ii- who?
"Bizi gerçekten çok korkuttun dostum..." diye mırıldandı Harry koluma hafifçe vururken. İç çekip kendimi gülümsemeye zorladım, başım inanılmaz ağrısa da daha fazla endişelenmelerini istemiyordum.
"Zayn..." Ed'e döndüm. Rahatsız olmuş gibi görünüyordu. Kusacakmış gibi.Nedense bu hali benim de yerimde kıpırdanmama neden oldu, ne söyleyeceğini bilmesem de hoşuma gitmeyeceğini hissedebiliyordum. "Liam yolda, buraya geliyor."
Derin bir iç çekerek gözlerimi kapattım. Neden kimse bana Liam'ın kim olduğunu söylemiyordu? Onun yüzünden zihnimde bir yerler boşmuş gibi hissetmeye başlamıştım. Aslında... öyle de sayılırdı. Ama yine de, Liam benim için önemli biri olsaydı, onu unutmazdım, değil mi?
"Onunla ilgili bir şey hatırlıyor musun? Herhangi bir şey?"
Neden zorluyorlardı ki? "Hayır." diye cevap verdim bıkkınlıkla. Ve daha fazla soruyu engellemek için, "Bana ondan bahseder misiniz? Ama dış görünüşünden falan değil, ikimizin ilişkisinden." diye sordum. Bunu aslında isteyip istemediğimden emin değildim ama kendimi borçlu hissediyordum.
"Siz... oldukça yakındınız."
Diyorsun?
"Yakın derken?"
Ed bu sefer cevaplamadan önce bana baktı. Bu, öyle bir bakıştı ki sorduğuma pişman olmama neden oldu. "Yakın işte. Onunla herhangi birimizden daha yakındın. Neredeyse her şeyi beraber yapardınız ki, bu bazen sinir bozucu olurdu, çünkü senin hiç yanından ayrılmanı istemezdi. Anlaşılan haklıymış, çünkü bir kere kavga ettiniz ve..." duraksadı, Harry ile kısa bir an için bakıştılar. "Şey, işte, buradayız."
"Benim için bu kadar önemli biriyse... onu neden hatırlamıyorum?" Bunu aslında Selena'ya sormuştum, sonuçta doktor olan oydu. Hasta yatağımın ucunda, beyaz önlüğü ile gergin bir tavırla dikeliyordu.
"Aslında bu konuyla ilgili tahmini bir cevabım var. Ama tabii ki kesin bir şey söyleyemem."
Odadaki herkes ona soru sorar gibi bakmaya başladığında istemeyerek de olsa devam etti. "Kazadan önce, en son onunla kavga ettiniz. Sinirliydin ve şey... Beynin kazadan dolayı onu suçlamış olabilir. Bunun bir daha olmasını engellemek için de, anılarınızı silmiştir..." çocukların korkutucu bir hal alan bakışlarına karşılık kafasını sıktınıyla geriye atarken ekledi, "diye düşünüyorum."
Harry, yeşil gözlerini kocaman açarak dehşet içinde bağırdı. "Yani, onu bir daha asla hatırlamayacak mı?"
Bu aşırı tepkisine şaşırdım, yani evet, ben de aynı sorunun merak ediyorum ama... Hatırlayamasam da Liam'ın anlayışla karşılayacağına emindim.
Yani, öyle umuyordum.
Selena cevap vermek için ağzını açtığı anda içeri aniden giren sarışın kadın, bütün kelimelerini ağzına tıktı.
"Zayn!" diye haykırdı kendini üzerime atarken. "Senin için o kadar endişelendim ki, anlatamam!"
Pekâlâ?
"Şey, teşekkür ederim ama siz kimsiniz?" yüzüne baktığımda tanıdık hiçbir şey göremiyordum ki! Kadının mavi gözleri şokla açıldı.
"B-beni hatırlamıyor musun?" diye sorarken dudakları titriyordu.
"Üzgünüm..." diye mırıldandım. "Bu aralar çoğu kişiyi hatırlamakta zorluk çekiyorum, kazadan dolayı."
Sarışın kadın, adını da kendisi gibi hatırlamıyordum, bir anda ağlamaya başladı. Ben dehşete düşsem de odadaki kimse onun ağlamasıyla ilgileniyora benzemiyordu.
"Gigi!" diye bağırdı Ed, kadını kolundan tutarak üstümden kaldırırken. Bir hamam böceğini yemek masasının üstünden alır gibiydi, hafızası gidik olan ben olmasaydım kesinlikle buna gülerdim. "Senin ne işin var burada?"
Kadın hafifçe silkinip kendini ondan kurtardı. "Ne demek ne işim var? Sevgilimi görmeye gelmeyecek miyim?"
Sevgilim?
"Sevgilin mi?" diye şaşkınlık içinde sordum.
Ve aynı anda "Sevgilisi mi?" diye birisi daha soludu. Sesine kesinlikle aşina değildim. Kafamı çevirip sesin geldiği tarafa baktığımda ise, kapının önünde dehşet içinde duran kumral adamı gördüm. Dudakları şaşkınlık içinde aralanmış, kaşları çatılmış, yüzü gerilmiş uzun boylu bir adam. Kesinlikle tanıdık gelmiyordu.
"Ne demek sevgilisi? Böyle bir şey mümkün değil! Neden biz bilmiyoruz?" diye artarda sordu Niall büyük şok ve telaş içinde. Gözleri ben ve kapıdaki adımın arasında gidip geliyordu. Onların bu aşırı şaşkın ifadeleri beni de şüpheye düşürmüştü ama yine de bu kadını Liam'dan, yani o her kimse, daha çok anımsar gibiydim.
Ve ah, söylemeden geçemeyeceğim-çünkü şaşkınlığımı üzerimden atamıyorum- ağlaması geldiği anilikle bitti, gitti.
"Ah, Zayn hâlâ size söylememiş..." diye mırıldandı Gigi denen kadın. "Şey, peki, bunu benden duymanızı istemezdim ama artık bilmenizin zamanı geldi. Zayn ve ben yaklaşık üç aydır birlikteyiz. Size söyleyecekti, herhalde bu kaza olmamış olsaydı çoktan biliyor olurdunuz." dedi kendinden emin bir şekilde. Odadaki herkes sessizleşmiş, yüzleri bir Tarantino filmindeymiş gibi tuhaf bir hal almıştı.
"Bu mümkün değil..." dedi hâlâ kapının önünde dikilen adam. Sesi titremişti. Ve ayrıca, o kimdi ki?
"Aslında..." diye mırıldandım Gigi'nin bebeksi yüzüne bakarken. "Ben de böyle bir şeyler hatırlıyor gibiyim... Sanki, senin hakkında biriyle konuşuyordum. Belki de ona söylemişimdir."
Sessizlik oldu, sonra "Ed," diye bağırdı Harry bir anda. "Liam'ı dışarı çıkar, hemen!"
Ed cevap bile vermeye gerek görmeyerek ayağa fırladı, kumral adamın kolundan tuttuğu gibi onu odadan çıkardı. Yine de, sadece bir saniye ile adamın, yani Liam'ın, gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Ya da öyle sanmıştım, bilmiyorum...
*
Gigi Hadid as Sharon Carter
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro