3 ➸ She Isn't Perfect
*Eğer hikayeyi sevdiyseniz paragraf arası ya da genel yorumlarınız ile bizi mutlu edebilirsiniz! Sevgiler, irwinslotus ve sexorjustin *
🌹
"Lauren sakin olur musun?"
Bir saattir Lauren'in odasında oturmuş onun odayı yıkmasını izliyordum. Makyajı akmış ve saçı bozulmuştu. Normalde bunlar onun kusursuzluk oyununun parçalarıydı ama şu an bunu düşündüğünü sanmıyorum.
"Olamam Zayn, olamam! Geri geldi ve elimdeki her şeyi alacak. Buna başladı bile."
Gözlerimi devirdim ve ayağa kalkıp onu kendime çektim. Lauren benim en uzun ilişkimdi. Ondan hoşlanmaya başlamıştım, onu böyle görmek beni üzmüştü.
"O mükemmel değil Lauren ama sen öylesin. Artık amigo değilsen ne olmuş? Sen hâlâ kraliçe olacak kızsın."
Burnunu çekti. "Emin değilim. Baksana koç beni fırlatıp attı. Hem, hem...o daha güzel. İtiraz etme lütfen bunu daha küçükken anladım."
Yavaşça kollarımdan ayrıldı ve yatağa çöktü.
"İlkokuldayken sınıf anneleri her salı Rosenrotlar'ın o görkemli evinde buluşurdu. Kendi annem bile Debroah içeri girdiğinde nasıl hayranlıkla baktığını hatırlıyorum. 'Kuğu gibisin Debroah.' derlerdi."
Onu dinlerken Debroah'ın sadece benim gibi eziker için değil, ona en yakın olanlar için bile travma yarattığını anladım.
"Hey," dedim yanına çökerken. "Endişe etme tamam mı? Senin olan her şeyini kendine alamaz; beni alamaz."
Kızarmış gözlerini bana çevirdi ve başını iki yana salladı.
"Bilmiyorsun Zayn. Debroah'a ve sözlerine karşı koymak çok zor."
"Debroah karşı konulmayacağını en iyi ben bilirim." dedim öfkeyle. "Debroah bana iki yıl boyunca cehennemi yaşattı. Üstelik neden? Çünkü abisi ve arkadaşları-"
Gülerek ayağa kalktı ve bana baktı. "Size yapılan şeyler Justin'in aklından mı çıktı sanıyorsun? Ya da Justin istedi diye mi Deb sizinle uğraştı?"
Başını iki yana salladı. "Deb sizle uğraştı çünkü O istedi. Futbol takımı sizle uğraştı çünkü Deb istedi. Zayn siz, siz- hep ne derdi biliyor musun? Debroah Rosenrot kraliçeydi ve sizde onun soytarıları."
Sözleri ne kadar doğru olsada canımı yakmıştı. Lauren o dönemde de Debroah'ın arkadaşıydı. Elsa'nın döktüğü içereceğin sahibi oydu. Tabii sonrasında bana gizlice peçete veren kişide oydu.
Yine de canımı yakmıştı.
"Siz ezik-" sustu ve derin nefes aldı.
Kaşlarımı çattım ve birkaç saniye geçmişti ki ne dediğini fark etti.
"Zayn ben-"
Hiçbir şey demeden kapıya ilerledim. Beni durdurmak için birkaç kez kolumdan tuttu ama kendimi kurtardım.
Merdivenlerden inip evden çıkmadan önce Bayan Wilson'a iyi günler diledim.
🌹
Oturduğum kantin masasında etrafı izlerken aldığım sandviçi açtım ve bir ısırık aldım. Daha yutmadan masanın etrafından dört tane sandalye çekildi ve çocuklar yanıma oturdu.
"Çıkışta ne yapıyoruz millet?" diye sordu Niall.
"Baştan söyleyeyim ben gelmem." dedim ve yemeğimi yemeye devam ettim.
"Ne demek gelmem?"
"Lauren ile bozuğuz, sabah kavga ettik."
"Neden?" diye bağırdılar hep bir ağızdan.
Cevap vermedim.
Birkaç saniye sessizlikten sonra, ilk doğru tahmini Liam yaptı.
"Yoksa.."
"Deb yüzünden mi?"
Yine cevap vermedim. O şeytan hakkında konuşmak bile beni geriyor.
"Deb, Lauren'ın yerine geçmiş diyorlar, o yüzden mi?"
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Bana, bize yaptıkları aklıma gelince delirecek gibi oluyorum. O kadar kin doluyum ki ona karşı. İntikam almak istiyorum, ama olmuyor işte. Sanırım ben istesem de onun kadar şeytan olamıyorum."
"Aslında intikam almak fena fikir değil"
"Ne yapacağız Harry? Saçını mı çekeceğiz veya itip kaçacak mıyız? O duygusuz biri. Umurunda bile olmaz."
"Yanlış düşünüyorsun, herkesin hassas noktası vardır." Buna sadece gülerdim, ve öylede oldu.
"Ne gülüyorsun?"
"Gülmeyeyim de ne yapayım Harry? Hayatımı mahveden birinin duygularının olup olmadığını mı düşüneyim? Veya, bekle, belki de bize yaptıklarının bir nedeni vardır değil mi? Biz hayal dünyasında yaşamıyoruz. Onun bize yaptıkları gerçek. O şeytanın bile aklına gelmeyecek şeyler yaptı. Onun yüzünden ben hayatımdan nefret ettim. Böyle bir insanın hassas noktası olamaz."
"Var. Sana nasıl baktığını görmedin mi Zayn. Lauren ve sana olan kıskanç bakışlarını görmen gerekirdi.""Ne saçmalıyorsun sen Liam? Ben de seni mantıklı biri sanırdım."
"Bak, yıllarca yapmadığı kötülük kalmayan, her türlü hakarette bulunduğu biriydin ve en yakın arkadaşı ile sevgili oldun. Sence bunu hazmedebilir mi?"
"Ne demek istiyorsunuz?"
"Lauren ile barış ve ne kadar mutlu olduğunu Debroah'a göster. Eğer sizi ayırdığını düşünürse kazanmış olur. Ve zaferine bir yenisini ekler."
Birden bire dikleştim ve bunun ne kadar doğru olduğunu düşündüm.Haklılardı ve ben tekrar Deb şeytanının kazanmasına izin vermeyecektim.
🌹
''Çok yoruldum, hemen gidip uyuyacağım."
"Antreman yapmasakta sen hep uyuyorsun zaten Louis." Ben kıkırdarken Louis ile birlikte nefes nefese bahçede yürüyorduk.
"Diğerlerini gördün mü?" diye sordum.
"Onların dersi erken bitti yemeğe gideceklerdi."
Kafamı sallayıp çantamdaki suyu alıp kafama diktim.
"Bak seninki orda, geliyor."
Louis'in eliyle gösterdiği yere bakınca Lauren ve Jasmine kol kola bize doğru yürüyorlardı. Sabahki tartışmasından sonra ona kırılmıştım ve bir tarafım barışmak isterken bir tarafın bitirmek istiyordu. Sürekli bana eskiden kim olduğumu hatırlatacak birine ihtiyacım yoktu.
Lauren yavaş yavaş buraya doğru geldi.
"Zayn biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabii."
Louis omzumu sıktı ve akşam buluşacağımıza dair bir şeyler zırvaladıktan sonra Lauren ve beni başbaşa bıraktı.
"Sabah söylediklerim sinirle söylenmiş sözlerdi. Seni seviyorum ve seni kaybetmek istemiyorum, lütfen Zayn."
Tepkisizce suratını izledim.
"Ben-" Görüş alanıma giren Deb'i görünce harekete geçmem gerektiğini fark ettim. Tam da bizi izlerken bunu o şeytana yapacaktım.
Lauren'ın yüzünü avuçlarım arasına aldım ve dudaklarımızı birleştirdim. Lauren da, ben de, Deb de şaşırmıştık. Göz ucuyla Lauren'ın arkasındaki Deb'e baktım. Yüzünün şekli değişmişti. Onun düşündüğü gibi biri olmadığımı ona göstermiştim. Ezik olmadığımı görmüştü.
"Zayn dur." dedi ve beni itti.
"Ben, şey, benim gitmem gerek." diyerek koşarak uzaklaştı Lauren. Bundan daha iyi bir hareket yapamazdı.
Deb kafasıyla arka tarafı işaret etti ve yürümeye başladı. Benim de arkasından gelmemiş istemişti yani.
O önden yürürken bende onu takip etmeye başlamıştım.
Hiç arkasına bakmadan okul koridorunda dümdüz yürüdü. Koridorun sonundaki odaya girdi. Birkaç saniye sonra bende girdim ve kapıyı kapattım.
Onca zaman sonra bu şeytanla tek başıma kalmak o kadar geriyordu ki...
DEBROAH
"Neden döndün ki? Ne yapacaksın ki, bu sefer hangi iğrenç sözlerinle beni yerin dibine sokacaksın?''
Bir anda ben daha hiçbir şey demeden bana çıkışınca şaşırdım. Onu sakinleştirmek için ellerimi ona doğru uzattım.
"Sakın! Dokunma, yaklaşma. Sen dokunduğun her şeye zarar veriyorsun."
"Zayn, ileri gidiyorsun." dedim fısıltım gibi. İçimde ağlama isteğim ve öfkem birbiri ile karışmıştı. Bu kadar mı kötüydüm? Bu kadar mı nefret ediyordu benden?
"İleri gidiyorum öyle mi?" dedi ve güldü. "Sana az bile söyledim. Sen her şeyin en kötüsünü hak ediyorsun...Hadi şimdi de git ve koşarak abine haber ver. Seninle böyle konuştuğum için belki beni döver."
Cevap vermedim. Haklıydı belkide.
"Sen aptalın tekisin!" diye bağırdım ve elime aldığım ilk eşyayı onun kafasına fırlattım.
Ona o kadar öfkelenmiştim ki, benimle böyle konuşmaya hakkı yoktu. Yana kaçıp attığım eşyayı ıskaladı.
"Ne oldu Deb? Kötü kız karizman mı çizildi yoksa? Sana bir şey diyeyim mi, o kadar zavallı görünüyorsun ki..." Her bir adımda bana daha da yaklaşıyordu. Gözleriyle baştan aşağı beni süzdü. "İçimden sana acımaktan başka bir şey gelmiyor."
"Benimle böyle konuşamazsın!" diye bağırdım.
"Sana öyle şeyler yapacağım ki Deb, senin intikamından daha acı olacak."
Güçlü durmak için gülümsedim ve meydan okurcasına dik bir şekilde durdum.
"Öyleyse oyun başlasın Zayn."
"İyi olan kazansın ama senin şansın az." dedi ve omuzuma çarparak bilgisayar odasını terk etti.
Benimle böyle konuşamazdı, benimle kimse böyle konuşamazdı. Ben Debroah Rosenrot'tum. O ise daha düne kadar eziğin tekiydi. Derin bir nefes aldım ve saçlarımı düzelttim. Bir şey yapmalıydım. Çok acil bir şey yapmalıydım. Ben kaybetmem. Onlar nereye ait olduğunu hatırlamak zorundaydı, güçlü olan bendim, ezik olanlar ise onlardı. Cebimden telefonu çıkardım ve Justin'in numarasını rehberden aradım. Aramaya bastıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm ve söyleyeceklerimi toparlamaya başladım.
"Hey Deb! Naber ufaklık?"
"Abi çok acil eve git bende geleceğim. Konuşmamız gerekiyor."
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro