❧ 31 : final.
final: kazanılanlar ve kaybedilenler
Uyandığımda gün doğuyordu.
İki gündür kimseden haberim yoktu. Jaemin yanıma gelmemişti, ev sessizdi ve evin içinde yoğun bir içkiyle karışık sigara kokusu vardı. Adımlarım benden bağımsız bir şekilde merdivenleri inerken sessizdim, ev karanlıktı. Balkonun kapısı açıktı, Jaemin balkonda sigara içiyordu.
Sisli ve dumanlı gökyüzünün hemen altındaki yorgun beden yağan yağmurun onu ıslatmasını umursamadan üzerindeki ince tişörte rağmen rüzgara karşı duruyor, parmakları arasındaki sigarasını öylece bekletiyordu.
Üzerimdeki hırkayı beni ısıtması için çekiştirirken çıplak ayaklarımla soğuk zemine basa basa yanına, balkon demirinin yanına ilerledim, bana dönen bakışları üzerimde durdu birkaç saniye. ''Üşüyeceksin.'' Bakışları kadar kalbi de soğuktu, soğumuştu ve gözlerime çarpan gözleri içime bir soğukluk vermiş, birkaç saniye nefesimin tıkanmasına sebep olmuşlardı. Boğazımdan aşağı bir ağrı nüksetti, soğuktu.
''Bir şey olmaz.'' diyerek yanıtladım onu, yüzüne bakmadan. Kara gözleri sessizce karşıya odaklanırken derin bir nefes aldı. ''Gittiler.''
Kaşlarım öyle çok çatıldı ki, alnımda oluşan derin oyuğu hissettim. Soramadım bile, cebinden bir kağıt parçası çıkarıp bana uzattığında bana bakmadı, belki de bakamadı. Elleri titriyordu. Kağıdı açarken nefesimin tıkandığını hissettim ama bunu başarabilmiştim. Yağmur şiddetini arttırdı.
Jiseul, nasılsın?
İki gündür odandan çıkmıyorsun. Bu mektubu dördümüz adına yazıyorum, ben Donghyuck.
Kendine bir zarar vereceğini biliyorduk, en başından beri planın buydu. Yaşadığını ise Jaemin hissetti, biliyorsun ki sana bir şey olursa en başta o hissederdi.
Ben bunu yazarken Mark yanımda, Lena arkamda ve Jeno dolu gözlerle bana bakıyor. Biliyorum, neden diye soruyorsun. Ancak bu üç ayda öğrendiğim çok şey oldu senden. Yaşamak sorun değil, herkes yaşayabilir ancak gerçekten yaşamak çok zor. Ve en kıymetlisi.
Sen yaşamıyordun Jiseul. Jaemin'den önce içi birkaç gerekli organla doldurulmuş yaşayan bir cesetten farksızdın. Ancak bazı şeyler açığa çıkınca o cesedin bir insana dönüşünü gördük. Dördümüz de sendeki değişime seviniyorduk ancak unuttuğumuz bir şey vardı; Bizler hâlâ bu eve kısılmıştık.
Yaşamak sadece nefes almak değil.
Yaşamak dışarı çıkmak, çiçeklere dokunmak ve gökyüzünü izlemek. Ancak biz bunu yapamıyoruz. Hükümet ayağa kalktı, herkes bizi arıyor ve biz bir adım bile çıkamadığımız bu evde daha ne kadar dayanabiliriz? Kutsal Ruh Kitabı'nı bulmamız belki de en iyisiydi.
Biz gidince sizin ruhunuz birleşecek, Jaemin ruhunu tamamlayacak ve ruh bağınız olduğu için de beraber olacaksınız. Onun ruhu senin ruhun olacak, senin kalbin onun aklı olacak. İki kişi tek bir kalbi paylaşacaksınız. Böyle bir hayatı size sunmak, sana sunmak, her şeyden önce seni bulduğumuz o andaki Seul'e borcumuz.
Ve hayır, kendini suçlu hissetme. Herkesin yaşadığı ve mutsuz olduğu, korkuyla yaşadığı bir hikayedense sadece ana karakterlerin yaşadığı ama mutlu olduğu bir hikaye; daha akılda kalıcıdır. Daha mantıklı, daha iyi ve daha güzeldir. Sen Jaemin'le olduğun ve ölüm korkusu yaşamadığın her anda sadece bizi hatırla, ona sıkıca sarıl ve yanında kal. Çünkü onun buna ihtiyacı var.
Onun sana ihtiyacı var.
Nerede oluruz bilinmez, birimiz cennetteyken birimiz cehennemde olur; bunu ancak Tanrı bilir. Ancak bilmeni istediğimiz tek bir şey var, aşkına sahip çıktığın sürece insansın. Kalbin sonsuza kadar kan pompalar, sonsuza kadar nefes alırsın ama hissettiğin ve yanındaki insanın elini bırakmadığın sürece insansın. Bizi düşünmeyin, sadece birbirinizi sevin ve sonsuz bir hayatın tadını çıkarın.
Ara sıra dışarı çıkıp gökyüzünü izlemeyi unutmayın.
Çok sevdiğin arkadaşlarından, Laura Jiseul Park'a.
Mektubun sonunu okuyamadım. Önüm puslandı, odaksız bakışlarla başımı kaldırıp Jaemin'e baktım ama bana bakmıyordu. Kağıt avucumun içinde buruş buruş oldu. Aldığım derin bir nefes, dışarı hıçkırık olarak çıktı. Herkes gibi onlar da gitmişti ve sadece biz kalmıştık. Bu iç karartıcı havada sadece birbirimizi görüyor ve duyuyor, gidenlerin ardından sadece bakmakla kalıyorduk ancak her şey bizim içindi. Burada durmamızın sebebi gidenlerdi. Onlara minnet duymamız gerekirdi.
''Bir sonraki hayatımızda mutlu olur muyuz?'' diye bir soru yönelttim ona, dudaklarım arasından soğuk havaya karşı bir buhar çıktı sadece. ''Bilmem.'' dedi omuz silkerek. Sigarasını dudaklarına tekrar götürdüğünde salondan yükselen müzik sesini daha net duyar gibi oldum.
Hadi bir ya da iki kadeh kaldıralım.
Masanın üzerindeki şarap bardakları yarısına kadar içilmişti, öylece duruyordu. O şarkıyı sessizce mırıldanıyordu benim aksime. Müdahale etmedim, sessizce onu izledim; söylediği şarkıyı dinler gibi.
𝚂𝙾𝙽.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro