*37*
×××
"İnsan, bir şeyin değerini kaybedince anlar." derlerdi. Bir sözün ilk defa bu kadar doğru olduğunu hissediyordum. Kalbim sıkışıyordu. Ellerim terlemişti. Midem bulanıyordu. Kusmak istiyordum.
"Babam..." dedim tekrar elim kalbime giderken. "Taylan... babam... Bir şey yap, babam..."
Omzuma dokundu. "İyi misin Yakut? Sakin ol."
Yanaklarım ıslanmaya başlayınca başımı olumsuzca salladım. "Babama gitmek istiyorum." Elleri yüzümü kavradı. Saçlarımı geri itledi. "Sakin ol, gideceğiz."
Yere eğilip telefonumu aldı ve hala açık olan telefonum sayesinde annemle konuştu. Birkaç dakika sonra telefonumu cebine koyup bileğimi tuttu. "Taksi bulalım."
Koşarak yol boyuna çıktık. Biraz yürüdükten sonra taksi bulunca durdurup bindik. Taylan, adresi verirken başımı cama yaslayıp gözlerimi kapattım.
Babam kızgındım. O kadar çok kızgındım ki... Bize bunları yaşattığı için. Eğer ona bir şey olursa... geride bana sadece çocukluğumda hatırlayabileceğim güzel anılar bıraktığı için kızgındım. Hiç güzel anımız olmadığı için pişmandım...
Babamla okulda konuştuktan sonra anneme gidip her şeyi anlatmadığım için pişmandım...
Ağzımdan bir hıçkırık koptuğunda Taylan yanıma doğru kaydı. Başımı göğsüne yasladıktan sonra ondan aldığım güçle daha çok ağladım. Başımı okşaması sakinleştirse de ağlamamı durduramıyordum.
Birkaç dakika sonra hastaneye geldiğimizde kendimi Taylan'dan ayırıp taksiden indim. Hastaneye doğru koşmaya başladım. Arkamdan Taylan'ın bana seslendiğini duyuyordum ama bir an önce babamı görmem lazımdı.
Hastaneye girdim. Danışmaya ulaştığımda ordaki adama hızla sordum. "Buraya kaza yapan biri geldi mi? Babam o benim? Nerde?"
"Kızım?" Annemin sesini duyunca adamı boşverip arkama döndüm. Koşarak yanına gittim. "Babam nerde? O iyi mi?"
Kızarık gözleri yeniden doldu. "Ameliyatta. Dedenin evine çıkan yolda, dönemeçte bir arabayla çarpışmış. Durumu ağır dediler."
Anneme sarıldım. Göz yaşlarımın arasından anlatabildiğim kadar konuştum. "Anne... bugün okuluma geldi. Pişmanım dedi. Seninle görüşmek istedi. O gerçekten pişman gibiydi."
"Biliyorum kızım, biliyorum. Kaç defa aradı. Bir sürü mesaj atmış. İnat edip de açmadım telefonunu, mesajlarına cevap vermedim."
Annemden ayrıldım. "İyi olacak değil mi?"
"Bilmiyorum kızım." dedi başını sallarken. "Bilmiyorum."
Bakışları yan tarafıma döndüğünde gözlerini sildi. Taylan gelmişti. "Durumu nasıl?"
"Ameliyatta ama ağır diyorlar."
"Allah şifa versin. İnşallah atlatır."
"İnşallah oğlum, inşallah."
×××
Babamın ameliyatının yapıldığı kapının önündeydik. Annem ve Taylan ile birlikte koltukta oturuyorduk. Dedem ve Şerif abi ise biraz uzağımızda olan koltuklarda oturuyordu. Dedem beni gördüğünde hemen bakışlarını kaçırmış, yüzüme bir daha bakmamıştı. O da kendini suçlu hissediyordu. Herkes kendini suçlu hissediyordu. Asıl suçlu kimdi, bilmiyordum. Dahası, suçlu var mıydı?
Kolumdan dürtüldüm. Gözlerimi açıp yan tarafıma döndüm. Taylan, bir saattir burda oturduğumuz için dağılan ve gözünün önüne gelen saçlarıyla bana bakıyordu. "Bir şey ister misin, alayım sana? Yüzün solgun gibi. İyi misin? Tansiyonun falan düşmüştür belki. Bir hemşire çağırayım mı?"
Dudaklarımı ıslattım. "Hayır, iyiyim ben. Teşekkür ederim. Beni buraya kadar getirdin, git istersen sen. Burda hastane koridorlarında bekleme."
"Baban ameliyattan çıkana kadar burada duracağım. Dahası, seni iyi görene kadar."
"Kızım, gidin bir su için isterseniz. Ya da dışarı çıkın. Hava alın." Anneme üzüntüyle baktım. "Sen iyi misin?"
"Ben iyiyim. Merak etme."
Uzanıp annemi yanağından öptüm. "Güçlü durmalıyız. Babam elbet iyileşecek."
Taylan ile birlikte kafeteryaya indik. Beni bir masaya oturtturup su almaya gitti. Döndüğünde önüme bir su şişesi ve ufak poşette petito koydu. Çikolataya hafifçe gülümseyerek baktım. Okulda çikolatalarımı yediği için telafi ediyordu bunu.
"Teşekkür ederim. Su için."
Dudakları hafifçe kıvrıldı. "Tek su için mi?"
Hafifçe gülümsedim. "Her şey için."
Saçlarını karıştırdığını gördüm. "Aslında çikolatayı kastetmiştim ama..."
"Çikolata zaten borcundu. Onu saymıyorum."
"Öyle olsun."
Suyu içtikten sonra çikolatalardan birkaç tanesini yedim. Kalan birkaç tanesini de onun önüne uzattım. "Al."
"Sen ye."
"Çok yedim, senin olsun bunlar."
Daha fazla ısrar etmeme müsade etmeden yedi. Daha sonra kalkıp babamın yanına çıktık. Hala ameliyat bitmemişti. Annemin yanına oturdum, Taylan da benim yanıma.
On, on beş dakika sonra ameliyat kapısı açılınca hepimiz ayağa kalkıp doktorun karşısına geçtik.
"Ameliyat nasıl geçti? Eşim iyi mi?"
"Maalesef..." Nefesimi tuttum. Bir kaybı kaldırmazdım. "Maalesef karşısındaki arabaya çarpmamak için yönü çevirince duvara çok kötü çarpmış olmalı çünkü kafasına epey büyük bir darbe almış. Kanamasını durdurmak çok vakit aldı. Şimdilik kanama durdu ama ilerde beyin kanaması riski var. Bunun için bir süre gözetim altında olması gerek." Tuttuğum nefesimi verdim. Babam yaşıyordu. Önemli olan buydu.
"Sağ kolunda ciddi bir kırık var. Yine kolunu kaybetme riski de var ama şimdilik bu risk çok az görünüyor. Kaburgaları da hasar..." Doktor konuşmaya devam ederken kendimi koltuklara bıraktım. Babam iyiydi, önümüzde hala onunla iyi anılar biriktirmek için vaktim vardı.
En önemlisi hala bir şeyler için geç değildi.
×××
Bölüm nasıldı?
Yıldızı parlatın lütfen.💛
Sizi seviyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.💜
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro