Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Küçük İnsanların Büyük Yüreği

Gece saat iki olmuştu. Gün boyunca yatakta yatmıştım ve evin içinde boş, boş takılmıştım. Wade ile oyun oynamıştım. Macy ile takılmıştım. Marc bütün gün boyunca eve gelmemişti. Ben ise evde boş takılmaktan sıkılmıştım.

Akşam yemeği de yememiştik ve karnım acıkmıştı. Salata yapmamıza rağmen Marc olmadığı için ana yemek olmadığından yemek yememiştik. Hepimiz salonda oturuyorduk. İkili koltuk karşısında benim yanımda Clint vardı, karşımda ise Wanda ve Wade vardı. Macy ise odasında takılıyordu.

Clint'in gözü Wade'e takıldı, kırmızılı ve siyahlı kostümü olan Wade, ayaklarını masanın üstüne koymuştu ve uyuyordu. Benim ise aklımda derin düşünceler vardı. Ortamdaki hiç kimse konuşmuyordu.

Wanda, Marc'tan bir işaret bekliyordu. O da geriye yaslanmıştı. Ben ise sol dirseğimi koltuğun kol kısmına koymuştum. Elimde çenemin altındaydı. Sağ elim ise bacağımın üstünde duruyordu. Canım iyice sıkılmıştı. Konuşmanın, vakit geçirmek için en iyi yol olabileceğini düşündüm "Wanda, Marc ne zaman gelecek, ya da niye onun peşinden gitmedin? "

Wanda, gözlerini bana dikti "Marc'in zihni çok paramparça. Onun kafasına girmeye çalıştığım zaman kötü şeyler oluyor. " Ben, Clint'e baktım, çünkü onun elinde tuttuğu oku çevirmesini izledim. Wanda cümlesini bitirince kafamı yine ona doğru çevirdim "Ben onun aklına az da girebildim. Ama girdiğim zaman aklımda bir kaç anı belirdi. Çok değişik ve normalden farklı bir geçmişi var değil mi? "

Wanda, iç çekti, tam lafa girecekti ki, Wade horlamaya başladı. Öyle bir horladı ki, bütün konuşmayı böldü ve dikkati üstüne topladı. Wanda, elinin tersiyle Wade'i dürttü "Wade, uyuma, çünkü uyuduğun zaman bütün dikkatimizi dağıtıyorsun. 

Wade, uyandı ve kafasını salladı, kendine geldi "Ne? Ah, uyumuş muyum ben? Artık şu Beyaz Batman'inimiz gelse de artık biraz aksiyon yaşasak. Bu arada niye onu bekliyoruz lan? " Wanda, tekrar iç çekti "Çünkü fikir taşı ile alakalı önemli bir bilgi edinmiş, onun hakkında araştırma yapmak için gitti. " O sırada genç legolas "Peki biz de onunla gitseydik. Niye biz burada oturuyoruz ki? "

Wanda, üstüne bu kadar gelinmesinden pek hoşlanmamış gibiydi "Hiç bir fikrim yok. Ama burada beklememiz lazım. " Sonra ortam yine sessizliğe gömüldü ve beklemeye başladık. Saat gece ikiydi ve biz hala bekliyorduk.

Başka bir yerde

Derme çatma bir apartmandaydı Marc, kostümünü giymişti. Bembeyaz kostümün fosforluydu ve gelirken resmen 'ben geliyorum' diye bağırıyordu. Apartmanın giriş kapısının önündeydi. Binanın bütün katlarındaki bütün pencerelere tahtalar çakılmıştı. Hiç bir pencerenin arkası görünmüyordu, hepsinin üstünde tahtalar vardı.

Marc, kapüşonunun altındaki maskenin içinden baktı. Doğru adrese gelmişti. Geriye çekildi, yaklaşık dört metre geri çekildikten sonra, ileriye doğru koştu ve zıplayıp, birinci katın penceresinin kenarlarındaki çıkıntıya tutundu. Tutunduğu çıkıntıdan kendini yukarıya çekip ikinci kata zıpladı ve direk tahtayı kırıp pencereden içeriye girdi.

Hiç düşünmeden daldı içeriye, içeride onu bekleyen yirmi silahlı adam olacağını düşünmeden girmişti içeriye. İçeriye girer girmez gördü ki, beş tane silahlı adam vardı. Marc, içeriye girer girmez beş kişi ona direk silahlarını doğrulttu.

Marc, iki elini de kaldırdı "Siz beni mi bekliyordunuz? Etkilendim, düşmanlarımın benim geleceğimi bilmelerine bayılıyorum." Hilal ay şeklindeki fırlatma bıçağını birinin tabancasının namlusunun içine fırlattı. Tabancasının namlusuna hilal şeklinde fırlatma bıçağı saplanınca tabanca patladı.

Beş adamdan en soldakinin tabancası patlayınca, adam aniden bağırdı ve dikkatler o adama kaydı. Marc'da bunu kullandı ve o tabancasını patlattığı adamın arkasına geçti ve onun kafasını kırdı. Kırık boyunlu ceset yere düşünce ileriye atladı ve diğer suçluları teker teker etkisiz hale getirmeye başladı.

Ay şövalyesinin işi oldukça zordu.

Evde oturuyorduk. Ortamdan çok sıkılmıştım, kimse konuşmuyordu. Ben de yukarıya çıkmaya karar verdim. Merdivenlere yürüdüm ve yukarı çıktım. Macy'nin odasından içeriye girdim. Macy, her ne kadar içeriye girdiğim de, gelmemi istemediğini belli edercesine üflemiş olsa da.  Onu umursamadım. Kapıyı kapattım içeriye girince.

Macy direk tepkisini belli etti "Feline, gitmeni istiyorum. Benden uzak dur. " Ben ise kızla konuşmaya niyetliydim, gitmek istemedim, "Hayır Macy, bir yere gittiğim falan yok. Senle konuşmam gerek. "

Macy, benim gitmeyeceğimi anladı ve kafasını, gömmüş olduğu yastıktan çıkardı. Yataktan kalkıp, doğruldu ve bana baktı "Tamam, benden ne istiyorsun peki? " dedi. Kızın yanına oturdum ve elini saçına koydum "Zihnine bir daha girmek istiyorum. Senin aklının içinde bir şeylerin gizli olduğunu biliyorum. "

Kız, benimle aynı fikirde değildi "Ne? Benim aklımda önemli olan ne olabilir ki? Bu çok saçma bir fikir Feline, nasıl düşündün bilmiyorum ama o fikri aldığın yere koy lütfen. " Macy'yi ikna etmemin gerekli olduğunu biliyordum. Rüyalarımda iken Ruvy'nin söylediği şeyler doğruysa, Macy'nin zihninde bir şeyler olmalıydı.

İkinci plana geçtim. O da yalvarma kısmı idi, "Macy, lütfen. Eğer arkadaşımı geri almam için yardım etmek istiyorsan. Buna izin vermelisin? " Yalvaran gözler ile bakıyordum. Macy benim böyle bakmama dayanamadı ve izin verdi "Tamam, aklıma girebilirsin. Bir şey bulabileceğini sanmıyorum ama yine de izin veriyorum. En sonunda eline bir şey geçmediği zaman üzülme ama. " dedi cadı ve gülümsedi.

Macy'nin gülümsemesine ve izin vermesine çok sevindim. Hiç bekletmeden iki elimi de onun kafasının iki yanına koydum ve gözlerimi kapadım. Onun aklına girmek için odaklandım. Kafamın içindeki bilincimin yavaşça onun aklına geçmesine izin verdim. Kendi vücudumda ki aklımı yavaş yavaş kaybederken, Macy'nin aklında uyanmaya başladım.

Gözlerimi açıp kendime geldiğim de, yemyeşil kristallerin olduğu bir yerde uyandım. Her yerden zümrütler, elmaslar gibi değerli taşlar çıkıyordu. Hepsi birer kazık gibi sivrilmişti. Dikkatli olmam gerektiğini düşündüm. Macy'nin aklının içi normalden çok farklı olacağını biliyordum.

Uyanıp yürümeye başladığım zaman, önüme bakmayı denediğimde, yeşil bir gökyüzü, yeşil bir güneş ile karşılaştım. Ortam, tıpkı kutup gibiydi ama buz yerine zümrüt vardı. Yer, ilerisi ve gök yüzü tamamen yeşildi. Ama yerdeki yeşil açıktı, en beyaza yakın olan yeşil oydu. Gök yüzünde ise güneşe yaklaştıkça koyulaşan bir gökyüzü vardı. Güneşten gelen ışıklar ise birbirine çok yakın ve yaprakları da çok geniş olan yapraklardan zor geçiyordu.

Etrafımda yeşil zümrütlerden oluşma ağaçlar vardı. Önümü göremiyordum, ağaçların arasından geçmeye çalışırken, aynı zamanda yaralanmamak için de çaba gösteriyordum. Ağaçların gövdelerindeki çıkıklar, yaprakların uçları tamamen sivriydi.

Hafif eğilip ilerledim. Macy'nin anılarının olduğu yeri bulmalıyım. Her insanın bilinç altındaki mekan ufaktı, sadece bazı insanların bilinç altında yarattıkları dünya geniştir. İnsan kendine çok geniş bir hayal dünyası oluşturduğunu sansa da, aslında sadece var olanı değiştirir.

Ağaçların arası çok dardı, hiç bir şey görünmüyordu. İlerlemeye çalışırken. Bir kız çığlığı duydum. Adımlarımı hızlandırdım. Bunun Macy olmasından korkuyordum çünkü. Hızlı hızlı giderken, ağaç gövdelerindeki çıkıklardan birisi omzumu çizdi.

Elimi hemen, kolumun acıyan kısmına götürdüm ve inlememek için ağzımı kapalı tuttum. Çok acımıştı, ama ses çıkarmadım. Kanımın da yere damlamasına izin veremezdim. Sağ elime, sol kolumdaki kanamaya baskı yaparken ilerlemeye devam ettim.

Ağaçları geçer geçmez, aniden bomboş bir düzlüğe denk geldim. Ağaçlar sadece belli bir alanda vardı, o alandan sonra ise bir ağaçtan iz yoktu. Sanki ayrı iki ülke gibiydi. Bir taraf tamamen düzdü, diğer taraf orman gibiydi.

Ormandan çıktığımı görünce düz devam ettim. İleride yere çökmüş ve ağlayan bir kız gördüm. Kızın saçları yeşildi. Onun, saçları yeşil olan Macy olduğunu düşündüm. Ona doğru koşmaya başladım. Ona ulaşıp bir daha bağlanırsam. Anılarına erişebilirdim. Zorlu geçmişi olan ve bir çok travma atlatmış olan insanların anılarına ulaşmak daha zordu. Derine inmek gerekiyordu. Macy'de onlardan biriydi.

Kıza yaklaştım "Macy?" dedim. Kız, ağlamayı kesti, ağlama sesi gelmemeye başladı. Sakinleştiğini düşünmüştüm ki, ayağa kalkarken elini bana doğru savurması ile yeşil bir enerji dalgası hilal şeklinde yayıldı.

Yayılan enerji dalgası bana çarpınca yaklaşık on metre havada uçtum. Yere düşünce de iki metre civarında sürüklendim. Kendimi yerde bulduğum ve yeşil zeminde kendi yansımamı gördüğüm zaman, cadı kız ayağa kalkmıştı.

Gözleri yeşil parlıyordu. Kıyafeti de uzun yeşil bir elbise idi. Ayağına kadar uzanan ama yırtık bir elbiseydi. Sağ ayağından dizine kadar uzanan bir yırtığı vardı. Bana doğru yaklaşmaya başladı. Zihninin içinde bana saldırması demek, anılarına ulaşmamı istemiyor demekti.

"Macy, benim. Niye bana saldırıyorsun? " deyip yanına yaklaşmayı denedim. Macy, aynı şekilde elini savurdu. Aynı enerji dalgası yeniden dalgalandı. Ama bu sefer karga kanatlarımı sırtımdan çıkardım ve kendimi korudum. Kanatları, önüme doğru kapatıp çarpı şeklinde üst üste getirince. Macy'nin yaydığı dalga bana bir etki etmedi. Sadece bir metre geriye doğru gittim.

Tehlike geçince kanatları açtım ve Macy'ye saldırdım. Ona zarar vermeden saldırmam gerekiyordu. Ellerimi yumruk yaptım ve iki elimde alevlendi. Macy, bu yaptığımdan etkilenmemişti "Zihnimden defol pislik! " demişti.

Bilinç altı beni tanımamıştı. Neler döndüğünü anlamamıştım. Tek çaremin Macy'e saldırmak yönünde olduğunu düşünüp, üstüne koştum. Macy ise avucunu açtı ve elini yukarı kaldırdı. Onun elini kaldırması ile benim bastığım zeminde bir titreme hissettim.

Bulunduğum yerin, ya çökeceğini, yada yükseleceğini düşündüğümden havalandım. Benim yukarıya uçtuğumu gören Macy, ellerini iki yana açtı, kızın küçük ellerinde dolaşan yeşil enerji, ayaklarına ulaştı ve ona bir zemin yaratmış oldu. Macy, kendi altına yarattığı zemin ile yükseldi.

Ben ise onu zayıflatmanın derdindeydim. Ellerimde yanmaya devam eden alevi fırlattım Macy'ye. Ama cadı kız bundan etkilenmemiş gibiydi, alev ona çarpmış olsa da, hiç bir yeri yanmamıştı. Macy'nin etkilenmediğini görünce kendi içimden küfür ettim. İşimin zor olduğunu anlamıştım çünkü.

Macy, bir süre bana baktı, ardından altındaki zemini bırakıp, sırtından yeşil kanatlar çıkardı ve benim yanıma uçmaya başladı. Onun kanatlanıp üstüme geldiğini görünce kaçmaya başladım. Ben kaçınca o da arkamdan takip etti.

Ondan kaçmaya çalışırken işlerin daha kötüye gitmemesini istedim ama bu pek olmadı. Arkamdan uçarken, aynı zamanda elinde oluşturduğu yeşil parlayan küreleri bana doğru fırlatmaya başladığı. Attığı kürelerden kaçsam da, bir tanesi kanadımı sıyırıp geçti. Canımın acıması ile kanadım az da olsa yanmıştı. Yavaşça aşağı düşmeye başladım.

***

Wanda, Clint ve Wade, üçü de beklerken aniden Wanda'nın telefonu çalmaya başladı. Dalgın halinden direk uyanan Wanda, elini telefonuna götürdü ve arayanın kim olduğuna baktı. Arayan kişinin Marc olduğunu görünce hemen telefonu açtı "Marc, kaç saat oldu neredesin? " dedi telaşla.

Marc, nefes nefese idi. Konuşmakta zorlanıyordu "Wanda. Feline'ye bak, Macy'nin zihnine girdiyse eğer, Feline'ye söylemelisin ki, taş diye bir şey yok. Taşın kendisi Macy. " dedi Marc. Wanda, duyduğuna inanamadı "Ne diyorsun sen. Macy en başından beri fikir taşı mıymış? Bu olamaz. Marc, neredesin sen? Ne yapıyorsun? " Wanda'nın, telaşla karışık sorgulamasına düzgün cevaplar veremedi Marc "Oraya geliyorum. Samuel bu bilgiyi öğrenmemeli. Eğer öğrendiyse, Macy'yi kaçırmak için elinden geleni yapacaktır. "

Wanda, telefonu hemen kapattı ve üst kata koşarak çıktı. Macy'nin odasının kapısına geldiğinde tekme ile açtı kapıyı. İçeriye girdiğinde gördü ki, Feline, Macy'nin zihnine girmişti. Tabi Wanda'nın aniden yukarı fırlaması Clint'in ve Deadpool'un da dikkatini çekmişti.

Wanda, hemen Feline'nin arkasına geçip, elini Feline'nin kafasının üstüne koydu. İkisinin bağlantısına ortak oldu. Macy'nin bilinç altına iki kişi girdiler. Normalde bir telepat direk anılara ulaşıyor olsa da, Feline, insanların içlerinde kurduğu hayal dünyasına gidip de anıları görüyordu.

Bunu Wanda yapamaz normalde ama Feline sayesinde o an, Macy'nin hayal dünyasına girebilmişti.

***

Yere düşmüştüm. Kanadımda olan yanık gitgide büyüyordu ve verdiği acı da aynı şekilde artıyordu. Ne yapacağımı bilmiyor halde idim. Onun zihninden çıkmayı denemek işe yaramamıştı. Macy ile temas etmem gerekiyordu. Macy, sırtından çıkan yeşil ve parlak kanatları ile yavaşça alçalmaya başladı.

Macy, yere indiğinde bana doğru ölümcül bakışlar atarak yürümeye devam etti. Kıza bir şeyler olmuştu ve anlayamıyordum. Bilinç altında onu kontrol eden bir güç olduğunu düşündüm. Yoksa o da kabul etmişti zihninden içeriye girmeme.

Bana doğru yaklaşan cadıya, yan tarafından kırmızı bir büyü enerjisi çarptı. Bunu beklemeyen yeşil cadı, diğer tarafa doğru geriledi. İkimiz de kimin geldiğine baktık ve Wanda'yı gördük. Wanda'nın nasıl buraya geldiğini anlamadım. O an, o odada benim zihnime mi girmişti? Başka bir yolu yoktu bunun çünkü.

Wanda, beni yerden kaldırdı "Fikir taşı, en başından beri Macy'ymiş. Taşın enerjisi kızın içinde. Eğer Samuel bunu öğrenirse kızı kaçırıp içindeki enerjiyi almaya çalışır. Bu, Macy'nin asabi hareketlerini açıklıyor. İçindeki taşın kontrol edilemez enerjisi onu küçük yaşta çıldırtmış olmalı. " Ben Wanda'ya bakıyordum ama onu dinlemiyordum. Dinlemeye çalışsam da pek mümkün olmadı. Macy'nin, fikir taşının enerjisine sahip olduğunu duyunca aklımdaki bir çok şey durmuştu

"Macy'ye dikkat et Feline."

Ruvy'nin bu sözü yankılandı aklımda. Karga haklı çıkmıtşı. Macy, en başından beri anahtardı. Samuel'in sözlerini düşünce de, içimdeki ses Samuel'in bunu en baştan beri bildiği ve bütün bu yaşananları planladığıydı.

Wanda'nın, Macy'ye baktığını bildiği için, beni taşı bulmam için görevlendirmişti. Çünkü Wanda bana yardım etmek isteyecekti ve ben Macy'ye yakın olacaktım. Ama taşın aslında kızın ta kendisi olduğunu bileceğimden nasıl emindi. Samuel'in bu zekasının nasıl çalıştığını anlamamıştım. Adamın şeytani bir zekası vardı, bütün bunları nereden bilip de planlıyordu.

Zamanında tıpkı şeytan gibi dövüşen adam şimdi şeytan gibi düşünüyordu. Wanda, aklımın içine dalıp gittiğimi anlamış olacak ki, dürttü beni.

----------------------------------

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro