Bölüm 19 |"İtiraf"|
-Sakura
Elimde ki defterde yazılı olan siparişleri garsonlara gösterirken lanet patronum yanımıza gelmiş ve beni kolumdan tutup az yana çekmişti.
"Şu yedi gündür ne halt yediğini bilmiyorum ama maaşından düşeceğime emin olabilirsin. Sana acıyıp diğerlerinden yüksek maaş verdim ve sen temebellik ediyorsun. İşini düzgün yap yoksa bir daha ki sefere kendini kapıda bulursun." diye tıslayıp kalçama vurup yanımdan gitti ve etrafta dolaşarak müşterilere memnun olup olmadıklarını sordu. Bense tiksintiyle suratımı buruşturdum.
Bu heriften de, azarlamalarından da, tacizlerinden de bıkmıştım. Üstelik şimdi maaşımı da düşürmüştü.
Çokta şeyimdeydi!
Mutfak görevlilerinin yanına gidip onlara geri siparişleri gösterdim.
Orada ki işim bitince de kasada bekleyen Airi chanın yanına gidip müşterilerden birinin çağırmasını bekledim.
Kafenin kapısı açıldığında refleks olarak başım oraya döndü.
Tanıdık dik siyah saçlar, geceyi kıskandıran kara çekik gözler, hafif esmer ten, düz burun ve dolgun dudaklar.
Tüm çekiciliği ile Sasuke kapıda duruyordu. Etrafta gezinen gözleri benimkileri bulduğunda gülümseyip kasaya geldi.
Çekici sesiyle, "Selam." dediğinde ona boş boş baktım.
Airi chan ise muhtemelen büyülenmişti çünkü Sasuke gibi yakışıklı biri yakının da idi.
Beyinsiz patronum buraya geldiğinde Sasuke'ye gülümsedi ve onunla el sıkıştı.
İkisi de birbirine yapmacık gülüşler atarken ben ve Airi chan onları izlemekle yetindik.
Beyinsiz patronum tüm -Sahte- samimiyetiyle, "Boş masalarımız var. Buyrun." dediğinde Sasuke başını salladı.
"Buraya geliş amacım farklı."
"Size nasıl yardımcı olabilirim?"
Sasuke nefesini dışsrıya verdi ve bana döndü.
"Bu kızı bu günlük almam gerek. İzin verin ve bu gün çalışmasın."
"Korkarım ki buna müsaade edemem. Zaten kendisi yedi gündür gelmiyor. Çalışması lazım. Üzgünüm."
Sasuke diliyle dudağını yaladı ve adama yaklaşıp kulağına fısıldadı. Ne dediğini duyamasak dahi ben dediklerini az çok tahmin edebiliyordum. Muhtemelen onu tehdit etmişti ki beyinsiz patroncuğum daha önce hiç görmediğim kadar dehşete düşmüştü. Suratı sirke satıyordu.
"P-Pekala. Bu gün de çalışmaması sorun olmaz."
"Harika!"
Sasuke bana dönüp göz kırparken ben yüzümü ekşittim.
"Benden habersiz işler çevirmeyi kes. Seninle bir yere gitmeyeceğim. İşim gücüm var görmüyor musun?" dedim beyinsiz patroncuğum gider gitmez.
Sasuke omzunu silkti. "Heriften onkadsr izin felan aldım mahçup etme beni."
"Tabi canım. İzindir o izin." Kaşlarımı çattım ve sesimi iyice incelttim. "Tehdit ettim demiyorda..."
Elimde ki defteri Airi chana verip soyunma odasına gittim ve üstümde ki önlüğü çıkartıp dolaptan telefonumu, anahtarımı ve okul çantamı alıp çıktım.
Kafenin içinde değilde dışında bekleyene Sasuke'nin yanına gittim.
"Surat asıp durma. Gül biraz. Bu gün eğleneceğiz."
"Ne bok yiyeceğimizi sorabilir miyim?"
"Küfür ettiğini bilmiyordum."
"Bilmene gerek yok zaten. Seni ilgilendirmez. Soruma cevap vermedin."
"Süpriz."
"Süprizleri sevmem."
"Senin de ne sevdiğin beni ilgilendirmez. Şimdi sesini kes ve şu arabaya bin. Güzel bir yere gideceğiz ve güzel zaman geçireceğiz."
"Ne belli beni ıssız bir yere götürüp öldürmeyeceğin?"
Sasuke küçümser bakışlarını fırlattı. "Oradan katil gibi mi duruyorum?"
"Öyle durmana gerek yok çünkü sen bir katilsin. Hem de parçalara ayırdığın kalbimin katili."
Ve ben noktayı koymuştum. O ise yutkunup boğuk bir sesle, "Binmeyecek misin?" diue sorduğunda istemeyerek ön koltuğa geçtim ve emniyet kemerini taktım.
Sürücü koltuğuna geçer geçmez aracı çalıştırıp sürdü.
Nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ve Sasuke de bir şey demiyordu. Ben de umursamayıp camdan dışarıyı izliyor ve çalan müziği dinliyordum.
Dinlediği müzik metaldi ve solist canavar gibi bağırmaktan başka bir şey söylemiyordu. Buna şarkı demek bile başlı başına bir hataydı.
(Y/N: Yazarcığınız kesinlikle Sakura ile aynı görüşte değildir. Aksine metal müziğe bayılır.)
Böyle bir -Şarkıdan uzakta olan- şarkıyı nasıl dinlediğini anlamakta güçlük çekiyordum. Birincisi şarkıda ne dediklerini anlayamıyordum çünkü insan gibi söylemek yerine canavar gibi bağırıyordu ve korkutucu olduğunu da söyleyebilirdim. İkincisi bu tür müzikleri dinleyecek kadar psikopat biri olması da ilginçti. Yani evet ben de psikopat sayılırdım ama aç ruhumu doyurmak adına böyle müzikler dinlemiyordum.
Acaba Sasuke insan mıydı?
Olmadığı kesindi çünkü yaptığı hiçbir şeyi anlamıyordum ve karmakarışık biriydi. Ayrıca onunla ilgili her şey büyük bir sırdı. Kötü müydü iyi miydi bunu bile bilmiyordum. Kimse bilmiyordu.
Belki de Sasuke iblisin ta kendisiydi.
Ne olduğunu bilmesem de benim ruhum gibi onun da ruhu karanlıktı. Eğer aramızda bir fark varsa bu muhtemelen Sasuke'nin ruhunun acı çekmemesiydi.
Araç durduğunda kemeri çıkarıp dışarıya çıktım. Benimle eş zamanlı olarak Sasuke de çıkmıştı.
Gözlerim koca gondola, hızlı trene, sky tripe, X. Scream ve daha çeşitli makinelere takıldı.
Lunaparka gelmiştik.
En son annemin öldüğü yıl gelmiştim buraya. Ondan beridir lunapark yüzü görmemiştim ve aslında hep gelmek istediğim bir yerdi ama kimsem olmadığı için tek başıma çekilmezdi buralar.
Aslında lunapark da intihara uygun bir yerdi ama muhtemelen kendimi zehirleyerek öldürecektim. En kısa ve en acısız yoldan.
Zaten hayatımın yarıso acı ile geçmişti. Ölümümün de acı olmasını istemiyordum. Hep şunu dülünürdüm;
Yaşamım acı, bari ölümüm güzel olsun.
"Gidelim."
Sasuke tek kaşını kaldırıp bana baktı şaşırarak. Sonra da sırıttı.
"Beğeneceğini biliyordum."
Onunla birlikte lunaparka girdik ve hangi alete bineceğimize karar vermeye çalıştık.
"Lunaparkta ki tehlikeli şeylere binmekten korkar mısın?" dedi.
"Evet." dedim. "Korkarım. Ama macera dolu şeyleri severim. Sorun olmaz."
"Peki. Hızlı trene binelim."
Az ileride ki hızlı trene baktık. Çok fazla yüksekteydi ve insanın ödü kopardı ama lunaparka geldiyseniz kesinlikle hızlı tren denemeniz gereken bir aletti. Yoksa gelmenin bir anlamı yoktu.
Oraya gidip biletimizi aldık ve tren durana kadar içinde ki kişileri izledik.
Herkes korkıdan çığlık atıyordu. Kimisi sevinçten bağırıyordu. Kimisi de telefonuyla o dehşet ve macera dolu anları telefonuna kaydediyordu.
Tren durduğunda insanlar indi ve Sasuke ile ben de dahil olmak üzere sırada bekleyen herkes trende ki yerlerini aldılar.
Kemerlerimizi taktık ve trenin harelet etmesini bekledik.
Heyecandan kalbim küt küt atıyordu. Ama sevmiştim bunu.
"Kalbinin atışını duyabiliyorum." dedi Sasuke de en az benim kadar heyecanlı şekilde.
"Hadi canım sende!" diye dalga geçtim. "Yalanın bats-"
Trenin harekete geçmesiyle sözüm de yarıda kaldı. Umrumda değildi gerçi. Ne diyeceğimi biliyordu.
Tren yavaş yavaş yukarıya doğru çıkarken bizde gitgide aşağıya ters olarak havadan bakıyorduk. Daire şeklinde ki yolu atlatıp yokuşa geldiğimizde tren hızlandı ve diğer insanlar gibi avazım çıktığı kadar bağırdım.
Sasuke'nin bağırmak, korkmak ya da çığlık atmak yerine pişmiş kelle gibi sırıtması dikkatimden kaçmamış ve beni şaşırtmıştı.
Hızlı tren de ki anım böyle geçmişti. Hep bağırmış ve çığlık atmıştım. Hatta kimsenin benimle bir daha karşılaşmayacağını düşünerek içimde ki deli kız kendini ortaya çıkarmış ve, "Macera diye buna denir be!" diye bağırmıştım.
Bazıları bana baksa da umursamamıştım. Nasıl olsa beni ilk ve son görüşleriydi.
Sasuke de bu halime sırıtmıştı. Zaten o ya sırıtır ya da gülerdi. Başka bildiği bir şey yoktu herhalde.
Bir sonra ki etapta X scream'a binmiştik.
Alet şehir manzarasının gözüktüğü ve en dip köşedeydi. Yani bu aletten atlasam sonum ölümden başka bir şey olmazdı. Çünkü çok yüksekti. Bu neredeyse bir tepeden atlamak ile eşit olurdu.
Alet ileri ve geri gidiyordu. Böylece en önde oturan kişi kendini ölecekmiş gibi hissederdi bence. En önde oturan kişiler çok cesurdu ve ben de öne oturmuştum çünkü cesaretim vardı. Ayrıca kara cennet için bedava vip bilet demekti bu.
X scream de hızlı tren kadar korkutucıydu ama işi heyecanlı yapan aşağıya düşme korkusuydu. Bunun dışında bir zevki yoktu ve hızlı tren daha zevkliydi bence. Sazukeye göre de X scream daha korkutucuydu.
Daha fazla macera yaşamayı kaldıramayacağım için tabancayla oyuncak ayı vurmak gibi daha basit şeyler yapmayı tercih etmiştik.
Sonra da elmalı şeker ile lunapark maceramıza son vermiştik.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro