22 ➸ Double Jealousy
Güneş tüm gücüyle odamın içini aydınlattığında beni de uyandırabilmişti. Işık gözümü alırken arkamı döndüm ve yüzümü yastığa gömdüm. Havanın güzelliği şimdiden belliydi. Insanın içini ısıtacak ve enerji verecek bir etkisi vardı.
Birkaç dakika yatakta dönüp kendime gelmeyi bekledim.
Sonunda derin bir nefes bırakıp doğruldum ve sırtımı başlığa yasladım. Gözlerimi ovarken saati merak etmiştim.
Başım çok ağrıyordu, susamıştım ve çok yorgun hissediyordum.
Öyle boş boş odamı izlerken aklıma dün gece gelmişti. Anında gülümsedim.
Zayn ile konsere gitmiştik, eğlenmiştik ve öpüşmüştük. Karnımdaki krampları hissedince parmaklarımı dudaklarıma götürdüm. O tatlı heyecanı iliklerime kadar hissediyordum.
Mükemmeldi.
Gülümseye devam ederken aklıma gelen şeyle yüzüm solmuştu.
Ben eve nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Eğer Justin bir şeyler gördüyse- görmüş olması önemli değil şüphelense bile ben biterdim. Telaşla içim yanmaya başlarken hemen kalktım ve odamdan çıktım. Abimi merak ettiğim için yavaşça odasına girip kapısını açtım.
Annemin yeterince erkeksi olduğundan emin olduğu ağır parfüm kokusu bir kenara odası benim odama göre bile son derece düzenliydi. Yetişkin ve normal olma işini benden daha ciddiye alıyor gibiydi.
Ama iyi haber; abim uyuyordu.
Demek kimse bir şey anlamamıştı.
Rahat bir nefes bıraktım.
Odama dönüp yaklaşık yarım saatimi hazırlanmak için ayırdım. Odamı topladım, banyodaki işlerimi hallettim ve üstümü değiştirdim.
Dün akşam giydiğim kıyafetlerimle uyumuşum. Eve nasıl girdiğimi hatırlamamam bende büyük bir belirsizlik yaratmıştı. Bende yarattığı stres yüzünden düşünmemeye çalışıyordum.
Saçlarımı taradıktan sonra maşayı fişe taktım ve bekledim.
Telefonuma baktığımda saat sekize geliyordu. Zayn de hiç mesaj atmamıştı.
Üzüntüyle kaşlarımı çattım ve aynanın önünde biraz daha vakit harcadım.
Bir an önce okula gidip Zayn ile konuşmalıydım. Öpüştükten sonra tekrar şarkıları dinlemeye ve dans etmeye devam etmiştik. Ve birkaç shot daha..Başka hiçbir şey hatırlamıyordum.
Odamda işimi bitirip salona indiğimde abim ve babam masada oturuyorlardı. Yanlarına gidip oturdum.
"Günaydın."
"Sana da günaydın."
Çayımı koyarken abime ve babama baktım.
İkisi de gayet normaldi.
Harika. Şansın tekrar benden yana dönmüş olmasına inanamıyordum.
"Nasıl oldun Deb?" diye sordu babam. Anlamsızca ona baktığımda çay fincanını bırakıp ellerini birleştirdi. "Dün akşam başın ağrıyordu ya."
"Haa... Evet. İlaç içinde uyudum hemen, çok iyiyim şimdi."
"Sevindim. Akşam merak edip yanına gelmek istedim ama kapın kilitliydi."
Çifte siktir.
Abim hemen başını kaldırıp bana baktı. Açık vermemek için sakin kalmaya çalıştım.
"Kilitli mi kalmış? Aaa.." dedim yalancı bir tavırla.
Abimin yüzünü fark edince yutkundum. "Üstümü değiştirirken kilitlemiştim. Açmayı unutmuşum."
Yalan söylerken çok profesyoneldim ben. Yıllarca annemi kandırmak, babamı kandırmak, herkesi kandırmak bana çok şey katmıştı. Asla açık vermezdim. Ama artık Justin en karanlık sırrıma sahip olduğu için benim içimi bile biliyordu. Anlayıp anlamadığını merak ediyordum.
''Ayrıca bence eczane sahibi bizi kandırıyor,'' dedim annemi taklit ederek. Ses tonum, bardağı tutuşum, hatta arkama yaslanırken bile gözümün önüne onu getirmeye çalıştım. Çok içtiği ama babama söylemediği gecelerin ertesi gününde masanın karşısından ona bakar ve korkardım. ''Kaç tane içtim hiçbir işe yaramadı!''
"Anladım." dedi babam hızla. Kesinlikle eski karısını hatırlamak istemiyordu. ''Ama bir daha ağrırsa bana söyle. O kadar haptan zehirlenirsen ne yapacağız?''
Başımı salladım ve gülümsedim.
Sessizce kahvaltımıza devam ederken abim saati kontrol edip ayağa kalktı.
"Hadi Deb. Geç kalacağız."
"Tamam."
Çantamı aldım ve babamın yanağını bir öpücük kondurup kredi kartını aldıktan sonra evden çıktık. Zayn'e daha güzel görünmek için yeni kıyafetlere ihtiyacım vardı.
Justin ile yolda Almanya'daki birkaç kişinin dedikodusunu ve eski anılardan bahsederek neşelendik. Basit bir kot ve askılı bir kırmızı tişört giymiştim ve garip bir biçimde Justin normal diyerek bana iltifat etmişti.
''Kurallar hala geçerli,'' dedi okul kapısında benden ayrılırken. ''Yemekte görüşürüz.''
''Evet, evet.''
Onu başımdan savıp dolaplara doğru giderken içim kıpır kıpırdı. Zayn'i görmek istiyordum. Ellerini yeniden tutmak ve vücudunun sıcaklığında güven bulmak istiyordum. Bu his bana bir yerden tanıdıktı aslında.
Lisenin ilk yılı, Louis beni rezil etmeden önce bu kadar güçlü hissetmesem de aynı şeyleri hissetmiştim. Ama sonucu benim için rezillikti. Bu yüzden Zayn'i arkadaşları ile konuşurken gördüğümde duraksadım.
Bu seferde benimle oynuyorlarsa Justin umurumda olmazdı.
Hepsinin canını tek tek yakardım.
Ama Zayn'in beni fark ettiğinde bakışlarına oturan parıltı ile gülümsedim ve ona doğru ilerledim. O da bir şeyler anlatan Harry'e başını salladı ve omzuna vurup bana doğru ilerledi.
''Selam,'' dedim gergince. ''Naber?''
''İyi.'' Gülümsemesi genişledi. ''Abin ders saatlerine antrenman almış, sanırım amigo kızlarda gelir.''
Beni antrenmana davet ediyordu demek.
Kendimi bir an Zayn'in spor ceketi içinde hayal ettim.
Sakin olmalıydım.
''Elbette!'' dedim gülümseyerek. ''Ama öncesinde bir sorum var. Odama dün gece nasıl geldim?''
Gülerken dudağını ıslattı ve duvara yaslandı.
''Utanç verici araba konuşmalarımızı geçiyorum çünkü sarhoştun. Ama eğlenceliydi.''
''Zayn!''
Tekrar güldüğünde herkesin bize baktığının farkındaydım.
''Biri babanı oyaladı ve bende arka kapıdan girip seni odana çıkardım. Şahsen daha karanlık hayal etmiştim. Yarasalar, büyü kitapları, kazan ve iksirler ama odan bir prenses odasıydı.''
''Burn Book'umu ve yüzün olan dart tahtasını görmedin mi?'' dedim alayla ama sonra ciddileştim. ''Okuldan sonra sinemaya gitmek ister misin?''
Tam bana bir şey diyecekken koridorun sessileşmesiyle bahçeye açılan kapıya döndük.
Ne?!
Şok olmuş gibi karşıdan gelen ikizlere bakıyorduk.
Nathalie ve Nathan... Ne sikim oluyordu?
Kaşlarımı çatmış onlara bakarken Zayn de aynı benim gibi şaşırmıştı. Dün onları konserde görmüştük. Birkaç saat muhabbet edebilmiştik sadece.
Sonunda onlar da bizi gördü ve gülümseyerek yaklaştılar. Kollarımı birbirine bağlamış onları bekledim.
''Debroah,'' dedi Nathan gülümseyerek.
''Zayn,'' dedi Nathalie de aynı şekilde gülümseyerek.
Korkutucuydular!
Daha korkutucu olan Zayn'in kıza pişkin pişkin sırıtmasıydı.
''Nerden çıktınız siz?''
''Son dönemi burada okuyacağız,'' dedi Nathalie, Zayn'e gülümseyerek. ''Sizin de burada olmanız harika!''
''Yaa,'' dedim ona sahte şekilde sırıtarak. ''Ama Zayn ile şimdi işimiz-''
Adi Zayn bana bakarken sırıttı ve kıza döndü. ''Aslında biliyor musunuz okul başkanı olarak sizinle bugün ben ilgilenmeliyim bence. Okulu gezdirmemi ister misin Alie?''
Alie mi? Takma ismiyle seslenecek kadar ne zaman samimi olmuşlardı? Dün gece gerçekten ne olduğunu bir an önce anlamam gerekiyordu.
"Yaa, öyle mi? Okul başkanı mısın?" diye sordu Nathalie heyecanla.
"Evet. Bu sene seçildim, benim için zorlu bir seçim oldu çünkü rakibim," Zayn gülümseyerek bana baktı.
Ne yapmaya çalışıyordu?!
Zayn'in bana savaş açmasının hesabını soracaktım. Kesinlikle kıskanmıyordum, sırf kızı bana inat olsun diye gezdirmeyi teklif etmişti.
''Bende sana gezdiririm Nathan. Futbol sever misin? Abim koç ve," Onu süzüp sırıttım. ''Takımdaki birçok kişiden daha yapılısın.''
''Öyle mi?'' dedi Nathan şaşkınca ama sonra sırıttı. ''Mesela kimden? Erkek arkadaşından mı?''
Güldüm ve elimi göğsüne çarptım.
''Erkek arkadaşım yok ama Zayn'in yerine girersin bence.''
Nathan, Zayn'i süzdü ama sonra güldü.
''Hadi Alie,'' dedi Zayn benim kadar öfkeli şekilde. Ve yine benim kadar bunu başarılı bir şekilde saklıyordu.
Günün geri kalanında antrenman iptal edildiği için herkesin mızmızlanarak derse girmesiyle devam etti. Nathan durmadan bana bir şeyler anlatıp ilgimi çekmeye çalışıyordu ama ona sahte şekilde gülümseyerek, baş sallayarak kardeşi ve Zayn'i dikizliyordum.
Zayn'e her ne anlatıyorsa güldürüyordu. Onu hiç bu kadar gülerken görmediğim için sinirimden ağlayacak noktaya bile gelmiştim.
Bu ne samimiyetti böyle?
Ağlayamadığım için boğazım acımaya başlamıştı.
Nathan gitmesi gerektiğini söylediğinde olduğum yerden hiç ayrılmadan onları izlemeye devam ettim.
Zayn!
Utanmasa ağzına düşecekti kızın.
Ben ona yapacağımı bilirdim.
Hırslı hırslı yürümeye başladım.
İkisini de yolacaktım.
Fakat sonra abimin de okulda olduğu gerçeği kafama vurduğunda anında durdum.
Olay çıkarırsam bana büyük sonuçlara yol açardı.
Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Dolapların arkasına saklanarak onları izledim.
Zayn'den nefret ediyordum.
Onu kıskanmıyorum. O kim ki onu kıskanacağım?!
Gözlerimin dolduğu zaman Zayn ile göz göze geldik. Benim bu yüzümü görünce şaşkınlıkla ağzı açıldı.
Yanıma gelmesin diye önce davrandım ve arkamı dönüp yürüdüm.
Öğle yemeğini abimle yemiştik yine. Justin sürekli neyim olduğunu sorup durmuştu.
"Debroah bu yüzünün hali ne?"
"Yok bir şey diyorum. Niye sürekli sorup duruyorsun? Bugün blok ders yaptık yorgunum sadece."
Zayn ve Harry elinde tepsilerle yemekhanenin içinde ilerlerken gözlerimiz buluştu.
Hemen başımı çevirip abime baktım. O da anlamış olacak ki bana baktı.
"Dön önüne." dedi sinirle.
Bardağımı kavrayıp bir yudum içtim.
Öğle teneffüsüm bittiğinde sınıfa girdim ve en arka sırada oturan kızın yanına oturudum.
✨🌹✨
Bütün gün hırsımdan çıldırmış gibiydim. Ama bir şey yapamadığım için oturup kalmıştım.
Fakat artık yeter.
Bir an önce gidip Zayn ile konuşacaktım.
Koridorda acele acele yürürken Zayn'in takım arkadaşlarından birini görünce ona yaklaştım.
"Selam. Zayn'i gördün mü?"
"Antreman biteli çok oldu fakat o çıkmadı daha."
"Tamam sağ ol."
Hızlı adımlarımla stresli bir şekilde yürüyordum. Önce spor salonuna girdim. Boştu.
Öfkeyle soyunma odasına yürüdüm ve bütün gücümle kulbu tutup kapıyı ittim.
Gördüğüm şeyle ufak bir çığlık atıp yerimden sıçrarken hemen arkamı döndüm.
Siktir!
Zayn belinde havluyla duruyordu.
Ağlayacaktım galiba.
Tutulup kalmıştım. Çıkmak için yeltendiğimde Zayn arkamdan gelip bileğimi tuttu.
"Debroah!"
Beni kendine çevirdiğinde kalbim yerinden çıkmak üzereydi.
Karşımda yarı çıplak, saçından göğüslerine damlayan bir kaç su damlası, yumuşacık teni ve çekici bakışları karşısında titriyordum sadece. Çok yakındık, olmamız gerekenden fazla yakındık.
Nefes anlamıyorum.
Kendimden geçmek üzereyken ona bakmamaya çalıştım.
"Bırak." dedim omuz hizasına bakarak.
Boğazım kurumuştu.
O kadar baştan çıkarıcıydı ki resmen ona dokunmam için çığlık atıyordu gülümsemesiyle.
"Debroah sabahtan beri benden kaçtın."
Beni etkilemek için bu kadar üstüme doğru konuşuyordu. Ses tonu ise sakin ve kışkırtıcıydı.
"Nathalie ile aranıza girmek istemedim." dedim aynı sakinlikle.
Ve o an öyle bir çekim oldu ki aramızda, ikimiz de ipleri koparmıştık. Dudaklarımın üstüne bıraktığı nefesi daha yakından hissedebilmek için dudaklarına yapıştım. O da bunu bekliyor olmalıydı ki belimdeki ellerini sıkılaştırdı.
Dudakları boynuma indiğinde zevkle başımı geri attım. Kalçamı tuttuğunda zıplayıp kucağına atladım, beni oturma bankların üstüne yatırıp üstüme eğildi. Havlusu düşmek üzere olabilirdi fakat umrumda değildi çünkü ben ona dokunmak için deli oluyordum.
Nefes nefese dudaklarımı ayırıp kol kaslarına dokundum.
"Zayn."
Havlusu düşmesin diye zorlandığını fark etmiştim. Biraz daha öpüştükten sonra ellerinden tutup ayağa kalkmayı istedim. Hem nefes almak hem de ayağa kalkmak için ayrıldık.
Tanrım.
Alev alev yanıyordum.
Adını inleyerek ona sarıldım sıkıca. Başımı göğsüne yasladım ve dudağına uzandım.
Ona dokunmak istiyordum. Bana ne oluyordu bilmiyorum ama kalbim duracaktı bu kadar heyecandan.
Gözlerim kapalı bir halde onun kokusuyla sarhoş olurken elini saçıma koydu.
"Ee, gidiyor muyuz sinemaya?" dedi pişkin pişkin gülerek.
Sinirle ondan ayrıldım ve karşısına dikildim.
''Alie ile gitsene!'' dedim sinirle. ''Hatta bir daha konsere de onunla gidip dudakların şişene kadar onunla öpüş!''
Sinirden bağırmam umurumda değildi ama gözlerim dolmuştu ve Zayn şaşkınca bana bakıyordu. Sanırım hatırlamamı beklemiyordu.
''Deb,'' dedi elini koluma koyarak. ''Bak sadece biraz kıskan istedim. Onunla ilgilendiğim falan yok.''
''Yaa, tabii.'' Dedim kolumu geri çekip yürürken.
Zayn de arkamdan geliyordu.
''Tamam madem bana inanmıyorsun, bunlara inanırsın.''
Dönüp ona bakarken bana iki bilet uzattı.
Cumartesi günü olacak karnaval için iki bilet.
''Bize aldım.''
Siktir, siktir, siktir! Utangaç bir Zayn Malik'in ne kadar tatlı olduğunu unutmuştum ama asıl konu bu karnavalın ayrıca aşıklar karnavalı olarak da bilinmesiydi.
''Barıştık mı?'' dedi Zayn bana gülümseyerek bakarken.
Sevimli, seksi şey. Ona nasıl sinirli kalırdım ki?
Aslında kindar birkaç yöntemim vardı.
''Evet,'' dedim gülerek. ''Ama bu burada bitmedi. Hesabını soracağım!'' dedim işveli bir tavırla.
Fakat ben biliyordum ki ikimizin de aklında tek bir şey vardı.
Yutkunduk ve şeytani bir tavırla gülüşerek birbirimize baktık. Ben sırtımı dolaplara yaslamışken o da yaslandığı kapıyı tutup kilitledi.
Alt dudağımı dişleyip ona doğru koşar adım gittim ve kendimi onun kollarına bıraktım.
***
yorum yapmadan bu hafta da kendi ifşamı bırakıyorum
APDMSPDKSİDŞEŞDLWDOWKDK
LOVE YOU GUYS YORUMLARA DEWAMKEEE
-Celine & Bezzy
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro