20 ➸ Debroah 2.0
"Annemin yanına döneceksin."
Her taraftan sıkışmış gibi hissediyordum. Nefes alamamıştım. Zaten ağlıyordum, bir de söylediği şey iyice kendimi kaybetmemi sağlamıştı.
"Hayır."
"İyi sen bilirsin."
"Abi, yapma, ne olur gönderme beni onun yanına."
Tekrar dengemi kaybedip dizlerimin üstüne düştüğümde ellerimi yüzüme kapatmış ağlıyordum. Daha fazla ne kadar batabilirim bilmiyorum ama her şey bitmişti benim için. Kaybetmiştim ve bunu kabul ediyordum artık.
"Neyi yapma ya? Tutamıyorum ben artık seni. Asla durmuyorsun Debroah. Asla! Sürekli oyunlar çeviriyorsun, kafan sürekli şeytanlığa çalışıyor."
O konuştukça benim göz yaşlarım daha da hızlı akıyordu. "Neden insanlara sürekli zarar veriyorsun? Neden? Kardeşini zehirledin bir daha hala haklıymış gibi onunla uğraştın yıllarca."
"Önce onlar başlattı." dedim hıçkırıklarımın arasında.
"Bak hala!" Bağırdığında yerimden sıçradım. "Akıllanmayacak mısın sen? Bıktım artık devamlı arkanı toplamaktan. Bıktım senin sürekli saçma sapan intikam oyunlarından, hırslarından. Yetişemiyorum ben sana. Zaptedemiyorum."
"Annemin yanına gitmek istemiyorum. Yemin ederim bir daha böyle şeyler yapmayacağım."
"Daha bunun bir dahası mı var?! Ya ne zaman tamam artık uslandın desem başka olay çıkarıyorsun!"
Daha önce de benim zayıf hallerimi bir tek o görmüştü. Ama hiç kendimi hiç bu kadar açmamıştım ona. Hiç bu kadar zayıfken görmemişti beni.
"Annem yüzünden bu hale geldin sen. Hep onun o hırsları seni böyle kötü biri yaptı." dedi sakin bir tavırla yatağa oturup.
Başımı eğmiş yere bakarken acıyla yutkundum. Annemin beni bu hale getirdiği doğruydu ama hırsları değildi suçlusu, nefretiydi. Annem benden nefret ediyordu.
"Bir daha asla kötülük yapmayacağım yemin ederim." Mırıldandığım için beni duymamış olabilirdi çünkü bana bakmadı. "Gitmek istemiyorum Justin."
"Debroah, bak bana." Çenemden tutup başımı kaldırdı. Ben kesik kesik ağlamayı sürdürürken o da yere çömeldi. "Eğer bir daha birine bir şey yaptığını duyayım, değil yapmak birine ters bir bakış at, yanlışlıkla kolun birine çarpsa bile seni gönderirim. Annemin yanına değil, kendi elimle seni şikayet ederim duydun mu?"
"Tamam, tamam söz. Söz bir daha yapmayacağım."
Heyecandan ve mutluluktan ne yapacağımı bilemedim ve ona sarıldım. Öyle korkmuş ve çaresizdim ki bana yardım edeceğini bilmek beni çok rahatlatmıştı.
Başımı omuzuna koyunca saçlarımı okşamaya başladı. "Daha önce de çok sözler verdin."
"Bu sefer gerçekten söz. Bir daha da asla seni üzmeyeceğim."
"Debroah ben istiyorum ki sen de artık yaşıtların gibi normal ol."
"Ne?"
Şaşkınlıkla ona baktım. "Senin yaşındakiler ders çalışyor, üniversiteye girmek için uğraşıyor. Ya da ne biliyim model, oyuncu falan olmak için evden kaçıyor. Sen ne yapıyorsun? Kime ne zarar versem, kime ne kötülük yapsam, kimden beş yıl önce defterine çizmenin intikamını alsam..." Alayla benim taklidimi yaparken dehşete düşmüş onu izliyordum. "Büyü artık biraz."
"Hayat bu değil Debroah. Mezun olunca ne yapacaksın? Daha yeni başkanlığı Zayn'e kaybettin diye krizlere girdin."
"Ama çok uğraşmıştım.."
"Olabilir. Fakat sen mükemmel değilsin. Kaybetmek de hayatın bir parçası, sen kraliçe falan değilsin sil at şu saçmalıkları kafandan. Seninde sınıfındaki diğer kızlardan farkın yok."
Ona böyle söylediği için kızmamıştım, söylediği şeyler beni uyandırmıştı sanki. Diyecek bir şey bulamadım.
Annem bana ne dediyse Justin şimdi zıttını söylüyordu ve benim kafam karışmıştı. Göz yaşlarımla birlikte tekrar omuzuna yaslandım. "Biraz daha konuşsana." dedim içimi çekerek.
"Ah Debroah, niye bu kadar çok hata yaptın?"
"Bilmiyorum. Doğru yaptığımı düşünüyordum."
"Başkasının canını yakarak mutlu olamazsın... Keşke annemle büyümeseydin de seninle bunları daha erken konuşabilseydik."
Acıyla gözlerimi yumdum.
"Peki ben iyi biri olursam Zayn beni sever mi?" diye sordum.
Hızla vücutlarımızı ayırdı ve kollarımı tuttu.
"Bak hala Zayn diyor! Sen şimdi bana söz vermedin mi?"
"Yaa... Onunla da mı konuşmayacağım?"
"Konuşmayacaksın. Çünkü sen normal konuşmayı bilmiyorsun."
Dudağımı sarkıtıp ona baktığımda gözlerini devirdi. "Bıktım senden. Yemin ederim bıktım Debroah."
"Louis'i nasıl susturacaksın?" diye sordum merakla. Ama bu Justin'i daha da sinirlendi.
"Sana ne?!"
Bağırdığında kaşlarımı çattım. "İlgilenmeyeceksin bir daha onlarla. Anlamıyor musun ya? Daha şimdi ağlıyordun?"
"Ne dedim ki ya sordum sadece?"
"Sorma Deb. Bu iş bende, sen karışmayacaksın."
"Tamam."
"Kalk hadi."
Göz yaşlarımı sildim ve gülümseyerek ayağa kalktık.
"Sabah da seni ben bırakacağım okula, çıkışta da ben alacağım."
"Yok artık!"
"Ne?"
"Of tamam."
Ne yapayım, şu olayı kapatsın başka bir şey istemiyordum.
Ona tekrar sarılıp ayrıldım. "İyi geceler."
✨🌹✨
Justin dediğini gerçekten yapmıştı.
Okulda çalışıyor olması bir yana gözleri sürekli üzerimdeydi. Amigo kızlarla antreman yapıyordum elbette ama dışarı çıkmama izin yoktu hatta öğle yemeklerimi bile onunla yiyordum. Okuldakiler çoktan fısıldamaya, saçma salak dedikodular çıkarmaya başlamıştı. Hepsine bana gülmenin bedelini ödetirdim, ağlaya ağlaya kendime yalvartırdım ama yapmayacaktım artık. Yapamayacaktım.
Matematik defterine bakıp ödev olarak verilen soruları çözerken iç çektim. Justin beni okuldan sonra antremana kaldığı saatlere uysun diye matematik kulübüne yazdırmıştı. Gruptakiler başta benden uzak durmuş, benimle hiç konuşmamışlardı bile ama şimdi liseler arası yarışma için onlarla gelmemi istiyorlardı.
"Neyin var?" Yanıma oturan Zayn'e bakarken tek kaşımı kaldırdım. En çok da o inceliyordu beni. Neden durgunlaştığımı, neden ona pas vermediğimi deli gibi merak ediyordu.
"Ne demek istiyorsun?"
Teknik olarak onunla konuşma yasağım devam ediyordu ama Justin şu an yoktu. Ve... kabul etmek istemesem de Zayn ile konuşmayı özlemiştim.
"Bir buçuk haftadır kimseye şeytani bir oyun, bir ima hatta bakış bile atmadın." Kaşlarını çatıp beni inceledi. "Ölüyor musun?"
Vicdan azabından ve bazen de sinirden mi? Evet!
"Hayır," dedim omuz silkerek. "Sadece... ders çalışıyorum. SAT sınavına ve kabullere pek bir şey kalmadı."
Bana bakarken aniden kahkaha atınca hafifçe yerimden sıçradım ve bize bakan var mı kontrol ettim. Birkaç kişiye ters ters baktığımda önlerine döndüler.
"Sus Zayn." dedim onu cimciklerken. Ama o alayla bana bakarken kendimi yine sıkışmış hissettim.
"Ne oldu sana bilmiyorum ama bunu çözeceğim. Ayrıca senden almam gereken bir öç var."
"Doğum gününde olanlar için üzgün değilim," dedim gülerek. Gerçekten değildim çünkü eğlenmiştim. "Arkamdan yavru köpek gibi koşman hoşuma gitmişti."
"İşte benim Debroah'ım." Yanağımı sıkıp kalkarken şokla ona baktım.
Ona bakarken dediği ve yaptığı şey kalbimi hoplatınca yanaklarımın kızarmamasını diledim.
"Bu akşam dokuzda hazır ol," dedi yerine giderken. "Eğleneceğiz."
Tam Zayn'e gelemeyeceğimi söyleyecekken matematik öğretmenimiz içeri girdi. Yanaklarımı şişirerek kırk dakikanın geçmesini bekledim ama bir yandan da Zayn'e ezik görünmeyecek bir yalan düşünüyordum. Gerçek bile olsa Justin'in bana ceza verdiğine inanmaz bir de bunun üstüne dalga geçerdi benimle!
Zil çaldığında eşyalarımı yavaşça toplarken Niall'a sorusu için yardım eden Zayn'e baktım. Derslerinin iyi olup olmadığına ya da normal bir genç gibi planları olup olmadığını bilmiyordum. Ne kadar canımı da yaksa Justin gözümü açmıştı. Mezun olacağımı hiç düşünmüyordum ki. Sanki sonsuza kadar burada kalacak ve Zayn ile uğraşacaktım.
Masalarının yanında durduğumda Zayn ve Niall bana baktı.
"Ne istiyorsun Şeytan Kraliçe?" dedi Niall kaşlarını çatarken.
"Aptal sarı saçlarının dip boyası geldiğini söylemek." Dedim kendimi tutamayarak. "Dibin gelmiş."
Zayn gülerken Niall homurdandı.
"Bize iki dakika müsade etsene kanka," dedi omzuna vurarak. "Hatta otoparkta bekle geliyorum."
Niall başını sallayıp giderken ona gülümsedim.
"Kapıyı da kapat!" dedim hızla.
Kapıyı çarparak kapatınca Zayn'e baktım ve boğazımı temizledim.
"Ben bu akşam gelemem çünkü-"
"Çünkü cezalısın." Dediğinde şaşkınca ona baktım. Kitaplarını toplayıp kalkarken omuz silkti. "O kadar zor değil tahmin etmesi."
"Evet," diye mırıldandım. "Neyse işte gelemem. Kendi kendine eğlen."
"Senin yerine Justin'den izin alsam?"
"Sakın bunu yapma!" dedim hızla. Zayn bir adım gerileyip elini kaldırdı.
"Sakin ol," dedi yüzümü incelerken. "Bak şeytani yönünden ne kadar nefret etsemde seni üzgün görmek istemiyorum."
"Teşekkürler." dedim kollarımı bağlarken.
"Justin bu akşam dışarı çıkıyor, randevusu varmış ama sana söylemedi sanırım."
"Hayır!" dedim hızla. "Sen bunu nasıl biliyorsun?"
"Duydum." Dedi gülerek. "Her neyse seni sekizde arka sokakta beklerim. Camdan aşağı atlayabilir misin?"
Yüzümü buruştururken kapıya ilerledim.
"Neden camdan kaçıyorum?"
"Eğlencesi bu! Bozma." Dediğinde güldüm.
"Tamam sekizde." Dedim başımı sallayarak. O otoparka bende Justin'in yanına öğretmenler odasına gideceğim için ayrılmamız gerekiyordu. "Görüşürüz Zayn."
"Beni ekersen seni abine ispiyonlarım." dedi aksi yöne yürürken. "Ve Deb?"
"Evet?" dedim yarı yolda durup ona bakarken.
Bir süre kararsız göründü ama sonra dudak büzdü.
"Rahat ol."
****
Guyssss it's a dateeeeee 🔥🔥🔥
Çok mutluyuz şu an selin ile ağlayabiliriz apdkspdlaşsşs neyse Deb'i sevmiyorsunuz ama seveceksiniz promise ✌🏻 Bu ara da aktif olmamızdan memnuniyetinizi belirtin bence sşfksldlsls
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro