*40*
×××
Odanın kapısını derin bir nefes alarak açtım. Kapıyı kapattıktan sonra ellerimin titrediğini fark ederek ellerimi birbirine kenetledim. Babamın odasındaydım.
Yatakta uyuyordu. Üstü pikeyle örtülü olsa da koluna ve göğsüne bağlı olan kabloları görebiliyordum. Sırtım duvara yaslıydı. Yanına gitmeye korkuyordum.
Titrek bir nefes aldım. Dolan gözlerimi sildim. Ellerim yüzüme kapalıyken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
"Yakut?"
Babamın kısık çıkan sesiyle elimi yüzümden çektim. Yavaşça odanın içine yürüyüp yanındaki sandalyeye oturdum. Direk bana doğru olan gözlerine bakmaya cesaretim olmadığı için eline bakıyordum. Ellerim titrese de yatağın üstündeki elinin üstüne elimi koydum. Hissettiğim sıcak elle dudaklarımı dişledim. Baba sıcaklığını hissetmeyeli çok olmuştu.
"İyi misin?" dedim. Elini biraz daha sıktım güç almak istercesine.
"Niye bana bakmıyorsun?"
"Utanıyorum."
Öksürdü. "Neden? Asıl utanması gereken benim."
Boşta kalan elimle yanağımdaki yaşı sildim. "Çünkü sana inanmadım. Özür dilerim."
"Yakut, bana bakar mısın?"
Gözlerine çevirdim gözlerimi. Yaşlıydı gözleri, kenarları da kızarık. Gülümsedi. "Ben senden özür dilerim kızım. Güvenilecek bir baba olamadığım için. Başın derde girdiğinde sırtını yaslayabileceğin bir baba olamadığım için. Senden en mükemmeli olmanı istediğimde bile berbat bir baba olduğum için. Özür dilerim." Uzun süre konuştuğu için tıkandı ve birkaç kere öksürdü.
"Kendini zorlama. İyi olmaya bak."
"Sana teşekkür ederim. Benim tüm kötülüklerime rağmen kalbini saf ve temiz tuttuğun için. Benim pisliklerimle kendini kirletmediğin için."
"Tamam sonra konuşalım bunları. Kendini zorlama."
Derin bir nefes aldı. "Kalkamıyorum ama... bana sarılır mısın bir kere? Söz veriyorum, senden çaldığım tüm zamanı, tüm çocukluğunu sana geri vereceğim."
Ağzımdan hıçkırık kaçtı. Sandalyeden kalkıp babama uzanıp sarıldım. Bir kolunu hafifçe sırtımda hissettim. Diğerinde zaten alçı vardı.
Çoktandır özlediğim kokusunu derince içime çektim. Geri çekilince yanağını öptüm uzunca. "Üzülme artık. Ben her şey için seni affettim. Sen de sana inabmadığım için beni affet. Her şey güzel olacak." Gözleriyle onayladı. "Sen affedilecek bir şey yapmadın kızım."
Doğruldum. "Annen..." dedikten sonra sustu. "Dışarıda. Çağırayım mı?"
Başını olumsuzca salladı. "Beni görmek istemez. Nasıl istesin ki? Ben ona vurdum. Nasıl yaptım? Hangi kafayla?"
Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sen istersen dinlen biraz. Ben çıkayım." Bir şey söylemesine izin vermeden odadan çıktım. Annemin yanına girdiğini zannediyordum. Muhtemelen girmek istiyordu ama gururu buna engel oluyordu.
Odanın karşısındaki sandalyelerde Tunç ve annem yan yana oturup konuşuyordu. Annemin yanına oturdum. İkisi de bana dönmüştü. "Nasıl, iyi mi?"
"İyi ama daha iyi olacak. Bilmek istersin diye söylüyorum, seni merak ediyor."
Annem kafa sallayıp kalktı. Odaya girecek zannederken odanın önünden geçip merdivenlere indi. Tunç, bir sandalye kayıp yanıma geldi. Yüzümü inceledi. "Nasıldı ilk görüşmeniz?"
"Oldukça pişman. Onu affettiğimi söyledim."
"Peki, gerçekten affettin mi?"
"Affettim ama içimde hala buruk olan bir çocuk var."
"Yavaş yavaş iyileşecektir."
"Umarım."
"Abim aradı gitmem gerekiyor. Bir şey olursa beni mutlaka ara, tamam mı?"
Kafa salladım. Beraber hastane dışına çıktık. Tunç'u uğurladıktan sonra geçen gün Gezegen ile konuştuğum -daha doğrusu benim konuşup onun dinlediği- banka oturdum. Telefonumu çıkardım. Bir saniye bile düşünmeden çocuksu bir heyecanla onu aradım. Mutlu haberi vermek istiyordum. Zaten bu aralar mesaj da atmıyordu. Okul saati geçtiğine göre derste de olamazdı. Aramamam için bir sebep yoktu.
Birkaç saniye sonra telefonu meşgule atınca kaşlarımı çattım. Ardından gelen birkaç mesajla whatsApp'a girdim.
Gezegen: Özür dilerim, çok müsait bir yerde değilim.
Gezegen: Açsam da seni duyabileceğimden emin değildim.
Gezegen: Bir sorun mu var?
Gezegen: Burdan anlatmak ister misin?
Yakut: Asıl ben özür dilerim, müsait olamadığını düşünemedim.
Yakut: Şeyi haber vermek için aramıştım.
Yakut: Babamın hastanede olduğunu söylemiştim ya
Yakut: Gözlerini açtı
Yakut: Onunla konuştum ve onu affettim.
Yakut: Zaten pişman olduğunu anlamıştım ama kendi gözlerimle görünce emin oldum
Gezegen: Uyanmasına çok sevindim. Tüm olanları unutabilecek misin peki?
Yakut: Unutamayacağım
Yakut: Hep içimde bir buruk taraf olacak ama
Yakut: Buna razıyım
Yakut: Sadece tek endişem annem.
Yakut: Çünkü... olanları biliyorsun işte
Gezegen: Biliyorum güzelim
Gezegen: Yine de her şeyin yoluna gireceğine inanıyorum
Gezegen: Ve sen de her ne olursa olsun yanında olduğumu bil.
Yakut: Telefonumu açmadığın ya da mesajlarıma cevap vermediğin sürece seni nasıl yanımda hissedebilirim ki?
Yakut: İstediğin kadar yanımda olabilirsin
(Gezegen çevrimdışı)
Yakut: Özür dilerim Gezegen
Yakut: Gerginim ve yine senden çıkardım
Yakut: Düşüncelerine saygı duyacağımı söylemiştim
Yakut: Sözlerimi dikkate alma
Yakut: Ne zaman karşıma çıkmak istediğin sana kalmış
(Gezegen çevrimiçi...)
(Gezegen yazıyor...)
Gezegen: Hayır, haklısın
Gezegen: Özür dileme
Gezegen: Haklısın,
Gezegen: Bu yüzden yanına geliyorum
(Yakut yazıyor...)
(Yakut çevrimiçi...)
(Yakut yazıyor...)
Yakut: nE?
××××
Dım dım! Dım dım! Bakalım neler olcak?
Yıldız parlasın lütfen.💛
Sizi seviyorum.💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro