Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ilk ve son bölüm.


Parmaklarım acıyor. Mi teline bastırdığım işaret parmağım da birazdan kanayacak. Sert derimin üzerinde ince, belirgin bir çizgi oluştu. Vibratolarım* kuvvetlendiğinden olmalıydı, canım yanıyordu ama. Bilmiyorum ki, umurunuzda da değil. Bomboş bir odadayım, kemanımın sesi yankılanıyor, sadece ben ve boynumu yasladığım kaliteli kemanım var. Harika bir el işçiliği ile yapılmış yıllar önce, çok yaşlı bir ağaçtan. Kemanların ağaçtan yapıldığını öğrendiğimde şaşırdım, sonrasında ağaçları hep sanat uğruna mahvettiğimizi anladım.

Aynaya baktım ve bunun doğru olup olmadığını sorguladım. Bu arada iğrenç vücudumu görmek zorunda kaldım. Adeta bir minyatür gibi olan evimdeki tüm aynaları kırıp attım, birkaçı parmak aralarımda küçük kesikler oluşturdu. Bunu kemanımın koyu kahverengi burgularına dokununca anladım, yaralarımı görecek kimse yoktu. Burgular* beni anladı, akorum biraz teselli etti. Kendimde sevdiğim tek şeyin ellerim olduğunu anladım. Bu iğrenç vücutta bulunmak istemiyorum, bacaklarımı, göğsümü, gövdemi istemiyorum. İğreniyorum, böyle olmayı ben seçmedim.

Serçe parmağımı düzelttim, arşeye* iyice yerleştirdim. Yayım ise has at kılından yapılmıştı. Yine bir canlıya zarar verdim. Ben böyle olsun istemezdim. Özür dilerim. Parmaklarımın arasındaki mesafeye dikkat ettim. Allegro* bir parça çalmak istiyorum, burada ıssız olan çürümüş, rutubetli beyaz duvarları eğlendirmek istiyorum. Seyirci kazanmak istiyorum. Batı stili çalacağım, gözlerimi yumdum. Notaları uydurdum, hepsi kulağımdaydı. Ben duyuyorum, peki ya siz? Duymak için çaba sarfedin lütfen. Elime bir kağıt alarak birkaç nota karalayacak dermanım bile olmadığını bir kez daha kendi yüzüme vurdum. Kalın telde keskin geçişler yaptım. Bemollerin* ahengine yakalandım, parmaklarım benden habersiz bir alt tele kaymıştı bile. Bu notaları tanıyorum. Kalabalık caddelerdeki eski model arabaların sesiydi bu, düş kapanının hışırtısı, uzun çizmelerin kurumuş yapraklarla buluşmasının sesiydi. Hepsini kulağımda biriktirdim çünkü sanatımı kimse sevmedi.

Artık o kadar da güzel olmadığını fark ettim çıkardığım sesin. Yere nazikçe bıraktığım hardal rengi, oval reçineye* uzandım. Sırf yayımın sesi gürleşsin diye yine bir canlıyı katlettim. Ne yaptım ben? Başıma gelen her şey mübah olmalı. Uzun, gergin yayıma sürttüm yavaşça. Beyaz tozlar uçuşmaya başladı, bu elimde her zamanki gibi yapışkan bir his bıraktı. Bunu sevmedim, reçine kayıp gitti. Soğuk mermerle buluştu ve parçalara ayrıldı. Her zamanki gibi. Onu ziyan ettim. Bu döngü böyle gidecekti. Ben her zaman sesimin gür çıkması için reçineme zarar verecektim. Çok uzun bir yolculuğun vardı, seni heba ettim. Balyozla dövüldün, ateşe attılar. Bıçakla çizdiler üstünü. Bu adam seni harcadı, üstelik işe yaramaz sanatı için.

"Bir keman çaldığınızda, artık bir hikaye anlatıcısısınızdır."

Sizler benim kemanımı sevmediniz, hikayemi beğenmediniz. Her anlatıcının bir dinleyicisi olur sandım, beni yanılttınız. Yine ve yeniden hüsrana uğrattınız ve arkanızda sadece birkaç döküntü bırakırken beni fark etmediniz bile. Ses tellerim işlevini yitirdi, kemanımı dinleyin istedim. Ağacın yaşlısı dinlenmeye değer sandım. Siz onu da sevmediniz, yargıladınız. Sanatımla oyun oynadınız. Unuttunuz. Her nota anlaşılmak için yazılmamıştır. Görüntümü sevmediniz, estetik durmadı. Altın orandan oldukça uzak yüzüm, aynaları zorlayan bir bedenim vardı. Dilimden ne kelimeler dökülürdü ne de iki cümle yazacak mecali vardı bileğimin. Kusurlarımı yargıladınız, örtmek için çabalamadınız. Sesimi duyun istedim, reçinemi kırdım ama. Elimde hiçbir şey kalmadı.

Noksan olan yeteneğim zannettim. Piyano çalmak istedim. Parmak uçlarım beyaz tuşlara değerken adeta ürperdim, bambaşka bir adam oluverdim. Peki ya siz? Siz ne yaptınız? Ben otururken taburemi çektiniz. Yerle buluştum, sadece bedenim olsa iyi, notalarım da benimle birlikte yere çakıldı. Denedim. Çello çaldım. Neredeyse benimle aynı büyüklükte olan enstrümanı çalarken kendimi çok küçük hissettim. Nasıl göründüğümün bir önemi yokmuş gibiydi, bu kısa süreliğine de olsa güzeldi. Kısa süreliğine. Siz, bedenimi saklamaya çalışan simsiyah, koca çelloyu görmek istemediniz. Odaklandığınız benim iğrenç kefenimdi. Müziği ne kadar sevdiğimi göremediniz. Müzik, müzisyenin derisine bağlı değildir, kavrayamadınız.

Tanımıyordunuz ki beni. Annem bile tanımadı beni belki de. Keman çalmayı ne kadar sevdiğimi biliyor musun anne? Çocukken, uzun, bol pantolonunun paçalarına yapışıp bana bir keman almanı istemiştim. Sen hatırlamıyorsun, ben çok iyi hatırlıyorum. Hep böyle oluyor, aklıma kazınıyor. Silip atamıyorum, yüzümün dehşet verici o hâlini unutamıyorum. Doğum. Böyle bir dünyaya, bu çevreye çocuk doğururken hiç düşünmedin mi? Hayatım boyunca naif bir adam oldum. Çirkinliğim önemsiz kılmış olmalıydı bunu. Kırdınız beni. Birçok kez hem de. Geriye döndünüz ve elinizi uzattınız zannettim. Tekrar kıracağınızı bilemezdim. Bana katlanamıyordunuz. Keman çaldım ben de. Az da olsa dinlersiniz sandım, daha kaç kez yanılacağım?

Sevmediniz beni. Hiçbir şekilde.

Kemanı çantasına koymak istedim. Geniş pencerenin önündeki, siyah çantaya yöneldim. İçi kırmızı, kadife bir kumaşla kaplıydı. İyice yerleştirdim, kapağını indirdim. Pencereye yansıyan yüzümü gördüm. Tüm aynaları kırmak yetmedi. Yüzümü yakından görmek beni yaraladı. Elimi yüzüme götürdüm, ilk burnuma dokundum. Ne yazık ki bu bendim. Kötü bir burnum vardı, kötü bir cildim, orantısız bir yüz yapım. Çirkin. Bu boyuttaki bir pencereye sığmayan bedenime ne demeli peki?

Noksan olan şey yeteneğim değildi, o an anladım. Noksan olan şey benim. Yetmiyorum bu dünyaya.

Kendime hakim olamadım, olduğumu hissettiğimde elimde batık cam kırıkları vardı. Güzel pencere mahvoldu, çok şükür ki yansımam kayboldu. Güzel pencereyi kirletmek istemedim yüzümle fakat onu kırdım. Yine istemeden bir nesneye zarar verdim. Kahretsin ki yaptım.

Akan kırmızı sıvıyı gözlemledim, küçük bir tebessüm oluşturdu. Kısa bir mide bulantısı, kolda uyuşukluk. O an yeni bir şey fark ettim. Elimi istediğim gibi kullanamıyorum, aynı dilim gibi. Ona zarar veriyorum. Kendi bedenime bunu yapmaya hakkım yok. Bu şekilde keman çalamam, demek ki önemli olan tek şey kolummuş. Normal halimle bile işe yaramazın teki olan beni ayakta tutan tek şey nefret ettiğim kolummuş. Duvarın dibine çöktüm yavaşça. Sırtım sürttü. İzledim vücudumun gösterdiği reaksiyonu. Bunu yapan kişi sizsiniz sandım. Değildi. Ölüyorum herhalde. Hiç istemedim zaten burada olmayı. Kahır dolu geçen otuz iki yıl. Daha fazla kimseye zarar vermeden gitmek istedim. Ah, Archie bunu daha önce yapabilirmişsin.

Beni sevmeyen siz değilmişsiniz.

Ben kendimi hiç sevmemişim ki.

***

Bazı yazılar anlaşılmak için değildir.

Yazarla satırlar arasında küçük bir sır gibidir.

**

Vibrato* titreşim anlamına geliyor, parmaklarını tel üzerinde titreterek çıkardığın ses.

Burgu* Akoru ayarlamak için dokunduğumuz yerler.

Arşe* Keman, çello, bass vb. çalgıların yaylarını kavramanı sağlayan bir araç.

Allegro* Hızlı, hareketli parçalar

Bemol* Notanın normal yeri haricinde bastığın aynı notaya bağlı ufak bir ses değişimi.

Reçine* Yaya sürülen sarı bir madde.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro