Bölüm 1 | "Dağlar kadar uzak"
Ortam yine gürültülü, yine hareketli, yine sinir bozucuydu. Her günüm işkenceden farksızdı. Bazen, cehennem bile bu kadar kötü olamaz diye düşündüğüm oluyordu. Diğer genç kızlar gibi güzel bir hayatım olduğu söylenemezdi. Aksine boktan bir hayatım vardı. Hiçbir kızın sahip olmak istemeyeceği bir hayattı. Kim isterdi ki boktan hayatları? Kimse.
Her gün çalıştığım kafeye geliyor ve zenginlerin ağız kokularını çekiyordum. Tam anlamıyla çekilmezdi. Kim katlanabilirdi ki bir sürü kişiden azar işitmeye? Kimse. Sadece bu kadar olsa yine işiniz kolaydı. Ama bu kadar değildi işte. Size kartını verenler de vardı zevkleri için. Sözlü tacize bile uğrayabilirsiniz. Hem müşteriler tarafından hem de patronunuz tarafından. Şimdi kesin şöyle bir şey dediniz? İşten ayrıl. İşte bu o kadar kolay değil. Kolay görünen hiçbir şey kolay değildir. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. İşten çıkmak gibi bir lüksüm yok maalesef. Bir buçuk sene önce sevgili annem vefat etmişti. Babam ise... Onu biliyordum. Ama o hiç yanımızda olmamıştı. Annem ile ayrılmışlardı. Canım annem beni tek başına büyütmüştü. Tüm zorluklara katlanmıştı. Babam ise başka bir kadın ile evlenmişti. Benimle yaşıt bir kızı vardı. Beni kızı olarak görmüyordu. Ben babam için tiksinç biriydim. Gereksiz bir varlıktım. Babam için hiçbir şey ifade etmiyordum. Bana maddi manevi destek olmuyordu bile. Tek başıma yaşıyordum. Küçük, eşyasız bir dairede tek başıma kalıyordum. Okul vb. masraflarımı ise çalıştığım kafeden aldığım para ile karşılıyordum. Normal bir garsonun alacağı paranın iki katını alıyordum. Sebebi basitti. Güzelliğimdi. Patronum olan lanet olası sikik beyinli herif tam bir sapıktı. Bazen beni azarlıyor, bazen de hem sözlü hem de fiziksel anlamda taciz ediyordu. Çalıştığım kafe geceleri klüp işlevi de görüyordu. Her gece farklı erkeklerin tacizlerine de uğruyordum. Gidecek bir yerim olsaydı hemen istifamı verirdim ama dediğim gibi öyle bir lüksüm yoktu.
Yine bir müşteri çağırıyordu. Patronum olacak sikik beyinli herif - Ona bu ismi verdim. Çünkü gerçekten sikik beyinli. Ve yakışıyor da - bana döndü. "Sakura, masa sekiz ile ilgilen hemen. Hadi güzelim göreyim seni!" dedi gülerek. Sonra el çırptı. Sıkıntıyla nefes verip masa sekize gittim. Karşımda kibirli bakışlarıyla beni sinir eden bir kadın vardı. "Bize iki tane çikolatalı sufle getir." dedi emir verircesine. Şuracıkta boğazına sarılabilirdim. "Peki." dedim suratıma en sahte gülümsememi yerleştirip. Elimde tuttuğum deftere hızlıca, "Masa 8 - 2 Çikolatalı sufle" yazdım ve mutfağa gidip çalışanlara yapmaları gerekenleri söyledim. Bazen ben de mutfakta çalışıyordum. Annem sayesinde bir birçok yemeği yapabiliyordum. İşe ilk girdiğim zamanlar çaylak olduğum için patron bana mutfakta vakit geçirmeme izin vermişti. Bu sayede menüdeki birçok şeyi yapabiliyordum.
Saat beş buçuk civarlarındaydı. Tam gaz çalışmaya devam ediyordum. Ya da milletin ağız kokusunu çekiyordum demek daha doğru olurdu. Alnımdan akan teri silip siparişleri almak için masalar arasında gidip geldim. Tam başka bir masaya gidecekken kapıdan içeriye giren Yui Haruno ve Sasuke Uchiha dikkatimin dağılmasına sebep oldu. Boş masalardan birine geçip oturdular ve hemen sohbet etmeye başladılar. Onlara bakıyordum bakmasına ama arkamdaki, bana seslenen müşteri düşüncelerimi dağıttı. Hışımla arkama döndüm ve hafif eğilerek, "Çok özür dilerim. Ne istemiştiniz?" dedim mahcupça. Karşımda yirmili yaşlarında bir adam duruyordu. "Sorun değil. Ben bir tane brownie lover ve sıcak çikolata alabilir miyim?" dedi nazikçe. İçten bir gülümseme ile elimdeki deftere notlarımı aldıktan sonra başka masalara gittim. Arada böyle insan evlatları da çıkabiliyordu en azından. "Bakar mısın? Garson!" dedi cırtlak bir ses. Bu ses Yui'den başkasına ait olamazdı. Biranda tüm sinirim bozulmuştu. O kaltak buraya gelirdi hep, sırf beni sinir etmek için. Zoraki bir şekilde gülümseyerek onun olduğu masaya ilerledim. "Ne istemiştiniz?" dedim hızla, sanki acelem varmış gibi. Elinde tuttuğu menüden başını kaldırıp bana baktı. "Bana limonata getir!" dedi gözümün içine bakarak. "Sen ne istersin sevgilim?" dedi sonra, Sasuke'ye bakarak. Sasuke bana baktı. "Beef fettuccine." dedi. Yine elimdeki deftere not aldım ve son hızla o masadan uzaklaştım. Tabi orada kendimi gülmemek için zor tuttum. Hangi gerizekalı sırf bir limonata için pahalı bir cafeye gelirdi ki?
Yui Haruno. Kendisi benim biricik üvey kardeşimdi. Babamın diğer kızıydı, değer verdiği biricik kızıydı o. Onunla aynı okuldaydık. Konoha kolejinde okuyorduk. Normalde benim kolejde okumamam gerekirdi bu şartlar altında ama okulumuzun müdürü Minato-san sayesinde okuyabiliyordum. Kendisi gerçekten görüp görebileceğiniz en iyi okul müdürlerinden biriydi. Ve de en iyi insan. Neyse, biz konumuza dönelim. Yui, Sasuke Uchiha ile çıkıyordu. Şimdilik yani.
Sasuke Uchiha. Kendisi ile ilk okuldan beri aynı sınıftaydık. O okulun en popüler, en yakışıklı, en çekici, en karizmatik ve - söylemeden edemeyeceğim - kuşkusuz en seksi erkek öğrencilerinden biriydi. Okulum da sayısız yakışıklı çocuk vardı ama o nedense ben de dahil olmak üzere bir çok kızın gönlünde taht kurmuştu. Onu ilk okuldan beri seviyordum. Liseye geçtiğimiz zamanlar ona aşık olduğumu fark etmiştim. Ona sırılsıklam aşıktım. Ama o bunu muhtemelen bilmiyordu. Gerçi çoğu kez bakışlarımı yakalamıştı. Ama umrumda değildi. Ben ve Sasuke... Aramızda hiçbir şey olmamıştı. O bana hiç bakmamıştı bile. İkimizin arasında olan şey tek taraflı bir aşktı sadece. Biz birbirimize dağlar kadar uzaktık. O lise ikiye geçtikten sonra okula pek gelmez oldu. Haftada ya bir ya da iki kere gelirdi. Sebebi ise sahip oldukları Uchiha şirketi'nin yöneticilerinden biri olmasıydı. Sasuke'nin bir abisi vardı fakat o başka bir ülkede idi. Bir çok ülkede Uchiha şirketi vardı ve her birinin de ayrı bir yöneticisi oluyordu. Sasuke ise buradaki, yani Japonyada ki Uchiha şirketi'nin yöneticisiydi. Uchiha ailesi gerçekten attığı her adımda başarılı oluyordu. Japonya'ya ekonomik açıdan çok yardımları vardı. Ama onların karanlık yönleri de vardı. Sadece iş adamı değil, mafya gibi bir şeylerdi de. Kısacası çok ünlülerdi. Sasuke muhtemelen çok yoğun olduğu için okula gelmiyordu. Şirket toplantıları, yurt dışı seyahatleri, bazı TV programlarında konuk olması ve istek üzerine bir çok dergi için verdiği pozlar. Kısacası çok yoğun biriydi. Ama buna rağmen ne hikmetse sınavlardan neredeyse doksan'ın altında aldığı bir not yoktu. Bir çok kişi onun okula gelmesini istemiyordu işin açığı. Çok kaba biriydi. Ve görüp görebileceğiniz en sadist kişiydi. Okulda kaç kişiye, neler yaptığını tahmin bile edemezsiniz.
Çok geçmeden sevgili üvey Kardeşim'in limonatası'nı ve onun sadist, ultra seksi sevgilisi Sasuke'nin Beef fettuccinesi'ni getirdim. Yui masada değildi. Muhtemelen lavabo'ya gitmişti. Sasuke'nin istediği Beef fettuccine'yi masaya koyarken göz göze geldik ama hızla bakışlarımı başka bir yöne kaydırdım. Tam gitmeye hazırlanıyor iken Sasuke konuştu.
"Sen şu bizim sınıfta ki Sakurasın değil mi?" dedi. Biraz şaşırarak ona baktım. "E-Evet.." dedim kekeleyerek.
"...Hmp! Bir cafede çalıştığın aklımın ucundan bile geçmezdi. Durumun o kadar mı vahim?" dedi gülmemeye çalışırken. Bu çocuk... Beni aşağılıyor muydu? Ne hakla!
Sinirlerim bozulmuştu. Bakışlarımı sertleştirdim. "Birincisi! Benim durumum ne seni ne de bir başkasını hiç mi hiç ilgilendirmez!" diye tısladım gözlerinin içine bakarak. Beni dikkatlice dinliyordu. "İkincisi! Uchiha'nın yöneticisisin diye, okulun sadistisin diye ya da herkes seni seviyor diye bir yerlerin kalkmasın!" dedim son kez. Gitmeye hazırlanmıştım ki kolumu sertçe sıktı. Acıtıyordu.
"Ne dedin sen?! Bir yerim mi kalkıyor?" diye tısladı o da sinirle. Ona bir bakış attım. "Evet." diye tısladım kendimden emin bir şekilde. Ondan korkacak değildim. İstediğini yapamazdı. Buna izin vermezdim. Aslında aşık olduğum adamla polemiğe girmek istemiyordum ama pekte bir önemi yoktu. Beni fazla tanımıyordu da zaten.
"Sana iki yararlı bilgi vereyim! Bir, benimle polemiğe girmeye kalkma, sonuçları kötü olur ve gözünün yaşına bakmam bile! İki, neler yapabileceğimi bile bilmiyorsun. Sana öyle şeyler yaşatırım ki feleğin şaşar." dedi bileğimi daha çok sıkarak. "Umarım uyarılarımı dikkate alırsın. Ayrıca... Benimle konuşurken sözlerine dikkat et! Son olarakta, bu sözlerinin karşılığını ödeyeceksin!" Sonunda bileğimi bırakmıştı. Elimdeki tepsiyi sıkıca tutup uzaklaştım. Sasuke bana bir şey yapamazdı. Sonuçta bir bayandım. Aklı sıra gözümü korkuttuğunu sanıyordu. Başka masalara doğru giderken Yui'nin lavabodan çıktığını gördüm. Aptal aptal gülerek gidiyordu.
×
×
×
Sonunda eve gelebilmiştim. Herzaman ki gibi yorucu bir günün sonuydu. Çantamı koridora bırakır bırakmaz odama gittim ve kendimi pekte rahat sayılmayan yatağıma attım. Boş boş küflenmiş tavana baktım. Evim sağlık koşullarına uygun değildi. Klima ya da başka tür bir ısıtıcı yoktu. Bu yüzden sık sık hastalanırdım.
Tavanla bir süre daha bakıştıktan sonra kalkıp üstümdeki kıyafetleri çıkardım ve yerine pijamalarımı giydim. Okul çantamdan kitap ve defterlerimi çıkarıp yarına gidecek ödevleri yapmaya başladım. Saat gece on ikiyi çeyrek geçiyordu. Yine geç yatacaktım. Bu durumdan da nefret ediyordum. Uzun süredir doğru düzgün uyuyamıyordum. Okulun yorucu, cafenin iğrenç atmosferi beni iyice yoruyordu. Bir gün sağlık problemim çıkarsa hiç şaşırmazdım.
Aklımdaki düşünceleri bir itip önümde duran fizik sorularına kafa patlatmaya başladım.
Derin bir nefes verip elimdeki kalemi bıraktım. "Sonunda.." dedim baygın baygın. Feci halde uykum gelmişti. Olabildiğince hızlanıp çantamı hazırladım ve dişimi fırçalayıp uyudum.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro