Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

14 şubat

Keyifle Okuyun...

Akşam olunca Gökmen konuşmak istediğini söyleyerek beni eve bıraktı.  Ne söyleyeceğini merak ediyordum. İçimden bir his söyleyeceklerinden hiç hoşlanmayacağımı söylüyordu.

"Hadi ne söyleyeceksin seni dinliyorum" deyip gözlerimi maviliklerine diktim. Biraz sıkıntılı bir hali vardı. Elini sıkıntıyla ensesine götürdü.

"Duru, bana Yiğit'in döndüğünü söylediği gün varya"

"Evet"

"O gün  burdan ayrıldıktan sonra  bir karar vermiştim"

"Ne kararı ?" Diye sordum merakla.

"İngiltere'de bir aylık eğitim programı var ona katılmaya karar vermiştim." Kelimeleri ağzından cımbızla alıyordun. Yani gidecekti bunu anlatmaya çalışıyordu. Gözlerim acımaya başlamıştı. Heran gözyaşlarım dökülebilirdi.

"Bunu bana şimdi mi söylüyorsun? Dün gece aklın nerdeydi?  Benim ne hissettiğimine ne düşündüğümü umursamadan sende beni bırakıp gidiyorsun"   Sinirden delirebilirdim. Salonda kızgınlıktan sağa sola gidiyordum. Gökmen bir taraftan beni sakinleltirmeye çalışıyordu.

"Yapma Duru! Aslında bunu senin için yapmaya karar vermiştim. Yiğit'le aranızdan çekilmenin en doğrusu olduğunu düşünmüştüm"

"Sende benim adıma karar vermeye kalktın, tıpkı onun gibi. Bir kerde olsun niye benim ne hissettiğimi ya da ne düşündüğümü önemseniz ölür müsünüz?" Sesim titremişti. Her an ağlayabilirdim. Gökmen omuzlarımdan kavradı.
"Duru sakin olur musun? Lütfen. Temelli gitmiyorum. Geri döneceğim"

"Hayır sakin falan olamam. Daha birbirimize yeni kavuşmuşken sen gideceğini söylüyorsun" Gözyaşlarım özgürlüklerini ilan edince Gökmen bana sarıldı.

"Duru bir ay sonra ben döneceğim. Sadece pişman olacağın bir karar vermeni istemiyorum."

"Hâlâ neyin pişmanlığından bahsediyorsun. Ben hayatımda kimseye dün gece davrandığım gibi davranmadım. Buna Yiğit'te dahil. Ben kararımı verdim. Yiğit'le de konuştum ama sen pişmansın galiba"

"Yemin ederim hayatım hiçbir günü yanında olmaktan pişman olmadım"

"O zaman neden gidiyorsun? Gökmen benden uzaklaştı. Yüzümü ellerinin arasına aldı. Baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. 

"Duru eğer bana gelirsen seni ancak benden ölüm alır. Seni asla bırakmam. Bu bir ay bizim için bir fırsat. Döndüğümde her şey daha iyi olucak açık ve net olucak. O zaman bana geldiğinde değil Yiğit, ölüm bile seni benden alamaz. Bende yanına gelirim, sadece bu ayrılık ikimiz içinde sağlıklı karar vermemiz için geleceğimiz için."

"Ben kararımdan en ufak bir pişmanlık duymuyorum."

"İnan bende.  Şu kısa zaman da çok şey yaşadık, her şet üst üste geldi. Hem döndükten sonra okulda temellide kalabilirim. Yemin ederim geleceğimizi sağlam temeller üstüne kurmak için gidiyorum." dediğinde gözlerinde ki samimiyeti görebiliyordum. Yüzüm iyice asıldı.

"Ya sen beni unutursan"  Elim gömleğinin düğmeleriyle oynarken kalbim korkuyla çarpıyordu. Gökmen'ı kaybetmekten çok korkuyordum.

"Sürekli rüyalarıma girmiş , sırf onu tekrar görmek ümüdiyle Türkiye'ye dönmeyi iple çekmeme sebep olmuş  bir kızı asla unutmam. Birbirimizi seviyorsak bu anlamamız için de iyi bir fırsat" deyip elini yüzümde gezdirmeye başladı. Bana dokunması içimi titretiyordu. Ondan bir ay nasıl ayrı kalacaktım. Ona okadar alışmıştım ki. 

"En azından haber verdin.  Sanırım teşekkür etmeliyim, ama benden veda öpüçüğü ya da hava alanına gelmemi bekleme" deyip Gökmen'den bir kaç adım uzaklaştım. Gözyaşlarımı sildim.

"Duru seni seviyorum sadece bekle beni. Beklemesende sorun değil, mutlu olmanı istiyorum benimle ya da bensiz" dediği anda kaşlarımı çatmıştım. Beni gözden çıkarmışa benziyordu.

"Nasıl benle ya da bensiz sen çoktan benden vazgeçmişsin" dedim sert bir dille.

"Bu vazgeçmek değil Aşk" Bir kaç adımda yanıma gelip bana sıkıca sarıldığında yelkenleri suya indirmiştim. Onu hiç bırakmayıp hep böyle kalmak isterdim.

"Ne zaman gidiyorsun?" Sesim iyice titremişti.

"Yarın" Hızlıca ondan uzaklaştım.

"Bu kadar çabuk mu?"

"Bu önceden planlanmış bir şeydi.  Bana inanıyorsun değil mi?"

"İnanıyorum. Hayat ya da Berna teyze bilseydi bana kesin söylerlerdi"

"Güzel. Annem için de zor olacak. Senden ricam annemle şimdiye kadar nasıl ilgilendiysen öyle devam et. Sen olmazsan bu kadar rahat gidemezdim. Sana güveniyorum. Bu veda değil kısa bir ayrılık.  Seni seviyorum"

"Bende seni seviyorum" Gökmen yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Lütfen Duru inan benim içinde kolay değil. " dediğin de ayaklarımın üzerinde yükselip Gökmen'ın dudaklarına kapandım. Gökmen beni belimden tutup iyice kendine çekti. Öpücüğüm
karşılıksız kalmamıştı. Dudaklarıma bıraktığı her öpücük de midemde kelebekler uçuyordu sanki. Gökmen'ın öpücükleri yanağıma kaydırdı. Masum bir öpücük bıraktı.

"Gitme... " Kendimi o kadar savunmasız hissediyordum ki istese her şeyimle ona ait olabilirdim.

"Yaramazlık yok küçük hanım. Zamanı geldiğinde seni benim elimden kimse alamaz. Dönene kadar bu öpücük bana fazlasıyla yetecek."  Alnımdan öpüp yanımdan ayrılırken gözyaşlarına boğulmuştum. Sadece bir aydı. Göz açıp kapayıncaya kadar geçecekti. Ama ona özlemim geçmeyecekti.

Mutsuz da değildim.  Haksız da sayılmazdı her şey fazla çabuk gelişmişti. Bende kendimi bu zaman zarfında toparlayıp karşısına yeni bir Duru olarak çıkmalıydım. Artık Yiğit'i tamamen geçmişim de bırakmalıydım. İnsan sevdiğinin değerini kaybedeceğini hissedince anlarmış ben şimdiden onu özlemişken bir ay nasıl geçecekti. Allahım beni neden hep uzaklıkla sınıyorsun dedim içimden.

Keşke uçağın kaçta kalktığını sorsaydım. Gerçi hava alanına gelmeyeceğini söylemiştim. Vedaları sevmiyordum, sevdiğim insanlara hoşçakal demekten hoşlanmıyordum. Ama Gökmen'ın böyle gitmesine de izin veremezdim. "Hazır ol Gökmen Arkın Soylu bu sefer sesizce elimden kayıp gitmeni izlemeyeceğim." Telefonu elime alıp Okan'ı aradım.
Gökmen'in kaçta gideceğini biliyordur kesin. Numarasını tuşladım. Bir kaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı.

"Duru sen beni arar miydin?" Dedi iğnelercesine.

"Okan inan şuan iğneleyici sözlerini kaldıracak durumda değilim. Sadece  Gökmen İngiltere'ye gidiyormuş haberin var mı onu sormak için aradım"

"Bliyorum ufaklık bana anlatmıştı"

"Neden bana daha önce söylemedin?"dedim sitem edercesine.

"Önce aranızı düzeltin istedim"

"O yüzden mi otel bizi yanlız bıraktın. İnsan kardeşini elalemin adamıyla otelde yalnız bırakır mı? Ezgi'ye ciddi anlamda kulaklarını çekmesini söyleyeceğim." deyip bir güzel azarladım.

"Ezgi aslında biliyor o istedi bunu benden "

"İnanamıyorum, abi ya başıma bir şey gelseydi." dedim hayretler içinde.

"Gökmen seni çok seviyor otel odalarında seni harcayacak biri değil. Hem fena mı oldu barıştınız. Gökmen her şeyi anlattı"

"Her şeyi mi?" derken sesim biraz meraklı çıkmıştı.Gerçi Gökmen otelde olanları anlatmayacağını iyi biliyordum ama yinede içime kurt düştü işte.

"Konuşup barıştığınızı işte, başka ne anlatması gerekiyordu ufaklık" deyince tuttuğum nefesimi verip rahatlamıştım.

"Yok bir şey "

"Tahmin edeyim mi?"dediğinde Ezgi'de arkadan gülerek "sanırım benim ufaklık yanlız büyümüyecek" diyordu.

"Sende mi Brütüs?" İyiki yanımda değillerdi şun pancar gibi kızarsan yüzümü görmediklerine seviniyorum diye düşünürken Okan

"Tamam kızım pancar gibi kızarmana gerek yok"  dedi. Ha! Bakışlarımı etrafa gezdirdim. Herhangi dikkat çekici bir şey yoktu.

"Evime kamera falan mı yerleştirdiniz?" deyince artık kahkahalarını tutabilene aşk olsun.

"Yeteeeeer cıvımayın savaş baltalarımı çıkarmayayım. Hadi Okan Gökmen yarın kaçta gidiyor onu şöyle " dediğim de gülme krizinden çıkmış oldular.

"Tamam söylüyorum yoksa bunun acısını çıkaracağını biliyorum."

"İyi anlamana sevindim."

"Yarın öğleden sonra 4 uçağıyla"

"Teşekkürler. Bu görüşmemizden ona bahsetme olur mu? " Daha fazla lafı uzatmadan telefonu kapattım. Yoksa epey daha benimle dalga geçeceklerdi.

Vedaları sevmiyordum ama yarın gitmeden onunla muhakkak konuşmalıydım. Benden hep duymak istediği ama anlatamadığım iç dünyamı anlatmadan gitmene izin veremezdim.  Yarın 14 şubattı üstelik onun için özel bir şey yapmalıydım.
****

Hediyemi hazırladıktan sonra, sabaha kadar uyuyamamıştım. Sabah olunca da akşamı edememiştim. Berna teyze 14 şubat olduğu için işe gelmemi söylemişti. İyide oldu bugün Gökmen için çok güzel bir sürpriz olucaktı. Gökmen bugün beni hiç aramaıştı. Doğal tabi. Ona benden hoşçakal öpücüğü ya da havaalanına gelmemi bekleme demiştim. Ne bekliyordum ki. Üzerime kalın bir şeyler giydim. Bu gün hava oldukça soğuktu. Daha sonra  taksi çağırdım. Umarım yetişebilirdim. Trafiğin yoğun olduğu saatlerdi.  Uçağın kalkmasına da bir şey kalmamıştı. Dakikalar geçmek bilmiyordu sanki. Havaalanı girişinde trafik iyice sıkışık olduğu için taksiden inip hızlı hızlı koşmaya başlamıştım. İçeri girdiğimde önce etrafa gözgezdirdim ama Gökmen yoktu. Görevlilere uçağın kalkıp kalkmadığını sordum. Bazen rötar edebiliyordu. Kadın Londra uçağının 1 saat rotar ettiğini söylediğinde dünyalar bana verilmişti sanki. Ama bir sorun vardı yolcu bekleme yerine girmek yasaktı. Benimde bilet almam lazımdı ya da Gökmen'ın yanıma gelmesi gerekiyordu.

Gökmen'ı aradım ama telefonuda kapalıydı ona ulaşamıyordum. Muhtemelen bekleme salonuna gidince kapamıştı. Ne yapacağı mı düşünmeye başlamıştım aklıma bir şey gelmiyordu. Sağa sola deliler gibi dolanıyordum. Bir şeyler yapmalıydım ama ne? Sonra görevli park halindeki taksiyi sahibine bilgi vermek için plakasını verip anons ettirince, birden aklımda şimşekler çaktı.  Böyle zamanlarda pratik zekam hep ortaya çıkıyordu. Ben oraya giremiyorsam gitmekten vazgeçmese de o buraya gelirdi. Hem gitmesine bir saat daha vardı buda bana yeterdi.

Görevlinin yanına gittim. Kırklı yaşlarda bir adamdı. "Afedersiniz."

"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim."

"Arkadaşım için çok önemli evraklarını unutmuş.  Telefonu kapalı olduğu için ona da ulaşamıyorum. İsmini soyismini söylesem anons eder misiniz? Danışma bölümüne kadar gelmesini söyler misiniz Lütfen acil..." Adam pek inanmamış gibi görünmese de yüzümdeki endişeyi farketmişti.

"Tamam. İsmi nedir?"

"Gökmen Arkın Soylu"  Görevli anonsa başaldı.

"Gökmen Arkın Soylu  acil danışmada  bekleniyorsunuz" 3 kere tekrar etti.

O kadar sevinmiştim ki bir adamın boynuna sarılmadığım kalmıştı.

Etrafa göz gezdirdim ama henüz ortalarda gözükmüyordu. Sonra uzakta birinin koşarak buraya geldiğini gördüm. Bu oydu Gökmen, ağlasam mı  gülsem mi bilemedim sevinç hüzün, mutluluk hepsini bir arada yaşıyordum.  Bu duygu yoğunluğundan ölmessem daha bana bir şey olmazdı.

Gökmen telaşlı bir şekilde yanıma geldi. Beni görünce çok şaşırmıştı. Korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Kollarımdan sertçe kavradığında canım yanmıştı.

"Duru bir şey mi oldu sana ya da bizimkilere. Neden burdasın ve benim adımı anons etme ihtiyacı hissettin?" Anlaşılan onu çok fazla endişelendirmiştim.

Söylediklerini o kadar telaşlı diyordu ki ona cevap verecek fırsatı bana vermiyordu.  Gökmen  kollarımı o kadar sıkı kavramıştı ki farkında olmadan canımı acıtıyordu.
"Gökmen" dedim canımı acıttığını belli edercesine.
"Özür dilerim" deyip kollarımı bıraktı. "Bir an çok telaşlandım. Her şey yolunda mı?"

"Ben iyiyim. Sizinkilerde iyi sadece seninle konuşmak için geldim. Trafik vardı.  Bu yüzden geç kaldım. Yolcu bekleme salonunada kimseyi almıyorlardı.  Telefonun da kapalıydı.  Bende bu yola başvurdum" dedim mahcup bir edayla. Gökmen rahat bir nefes verdi. Ondan azar işitmeye hazır olsam iyi olacaktı.

"Yaptığının çocukluk olduğunun farkında mısın?  Ne kadar endişelendim bilemezsin! Anneme ya da sana bir şey olma olasılığı beni çıldırttı"  Haklı olarak kızgındı.

"Üstelik  bana benden hoşçakal öpücüğü ya da havaalanına gelmemi bekleme demiştim."

"Özür dilerim gerçekten bu kadar endişelene bileceğin hiç aklıma gelmemişti" dedim halim süt dökmüş kediden farksızdı. Doğru dürüst yüzüne bakamıyordum.

Üzüldüğümü anlayınca eliyle yüzüme tutarak kendine çevirdi.

"Ne imiş bu acil olan ki beni anons bile ettirip dışarıya çıkarttın?" Az öncekinin aksine sesi oldukça  yumuşak çıkıyordu.

"Sana verdiğim sözü tutmak istedim" dedim gülümsemeye çalışarak.

"Hangi söz?"

"Hani şu cafede verdiğim söz"

"Duru bunun için dönmemi bekleyemedin mi?"

"Beni unutman riskini göze alamadım" dediğim de biraz düşünceli olsa da gülümsedi.

"Duru bunu için uygun bir zaman değil"

"Uçağın bir saat rötar yapmış. Buda bana yeter. Lütfen eğer sana içimdekileri anlatmazsam pişman olacağımı biliyorum. Sen gelene kadar eski Duru'ya bile dönebilirim. Belli mi olur, bu sefer gerçekten dalgınlıklarımla başıma birşey gelebilir, " derken dudaklarımı büzmüş duygu sömürüsü yapmaya başlamıştım. Asıl amacım sadece onu ikna etmekti. Gökmen çarpıkça gülümsedi. Derin derin gözlerimin içine bakmaya başladı. Maviliklerinde  kaybolabilirdim.

"Tamam" Evet. Ben kazanmıştım. İçten içe sevinç çığlıkları atıyordum.  Gökmen elimi bırakmak istemezcesine kavradı. Beraber hava alanının üstkatına çıkıp Oturacaklarda oturduk. Bulunduğumuz yerden uçakların geldiğini gittiğini görebiliyordum ve bir saat sonra da Gökmen gidecekti.

"Duru konuşmak istediğinden emin misin?"

"Evet" Dedim kendimden emin bir edayla devam ettim. " Bu sana ayrıca bir 14 şubat hediyesi" Gökmen tebessüm etmişti.  "Bende dönüşte hediye istiyorum " demeyi ihmal etmedim. Gülümseyip tamam dercesine başını salladı.

"Seni ne olarak dinleyeyim?  Arkadaşın olarak mı psikolog olarak mı?" Gözlerinin içine bakarak "sevdiğim adam olarak dinle "dedim

Ellerimi avuçlarının içine aldı. O kadar sıkıyordu ki ellerim acısa da hiç bir şey demedim. Sadece dinlesin istiyordum.

"Başlıyorum sevdiğim" Gökmen bu duyduğuna memnun bir şekilde yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

"Ahhh uygun koluğumuzda yok ama idare edeceğiz artık"

"Gökmen bunu sadece senin için değil kendim için de yapıyorum. Net olmak demiştin ya bir sebebi de bu, içimde hiç bir şey kalsın istemiyorum artık. O yüzden sözümü kesmeden sadece dinle, yorum dahi yapma"

"Tamam "deyip avucumun içine öpücük kondurdu.

"Başlıyorum..."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro