Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

*55*

İyi okumalar!

×××

@taylanekiz Sen nereye, ben oraya, adım adım.

789 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.

×××


@yakutdegirmenci İnsan sevdikçe iyileşiyor, artık anladım.

367 kişi beğendi.
Yorumlar kapalı.

×××

Okulun bahçesindeki banklarda oturmuş Tunç'u ve Miray'ı bekliyorduk. Okuldaki herkesin dağılmış olmasına rağmen hala gelmemişlerdi.

Taylan oflayarak telefonunu çıkardı. Aynı zamanda da söyleniyordu. "Nerde bu çocuk ya? Alt tarafı okuldan çıkıp bahçeye gelecekler."

Gülerek açtığı telefonunu tutup yere doğru indirdim. "Gelirler şimdi. Merak etme."

Gözleri telefonunu tuttuğum elime kaydı. Gülümsedi. "Sen öyle diyorsan..."

Güldüm. "Sen hep böyle miydin ya?"

Bir elimi avcunun içine alıp iyice bana döndü. "Nasıl?"

"Hmm, böyle kibar? Seni ilk tanıdığımda kaba saba bir şeydin."

Güldü. Dilini dudaklarının üstünde dolaştırdı. "Hmm, aslında... biliyor musun? Bu halim sadece sana özel."

"İlk tanıştığımız zamanlar o kadar kibar değildin."

"O zamanlar o hallerim bir koruma kalkanıydı. Sana karşı kaba olmaya çalışmasaydım duygularımın hemen farkına varabilirdin."

"Anladım." Gülümsememi soldurmadan dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladım.

Tunç ve Miray sonunda okuldan çıktıklarında biz de ayaklandık. Ayağa kalkınca ellerimiz ayrılmıştı. Taylan önden Tunçların yanına yürümeye başladığında dudaklarımı dişledim. Sürekli duygularımı yansıtamadığımı düşünüyordum. O sözünün üstüne bir şeyler söylemeli miydim? 'Anladım' çok mu kaba olmuştu?

Taylan'ın yanına gitmek için hareketlendiğimde telefonum çaldı. Telefonumu cebimden çıkardım. Babam arıyordu. Dersteyken ona anneme hediye almak için çıkacağımı söylemiştim. Bu yüzden arıyor olabilirdi.

Normalde bu numaram babamda yoktu, çünkü bir zamanlar telefonumu almıştı ve hala da o telefonum babamdaydı. Ancak birkaç gün önce telefonumu bana vermek istediğinde zaten bir telefonum olduğunu söylemiştim. Kızar diye biraz tedirgin olsam da sadece numaramı istemişti. Bu, bizim için büyük bir adımdı.

Telefonu açarak kulağıma yasladım. "Efendim baba?"

"Nerdesin kızım? Çıktın mı okuldan?"

"Şimdi çıkıyoruz arkadaşlarla beraber. Bir şey mi oldu?"

"Ha yok ya, şey diyecektim. Paran var mı yanında?"

"Senin çok önceden verdiğin kart duruyor. Hala açıksa..."

"Sana verdiğim kartı kapatmadım. Şifresini biliyor musun?"

Zihnimi yoklamaya çalıştım. "Imm, hatırlamıyorum sanırım."

"1506 şifresi."

"Tamam. Teşekkürler. Kapatıyorum o zaman?"

Babamdan cevap beklerken Taylan seslendi. "Yakut, hadi gel. Gidiyoruz." Kafamı sallayıp onlara doğru yürüdüm.

"Kim kim gidiyorsunuz?"

"Tunç, Miray ve Taylan ile birlikte gidiyoruz. Hediye baktıktan sonra biraz dolaşır, gelirim."

"Hmm, evet Tunç'u hatırlıyorum. Miray da kabul edilebilir. Ama bu Taylan... O kim?"

Yanlarına doğru yürürken sorduğu soruyla ayaklarım yavaşladı ve durdum. Dilimi ısırdım. Hissetmiş miydi acaba?

"Annem sana bir kez anlatmıştı ya, sen uyanmadan önce hastaneye gelmişti. Arkadaşım."

Gerildiğini sesinden hissedebiliyordum. İnşallah bir şey anlatmamıştır ve şu anda bana bir şey sormaz! Çünkü daha önce böyle bir konu hakkında hiç konuşmamıştık.

"Hmm, peki öyle olsun. Size iyi eğlenceler."

"Görüşürüz baba." dedim ve telefonu hızlıca kapattım. Telefonu cebime koydum ve koşarak Taylan'ın yanına gittim. Tunçların biraz arkasında beni bekliyordu.

Yanına vardığımda elini sıkıca tuttum. "Hadi gidelim." Beni durdurdu. Yüzümü inceledi. "İyi misin sen? Babanla konuşuyordun galiba. Bir sorun mu var?"

Yüzümdeki ifadeden beni hemen anlayabilmesi bazen hoşuma gitse de şu anda tedirgin olduğum şeyi bilmesini istemiyordum.

Kafamı iki yana salladım ve gülümsedim. "Yoo, bir sorun yok. Kim kim gidiyoruz falan, onu sormak için aramış. Merak etmiş."

Muhtemelen inanmamıştı çünkü yüzündeki ifade değişmemişti. Bu yüzden tuttuğum elini bırakmadan diğer elimi omzuna yaslayıp yüzüne uzandım ve dudaklarımı yanağına bastırdım. Hızlıca geri çekildim. "Tunçlara yetişelim."

Yüzündeki şaşkına dönmüş ifadeyi zorlukla üstünden attığında kafasını salladı. "Gidelim."

×××

AVM okula yürüme mesafesinde olduğu için taksiye ya da başka bir şeye binmek istemedik. Hava soğumuş da olsa yürümeyi tercih etmiştik. Zaten çok da yormamıştı yol.

AVM'nin içine girdikten sonra ortaya lafı attım. "Sizce anneme ne alabilirim? Fikri olan var mı? Ben hediye seçme işinde çok kötüyümdür."

İlk lafa atılan Tunç oldu. "Çanta al bence. Kadınlar çantaya bayılır." Bunu söylerken de sağ elinin kolunu kıvırmış ve dirseğinde bir çanta varmış gibi davranmıştı. Hep beraber gülmüştük.

İlk somurtan Miray oldu. "Bakıyorum da kadınlar hakkında pek bir şey biliyorsun."

Tunç gülümseyerek Miray'ın omzuna kolunu attı. "Ben nerden bileyim sarışınım. Dizilerde hep konusu geçiyor da, ondan yani."

Miray gülerek Tunç'un karnına dirseğini geçirdi -evet bildiğin geçirdi.- "Sırnaşma hemen."

Tunç, karnını tutarak Miray'dan uzaklaştı. "Off kızım! Şaka ayağına geçiriyorsun valla. Elin ne ağırmış."

Onlar yine didişmeye başladığı zaman gözlerimi yanımdan yürüyen sevgilime çevirdim. Elim hafifçe eline çarptığında bakışlarını bana kaldırdı. "Sence? Ne alabilirim anneme hediye olarak?"

Gözleri hafif kısıldı. Dudaklarını birbirine bastırdı. "Hmm. Bence annen öyle çok maddi şeylere önem veren biri değil. Yani çok az görme şansım oldu ama bende öyle bir izlenim oluşturdu. Hatta ona hiçbir şey almasan, sadece sarılsan bile mutlu olur."

Yaptığı tespitlerle gülümsedim. "Aynen öyle ama... yine de ona bir şey hediye etmek istiyorum. Zaten ona hediye almak sık yapabildiğim bir şey değil. Açıkçası doğum günü bahane."

"O zaman... bir düşünelim. Annen neleri sever? Ne bileyim işte takı falan olabilir. Kıyafet ya da makyaj malzemesi. Ayakkabı?"

"Küpe takmayı seviyor. Makyaj ya da kıyafetlerden öyle özel olarak sevdiği bir şey var mı bilmiyorum."

Miray, Tunç'u çekiştirip bir mağazaya girdilerinde biz de peşlerinden girdik. "Neyse öyle dolaşalım. Güzel bir hediye bulabilirsek alırım."

Mağazanın içine girdiğimizde etrafa bakındım. Kış geldiği için yazlıklar kaldırılmıştı. Kabanlar ve montlar ağırlıklıydı. Çok güzel modelde eşyalar vardı.

Ellerim eşyaların üstünde dolaşırken gülümsüyordum. Arkadaşlarımla alışveriş merkezine gelmek çok güzeldi.

Modelini beğendiğim bir kabanın önünde durmuş ona bakarken kolumdan tutulup çekildim. Taylan'dı. Kendine yakınlaştırdıktan sonra elindeki kırmızı renkteki atkıyı boynuma geçirdi. Bir kez daha boynuma sardıktan sonra elini boynuma atıp saçlarımı atkının içinden çıkardı. Saçlarımı omzumun gerisine attıktan sonra gülümsedi. "Havalar soğuk. Artık atkı takman gerek. Saçlarınla uydu. Yakıştı."

Ellerim istemsizce atkının üstüne geldi. "Çok güzelmiş." diye mırıldandım. "Teşekkür ederim."

Elimi tutup kasaya doğru çekti beni. "Teşekkür etmene gerek yok."

×××

Bir elimde sevgilimin eli diğer elimde sevgilimin -böyle söylemek gerçekten garip hissettiriyor- bana hediye ettiği atkı poşeti ve önümde de birbiriyle konuşarak ilerleyen iki arkadaşım... Mutluydum, hala anneme alacak bir hediyeye karar vermememize rağmen hem de.

Alışveriş merkezinden çıktığımızda Tunç, arkasını döndü. "Miray'ın annesi aradı şimdi. Misafir gelecekmiş. Eve çağırıyor. Ben onunla gidiyorum. Siz yeni sevgililer de biraz baş başa kalın."

Miray Tunç'a yalancı bir sinirle baktı. "Utandırma çocukları. Hadi biz gidiyoruz çifte kumrular."

Onlar bizimle selamlaşıp yola düştüğünde Taylan, "Sanki siz kaç yıllık sevgilisiniz." diye homurdandı. Gülerek ona döndüm. "Ama çok tatlı değiller mi? Şunlara bak."

Taylan da güldü ve poşetimin bulunduğu elimi de tutarak beni kendine döndürdü. Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki sanki aklımdan ne geçtiğini okuduğunu dişünüyordum.

Dilini şaklattı. "Sen daha tatlısın."

Gülümsedim yavaşça. Gözlerime bu kadar dikkatli bakması utanmamı sağlarken bakışlarımı kaçırmaya çalıştım. Gözlerimi kaçırmaya izin vermedi. "Taylan..." diye mırıldandım. Gülerek bir kolunu boynuma sardı ve beni göğsüne çekti. Poşet tutan elimle üstündeki ceketin ucunu tuttum. Başım göğsündeyken derin bir nefes aldım. Huzur gibi kokuyordu.

Etrafta insanlar olduğu için bu sarılma birkaç saniye sürmüştü. Ayrıldığımızda hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettik. "Annene hediye alamadık ama sen bugün biraz daha araştır. Yarın tekrar çıkarız istersen hediye bakmaya. Şimdi eve gitmen gerekiyor mu yoksa biraz daha gezmek istiyor musun?"

Cebimden telefonu çıkardım. "Aslında-"

Çalan telefonumla susmuştum. Babam arıyordu. "Babam arıyor." dedim bana sorarak bakan Taylan'a.

Telefonu açtım. "Efendim baba?"

"İşiniz bitti mi kızım?"

"Yani, evet. Çıkmıştık şimdi alışve-"

"Okulunun yakınındaki AVM mi?"

"Evet de-"

"Ben de tam onun yanından geçiyordum. Hatta şimdi tam önündeyim. Alayım mı seni de?"

"Tabi, olur da senin işin varsa ben kendim gelebilirim eve."

Daha sözüm bitmeden iki metre ötemizde duran arabayla afalladım. Öyle ki cümlemin sonuna doğru sesim kısılmıştı bile.

×××

Dımdımdım! Baba baskınıı!

Bölümün başında Yakut ve Taylan'ın yazdığı sözler Turgut Uyar'ın bir şiirinden birbirinin devamı olan satırlar.

Texting olduğunu unutup kendimi kaptırmışımfnocmffj

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Sizi seviyorum.💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro