❧ 8 : ceux qui oublient leur passé
bölüm 8: geçmişini unutanlar
''Jaemin yok mu?''
Kahvaltı masasındaydık, herkes buradaydı ama eksik olan tek şey Jaemin'di. Gece çok geç uyumuştum, saate bakmamıştım ama benim yüzümden Jaemin de geç uyumuş olabilirdi. ''Uyuyordur.'' diye açıklama yaptım Lena'ya. Jeno esneyip duruyordu, Mark çok dinç gözüküyordu ve Donghyuck tamamen bir davete gider gibi giyinmişti.
''Bir yere mi gidiyorsun?'' Donghyuck önümdeki tuzluğu kendi önüne çekerken konuştuğumda sadece sırıttı. ''Gitmiyorum, bugün böyle giyinesim geldi.''
Mark ona abartılı bir şekilde göz devirdi, bu sefer solumdaki Jeno'ya döndüm. ''Jeno, sen neden böyle duruyorsun? Yesene.''
''Seul, ayıptır sorması neden sabah sabah bizi sorguya çekiyormuşsun gibi hissediyorum?'' Mark en sonunda konuştuğunda kaşlarımı çattım. ''Ne alaka?'' dedim omuzlarımı dikleştirerek. ''Sohbet de mi edemeyeceğiz?''
''Biz sormadan sen sormak istedin sanırım bugün soruları.''
''Bana ne soracaksınız ki?'' Jeno gülümsedi, gözleri kısıldı ve sağ elini kaldırıp beni kendine çekti. ''Bilmem, gözlerin şişmiş, uykusuz gözüküyorsun. Jaemin de uyuyor, öyle mi? Benim bildiğim Jaemin sabah kuşudur.''
''Ne demeye çalışıyorsun sen?'' Lena sağ elindeki çatalı masaya bırakırken gözleri beni buldu. ''Uyuyamamış olabilir, hem Seul'ün Jaemin'le işi bile olmaz.''
''Hop hop hop, durun bakalım. Şu an iftira atıyorsunuz, Seul gece boyu horul horul uyumuştur. Jaemin ne alaka onu çözemedim?'' Donghyuck Jeno'ya döndüğünde Mark çok meraklı gözüküyordu. Mark bir an için bana baktı, dudaklarını araladı ancak geri kapattı. O an nedense bir şeyleri duymuş ya da görmüş olduğunu düşündüm. Bakışları çok şüpheliydi.
''Bir şey olmadı, Jeno yine kafasında kuruyor. Gece sadece biraz ateşlendim ve şans eseri Jaemin geldi, bunun olacağını biliyorduk zaten, değil mi?'' Kendimi en basit düzeyde açıkladığımda Lena başını salladı ve Jeno'ya döndü. ''Bak, gördün mü?''
''Bir şey dememiştim canım, ne alıngan çıktınız siz de...'' Jeno ağzının içinde mırıldanırken ona gülümsedim, uzanıp önümdeki çay bardağını aldım. Bu kısa sohbetten sonra herkes yemeğini yerken birkaç dakika sonra konuşan Mark oldu.
''Gece beni çağırabilirdin Seul.''
''Uyandırmak istemedim.'' Yemeğime devam ederken ara sıra Mark'la göz göze geliyordum, bir şey demek istiyor gibiydi ancak kendini tutuyordu sanki. İhtimal vermiyordum ama belki de gece kapı seslerini duyup gelmişti, Jaemin'e dediğim şeyleri duymuş olabilirdi. Onlara karşı bu tür cümleler kullanmamıştım, dıştan bakan birisi o şeyleri söyleyen birinin cani biri olduğunu söylerdi.
''Ben doydum, balkona çıkıyorum.''
''Ben de sigara içecektim.'' diyerek benimle aynı anda kalktı Mark, masadakiler bu duruma alışkın olduğu için tepki vermedi ancak o an anladım ki Mark gerçekten bir şey diyecekti bana. Tabağımı ve bardağımı suya tutup makineye yerleştirdim ve ben önden, arkamdan da Mark mutfaktan çıktık. ''Seul,'' dedi omzuma dokunurken.
''Efendim?''
''Konuşmamız lazım.'' Balkondaki plastik terlikleri ayağıma geçirdim ve balkona girdim, Mark balkonun kapısını kapatıp peşimden geldiğinde kollarımı demir korkuluklara yasladım.
''Gece seni duydum.'' dedi biraz mahcup bir tavırla. ''İyi misin diye bakmaya gelmiştim ama şansıma Jaemin'le konuşuyordun.''
''Biliyorsun yani.'' dedim iç çekerek. ''Eğer ölürsem sebebinin Jaemin olacağını, ya da hissettiğim şeyleri onun da hissedeceğini biliyorsun.''
''Biliyorum.'' dedi başını sallamaya devam ederken. ''Ve bu konuda yapabilecek hiçbir şeyimiz yok.''
''Jaemin laftan anlamayan biri Mark, o hastane odasında beni gören tek kişi o oldu.'' Mark başını bana çevirdi, cebinden paketini çıkardı ancak gözlerini yüzümden ayırmadı. ''Bu çok garip. Lena odada tekti, yaşamak istediğini söyledi. Donghyuck o arabanın önünde kanlar içindeydi, elini bana uzattı çünkü yaşamak istiyordu. Jeno beni kendisi buldu çünkü çaresizdi.''
''Ama Jaemin...'' diye başlasa da devamını ben getirdim. ''Ama Jaemin o kalabalık odada beni gören ve elimi tutan tek kişiydi. İntihar etmişti ama yaşamak için yalvardı bana. Şimdi ise o anları hatırlamıyor, bu çok garip.''
''Nasıl yani?'' Mark en sonunda bedenini bana döndürdüğünde omuz silktim. ''Bilmiyorum Mark, Jaemin çok garip birisi. Benden nefret eden birisi var ancak hâlâ ölmedim, ruhum parçalandı ve yaşamam bile mucize.''
''Bunu onunla konuştun mu?''
''Jaemin'le konuşmalarımız kavgadan öteye gitmiyor.''
Mark başını salladı, sigarasını içerken ciddi anlamda sıkıntılı gözüküyordu. Na Jaemin'in bendeki soru işaretleri kafamı karıştırıyordu, aklımda yer ediniyordu ancak o bunların farkında değildi.
Na Jaemin ne kendisinin, ne de geçmişinin farkında değildi.
🍀
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro