Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

❧ 1 : fragments d'âme brisés

bölüm 1:
fragments d'âme brisés

''Hiç intihar mektubu yazdın mı?''

Sorum üzerine kitabının kapağını kapatmış ve bana bakmıştı. Siyah saçları dağılmıştı, odası gibi. Çatılan kaşları bana susmamı mı söylüyordu bilmiyordum ama ona bakmayı kesmedim.

''Neden boktan sorular sorup duruyorsun?''

''Sadece merak ediyorum.''

''Böyle bir şeyi sormak için fazla hassassın.'' dedi ayağa kalkarken. ''Çocuklar yemeği hazırlamış mı?''

''Soruma cevap ver.''

''Yazdım, Laura. İzin verirsen aşağı inip yemek yiyeceğim.'' Jaemin karşımda durdu, gözlerindeki ifade tamamen karanlığa büründüğünde yana kayarak kapının önünden çıktım. Merdivenleri inerken tamamen gergin ve alakasız görünüyordu, kafasında neler döndüğünü asla bilemiyordum. Kimse bilemiyordu, bilmiyordu. Bu evdeki hiç kimse onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Ona yakın davranan ve saçma sorularımla darlayan tek kişi bendim, bana karşı tutumu da çok iç açıcı değildi.

''Laura nerede?''

''Geldim.'' Mutfağa girdiğimde beni soran tek kişi Donghyuck'tu, ona gülümsedim ve masanın bana ayrılan kısmına oturdum. Mark eve gelmemişti anlaşılan, sofrada üçümüzden ve Jeno'dan başka kimse yoktu.

''Akşam işiniz var mı?''

''Kitap okuyacağım.'' diyerek yanıtladı Jaemin, soruyu soran kişiye bile bakmamıştı. Jeno kaşlarını çatarak bana döndüğünde omuz silktim sadece. Na Jaemin'in bu evdekilere karşı anlaşılamaz bir tavrı vardı. Anlayamıyordum ve çabalasam da cevap bulamıyordum. Donghyuck uzanıp önümdeki sürahiyi aldı. ''Neyse, yarın merkeze inebiliriz, haberiniz olsun.''

''Lena ve Mark gelmeyecek mi?'' diye sordum Hyuck'a dönerek. Jeno çatalını aldı ve ortadaki salataya daldırdı. ''Bilmem, işleri vardır. Mark'ın nasıl biri olduğunu biliyoruz, gizemli takılıyor.''

''Ya, ne gizem...'' Donghyuck ağzının içinde konuştuğunda onu duyan tek kişi belki de bendim. Jeno ve Jaemin sessizce yemeğini yerken aklımdan geçen şey belliydi. Mark'ın nasıl biri olduğunu biliyorduk. Jeno'yu, Hyuck'u ve Lena'yı biliyorduk ama Jaemin'i bilmiyorduk. Jaemin bu eve geldiğinden beri sessiz ve her şeyden nefret eden bir tipti. Olaylara karışmaz, ortalığı yatıştırmaz ya da kimseye teselli vermezdi. 

''Söyle de çok kalmasınlar, enselenecekler.'' Jeno Hyuck'u dürttüğünde sağımdaki Donghyuck başını salladı. ''Söyledim, dinleyen yok ki. İki kardeş aynı beyin hücresini paylaşıyor, ne bekliyorsun ki?''

''Yakalanırlarsa bizi de yakarlar.'' Donghyuck Jeno'nun bu lafına bir şey demedi, herkes sessizce yemeğini yerken sofradan ilk kalkan Jaemin oldu. Sandalyesini iterek sofradan kalktı, tezgaha ilerleyip tabağını bıraktı ve kendine bir bardak su aldı. ''Hey, Na Jaemin.''

''Ne var?'' Jeno derin bir nefes alarak arkasına, Jaemin'e döndüğüne Jaemin boş bakışlarla ona bakıyordu. Jeno'yu en çok sinir eden şey buydu, Jaemin'in ilgisiz ve gereksiz soğuk tavırları. Hiçbirimiz bu eve isteyerek gelmemiştik ancak Jaemin bunu hissettirmekle kalmıyor, yaratmaya çalıştığımız ortamı bozmaya çalışıyordu.

''Bir şey konuşuyoruz, otur şuraya.''

''Beni ilgilendiren bir şey göremiyorum?'' dedi kaşlarını kaldırarak. Elindeki cam bardağı sertçe tezgaha bıraktı.

''Biz de bunları konuşmaya meraklı değiliz.'' diyen kişi Hyuck oldu. ''Otur şuraya, hepimizi ilgilendiren bir şey bu.''

''Beni ilgilendirmediğini söyledim.''

''Eğer şu an o yatakta yatmıyorsan ve hayattaysan sebebi Seul, en azından hayatını kurtardığı için ona saygı olarak burada otur.''

Jeno'nun sözleri kaşlarımı çatmama sebep olurken Jaemin'in gözleri beni buldu, başımı eğdim ve tabağımla oynamaya devam ettim. Jaemin kısa süren sessizlikten sonra eski yerine geri oturduğunda kalbimdeki boşluğu ve soluk borumdaki keskin telleri daha çok hissettim. Donghyuck yutkundu ve öksürdü. 

''İhtiyaç olmadıkta evden çıkılmayacak, ilk kuralımız bu. Jeno, onları ara ve gelmelerini söyle. Ve ikinci...'' dedi başını bana çevirerek. Gözlerinden akan saydam gözyaşlarını görür gibi oldum, minnet doluydu. 

''...ikinci kuralımız, hiç kimse Seul'e en ufak bir saygısızlık yapmayacak.'' 

''Bunu belirtmene gerek yoktu.'' dedim yutkunarak. Donghyuck başını salladı ve Jaemin'e döndü. ''Vardı,'' dedi kaşları çatılırken. ''Birilerinin bunu hatırlaması ve buna göre davranması gerekiyordu.''

Jaemin gözlerini devirdiğinde gözlerimi ondan ayırdım ve ellerime çevirdim. Parmak uçlarımdaki parıltılar belliydi, güzel gözüküyorlardı ancak bunun aksine kalbim acıyordu. Kalbim, hiç olmadığı kadar acıyordu. Ruhum ve bedenim binbir parçaya ayrılmıştı, kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Na Jaemin değer bilmeyen ve minnet nedir haberi olmayan biriydi. Jeno, Donghyuck ve Lena'daki olumlu duyguların hiçbirini barındırmıyordu gözleri.

Na Jaemin'in hayatında en ufak bir yerim yoktu ve bu canımın değil, ruhumun yanmasına sebep oldu. Na Jaemin ona verdiğim ruhu hak etmiyordu.

bölüm uzunlukları aşağı yukarı bu kadar olur, sık bölüm
atmam iyi mi olur kötü mü olur bilemedim ヽ༼ ͠ಠل͜ ಠ ༽ノ

üj dört tane yorum bırakırsanız

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro