Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

*39*

38. Bölümü yayımladığımda çoğu kişiye bildirim gitmemiş olabilir. Eğer okumadıysanız bunu okumadan önce 38'i okuyun.❤

×××

Taylan ile beraber benim sınıfıma gelmiştik. Tunç'un yanıma gelmeden beni bırakmayacağını söylemişti. Gerek yoktu aslında. Babam nasılsa iyiydi. Buraya kadar gelmişken sınava girmeden de dönmezdim.

Sınıfa girer girmez beni gören Tunç, yanında onunla konuşmaya çalışan kızı hafifçe kenarıya çektikten sonra hızla yanımıza geldi. Daha doğrusu, orta yerde buluşmuştuk. "Kankam ya, nerdesin? Aradım açmadın. Neden bu kadar geç geldin..." Duraksadı, gözü yanıma kaydıktan sonra gözlerini kıstı. "...iz? Beraber mi geldiniz siz?"

Kaşlarını çattı. "Tamam seninle iyi anlaşmış olabiliriz. Oyunda çok iyi oynuyor olabilirsin ama kankama neden bu kadar yakınsın?"

Yorgun olmama rağmen gülümseyip Tunç'un Taylan'a tehtidvari olarak doğrulttuğu parmağı tutup indirdim. Taylan içinden homurdanıyordu. "Anlatacağım."

Tunç tamamen bana dönmüştü bu hareketimle. Yüzümü süzdü. "Gözlerinin altı mosmor. Uyumadın mı?"

"İyi şeyler olmadı dün. Anlatacağım dedim."

Taylan sınıfa bir bakış attı. "Dışarı çıkalım o zaman."

Kafa salladık Tunç ile beraber çantamı sırama bıraktıktan sonra bahçeye çıktık.

×××

Tunç'a olanları kısaca özetleyip tepki vermesini bekledim. Gözlerinin kızarmış olması şaşırtsa da duygusal biri olduğu belliydi yine de. Benim de, anlatırken sesimin titrediği olmuştu.

Yanımdan kalkıp önümde diz çöktü ve ellerimi tuttu. "Neden beni aramadın? Gelirdim yanına. Destek olurdum sana." Gözünü biraz etrafta dolaştırdı. Sonra tekrar gözlerime döndü. "Yanında olmak isterdim. Neden aramadın?"

Derin bir nefes aldım. "Taylan zaten o an yanımdaydı. Seni de aramak aklıma geldi ama... benim yüzünden huzurun kaçsın istemedim."

Tunç, bankın ucunda oturan Taylan'a kısa bir bakış attıktan sonra homurdandı. "Taylanmış. Peh... Neyse. Sınavdan çıkar çıkmaz gidelim hastaneye. Ben de annene bir geçmiş olsun dileyim. Hem... babanı görürsün belki bu sefer."

Gözlerim dolmuştu. Beni bu kadar düşünen biri vardı. Sesimin titremesine engel olmadım. "Teşekkür ederim. İyi ki varsın."

Gülerek gözlerimin altını sildi baş parmaklarıyla. "Her zaman."

Bu duygusal anı bozan şey okulun zili olmuştu. Taylan ayağa kalktı. "Hadi zil çaldı. Derse!"

Tunç da ayağa kalkınca ben de kalktım ve binaya doğru yürüdük. Tunç, Taylan'a bir şeyler anlatırken etrafa bırakarak yürüyordum. O sırada bana sinirle bakan Miray ile göz göze geldik. Birkaç saniye süren bakışma sonrasında gözlerimi çektim.  Ama onun sert bakışlarını hala hissediyordum.

Seslice nefes verip kollarımı göğsümde birleştirdim. Şu an en son istediğim şey bir düşman kazanmaktı. 

Tunç, bana dönüp ondan uzaklaşmama kaşlarını çatarak baktıktan sonra beni yanına çekti ve kolunu omzuma attı. Taylan'ın sorusuna cevap verirken tekrar Miray'a bakmama engel olamamıştım.

Miray'ın bakışları hiç iç açıcı değildi. Sanırım, kazanmak istemediğim düşmanı çoktan, hem de bir çabam olmadan kazanmıştım.

×××

"Alo anne? Babam iyi mi? Uyandı mı?"

Derin bir nefes aldığını işittim. Gülüşünü duydum. "Az önce... uyandı. Durumu iyi."

Derin bir nefes verdim. "Şükür! Sınavdan çıktım şimdi. Son derse kadar bekleyemem. Geliyorum."

"Nasıl geleceksin? Çıkışta Şerif abin gelirdi almaya. Onu bekle."

"Taksiye atlar gelirim. Zaten okulda dursam da bir şey anlamam bu kafayla. Gelince konuşuruz."

Telefonu kulağımdan çekip kapattım. Çantamı sırtıma asarken merakla bana bakan Tunç'a istediği cevabı verdim. "Babam uyanmış. Ben gidiyorum."

Ayağa kalktı o da benim gibi. "Ben de geleyim."

"Dersin var. Hem baban duyarsa sorun olmaz mı?"

Omuz silkti. Çantasını toplayıp omzuna astı benim gibi. "Bir şey olmaz. Ben de geliyorum. Geçmiş olsum dilerim hem."

Reddemedim. Benim yanımda, bana destek olan biriydi ve buna hakkı vardı.

Sınıftan çıktık. Merdivenlerden bir kat indik. Bir kat daha inecektim ki Tunç kolumdan tutup beni o kata doğru ilerletti. "Ne yapıyorsun ya? Nereye?" dedim hafif yüksek bir sesle.

Durdu. "Herhangi bir iznimiz olmadan güvenliği geçebileceğimizi mi sanıyorsun?"

Yüzüm düştü. "Nasıl izin alacaksın müdürden?"

Kolumu bırakıp eliyle 'bir dakika' dedi. Telefonunu çıkartıp birini aradıktan sonra kulağına dayadı. "Kimi arıyorsun?" diye sordum.

"Alo baba?" dediğinde anlamıştım. Kollarımı göğsümde birleştirip konuşmasının bitmesini bekledim.

"Bir arkadaşımın babası hastanede ve onu görmeye gitmemiz lazım. Müdürü arayıp izin ister misin baba?... Önemli diyorum." Bana bir bakış atıp yanımdan biraz uzaklaştı.

Bir iki dakika sonra telefonu kapatıp yanıma geldi. Güldü ve kolumdan tutup müdürün odasına soktu. Müdür ikimize garip bir bakış attı. "Hayırdır çocuklar? Tunç..." Gözleri bana döndü. "Ve Yakut?"

"Hocam, bizim biraz işimiz var da çıkmamız lazım. İzin kağıdı yazar mısınız?" Dirseğimle koluna vurdum. Emrivaki mi yapıyordu?

Müdür beyciğimiz kaşlarını kaldırdı. "Mazeretiniz ne? Ayrıca, veli izni olmadan izin veremem."

Tunç güldü. "Babam bunun için sizi arayacaktı."

Müdürün telefonu çaldığında kaşlarını kaldırıp bize bir bakış attıktan sonra telefonu açtı. Konuşmalarından anladığım üzere Tunç'un babasıydı.

Telefonu kapattıktan sonra ayağa kalkıp yanıma geldi. "Kızım, babanın kaza geçirdiğini neden söylemiyorsun? Durumu kötü değil inşallah?"

Boğazımı temizledim. "Hayır, şimdilik iyi. Gözünü açmış."

"Şükür. O iyi olsun da. Siz gidebilirsiniz. Güvenliği arayıp konuşurum. Sıkıntı çıkarmazlar size."

Kısaca teşekkür edip müdürün yanından ayrıldık. Odadan çıkar çıkmaz adımlarımı hızlandırdım. Bahçeye çıktığımızda Tunç'un kolundan tutup bir nevi koşmuştum.

Çünkü bir an önce babamı görüp kendimi affettirmek istiyordum.

×××

Kafam karıştı, şimdi kimin kimi affetmesi gerekiyor?

Yıldız parlasın.💛

Sizi seviyorum.💜

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro