Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

*54*

20K olmuşuz!!❤ Hepinize teşekkürler❤

×××

"Kanki kanki kanki!"

Okula girdiğim an önümde zıplayan bir adet Tunç ile karşılaştım ama görmezden gelmeyi düşünüyordum. Çünkü dün bizi Taylan ile sarılırken görmüştü. Böyle şeylere alışık değildim ve utanıyordum. Muhtemelen yine beni utandıracak şeyler söyleyecekti.

Tunç, önüme gelince sağ tarafından geçtim ama yine önüme çıktı. Bu sefer kolunu omzuma koyup geyiğe başladı. "Kankim sizi de iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor ya. Neler yaptınız dün öyle?"

"Sussana Tunç! Hani acil bir işin çıkmıştı senin? Nasıl bir dakika içinde evde olabildin?"

"Lafı dolandırma! Ya sen utandın mı?" diyerek yanağımı sıktığında elinden uzaklaşmaya çalıştım. "Ya Tunç, bırak ya!"

Kahkaha attı. "Ya gerçekten şimdi senin ilk defa mı sevgilin oluyor? Hem de benim sayemde?"

Tunç'u sertçe ittirecektim ki Taylan'ın sesi durmasına yetti. "Tunç!" Tunç, yanağımdaki elini çekip Taylan'a baktı. Taylan Tunç'un koluna sert bir bakış attı. "Miray sınıfında seni arıyordu."

Tunç kolunu üstümden çeker çekmez "Ben kaçtım," diyerek ortadan kayboldu. Gülümsedim. Gerçekten seviyordu Miray'ı.

"Günaydın."

"Günaydın."

Taylan'ın yanına vardığımda beraber okula doğru yürümeye başladık. Koluna hafifçe dokundum. Direkt bana dönmüştü. "Derse daha var. Şurada oturalım mı?"

Gülümsedi. "Olur." Ne olursa olsun şu saçlarına bir kez dokunmak istiyordum. Çok güzeldiler. Yumuşacık oldukları bakınca bile belli oluyordu.

Gösterdiğim bankta yan yana oturduk. Yüzünü bana döndürdüğünde ben de ona döndüm. "Sana bir şey söylemek istiyorum."

Eliyle 'dur' işareti yapıp beni durdurdu. "Önce ben sana bir şey sormak istiyorum. Dün olanları ben yanlış anlamadım değil mi? Yani... ben sana bir teklif yaptım ve sen de onu kabul ettin?"

Gözlerimin içine onu onaylamamı ister gibi bakarken nasıl reddebilirdim ki? Utanarak başımı salladım. "Evet, öyle oldu."

Rahatlayarak derin bir nefes verdi. Arkasına yaslandı. "Oh! Tamam, şu olayı netleştirdiysek artık her şeyi söyleyebilirsin."

"Annemle babam barıştı."

Gözlerini şaşkınlıkla açıp gülümsedi. "Çok sevindim güzelim. Sen de çok mutlu olmuşsun."

"Evet, mutlu oldum. Annemle artık dedemde kalmayacağız. Neden bilmiyorum ama bil istedim. Mutluluğumu seninle paylaşmak istedim."

Gülümsemesi büyüdü ve kolunu omzuma atıp kendine çekti. Saçlarımı öptü. "Her şeyini bana anlatabilirsin. Üzüntünü de sevincini de. Kayda değer bir şey olmasına gerek bile yok. Anlatmak istediğin her şeyi dinleyeceğim."

Geri çekilip ayağa kalktı ve elimi tutarak beni de kaldırdı. "O zaman bu mutlu haber üstüne sana çay ısmarlayayım. Karşılıklı içelim."

"Tamam."

Kalkar kalkmaz elimi elinden çektim. Okulda olduğumuz için yaptığımı anlayarak başını salladı ve kantine doğru yürüdük. Sabah olduğu için kantinde tek tük insanlar vardı. Taylan, masayı gösterdi. "Otur istersen, ben getiririm."

Omuz silktim. "Olsun, ben de geleceğim seninle."

Beraber kantinci İsmail abinin yanına gelmiştik. "İsmail abi, bize iki çay verir misin?"

"Hemmen geliyor!"

Taylan, bir şeyi unutmuş gibi bana döndü. "Kahvaltı yaptın değil mi? Yapmadıysan-"

"Yaptım yaptım. Merak etme."

Çaylar hazırlanırken gözümü kantinin içinde keyifle gezdirdim ancak bize doğru gelen Merve'yi görmemle tüm keyfim kaçtı. Memnuniyetsizce yüzümü buruşturdum. Her yerden çıkmasa olmuyordu.

Merve, Taylan'ın yanında durdu ve direk ona bakarak sordu. Gülümsemekten ağzının yırtılmasına az kalmıştı. "Ne alıyorsun Taylan?"

"Çay alıyoruz."

"Bana da ısmarlamak yok mu?"

İsmail abi, işini ve öğrencileri sevmenin verdiği zevkle "Çaylar geldi gençler." diyerek çayları önümüze koydu. Taylan, parayı İsmail abiye uzattı. Merveyi gösterdi. "İsmail abi, arkadaşın çayını da burdan al."

İsmail abi para üstünü uzattıktan sonra çayları alıp boş bir masaya geçtik. Merve'nin arkamızdan homurdandığını duymuştum. İyi olmuştu.

Masaya oturur oturmaz Taylan'a döndüm. "Bu kız sürekli böyle dibinde mi dolaşıyor?"

Çayından keyifle bir yudum aldı. Bardağı yavaşça masaya bıraktı. Omuz silkti. "Bilmem, benim gözüm senden başkasını görmediği için Merve'yi çok fark etmiyorum."

Kaşlarımı çattım. "Yumuşayayım diye mi böyle konuşuyorsun?"

Gözlerini şirince açıp kapattı. "Hıhı, yumuşadın mı?" Bu şapşal suratına karşı gülüşümü saklayamamıştım. Parmağıyla dudağımı işaret etti. "Güldün. Demek ki yumuşadın."

Boğazımı temizleyip gülüşümü soldurdum. "Yumuşamadım. Ayrıca şu kızın ismini de ağzına alma."

Elini alnının kenarına koyup asker selamı verdi. "Emredersiniz prenses!"

Gülerek elini alnından indirdim. "Yapma şöyle."

"Ne yapayım peki?" dedi ve dizinin üstünde olan ellerimizi kenetledi. "Böyle mi yapayım?"

Benden cevap bekleyen ve gözümün içine şirince bakan bu çocuğa bir şey diyemediğim için sadece güldüm ve çayımı içtim. Elimi elinden çekmediğim için memnun bir şekilde çayına uzandı.

Çaylarımız bittiği zaman da zaten okula giriş zili çalmıştı. Beraber masadan kalktık. Sınıfımızın olduğu kata çıktık. İlk önce benim sınıfım geldiği için önce ben sınıfıma girdim.

Tunç, sırada oturmuş pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Gülümsemesi bana da bulaşmıştı. Sıranın önüne geldiğimde kalkarak bana yol verdi. Sıraya oturduktan sonra suratının haline bakıp güldüm. "Ne bu halin? Pek mutlusun."

"Tabi kızım, mutluyum. Bugünü tarihe yazsınlar." Ellerini kaldırıp havaya hayali yazı yazarmış gibi yaptı. "23 Aralık, Miray ile sonunda resmi olarak sevgili olma tarihimiz. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun."

"Helal be, resmi olarak artık sevgilin var demek."

"Öyle. Neyse ki senin de var artık. Durduk durduk, son anda ikimiz birden sevgili yaptık. Helal kız bize."

Omzuna vurdum sessiz olması için. "Bağırmasana biri duyacak."

Omuz silkti. "Duyan duysun kızım. Hatta duyan duymayana da duyursun." Masanın üstündeki kurşun kalemi alıp sıranın üstüne '23 Aralık' yazdıktan sonra yanına kalp koydu.

Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. 23 Aralık mı demişti o?

"23 Aralık mı bugün? 25 Aralık annemin doğum günü. Daha hediye almadım."

Omzuma yavaşça dokundu. "İyi ya, bugün çıkışta gider hediye bakarız. Dert etme."

Hevesle ona döndüm. "Gerçekten gelir misin hediye bakmaya?"

"Tabi gelirim de, enişte kızmasın?"

Cebimden hemen telefonumu çıkartıp Taylan'ı aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon neşeli sesiyle açıldı. "Güzelim daha seni sınıfına bırakalı iki dakika olmadı. Bu kadar mı özledin?"

Güldüm. "Yaa ya, ne demezsin."

"Bir sorun mu var?"

"Sorun yok. Sadece şey diyecektim. Annemin iki gün sonra doğum günü. Çıkışta benimle hediye bakmaya gelir misin?"

"Olur, gelirim tabi." Sınıfındaki uğultular gelince hocanın geldiğini anladım. Sessizce konuştu. "Hoca geldi güzelim, kapatıyorum şimdi. Teneffüste konuşuruz."

"Tamam, iyi dersler."

"Sana da iyi dersler. Hocanı güzel güzel dinle."

Güldüm. "Sen de. Aklın bana kaymasın derste."

"Bilemem artık. Hadi kapatıyorum bak."

"Tamam tamam, görüşürüz."

Telefonu kulağımdan çekip sonunda kapattığımda Tunç gülmekle somurtmak arasında bir yerlerde gidip geliyordu.

"İki saattir kapatamadın be telefonu. O ne cilveler öyle."

Bakışlarımı Tunç'dan kaçırdım. "Ne cilvesi?"

"Beni de iki dakikada sattın değil mi? İyi, siz ikiniz gidin alışverişe."

"Yok siz de gelin. Hatta Miray'ı da al. Ona biraz kaba davrandım. Belki aramız düzelir."

Bizim de hocamız sınıfa girdiğinde ayağa kalktık. "Teneffüste arayım sevdiceğimi." dedi sessizce.

Gülerek onu onayladım. Şu sıralar tek yaptığım şey gülmekti. Çünkü hayatımda o kadar iyi insanlar vardı ki, iyi ki varlardı.

Hayatım yavaş yavaş düzene giriyordu. Ve bu düzen inşallah hiç bozulmazdı.

×××

Fazla tatlı oldular ama bunlar kfnfpxmjx

Yıldızı parlatmayı unutmayın!💛

Sizi seviyorum.💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro