Asla Demediklerimiz Teker Teker Olur
"Feline, uyanmak zorundasın!" Gözlerimi açmaya çalıştığımda Wanda'nın karşımda dikilip bana bu şekilde bağırdığını gördüm. Macy'nin zihninden çıkıp uyandığımı anladım. Uyanır uyanmaz Macy'yi kucağıma aldım ve onu salona kadar taşıdım.
Alt kata indik ve onu mutfak masasının üstüne yatırdım. Wanda, benim arkamdaydı "Marc buraya gelen adamlar görmüş. Sanırım Samuel Macy'yi almaya geliyor." Ne yapacağımı bilemedim. Samuel kocaman bir orduya sahipti, eğer askerlerini üstümüze salarsa. Bizimkilerin ne kadar dayanacağı hakkında bir fikrim yoktu.
O an, yapmayı daha önce düşünmediğim bir şey aklıma geldi. Wanda'ya bakıp "Beni koru, çevreyi gözetleyeceğim." Wanda ise bu dediğimi anlamadı, "Ne? Nasıl olduğun yerde durup çevreye bakacaksın. Telepatlık buna yaramaz ki." Ben de güldüm, "Bu tam olarak telepatlık değil Wanda."
Yere diz çöktüm ve iki elimi birleştirdim. Kafamı da öne doğru eğip gözlerimi kapadım ve odaklandım. Ardından ruhum adeta simsiyah karga kanatlarım yardımıyla yükseldi yukarıya doğru. Bedenimden yüksek bir hızla ayrıldıktan sonra, tavanın içinden geçerek çatıya, çatıyı da geçerek evin dışına çıktım.
Evin çevresine baktığımda, bir çok elinde silah olan askerin, büyük zırhlı araçlar ile evi sardığını. Kaçışımız için hiç bir yol olmadığını anladım. Arka bahçeden girmek için evin arka kısmından eve doğru koşarak gelen özel bir harekat timi vardı.
Askerlerin üstündeki zırh, kırmızıydı ve siyah şeritler vardı. Samuel, kahramanlık zamanlarını kıyafetine yansıtmış olmalıydı. Hemen evin içine girip bedenimin içine geri döndüm. Bedenime girer girmez gözlerimi açtım ve ayağa kalktım. Wanda bu yaptığıma oldukça şaşırmıştı. Ona bir şey demesine izin vermeden elimle arka bahçenin kapısını gösterdim, "Arkadan girmeye çalışacaklar, onları durdurmamız lazım Wanda."
Clint ve Wade, ön taraftaki koltuklardan ve masalardan siper yapmışlardı. İkisi de koltuğu öne iterek yaptığı siperin arkasına geçip eğildi ve sırtını sipere dayadı. Wade, bu olanlara çok heyecanlı gibi görünüyordu. "Aman Tanrım! Sonunda biraz aksiyon, bende Ahmet'in hiç aksiyonlu kısım yazmayacağını düşünüyordum!" Clint, Wade'in ne kadar delice konuştuğunu anlamış oldu. Sürekli birbirine benzeyen saçma lafları tekrar edip edip duruyordu. "Wade bu hiç de iyiye giden bir şey değil, burada ölebiliriz."
Ölme kelimesini duyan Wade, ellerini havaya kaldırdı ve çığlık attı "Ben ölmüyorum! Ama senin ölümünü izlemek çok eğlenceli olacak."
Wanda, arka kapıyı tekme atarak açtı. Tekme attığı beyaz ahşap kapı kırıldı. Kapıdan geçer geçmez, karşısında on iki tane zırhlı özel asker çıktı. Ellerinde ağır makineli tüfekler ile bu eve doğru koşuyorlardı.
Wanda, büyük bir öfke ile bütün gücünü dışarıya saldı "Evimden def olun!" Öyle bir güç ortaya çıktı ki, ortaya çıkan kaos enerjisi ilerledikçe büyüyen bir dalga halinde ilerledi. Gittikçe büyüyen kıpkırmızı dalga, içine aldığı askerlerin vücudunu patlattı ve iç organlarını etrafa sıçrattı.
Bunu yaparken Wanda'nın gözleri kıpkırmızı olmuştu ve bağırıyordu tüm sesiyle. İlk bir kaç asker dalganın içine kapılı patladıktan sonra, diğerleri kaçmaya çalıştı fakat onlarda Wanda'nın öfkesine kapıldı ve patlayarak can verdi.
Wanda, bu büyük çaplı hareketi yaptıktan sonra, bilinci yavaşça gitti. Tam yere düşecekken ellerimle tuttum kızı. Ardından uyanması için sallasam da, büyük bir gücü tek seferde kullandığı için kendinden geçmişti. Onu yere yatırıp uyanmasını beklemekten başka çarem yoktu.
Wade ve Clint'in durumuna bakmak istedim. Arka kısımdan ön salona geçince onların yaptıkları siperden çıkmadıklarını fark ettim. Ardından eski kullanmadığım güçlerimden başka bir tanesini denemek istedim.
Sağ elimi ön taraftaki giriş kapısına doğru uzattım. Ardından elimin içinden küçük kargalar çıkmaya başladı. Bu kargalar sadece benim görmesini istediğim kişiler tarafından görülen, hayali kargalardı. Benim de saydam şekilde gördüğüm küçük kargalar, kanat çırpmaya başladığında normal bir karganın boyutunu aldı ve duvarın içinden geçerek önde bekleyen askerlerin oraya gittiler.
Bu kargaları askerlerin görmesini istediğim için, sadece onlar evin içinden onlarca karga çıktığını gördü. Tabi hepsi bu duruma korkuyla tepki verdi ve gelen hayali kargalara ateş etmeye başladılar. Silahlarının bütün kurşunlarını havaya sıkarak harcadılar.
Ardından Clint'e ve Wade'e baktım "Şimdi beyler, onların katletmenin tam zamanı." Clint, öldürmekten pek hoşlanmadığı için tepki gösterdi "Bence öldürmemeliyiz." Wade, Clint'in aksine direk eline yarı taramalı tüfeklerini aldı ve camdan dışarıya fırladı.
Camdan kendini atıp yere takla atarak inen Wade, elindeki silahları kullanarak her askeri gözünden vurmaya başladı. Gözlerinden vurulan askerler, kimin vurduğuna bakmak isterken, kargaların sayısını arttırdım ve o kadar çok kargayı etraflarında görmeye başladılar ki, bütün çevreleri aslında olmayan kargalar ile sarılmıştı.
Wade, eğlence çığlıkları atarak insanları vuruyordu "İşte şimdi öldünüz ezikler. Ra ta ta ta ta!" Clint, camdan dışarıya baktığı zaman Wade'in yaptığı katliamı gördü. Bunun karşısında midesi kalkmış gibi oldu. Kusacağını düşünmesem de, yine de kendini kötü hissetmişti bir anlığına. Bende bunu görmemesi gerektiğini düşünüp "Arkaya gidip Wanda'yı ve Macy'i koru sen."
Clint, eline yayını alıp hemen arka tarafa koştu. Wade ön taraftaki bütün adamları öldürünce hayali kargaları yok ettim. Wade adamların hepsinin öldüğünü görünce üzüldü "Hadi ama! Bu kadar mıydı? Daha bir şarjörü bitirmemiştim ben. Ama bu herifler hemen geberdi."
"Sen ön tarafı korumaya devam et Wade!" Bunu ona dedikten sonra hemen arka tarafa, Clint'in yanına koştum. Clint, Wanda'yı uyandırmaya çalışıyordu. Wanda'nın az da olsa bilincinin yerine geldiğini fark ettim. Gözlerini açıyordu, sanırım yorgunluğu geçmişti.
Macy ise hala bilinci kapalı bir şekilde uyuyordu. Wanda'yı uyandırmaya başardıktan sonra hemen bizimle konuşmaya başladı kızıl cadı, "İleriden gelen daha fazla birlik var, Marc'ı bulmamız lazım. Onu hemen buraya çağırın."
Bence Marc'ın aramıza bir an önce katılmasını istiyordum ama gelememişti ne yazık ki. Onu beklerken yapmamız gereken şey Macy'i buradan uzaklaştırmaktı. Wanda, mutfak tezgahına tutunup ayağa kalkınca, hemen Macy'e baktı "Onu buradan götürmemiz lazım." Aklıma araba ile gidebileceğimiz geldi, ama o pek de sağlıklı bir çözüm değildi. Hepimizi toptan avlamak için kendimizi ortaya sunmaktan fazlası değildi.
Wade'in çatışma seslerini duyan Wanda, "Wade! O ne yapıyor." Wade'in yanına gitmek istedi ama onu kolundan tuttum, "O sadece yapmak istediğini yapıyor, adam öldürüyor." Wade'in söylediği laf yüzünden hepimiz dikkatimizi dışarıya verdik. "Beyler bayanlar, bu y*vşakların arçaların zırhlı. Sanırım bunlara binersek sizin ölme şansınız kalmaz."
Clint, bize baktı, "Zırhlı mı?" Bu fikir benim kafama yatmıştı, zırhlı bir araç ile kaçmak çok da zor olmamalıydı, sonuçta kurşun işlemiyordu. Wanda'da daha iyi bir fikir bulamayınca hepimiz ön tarafa koştuk. Clint, kucağında Macy'i taşıyordu.
Hepimiz evden çıktık ve Wade'in gösterdiği araca bindik. Araç, arkada çift kapısı olan, önde ise üç koltuğu olan, banka arabası gibiydi. Ben arka kısmına binmiştim. Arka tarafta, üç kişinin oturabileceği bir sıradan iki tane karşılıklı vardı.
Clint, Macy'i o üçlü sıradan karşımdakine yatırdı. Ardından başının ucuna geçti. Wade sürücü koltuğuna geçti, Wanda ise benim yanımdaydı. Elini benim omzuma attı "İyi misin? Sana bir şey oldu mu?" Sorulması gereken kişi ben değildim burada. Wanda'nın durumu benden daha kötüydü o anda, "Bunu kendine sormalısın Wanda. Sen iyi misin?"
Wanda, ufak bir baş sallama ile iyi olduğunu belli etti. Arabayı kullanan Wade, ondan beklemediğim şekilde ciddi kullanıyordu arabayı, Wanda'ya doğru eğildim ve sordum "Wade neden ciddileşti aniden. O kullanacak diye korktum ama sanırım gerçekten de ciddi ciddi, düzgün kullanıyor."
Wanda, kısık sesle anlatmaya başladı, "Çünkü aracın içinde kendinde olmayan bir Macy var, Wade her ne kadar Macy ile dalga geçse de sürekli, o daha küçük bir çocuk olduğu için ona değer veriyor. Bunu kendi kabullenmese de, ben biliyorum. Bunu bilmek içinde onun zihnine girmeye gerek yok." Wanda'nın dediklerine güvenmeme rağmen yine de ona bir daha sordum, "Emin misin? Ben Wade'in hiç bir şeyi umursayacağını düşünmüyordum."
Wanda, Wade'e baktı "Herkesin elbette değer verdiği şeyler oluyor Feline." Wade, bu güzel anı yüksek sesle bağırarak böldü, "Aa, ilerideki Marc değil mi?" Wanda, ayağa kalkıp baktığında, gözlerini korku kapladı. Bende ne olduğuna bakmak için kalktığım zaman, ileride, yolun ortasında bekleyen bembeyaz parıldayan kostümlü Marc'ı gördü. Gece vakti bile olsa, beyaz ve parlayan kostümlü bir adamı görmek hiç zor değildi.
Marc, elinde ağır makineli tüfeği ile bekliyordu. Bizim yaklaştığımız görünce silahı kaldırdı, göz hizasına getirip nişan aldı. Biz ateş edeceğini tahmin ettik, Wanda "Eğil Feline!" Bağırması üzerine eğildim. Clint, Wanda'nın bana eğilmemi söylemesi üzerine terslik olduğunu anladı ve kendini Macy'nin üzerine eğerek ona bir siper oldu.
Wade, gitgide hızını arttırdı. Ondan kaçması gerekiyordu ama o, direk Marc'ın üstüne doğru sürüyordu "Ne yapıyorsun sen Wade?" Wade, bağırarak cevap verdi "Marc'ı ezip pestilini çıkarma oyunu oynayacağız."
Wanda, Marc'ı dostu olarak gördüğü için hemen direksiyona müdahale etmek istedi. Tabi iki kişi aynı anda direksiyonu tutunca kontrolü kaybettiler ve araç yanlamaya başladı. Ardından gelen tek bir kurşun sesi ile lastik patladı. Jantın yerde sürtünme sesi gelirken aniden araç havalandı ve biz aracın içinde o yandan bu yana vurmaya başladı. Clint, Macy'e bir şey olmaması için, ona tamamen sarılıp, resmen kendi içine almıştı. Wanda'da onlara koruyucu bir küre yapmıştı.
Yaklaşık üç dört takla sonra araç yan yatmış şekilde dururken, etrafı bulanık görüyordum. Camdan dışarıya baktığımda, Marc'ın araca doğru yaklaştığını görüyordum. Kendime gelmeye çalışıp diğerlerine göz atmak istediğim de, omzuna cam girmiş olan bir Wanda ile karşılaştım "Wanda! Omuzun!"
Yerde yatan, Wanda, omzuna girmiş olan cam parçasını hissetti "Onu oradan çıkarman lazım Feline." Elimi yavaşça yaklaştırdım, ama onun beklemediğini bildiğim için hızla çektim. Ufak bir bağırıştan sonra, hemen üstümdeki kıyafetin bir kısmını yırtıp Wanda'nın omzuna sardım.
O sırada arka kapı açıldı. Marc, öfkeli ve sert bakışları bile bize baktı. Ardından, bir kişi daha geldi. O da, o lanet olası Samuel Fisk'ti, bütün kahramanlara ihanet eden ş*refisiz. Marc'ın arkasına geldi ve ağzındaki puroyu söndürdü ve yere attı. Hala yanmaya devam eden puronun üstüne bastı ve söndürdü.
Samuel, simsiyah bir takım giymişti, Marc'ın arkasında belli olmuyordu. Marc'ın kostümü beyaz olduğu için ay ışığı ile beraber lamba gibi parlıyordu. Oysa Samuel onun aksine siyah giyinmişti. Yanımıza oldukça rahat bir halde gelen Samuel, aynı rahatlıkta konuşmaya başladı "Evet, sevgili Marc, değerli küçük deli aklını bana teslim ettiğin için teşekkür ederim. Şimdi planın ikinci aşamasına geldik. Küçük fikir taşı çocuğumuzu buradan kaçırmak."
Samuel'i Macy'e bakması ile ben Clint'e baktım. Clint, baygındı ve bacağından yaralanmıştı. Kızı hala sımsıkı tutuyordu. Marc, kızı almak için ona yaklaştı. Ben de Marc'a engel olmak için elimi ona uzattım ve uzun zamandır kullanmadığım üçüncü gücümü kullandım. Marc'ın zihninde karga sesinin yankılanmasını sağladım.
Ama adamın umurunda olmadı. Karga seslerinin onun zihninden yankılandığına emindim ama hiç bir şey duymuyormuş gibi davranıp kızı aldı. Kızı omzuna atan Marc, Samuel'in yanına gitti. Ben ise yattığım yerden elimi uzatmak ile kaldım. Kapıları kapattılar. Ardından adım seslerini bile duyamadım.
Şimdi ne yapacağımızı bilmiyordum. Ortada kalmıştık, Macy kaçırılmıştı.
--------------------------------------
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro