Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 3 | "Acı"

Yui

Ayako

Sakura evine girer girmez çantasını boş koridorda, yere attı ve odasına girdi.

Derin derin soluklar alıp veriyordu. Ne yapması gerektiğini hiç mi hiç bilmiyordu. Okula gidip gitmemek konusunda oldukça kararsızdı.

Saate baktı. Bir idi. Öğretmenler toplantısı olduğu için öğrenciler evlerine erken gidebileceklerdi. Sakura'nın ise evi uzak olduğu için gelmesi uzun sürmüştü. Muhtemelen okul çoktan dağılmıştı.

Sakura bilgisayarını açtı ve direk facebook'a girdi. Anasayfa açılır açılmaz gözüne çarpan video ona büyük bir şekilde gülümseyerek selam verdi. "Gel beni izle." diyordu resmen. Sakura korkmuştu. Düşündüğü şey olmasını istemiyordu. Olmamalıydı.

Titreyen eli ile mausu hareket ettirdi. Video'ya tıkladı ve sonuna kadar izledi.

Sakura içinde bulunduğu şoktan çıkmaya çalışıyor ama çıkamıyordu. Tüm bunların şaka olmasını istiyordu. Ancak gerçeklik ona gülerek el sallıyor, onu eziyordu. Suratının değiştiğini hissedemiyordu. Sinirlerinin son seviyesinde olduğunu fark edemeyecek kadar öfkeliydi.

Çimen yeşili gözleri alev alev yanıp tutuşuyordu. Videoyu sürekli olarak baştan sona izliyor, rezil oluşunu her izleyişinde beyninin bir köşesinde canlandırıyordu.

Videoyu izlemeyi bıraktı. Kaç kere izlediğini de hatırlamıyordu zaten. Bilgisayar ekranındaki küçük ok beğeni sayısının üstünde durdu. Yüzden fazlaydı. Gözlerini yorumlara kaydırdı. Kendi hakkında yapılan alaycı yorumlar da ona selam verip el sallıyordu. Sabrı taşmamıştı ama az kalmıştı. Her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi ki patladıda.

Üzerinde oturduğu sandalyeden hışımla kalktı ve tek bir hareketiyle yere devirdi. Odanın ortasında volta atıp durdu. Kendini yatağına attı, ordan oraya debelenip durdu. Yatağın üstünde ayağa kalkıp sert yastığı aldı ve duvara çalıp durdu. Başını duvara vurdu bir kaç kere. Bu esnada ya bağırıyor, ya çığlık atıyordu. Yastığı rastgele bir yere fırlattı. Kontrolünü kaybettiğinin farkındaydı. Peki umrunda mıydı? Elbette hayır.

Yataktan inip yere oturdu. Dizlerini kendine çekti ve başını koluna gömdü. Al yanaklarından tekrar yaşlar süzüldü. Acı çekmeye alışık olmasına rağmen ne kalbi ne de zihni bunu kaldıramamıştı. Bunun sorumlusu tek bir kişiydi. Sevdiği adam, Sasuke Uchiha idi. Üzülme için biraz fazla gençti.

Sakura her zamanki gibi kahvaltı yapmadan evden çıktı. Kafası karışık ve dağılmıştı. Tek düşünebildiği okul kapısından nasıl gireceğiydi. Yine kahkahalar atılacak, bir kez daha rezil olacaktı. Kimsenin suratına bakamayacaktı. Dünden bu güne o kadar çok şey düşünmüştü ki bu durumun, patronunun tacizinden bile daha kötü olduğuna inandırmıştı kendini. Belki öyleydi. Belki de değildi. Her iki durumda da ikisi kötüydü.

Okula yaklaşmıştı. İçini korkunun en yüksek seviyesi kaplarken beynindeki ses ona kaç git dostum diye bağırıyordu. Gitmek istemiyordu ama gitmeliydi. Parlak bir gelecek istiyordu ve tek yolu okulu başarılı bir şekilde bitirmekti. Bunun için her şeye katlanmalıydı. Bunun yanı sıra, okul müdürü Minato ona okulda okuması için bir şans vermişken o bunu iyi şekilde değerlendirmeliydi.

Kafasındaki düşünceleri bir yana itti ve zihnini sadece kulağından kalbine giden eşsiz müziğin ritmine kaptırdı.

Okul kapısından rahatlıkla geçmişti. Bahçede pek öğrenci yoktu. Lakin birazdan gireceği koridorda dolup taşmış öğrencilerin alaycı bakışları altında ezilecekti. Zihninin sesi ona hâlâ kaçıp gitmesini söylerken kalbinin sesi ona acı ama tatlı bir sesle yeniden fısıldadı. "Umursama..."

Dolup taşmış koridorda ki öğrenciler tam da tahmin ettiği gibi ona bakıyorlardı. Bazılarının bakışları onu alayla süzerken bazıları önemsemiyordu bile. Kalbinin acı ama tatlı sesini dinleyerek etrafındakilerin bakışlarını, etrafında olup bitenleri umursamadı. Bir güzel sınıfına girecek, sırasına geçip ders başlayana kadar gözlerini dinlendirecek, bu esnada da müziğin eşsiz ritminde kaybolup gidecekti. Tek yapması gereken buydu. O kadar da zor değildi.

Sınıfın beyaz kapısını açtı. Gözü Sasukeyi aradı, bulamadı. İçine son derece mükemmel bir rahatlama hissi dolarken gülümsemesini gizlemeye özen gösterdi. Etrafına yeniden baktığında sınıfta olanların kahkaha ile güldüklerini gördü.

Sınıfta pek öğrenci yoktu. Ama birazdan gelir ve gürültü yapmaya başlarlardı. Yavaşça sırasına geçti. Önce ıslak olup olmadığını kontrol etmeyi ihmal etmedi tabi. Kollarını birleştirip başını gömdü ve gözlerini kapattı. Dinlediği müziğin sözleri onun acısını, kederini azda olsa dindiriyor, yarasına ilaç oluyordu.

2-C sınıfının öğrencileri birbir kapıdan giriyorlardı. Sasuke Uchiha hafif aralık bırakılmış beyaz kapıyı açıp içeriye giren son kişi oldu. Gözleri sırasında oturmuş müzik dinleyen Sakura'ya kaydı, sanki önceden programlanmış gibi. Dün olan olaylar aklına geldi, sırıtır gibi oldu. Adımlarını hızlandırıp Sakura'nın arkasındaki sırasına geçti. Başını pencere kenarına çevirdi ve dışarıya baktı. Arkadaşı Naruto hâlâ sınıfta değildi. Cebinden telefonunu çıkardı ve ona mesaj attı.

Kimden: Sasuke

Kime: Dobe
-Okula gelecek misin?

Mesajını atar atmaz telefonu geri cebine koydu. Zamanlaması iyiydi çünkü okulun tarih öğretmenlerinden Kakashi Hatake sınıfa girmişti. Öğrenciler her zamanki gibi umursamaz umursamaz takılıp ayağa kalkmamışlardı. Zaten Kakashi de onları tanıdığı için böyle bir şey yapmalarını beklemiyordu. Elindeki kitapları masaya bıraktı ve bir sayfa açıp göz gezdirdi.

"Başkan!" dedi. Sesi sert çıkmıştı. Sınıf başkanı kalkıp Kakashi'nin yanına gitti. "Sanırım bugünün önemi öğretmenlerin yoklama alması." dedi imalı imalı, başkanın gözüne bakarken. Başkan mahçupca boyun eğdi. "Kusura bakmayın sensei.. Bir daha olmayacak." Sınıfı saymaya başlarken Kakashi son kez imalı imalı konuştu. "Olmasında."

"Hirato, sayfa yüzyirmibir, ikinci paragrafı oku." Hirato yüzyirmibirinci sayfayı açıp ikinci paragrafı okumaya başladı. O sırada Kakashi masadaki bir kitabı alıp kaldığı sayfadan okumaya başladı. Hernekadar derslere ilgisiz bir öğretmen gibi gözükse de hiç mi hiç öyle değildi. Ağzınızı sonuna kadar açtıracak derecede dikkatliydi. Ders işleniş sırasında kitap okusada öğrencileri takip edebiliyordu. Dikkatli bir öğretmen olmasının yanında, son derece başarılı ve bir o kadar da zor sorular soran, biraz gıcık bir öğretmendi. Sınav sorularını o kadar zor soruyordu ki, kimi zaman öğrenciler matematiğin bile kolay olduğunu söylüyorlardı.

Kakashi elinde tuttuğu kitabı, Hirato da ikinci paragrafı okuyadursun, öğrenciler konuşmaya başlamışlardı çoktan. Kakashi'nin sert sesi duyuldu. Başını kitaptan kaldırmamıştı daha.
"Yui!"

Arkasına dönmüş, konuşmakta olan Yui Kakashiye baktı.

"Sensei, ikinci paragraf ile ilgili soru sormuştu arkadaşımız. Ona yardım ediyordum da."

Kakashi kitabını okumak konusunda inatçıydı.

"...Ders anlatacak kadar çalışkan olduğuna göre ikinci paragrafı bize de baştan sona anlatabilirsin herhalde."

İşte o an Kakashi bakışlarını Yui'ye yönlendirdi. Gözlerinde alay vardı. Yui afalladı. Ağır ağır ayağa kalktı.

"Sensei... Anlatamam. Kitaptan bakarak yardım ediyordum."

"Öyleyse neden gevezelik etmek yerine dersimi dinlemiyorsun?"

Ses yoktu. Herkes susmuş, pür dikkat Kakashi'ye bakıyorlardı. Alaycı sözleri altında ezileceklerini biliyorlardı çünkü.

"Sonra da Kakashi sensei çok zor sordu, matematik bile daha kolaydı deyin. Dersimi dinlemeyip gevezelik etmeye devam edin ve mükemmel notlarla evinize dönün. Siz ancak rüyanızda görürsünüz o notları. Her şey o kadar basit olsaydı şuan burada öğretmenlik değil bir şirkette müdürlük yapar, ultra lüks evlerde oturur, son model arabalara binerdim."

Kimse Kakashi'nin yüzüne bakamıyordu. Neredeyse herkes başını eğmişti.

"Yalancıktan başınızı eğip pişman ayaklarına da yatmayın. Kimin ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Ayrıca.. Yalanlarınıza kanacak kadar saf değilim bayan Yui. Şimdi lütfen oturun ve dersin işleyişini bozmayın. Hirato, Sakura, Hinata ve Sasuke dışında hepiniz için geçerli bu. "

Zil çaldığında zamanın nasıl geçtiğini anlayamadı kimse. Kakashi sadece okuduğu kitabı alıp sınıftan çıktı. Öğrenciler sıralarından kalkıp dışarıya çıkıyorlardı. Sasuke arkadan Sakura'nın kulağına eğildi.

"Dün öylece çekip gitmen çok kabacaydı. İnsanların eğlenmeye ihtiyacı var Sakura. Özellikle de benim. Bir dahakine kaçma ve daha çok eğlendir bizi."

Sasuke sınıftan ayrılırken Sakura arkasından bakakaldı. Dediklerini umursamayıp başını sıraya dayadı ve gözlerini kapattı.

Birinin kendisini dürttüğünü hissettiğinde yavaşca gözlerini açıp başını kaldırdı Sakura. Karşısında Hinatayı gördü.

"Ne var?" dedi ifadesizce.

Hinata utana sıkıla konuştu:

"Şey... Eğer.. Konuşmaya ihtiyacın olursa çekinmeden benimle konuşabilirsin. Seni her zaman dinlerim."

Sakura düşünmeye başladı. Dün ki olayda onu görmüştü. Ancak diğerlerine kıyasla onda acıma duygusu vardı.

"Açıkçası... Emin değilim. Kimseye güvenmiyorum."

".. Başkalarına güvenmedikçe, sıkıntılarından bir nebze de olsa arınamazsın. Herkes kötü değildir. İyilerde var. Bana güvenebilirsin."

Sakura kararsızdı. Ve bu kararsızlık duygusu içini kemirip duruyordu. Hinataya güvenmeli miydi? Bilmiyordu. Şu ana kadar onun kimseyle problemi yoktu. Kimseyle de konuşmazdı pek. İçine kapanık, kendi halinde takılan biriydi.

"Şuan sana güvenmiyorum. Ama sana bir şans vereceğim. Umarım hayal kırıklığına uğramam."

Sakura kararlı ve ciddiydi.

Sakura ve Hinata bahçede, bankalardan birinde oturuyorlardı.

"Kendini hazır hissettiğinde anlatabilirsin."

"Ne anlatabilirim ki? Boktan bir hayatım var. Sorunsuz bir günüm olmuyor. En güzel örneği dün ki olay mesela. Kesin bu günde bir şeyler olacak."

"Ailen bilmiyor mu?"

"Aile mi?" Burukça gülümsedi. "Benim ailem yok. Varlar ama yoklar."

"Nasıl yani? Biraz daha açık konuşamaz mısın?"

"Ailem var. Ama hiçbir zaman yanımda değildiler. Varlıkları zihnimin bir köşesine kazınmıştı fakat kalbimde hiçbir şey hissetmiyorum onlara dair. Annem bir buçuk, iki sene önce öldü. Hayatımdaki tek değerli kişi oydu. O öldükten sonra tamamen yalnız kaldım. Babam başkasıyla evli ve bildiğin gibi Yui ile üvey kardeşiz. Benimle ilgilendiği bile yok. Dedem ve babaannem ise beni kabul etmiyorlar."

Hinata ne diyeceğini bilemedi. Şuanda tek yapabildiği Sakurayı dinlemekti.

"Ailem zenginler fakat ne burada ki ne de dışarıda ki zenginlerle aynı kefeye koyulamam. Onlarla birlikte yaşamıyorum. Eski ve az eşyası olan bir evde tek başıma kalıyor, bir kafede çalışıp geçiniyorum. Keşke yaptığım işten de zevk alabilsem."

"Ne oluyor ki işinde?"

"Ne mi oluyor? Sen sürekli milletin ağız kokusunu çekebilir misin? Patronunun tacizlerini ve bazı müşterilerin azarlarını çekebilir misin?" Elini sıktı. "Zengin züppelerin sana telefon numaralarını vermelerine aldırmaz mısın?"

Hinata'nın irkildiği her halinden belliydi.

"Annemi sevmiyordu kimse. Onu sevmeyenlerin benim gözümdeki değeri, boktan bile daha değersiz. Keseyle altın verseler yine de değersiz kalmaya devam edecekler."

Ses yoktu.

"O kadar şeyin içinde geleceğim için geç saatlerde çalışıyorum. Uykusuzluktan geberiyorum. Bu konuda ciddiyim."

Hinata kendinden utandı biraz.

"Eğer yardıma ihtiyacın olursa n'olur çekinme. Sana seve seve yardım ederim."

Sakura Hinataya bakarken tebessüm etti.

"Eğer bana yardım etmek istiyorsan arkadaşım olabilirsin belki."

"Elbette. Seninle arkadaşlık kurmaktan büyük onur duyarım."

"Sasuke... Ondan çocukluğumdan beri hoşlanıyorum. Daha doğrusu yıllar geçtikçe ona aşık olmaya başladım. O ise hâlâ aramızda bir bağ kurmadı."

"...Onu sevmen tuhafıma gitti biraz. Sonuçta o seninle alay etti."

"Haklısın. Ama bu kalp söz dinler mi hiç?"

"Şey, dinlemez sanırım."

"Dinlemez ya."

Hinata'nın gözleri okula yeni gelmekte olan Naruto'ya ilişti. Ona bakmaktan kendini alamamıştı. Sakura yere bakan başını kaldırıp Hinataya çevirdi. Onun baktığı yönde çevirdi yeniden başını. Naruto'yu görmeyi beklemiyordu. Hinata'nın ona hayran hayran bakışlarını yakalamıştı.

"Herkes Sasuke-kun'a hayran. Evet yakışıklı hak veriyorum. Ama bu kadar hayranlık duymaları anormal bence. Bana göre başkalarının da şansı var." Hâlâ Sasuke ile tokalaşan Naruto'yu izliyordu.

"Hmm... Belli oluyor." dedi Sakura kıkırdayarak. "Narutoyu seviyorsun sen."

Hinata kulaklarına kadar kızardı.

"E-Evet. Garip mi?"

"Yoo. Değil. Naruto.. Nasıl desem bilemedim. Aslında fena değil hani. Oda bayağı yakışıklı. Sadece aptallığından kaybediyor."

"Benim onu sevme nedenim aptal oluşu. Kimsenin ne dediğini ya da ne düşündüğünü umursamadan kendi gibi davranıyor. O anormal davransa da yakışıyor ona."

Hinata'nın Naruto hakkındaki düşünceleri Sakurayı büyülemişti adeta. Onun sevgisine hayran olmuştu.

"Sen... Çok güzel seviyorsun."

"S-Saol."

"Naruto... Senin gibi biri tarafından sevildiği için çok şanslı. Bunu fark edebilse keşke."

"Keşke.."

"Biliyor musun? Ben bildiğin bataklıktayım resmen."

"Neden?"

".. Yui Sasuke'ye olan hislerimi biliyor. Eğer Sasuke bunu öğrenecek olursa dilinden düşmem. Milletin ağzında sakız olurum."

Zil çalmıştı. Sakura ve Hinata kalkıp ağır ağır sınıfa doğru hareket ettiler.

Ayako ve arkadaşları Sakura'ya seslendiler. Sakura başını onlardan tarafa çevirdi. Yanlarında Yui'de vardı. Hinataya gitmesini söyleyip onların yanına gitti. Hinata'nın içini korku kemirmişti. Bir şey olmamasını diledi.

"Ne istiyorsunuz?"

"Sakin ol şampiyon. Ne bu sert tavırlar böyle?" Ayako güldü.

"Ne diyeceksen çabuk söyle. Ders başlayacak."

".. Gelsene sen bizimle şöyle."

Ayako ve Sakimi, Sakurayı çekiştirince Sakura hızla geriye gitti.

"Yetmedi mi benle uğraştığınız?!"

".. Biraz fazla cesurca konuşuyorsun bizimle Sakura. Ne o? Yürek mi yedin yoksa?" Yui'nin son cümlesine güldüler.

Yui, Sakurayı kolundan çekiştirip bahçenin arkasına götürdü. Ayako, Sakimi ve Hanare de onları takip ettiler.

"Diz çök!" Emir verircesine çıktı sesi Ayako'nun. Sakura sinirle yerde diz çöktü. Kızlar yerdeki poşetten bir paket un çıkardılar. Sakura ne yapacaklarını bekliyordu. Biranda üstüne dökülen un feleğini şaşırttı. Kızlardan kıkırdamalar geldi. Bir kaç saniye içinde kafasında sertçe kırılan şey iki tane yumurta oldu. En sonunda da kafasına sos döktüler.

Sakura üzülmekle sinirlenmek arasındaydı. Sasuke'ye söylediği iki çift laftan dolayı başına hiç olmadık şeyler gelmişti. Bunların devamı da olacaktı, bunu biliyordu ve ona acı verecekti. Acının boyutu ne kadar olacaktı acaba? Ne kadar acı çekecekti? Çekeceği acı ona neler yaptıracaktı? Aklında dolanan sorulardı bunlar.

Beklemediği bir anda Ayako, onu sertçe kolundan tutup ayağa kaldırdı. Onu okulun içine girdirdi, 2-C sınıfının önüne getirdi.

Koridorda ki herkes kendini ona bakmaktan alıkoyamıyordu.

Ayako bağırdı:

"Herkes buraya baksın!"

Sınıflardaki öğrenciler koridora çıktı. 2-C sınıfı da dahildi buna. Sakura gelenlere dikkatle baktı. Sasuke ve Hinata onu izliyordu. Sasuke'nin suratında zevk varken Hinata'nın suratında acı vardı. Hüzün vardı.

"Bu görmüş olduğunuz kız pasta Sakura."

Kahkaha attı. Sonra herkes gülmeye başladı. Sasuke öğrencilerin arasından sıyrılıp yanlarına geldi. Yere çömeldi ve Sakura'nın suratına baktı.

"Ne döktünüz siz? Sosa benziyor. Ayrıca.. Kokusu berbat."

Tiksinir gibi oldu. Yui güldü konuştu:

"Yılan balığı sosu."

Herkes çoktan burnunu kapatmıştı bile. Hinata zar zor yutkundu. Elini çok fazla sıkmıştı. Dayanamadı. Gönlü, Sakura'nın orada daha fazla ezilmesine izin veremezdi. İçindeki acıma duygusu harekete geçmesini sağladı.

"Çok komik değil mi?!" Sesi daha önce hiç bu kadar yüksek ve sert çıkmamıştı. Herkes onu suskun, püsük sanardı. Bazen onun hakkında da konuştukları oluyordu.

Yui ve Sasuke anlamaz anlamaz Hinata'ya bakarken Sakimi araya girdi.

"Oo! Karpuz, yürek mi yedin sen?"

Birkez daha kahkaha sesleri doldurdu uzun koridoru.

"Haklısınız! Çok komik tüm bunlar! İnsanların duygularının sizin için bir önemi yok tabi. Hepiniz şımarık kişilersiniz. Hiçbirinizin kalbi yok. Nereden anlayacaksınız ki? Sağda solda üzgün insan sözleri paylaşmasını biliyorsunuz ama. Keşke o sözleri paylaştığınız kadar, derste alsaydınız. Yazık! En çokta buna üzülüyorum. Merhametsiz insanların olmaması... Çok kötü. Dilerim bir gün sizde aynı acıları çekersiniz."

"...Aman tanrım! Çok duygusal bir konuşmaydı. Peçeteniz var mı arkadaşlar?" Ayako'nun alaycı sözleri yankılandı koridorda. Hinata sinirden kıpkırmızı olduğunu hissedebiliyordu.

"Bana bak Hinata! Kimseyle ilgin alakan yok diye bir şey yapmadık ama gözüme battın sen kızım! Peşini bırakmayız."

Hinata tam bir şey söyleyeceği sırada Sakura'nın fısıltısı onu durdurdu.

"Hinata.. Boşver. Git buradan."

Ayağa kalktı. Konuşmak için ağzını araladı. Ancak konuşamadı. Konuşacak ne gücü vardı ne de cesareti. Söylemek istediği her şeyi içine atıp sindirmeye karar verdi. Yere sabitlediği gözlerini etrafta gezdirdi. Alaycı bakışlardan başka bir şey bulamamıştı. Arkasına döndü, ağır ağır yürüyerek aralarından ayrıldı. Ağzından şunlar döküldü. Kimse duymamıştı.

"Her acının bir karşılığı vardır."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro