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro