Bölüm 6 |"teklif"
Dünya da adaletin olmadığını görmüş olduğum bir gün, bir an daha. Gerçek mi tüm bu olanlar? Peki neden bu kadar boktan olmak zorunda gerçekler?
Tanrının bazı insanları sevmesi gerekirdi. İyi biriydim ve annem her zaman tanrının iyi kalpli kişileri sevdiğini söylerdi. Ancak ben iyi biri olmama rağmen tanrı beni sevmiyordu ve sanki daha çok acı çekmemi istiyordu. Bu kadar acı çekecek ne günah işlediğimi keşke öğrenebilseydim?
"Hey, kime diyorum?! Duyuyor musun beni? Sağır mısın yoksa kızım?!"
Başımı kaldırdım ve sinirle soluyan Sasuke'ye baktım. Karanlıkta çökerken dediklerini dinlememiştim ve sabahtan beri ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama muhtemelen yine o meseleden bahsetmişti.
"Ben, dinlemedim. Dalmışım." dedim sakince. Sakin olduğum söylenemezdi. Gergindim ve ne yapacağımı bilmiyordum. Bu yüzden yapacağı şeyi umutsuzca bekliyordum.
"Ne saygısızlık. Biri konuşurken karşısında ki kişi onu dinler. Bunu da mı ben öğreteceğim?"
Aniden öfke patlaması yaşadım ve bağırdım. "Yeter artık. Buraya beni neden getirdin bilmiyorum ama ne yapacaksın yap da bitsin."
"Madem bu kadar isteklisin, kırmayayım seni."
İşte o an, önünde duran içi su dolu kovayı fark ettim. Sasuke yanıma geldi elini başıma koydu. Sonra suratımı kovada ki suyun içinde buldum. Gözlerimi kapattım ve nefes almadan beklemeye çalıştım. Nefes almamak için dayanmak zorundaydım.
Tam sınırıma ulaştığım sırada Sasuke başımı çekti. Derin derin aldığım nefesleri ciğerlerime bahşettim. Nefessiz kalmak gerçekten de kötüydü. Hem de çok kötü.
Tam kurtuldum derken başım yeniden su ile buluştu. Aynı şeyi tekrarlayıp duracaktı anlaşılan. Dayanmak zorundaydım. Ona karşı kaybetmek gibi bir niyetim yoktu.
Başımı yeniden çekti ve ben yine aldığım nefesleri ciğerlerime bahşettim.
"Nefessiz kalmak nasıldı?"
"Fena.. Değil." Doğru düzgün nefes almaya çalıştığım için ne dediğim pek anlaşılmamıştı.
"Merak ediyorum da.. Bu işe ne zaman bir son vereceksin?"
"Hmm... Sanırım ben ne zaman senden sıkılırsam o zaman. Ama beni o kadar çok eğlendiriyorsun ki senden sıkılacağımı sanmıyorum."
"Pisliğin tekisin."
"Bu kadar şeyin üzerine hâlâ bana kötü söz diyecek cesaretin var demek? İlginç birisin."
Cevap vermemeyi tercih ettim. Ona daha fazla söyleyecek bir şeyim yoktu çünkü.
Arkasına bakmadan bulunduğumuz ortamdan ayrıldı. Ben ise o gittikten kısa bir süre sonra oturduğum sandalyeden kalktım ve ağır adımlarla mekandan ayrıldım. Pek bildiğim bir her değildi ama eve gidebilirdim. Yani sanırım. Tanrı aşkına, bu çocuk beni hangi cehenneme getirmişti?
Ertesi sabah okula vardığımda yine içimi kötü bir his kaplamıştı. Alışmıştım alışmasına da sinir bozucu hale gelmişti artık.
Korkak adımlar atarak koridorda yürüyordum beni bekleyen olayla karşılaşmak adına.
Dolabımın olduğu yere yaklaştığım da beni görenler kendi aralarında konuşmayı bırakıp bana odaklandılar. Muhtemelen yine sinir bozucu bir şey olmuştu.
Artık dolabımı görecek kadar yakındım. Ve keşke bakmasaydım diyordum ikide bir. Karşımdaki manzara beni utançtan utanca sokmuştu resmen. Bu o kadar utanç vericiydi ki, altıma yapma meselesinden bile daha beterdi. Etrafımda ki öğrenciler ise surat ifademe odaklanmışlardı. Bazıları da benim hakkımda aralarında konuşuyordu. Çok normaldi tabi. Eğer başka birinin dolabı da benim ki gibi petlerle kaplı olsaydı ben de konuşurdum.
Elim ayağım titriyordu resmen. Ve ben öylece, dışı pet kaplı okul dolabıma bakıp duruyordum. O kadar kişinin içindeyken alıp atma cesaretim yoktu. Yapamazdım. Yapabileceğim tek şey o gün ki gibi kaçıp gitmekti.
"Ne kadar aptalca!"
Duyduğum ses rahatlamamı sağladı. Arkama döndüm ve gelen İno'ya baktım. Oda dolabıma odaklanmıştı.
"Hâlâ böyle çocukça şeyler ile mi uğraşıyorlar. Tanrı aşkına biri bana söyleyebilir mi kaç yaşında bunu yapanlar?"
Benim aksime İno cesaretli bir şekilde yapıştırılmış petleri aldı ve çöpe attı. İşte o an ölmek istedim. Hem de kötü bir şekilde ölmek istedim. Dolap benimdi ve o lanet petleri benim atmam gerekirken İno yapmıştı bunu. Neden yerin dibine girmemiştim ki?
"İno, üzgünüm. Ben-"
"Sakura.. Sorun değil. Seni anlıyorum. Takma kafana ama. Ne olur?"
Başımı kaldırıp ona bakacak cesaretim de yoktu.
Beni kolumdan çekiştirerek bahçeye çıkarttı.
"Sakura. Utanmana gerek yok. Asıl bunu yapanlar utanmalı. Çocukça şeyler yapıyorlar. Muhtemelen bu kişi Sasuke değil. Yui ve Ayako olsa gerek."
Başımı sallamakla yetindim. Haklıydı, Sasuke'nin aklına gelse bile karışmasının yerle bir olmaması adına böyle bir şey yapamazdı muhtemelen. Kesinlikle Yui ve Ayako'nun işiydi. Tanrım, bir de kız kardeşim olacak?
"O değil de," İno ellerini birbirine kenetledi. "Yarın akşam gece klubüne gitmeyi düşünüyorum. Bir kaç kişiyi daha davet edeceğim. Sen de gelmek ister misin?"
Gerginliğim ikiye katlanmıştı. Benim gibi basit bir garson ve gece klubüne gitmek? Son derece... ne desem ben de bilememiştim.
"Ee, ne diyorsun?"
Yanaklarım alev almıştı. Başımı eğdim ve gözlerimi titreyen ellerime sabitledim.
"Bilemiyorum. Yani, ben hiç gece klubüne ya da bara gitmedim. Nasıl bir his hiç bilmiyorum. Ayrıca, orası için uygun elbiselerim olduğunu sanmıyorum."
Elbise mi? Diye düşündüm. Şık bir elbiseyi bırakın, ben normal elbiseler bile giymemiştim. Genelde hep tişört ve pantolon giyerdim. Okul dışında etek ve şort da giymiyordum.
"Merak etme, ben sana elbise veririm. Ya da sana elbise alırız. Bedenlerimiz aynı olmayabilir. Sen benden zayıfsın sanırım."
Gerçekten de ondan zayıftım. Ancak bana elbise almasını ya da vermesini istemiyordum. Mahçup olacaktım yoksa.
"Sakura," İno'nun suratı ciddi bir hal aldı."Umarım çekinmiyorsundur. Ya da, nasıl desem, şey ben o tür şeyler için uygun biri değilim. Siz çok zenginsiniz ve ben gibisinden düşünceler varsa aklın da, onları hemen sil. Olur mu? Bizimle birlikte olursan sana ısınırlar ve en azından seninle dalga geçen kişi sayısı azalır."
İno'ya minnettardım. O da diğerleri gibi zengin olmasına rağmen kendini beğenmiş değildi.
"Peki, gelirim." Dedim istemeye istemeye. Onu kırmak istemiyordum çünkü. Sonuçta ketçap olayında bana yardım etmişti ve az önce dolabıma yapıştırılmış aletleri atmıştı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro