bölüm dokuz, eksik anılar
maşallahınız var oy sınırları 24, bilemediniz en geç 32 saat içinde geçiliyor. bazen kendimi hiç ara vermeden dear santa yazıyor gibi hissediyorum <3
bu arada ben her bölüm uzun uzun bölüm notu yazıyorum ama okuyor musunuz bunları? okuyanlar bi kendini belli etsin bakim
bu bölüm bana baya kızanlar olacakmış gibi hissediyorum ama hadi bakalım, hayırlısı. bol bol tepki-yorum bekliyorum sizden çünkü önemli bir bölümle karşınızdayım
yeni bölüm için oy sınırı 75
son olarak bu bölümü geçen bölümün yorumlarında nikah kıyan hidearily ve nialltam1bebek e ithaf ediyorum, allah bir yastıkta kocatsın yavrularım
iyi okumalar <3
•
Louis eve girdiği gibi "Ben geldim!" diye son ses bağırarak işten geldiğini ev halkına ilan etti. Harry mutfağın kapısından sırıtarak eğilip sadece başı gözükecek şekilde ona bakarken Gus kollarını iki yanına açarak koşar adımlarla salondan ona doğru geldi, Louis de eğilip oğlunu kucakladı ve ona istediği sarılmayı verdi.
"Neler yapıyorsunuz bakalım?" diye sordu Louis mutfağa kucağındaki Gus'ın saçlarını karıştırarak girerken. Harry, Lili'ye göstermeden Louis'ye doğru muzip muzip sırıttı. Kızı taburenin üstüne çıkmış, iki minik eliyle sıkıca tuttuğu çırpma teliyle yumurta ve şekeri çırpmaya çalışıyordu. "Lili kek yapıyor ben de seyrediyorum." dedi Harry. Gülüşünü saklamak için eli sürekli dudaklarında geziniyordu. "Yardımcı olmama izin vermiyor, o artık üç yaşına girdiğine göre büyük bir kızmış." dedi, cümlesini bitirir bitirmez de alt dudağını dişledi yoksa kendini tutmayıp katıla katıla gülecekti. Louis de ondan farksızdı, dudaklarını birbirine bastırarak ağzından çıkmaya hazırlanan kahkahayı durdurmaya çalışıyordu. İkisinin de gülmemek için bu kadar çaba sarf ediyor olmasının sebebi Lili'nin küsmeyi öğrenmesiydi. Bir şeye sinir oldu mu hemen küsüyor, kollarını göğsünde kavuşturup saatlerce onlarla konuşmuyordu. Louis de bu yüzden kahkahalarla gülmek yerine bir elini tezgaha yaslamış olan Harry'nin beline sarıldı. Harry de kafasını geriye atıp Louis'ye yaslandı ve sarılarak Lili'nin elinde telle debelenmesini seyrettiler.
Tomlinson ailesinde kış sürekli kutlamalarla geçiyordu. Noel, Louis'nin doğum günü, Lili'nin doğum günü, Harry'nin doğum günü derken pastaya doyuyorlardı. Lili'nin doğum günü Louis'ninkinden iki gün sonra, yani Aralık'ın 26'sındaydı. Yılbaşına kalan üç günde- bugün 28'iydi- Lili artık büyüdüğünü ilan ederek sürekli babalarının başına iş açıyordu.
Harry bir senenin nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlayamamıştı. Nasıl yeni hayatına bu kadar adapte olduğunu da. İlk bir ay tam olarak çile dolu geçse de Louis'yle işleri yoluna soktuktan sonra her şey o kadar tıkırında ilerlemişti ki Harry haftanın yedi günü, günün yirmi dört saati yüzünde aptal bir sırıtmayla gezer olmuştu. Günler hızla geçmiş, Gus'ın tam doğum gününü bilmediklerinden ona Mayıs ortasında doğum günü yapmışlar, sonra yaz gelince ailecek ve Niall, Liam Zayn çifti ve ikizler de dahil hep birlikte ufak bir İtalya tatiline çıkmışlardı. Eylülde dördüncü evlilik yıldönümlerini kutlamışlar, kasımda Niall bir ara sevgili yapmış ama on beş gün sonra terk edilip arkadaşlarının diline düşmüş, "Ben sizin çocuklarınıza pahalı hediyeler alan bekar ve havalı teyzeleri olacağım!" diyerek kendini savunmuştu.
Her şey o kadar yolunda ve güzeldi ki Harry gerçekten bunun nasıl mümkün olabildiğine inanamıyordu. Çocuk sahibi olmak herkese göre olmayabilirdi ama Harry çocuklarına çok düşkündü, Louis'yse o kadar aşıktı ki şarkı sözü yazarken ilham araması gerekmiyordu. Louis'nin yüzüne baktığı anda içinden akan sevgi şelalesini sözlere döküyordu, o kadar. Hayatını o kadar çok seviyordu ki her gece yüzünde bir tebessümle uykuya dalıyor, aynı tebessüm yüzünden hiç silinmeden uyanıyordu. Güzel bir iş, harika iki çocuk, yıllara meydan okuyup dağılmayan bir arkadaş grubu, şirin bir ev, iyi bir araba ve en önemlisi hayatının aşkı... 16 yaşında elinde bira şişesi, gece yarısı parkın ortasında salya sümük ağlayan Harry isteyebileceği her şeye, en güzeli de Louis'ye sahip olan bu Harry'i görse ne yapardı acaba?
Harry dakikalarca dil dökerek Lili'yi zar zor ikna edip keki kendisi yaptıktan sonra çocukları alıp soğuk havaya rağmen kalın kalın giyinip atkı ve berelerini takarak parka gittiler. Çocuklar biraz oynandıktan sonra piknik masasında kek yiyip sıcak çikolata içip eve döndüler. Louis çok istediği için o gün yemeği dışarıdan söylediler, Harry daha çok sağlıklı beslenme taraftarıydı ama Louis dudaklarını büzüp o mavi gözlerini koca koca açarak ona bakınca Harry hiçbir şeye hayır diyemiyordu ki!
Gecenin ilerleyen saatlerinde Harry çocukları yatırıp salona geri geldiğinde Louis dalgın dalgın televizyonda açık kalan çizgi filmi seyrediyordu. Harry diğer koltuğa oturup üzerine battaniyeyi örterek soğukla alakalı söylenmeye başlayınca Louis aklına gelen şahane fikri, yüzüne yayılan geniş bir gülümsemeyle teklif etti. "Şömineyi yakayım mı?"
Yarım saat sonra Louis uzun zamandır gerek görmeyip kullanmadıkları şömineyi yakmış, ikisine birer kadeh kırmızı şarap koymuştu. Şimdiyse üçlü koltukta ayakları birbirine dolanmış uzanıyorlardı. Harry'nin kafası Louis'nin göğsündeylen Louis, Harry'nin uzamaya başlayan saçlarıyla oynuyor, arada bir kendini tutamayıp küçük bir çocuğu sever gibi kocasının saçlarını karıştırıyordu. "Hey!" diye isyan etti Harry kafasını Louis'den kurtarmak için geri çekilip. "Saçlarımla alıp veremediğin ne senin?"
Louis klasikleşmiş, başını hafifçe yana eğip kaşlarını kaldırarak yaptığı umursamama ifadesini yapıp dudak büzdü."Napayım? Baksana, bukle bukleler." dedi parmağını bir tanesine dolayarak. Sonra aklına gelen şeyle ses tonu aniden ısrarcı bir tını kazandı. "Saçlarını kestirmesene. Uzat tekrar eskisi gibi, omzunun aşağısına kadar gelsin. Söz ben tarayacağım her gece." Harry gülüp onu onayladı. Louis için hiç düşünmeden kolundan, bacağından vazgeçerdi. Saçlarını mı uzatmayacaktı?
Sonra aniden muzip muzip, yan bir sırıtış yüzünü kapladı. "Bir şartla." dedi son a'yı uzatarak. Bir yandan da işaret parmağını tehdit eder gibi Louis'nin yüzüne sallıyordu. Louis ufak bir kafa hareketiyle şartının ne olduğunu sorunca ellerini Louis'nin iyice uzamış saçlarına daldırdı. "Sen kestireceksin." Louis duyduklarıyla hakarete uğramış gibi geri çekildi. Ağzı aralık, kaşları çatık, Harry'e kötü kötü bakıyordu. "Sen çok olmaya başladın ama!" dedi. Harry arsız arsız ona dil çıkartınca Louis hızlıca pozisyonlarını değiştirip Harry'i altına aldı.
Ardından yeşillerinden yaşlar gelene ve Harry pes ederek durması için yalvarana kadar onu göbeğinden gıdıkladı.
*
"Ama görmeniz lazımdı!" dedi Niall kahkahalarının arasından. Elinde yarısına kadar viski dolu bir bardak, anlattığı anıya deli gibi gülüyordu. Diğerleri de onun gülüşlerine eşlik etseler de Harry içmeyi bırakmış, pür dikkat dinliyor, sürekli konuşan Zayn'i -ağzını bıçak açmayan adam sarhoş olunca hiç susmuyordu- susturarak Niall'ın anlatmaya devam etmesini sağlamaya çalışıyordu. "Louis beni aradı, dedi hemen Harry'nin yanına gidiyorsun iyi değil. Diyorum kanka dur çıkacağım evden on beş dakikaya, bana nasıl kızıyor on beş dakikaya falan değil şimdi gideceksin. İyi dedim, saçlarımı yapamadan çıktım evden, bu kıvırcık parkta oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyor ben yalnız öleceğim kesin diye!" 2022'ye saatler kala Niall çakır keyifliğin etkisiyle bir anda 2011'e girecekleri günü, daha doğrusu Harry'nin o geceki derbeder halini anlatmaya başlamıştı, konu da haliyle Harry'nin ilgisini çekmişti.
Harryler çocukları Anne'e, Zayn ve Liam da ikizleri Trisha'ya bırakmış, beşi hep birlikte yılbaşı kutlamaya çıkmışlardı. "O geceden sadece bir buçuk ay sonra, bir buçuk ya, bir buçuk!" Niall o kadar çok gülüyordu ki Harry onun ne dediğini anlamak için cidden çok çaba sarf ediyordu. "Bana şey diyor bu sefer, Niall ben çok mutluyum Louis'yle, alışık değilim bu mutluluğa ne yapacağım ben?"
Louis, bir bacağı Harry'nin bacağının üzerinde, gözleri kısılana kadar gülümserken Liam, kolu Zayn'in omzunda "Ben bunların düğününe hastayım esas." dedi Niall susar susmaz. "Hayatımın en komik günü falandı herhalde." Harry düğün kelimesini duyunca ilgiyle gözlerini Liam'a dikmişti ki Zayn elini sallayarak öne atıldı. "Yok, ben Louis'nin evlenme teklifini tek geçerim."
Herkes gülüyor, Harry boş gözlerle, bir şeyler anlamaya çalışmanın çaresizliğiyle onlara bakıyordu.
Arkadaşları ve eşi kendi aralarında Harry'nin anlayamadığı bazı sözler söyleyip geçmişi yad ediyorlardı. "Peki ya Lili'nin doğduğu gün?" dedi Niall, vaftiz kızına çok düşkün olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçekti.
Alkolün etkisinden mi bilinmez, her şey bir anda Harry'e çok ağır gelmeye başlamıştı. Hele Niall'ın son sözü resmen bardağı taşıran son damla olmuştu. Arkadaşlarının gülüşecek anlattıkları, Louis'nin buğulu gözler ve kocaman bir tebessümle hatırladığı bu anılar Harry'nin hayatıydı. Hiç yaşamadığı hayatı. Bu anıların hepsinde baş rol olması gerekirken hiçbirini bilmiyordu.
Nefes alamaz gibi hissedince tuvalete gitmek için ayaklandı, peşinden gelmek isteyen Louis'yi durdurup hızlı adımlarla kendini barın tuvaletine attı. Yüzüne birkaç defa soğuk su çarptıktan sonra aynadaki ıslak yansımasına baktı. Neredeyse 28 yaşına girecekti. Louis ve çocuklarıyla çok mutluydu ama arkadaşları eskilerden bahsettikçe on yılın eksikliğini hissetmeye başlamıştı. Louis'yle hiç ilk kez öpüşmemiş, hiç ilk kez sevişmemiş, hiç evlenme teklifi almamış, hiç düğünü olmamış, kızının doğumunu, oğlunu yetimhaneden aldıkları günü, kızının ilk kez baba diyişini görmemişti.
Aklından geçen şeyi emin olana kadar tekrar tekrar düşündü.Yaşlandığında ne olacaktı ? Emeklediğini görmediği kızı evden ayrıldığında, Louis'nin saçları beyazladığında yaşayamadığı on yıl çok daha değerli olmayacak mıydı?
Ve Noel geçmiş de olsa Noel Baba'dan ya da belki evrenden, belki ilahi bir güçten bir kez daha dilek diledi. Her şeyi unutacak da olsam beni geçmişe, 2010 31 Aralık'a geri gönder. Louis'ye en başından aşık olmak ve bu aileyi kendim kurmak istiyorum. Burada çok mutluyum ve hayatımdan çok memnunum ama ben bu hayatı her şeyiyle yaşamak, bu aşkın her anını hatırlamak istiyorum.
Ertesi gün, Liamların garajında Zayn'in ayağı neredeyse ağzına girmek üzere, 16 yaşında bir çocuk olarak uyandığında ne 2011 yılbaşı gecesini hatırlıyordu, ne de geleceğinden herhangi bir şey.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro