Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 15 |"Bozuk psikoloji"|

-Sakura

Eve zar zor gelmiştim. Gelir gelmez de kendimi olduğu gibi yatağıma attım. Aklım hala almıyordu. Annem bana tokat atmamıştı hiçbir zaman. Başkaları da atmamıştı. Ama bu gün üvey kardeşim Yui bana tokat atmıştı. Hem de iki kez. Üstelik suçsuz yere dayak da yemiştim. Tanrı aşkına, ne yapıyordum ben? Neden sesimi yükseltemiyordum. Denemek istiyordum ama olmuyordu. Bazen kanımda akan cesarete uyup sesimi çıkarttığım oluyordu ama çoğunlukla yapamıyordum. Çünkü herkesin kalbi vardı ve kırılabilirdi. Ben insanların duygularını önemsiyordum ve elimden geldiğince kimseyi kırmamaya çalışıyordum ama sonucu hep hüsran. Kimse benim duygularıma saygı duymuyordu. Kimsenin umrunda değildim. Olay bundan ibaretti. Herkese iyilik yaptığımda "Aha bir aptal bulduk." diyordu herkes ve benimle uğraşıyorlardı. Gerçi şu zamana kadar bunu yapanlar Sasuke, Yui ve onun arkadaşkarından başka kimse değildi. Her halükarda gösterdiğim iyiliğin karşılığını alamıyordum. Ve bu bana kimseye güvenmemem gerektiğini, iyilikten anlanmadığını ve insanların birer kötülük abidesi olduğunu öğretmişti. Ve ben bunları biliyordum ama yapamıyordum işte. Bana uygun değildi. Küçükken annem kimseyi incitmemem gerektiğini, herkese iyi davranmamı, adaletli olmamı ve insanların hakkını yememem gerektiğini söylerdi. Özellikle de sırf canım istiyor diye kimseye zorbalık yapamamam gerektiğini.

Yatağımdan kalkıp lambayı açtım ve loş ışığın odayı aydınlatmasına izin verdim. Öasanın üzerinde duran çerçeveyi aldım ve yatağıma geçip dizlerimi kırarak oturdum. Resimde annemle çekilmiş fotoğrafıma baktım. 10. Yaş günümden bir anıydı. Annem varken hayat benim için toz pembeydi. Hernekadar babam yanımızda olmasa da mutluydum annemle. Dediğim gibi hayat toz pembeydi benim için. Annem kimsenin beni incitmesine izin vermezdi. Ben sürekli ona yardım ederdim. Başka çocuklar arkadaşları ile oynarken ben annemle oynardım hep. Benim tek ve gerçkek arkadaşım annemdi. Her yıl doğum günlerimi unutmazdı ve ben okuldan geldiğimde beni oturma odasında komşularınız ve pasta ile beklerdi. O zamanlar çok eğleniyordum ve iyiki dünyaya gelmişim diyordum.

Ya şimdi?

Şimdi keşke dünyaya gelmeseydim diyordum. Doğum günlerimde evde beni pastayla bekleyen annem yoktu artık. Oynayabileceğim, bana arkadaşlık eden annem yoktu. Hayatımı toz pembeye dönüştüren annem yoktu. Tamamı ile yalnız kalmıştım. Koca dünyada bir başıma kalmıştım. Üstelik onun mezarına bile gidemiyordum. Çünkü annemin mezarını doğduğu şehir olan Kyoto'ya defnetmişlerdi. Onu ziyarete gidememek bile kalbimde derin yaralar açıyordu.

Göz pınarlarımdan akan yaşlar fotoğrafın üstüne damlayıp akmaya başlarken ellerimin titrediğini fark ettim. Ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtığında mırıldandım.

"Anne... Seni çok özledim... An-ne.. Acı çekiyorum. Kalbim ağrıyor... Ruhuma işkence ediyorlar. Artık dayanamıyorum..."

Çerçeveyi yatağın altına koydum. Sinirlenmeye başlıyordum. Yine kendimi kaybedecektim ve annemle olan hatıramıza zarar gelmesini istemiyordum. Çünkü birazdan kıyamet kopacaktı. Kendi dünyamın bulutlu gökyüzünden yağmur damlaları düşmüş ve şiddetlenen yağmur az sonra düşecek yıldırımların habercisiydi.

Odada bir sağa bir sola gidiyor, ona kadar sayıp sakinleşmeye çalışıyordum ama bir halta yaramıyordu. İçimde ki şey yine büyümüştü ve kalbimin hızlı çarpmasına sebep olmuştu.

Ellerimi saçlarıma daldırıp çekmeye başladım. Biranda sinirlerim bozulacak kadar vahimdi durumum.

Hızla dolabı açıp kendime zarar verebileceğim bir şey aradım. Jilet işe yaramıyordu. Daha doğrusu çok hafifti ve hemen geçiyordu acısı.

Dolapta bir şey bulamayınca çekmeceleri karıştırdım. Gözüme çarpan maket bıçağını hemen elime aldım ve çeketimin kolunu sıyırdım. Çekmeceyi şiddetle kapatıp yere oturdum ve maket bıçağını ittirip biraz uzamasını sağladım. Koluma değdirdiğim anda heyecan, endişe ve korku kalbimi ele geçirdi. Derin nefesler alıp verirken seslice yutkundum.

Maket bıçağını acı hissedene kadar derime bastırdım ve iğrenç bir acı hissettiğimde jiletle yaptığım gibi uzun bir çizik atmaya başladım ama bu o jilet ile yapmak kadar kolay değildi. Bu çok daha zor ve berbattı. Sanki kolumu bıçakla deşiyormuşum gibiydi.

Canım o kadar çok yanıyordu ki artık çığlık atmaya başlamıştım ama devam edecektim. Ruhum yine acı çekmişti vr bedelini ödetmek zorundaydım. Acımı başka bir acı ile örtbas etmek zorundaydım.

Maket bıçağı ile yine kolumu çizmeye başladığımda çığlıklarım daha da şiddetlendi. Yaptığım yere göre de acısı değişiyordu.

Sanırım tam dört çizik atmıştım. Ama daha fazla devam edemeyecektim. Kolum o kadar çok ağrıyordu ki yerimde duramıyordum resmen. Üstelik daha önce hiç olmadığı kadar çok ağlıyordum.

Suratıma yediğim yumruklar ve karın boşluğuma atılan teklemelere rağmen acı çekmek istiyordum. O aptallar beni döverek stres atmışlardı. Benim de stres atmaya ihtiyacım vardı.

Hızla ayağa kalktım. Hala ağlıyor ve bağırıp duruyordum çünkü çok acıyordu. Umursamamaya çalışıyordum ve bu işleri zorlaştırıyordu.

Saçlarımı yine çekiştirdim. Bir şeyler yapmalıydım. Stres atacak bir şey yapmalıydım.

İyice bağırıp çağırdım ve yastığımı alıp yere fırlattım. Sandalyeyi devirdim. Yatağın üstünde ki yorgan ve çarşafları yere fırlattım. Oturma odasına gidip masa üzerinde ki vazoyu şiddetle yere attığımda parçalara ayrıldı. Doşabı açıp elime geçen bütün bardakları, tabakları fırlattım. O kadar sinirliydim ki masayı bile devirmiştim. Ama sinirim bir türlü geçmek bilmiyordu. O kadar çok öfkeli ve üzgündüm ki ne yaparsam yapayım geçmeyecek gibiydi. Fırlatacak veya kıracak eşya bile kalmamıştı üstelik. Karşımda duran büyük aynaya baktım. Yüzüm morluklar içindeydi ve dudağım patlamıştı. Çeketimi ve altındaki üniformamı kaldırıp karnımda ki morluklara baktım.

"PİSLİKLER!!!!!!!! LANET OLASICALAR!!!!!"

Yanımda ki sandalyeyi aldım ve aynadaki yansımama son kez baktım. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda sandalyeyi aynaya doğru fırlattım ve koca ayna parçalara ayrıldı.

Seslice histerik kahkahalar attım.

"O piç kurusu... O PİÇ KURUSU DA KALBİMİ BÖYLE KIRDI!!!!!"

Sinirim hala geçmemişti. Koca aynayı bile kırmama rağmen geçmek bilmiyordu. Hızlıca banyoya gidip kendime daha yakından baktım.

Erkek peşinde ki orospular istediklerini yapmışlardı. Beni kıskanıyorlardı ve istedikleri olmultu sonunda. Muhtemelen birbirlerine gülerek, "Onun o güzel yüzünü nasıl dağıttık." diyorlardı şimdi. Ben burada acı içinde kıvranırken, kıyameti koparırken onlar benimle eğleniyorlardı. Hani? Hani neredeydi adalet? Adalet neredeydi?

Gözlerimden yine yaşlar aktı. Ardı ardına kesilmeyen yaşlardı bunlar. Daha fazla zarar vermem gerekiyordu kendime. Daha fazla, daha fazla, daha fazla...

Psikopatça gülümsedim. Aynadaki zavallı halime baktım.

"Zavallı, aptal, salak, saf, gerizekalı, embesil, beyinsiz... BEN ZAVALLIYIM!!!! BEN İŞE YARAMAZIN TEKİYİM!!!! HEP ZORBALIK YAPIN BANA LANET OLASICALAR!!!!! PİÇ!!!! OROSPULAR!!!! SİKİK BEYİNLİLER!!!! HERKESTEN. HERŞEYDEN. NEFRET. EDİYORUM!!!!! YETER ARTIK!!!! YEETTTEERRR!!!!"

Ve kıyamet son kez koptu. Yumruğumu aynaya geçirdiğimde kalbim gibi parçalara ayrılan ayna parçaları elimi ve kolumu kestiğinde elim kan içinde kaldı. Baştan sona titriyordum.

Dolabın kapağını açıp peçete çıkardım ve elime sardım ama kan tüm şiddeti ve hızı ile akıyordu. Yer akan kırmızı sıvı ile lekelenirken tek düşündüğüm kanı nasıl durduracağımdı. Peçeteyi bırakıp sargı bezi çıkardım ve beceriksizce elimi sardım. Koluma attığım çiziklerde hala kanıyordu. Bu yüzden kolumu da sargı bezi ile sardım.

Lavabodan çıkar çıkmaz odama girip yere attığım çarşafı yatağın üzerine örttüm ve yorganı da rastgele koyduktan sonra içine girip ısınmaya çalıştım.

Sinirim geçmemişti. Geçmeyecekti de. Stresimi atmamıştım. Atamazdım da çünkü çok doluydum. Evde kırıp dökecek şey kalmamıştı da zaten. Daha fazla stres atamazdım. Lendşme de iyice zarar vermiştim zaten. Birileri bu halimi görse kesin sonuç olarak akıl hastanesine kapatırlardı.

Ağlamaktan dolmuş burnumu çektim ve elimle gözyaşımı sildim. Şuan için yapabileceğim en iyi şey uyumaktı herhalde.

Yatağın altından çerçeveyi alıp anneme baktım ve resminin üstüne öpücük kondurdum. Aptallar yüzünden burada kendime zarar verdiğim için annemin ruhu sızlıyor olmalıydı kesin.

"Özür dilerim anneciğim... Ama çok acı çekiyorum. Sanırım psikolojim bozulmuş olmalı. Ne yapacağımı bilmiyorum. Keşke... Keşke burada olsan, saçımı okşasan, keşke her şey eskisi gibi olsa. Keşke karanlık dünyam yeniden toz pembe olsa... Seni seviyorum anneciğim."

Çerçeveyi kalbime bastırdım ve gözlerimi yumup uyumaya çalıştım.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro