Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

alternative xxxiii- stag party

merhabalar merhabalar!
bugün mezuniyet balom var ve ben bölüm yayımlamakla uğraşıyorum, evet, çünkü bugün benim için başka bir açıdan fazlasıyla özel bir gün.

bugün serilouiesly ile tanışmamızın birinci yılı!

varlığın için şükrediyorum, iyi ki tanışmışız, nice yıllara!

l i a m

"Ulu Tanrı'm!"

Bara -ki Louis'ye inatla bar olduğunu söylediğimiz bu apaçık striptiz klübüne görme yetisi yerinde olan biri katiyen bar diyemezdi- adım attığımız anda ağzımdan çıkan ilk şey bu olmuştu. Çünkü cidden, Ulu Tanrım.

Tabii bu sadece benim tepkimdi. Niall bir anda şen bir çığlık koyuverip Harry'nin koluna yapışmış ve onu ileri sürüklemişti. Harry de halinden gayet memnundu. Ed, James ve Bebe de öyle.

Hah, kimi kandırıyorum, ben bile eğleniyordum. Uzun zaman sonra gerçekten evde hissediyordum. Bu delilerle birlikte delilik yapmayı özlemediğimi nasıl söyleyebilirdim? Neredeyse eski günlerdeki gibiydi, neredeyse.

İngiltere'ye dönmek güzeldi, nihayet arkadaşlarımla olmak da öyle. Birlikte saçmalıklar yapmayı, gülüp eğlenmeyi ve hatta sadece oturup kahve içmeyi, konuşmayı bile özlemiştim. Çok güzeldi, aynı bıraktığım gibiydi.

Louis'ye bu düşüncelerimi onların evinde otururken söylediğimde gülümsemişti. Şu hafif hüzünlü ama altında bir şeyler yatan o gülüşlerinden biriydi. Ve bana aklımı kurcalayan o cümleyi söylemişti: Fazlasıyla güzel ama bir o kadar da eksik.

İçimde büyük bir gerginlik vardı, Zayn'in umrumda olmadığını iddia edip de onu görünce kalp krizi geçirmenin bunu açıkça itiraf etmekten daha rezil olacağına kanaat getirmiştim boş vakitlerimden birinde. Amerika'da düşünecek çok fazla boş vaktim olmuştu.

Oraya kafa dinlemeye tanışmıştım sözde, halbuki tek yaptığım kafayı yemek olmuştu.

Onu da aklımdan atamamıştım zaten. İlk günlerde aklıma ne sıklıkla geliyor ve onu nasıl bir acıyla anımsıyorsam hâlâ aynıydı. Amerika, hayatımda yeni bir başlangıçtan çok bitmeyen bir son haline gelmişti.

"Bana bak Payno!" Harry'nin boğuk sesini duyduğumda kafamı çevirip ona baktım... bize ayrılan masanın üstüne çıkmış, zaten gelirken bile ancak üç düğmesini iliklediği gömleğinin düğmelerini tamamen açmış, hemen dibimizde direk dansı yapan striptizci beyefendinin haraketlerini kopyalayarak dans etmeye çalışıyordu.

Daha önce de muhtemelen söylemiştim ama tekrar etmek istiyorum, Louis bizi öldürecek.

Gözlerimi Harry'den alamıyordum, neşe ona çok yakışıyordu. Diğer her şey gibi.

Havaalanında bana öyle bir sarılmıştı ki soluk alamayacağım sanmıştım. Fazlasıyla zarifti ama boyu bir seksen beşti ve iriydi işte, bunu hiçbir şey (güzelliği ve zarafeti de dahil) değiştirmiyordu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Niall Bebe'yi de alarak gitti, bu kadar erken gitmelerine şaşırdığımda açıkladılar: Onlar iki damadın da tarafındaydılar.

Saatler ilerledi, eğlendik, içtik, çoştuk.

Zayn gelmedi.

Onu görmeyi bekliyor ya da istiyor muydum, bilmiyorum.

Geldiğimden beri aynı ortamda bulunmamıştık ama ne ben ne de de onlar dile getirse de bugün onu görmeyi bekliyordum. Kaç yıldır Harry'nin arkadaşıydı, onun bekarlığa vedasına gelmesi gerekirdi.

En azından ben öyle düşünmüştüm.

Anlaşılan Harry onunla aynı ortamda bulunmama isteğimi anlayışla karşılıyordu.

Harry demişken... O anda kendini sarhoş ve yorgun, gömleği kaybolmuş bir vaziyette -ki ben buna kısaca perişan derdim- kendini yanıma attı.

Bir süre birbirimizin yüzüne baktık, sonra sebepsizce gülmeye başladık. Dakikalar sonunda, gözyaşları içinde kahkahalarımız dindiğinde dayanamayıp söyledim.  "Bunu yapmak zoruna değildin."

Anlamamış gözlerle yüzüme baktı. İç çektim.

"Onu benim olduğum her yerden uzak tutamazsın. O senin samimi arkadaşın, onu bekarlığa vedana çağırmaman büyük kabalık oldu."

Harry'nin yüzü ifadeden ifadeye girerken iç çektim. Kimi kandırıyordum ki, her şeyi mahvedecekti ama onu görmeyi ölesiye istiyordum.

h a r r y

Ben olmasam etrafımdaki tüm bu insanların üç günden fazla, üstelik 21.yüzyıl şartlarında hayatta kalması mümkün değil.

Ciddiyim.

Liam'ın sorusunu algıladığımda kahkaha atmamaya çalışmaktan yüz kaslarım kasıldı. Zavallım, o gittikten sonra Zayn'in Louis'nin en yakın arkadaşı haline geldiğinden bihaberdi. Gerçi söylesem de inanmazdı sanırım. Akıl alacak gibi değildi. Louis gibi zeki bir insan, Zayn gibi bir mankafayla... Her neyse.

Ah be Liam. Zayn'i zaten buraya çağıramazdım çünkü o en yakın arkadaş sıfatıyla Louis'nin partisindeydi. Tabii bunu Liam'a söyleyedim, o kadar kafa yorup kurduğum planların bozulmasını istemiyordum.

Liam'a gülümsedim, gülümsemem her zaman işe yarardı. Elimi omzuna koydum, bu gürültüde beni rahat duyabilmesi için kulağına eğildim.

"Boş ver, sen buradasın ya."

Gülümsedi. Şu onu peluş ayıya çeviren türden bir gülüştü.

Gözlerinde Zayn'i görmek için yanıp tutuştuğunu görebiliyordum. Akıllı olmak da benim kusurumdu.

Liam gömleğimi bulmak için ayaklandığında -gerçekten harika bir dosttu- telefonumu çıkarıp Zayn'e mesaj attım.

Harreh: Seni görmek için ölüyor

Harreh: Ki seni görürse gerçekten ölecek gibi, bu da ayrı bir ironi

Harreh: Sana yardım edip her şeyi yoluna sokacağım Malik ama onu üzersen

Harreh: Ve kendini üzersen

Harreh: Önce her şeyi yoluna değil sana sokar

Harreh: Sonra seni öldürürüm

Harreh: Şimdi önemli olan kısma gelelim

Harreh: Kirpim nasıl?

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro