Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Renkler İmkansızdır Bir Kör İçin

Wanda, bizi arabaya bindirmişti ve oradan ayrılmıştık. Wanda, arabayı kullanırken, ben onun yanındaydım, Clint ise arkamızda idi. Telefonunu eline almış, müzik dinliyordu. Bende Wanda ile konuşuyordum o sırada.

Wanda, girdiği kılıktan memnun değildi, ama orada olduğunu anlamamaları için hiç beklenilmedik bir kılığa girmişti "Bu arabayı nasıl buldun." dedim, çok pahalı ve lüks idi. Wanda yurt dışına çıktığı zaman yanında bu kadar para götürmemişti. Sürekli arabanın dışından çevreyi gözetleyen Wanda, "Stark'ın evlatlık oğlu olan Franklin beni tanıyordu. Ne zaman para istesem, hiç vermekten çekinmedi. " Arabayı oldukça dikkatli sürüyordu.

Biraz uzun süren bir yolculukta, bir benzin istasyonunda ara vermek zorunda kaldık. Clint'in tuvalete gitmesi gerekiyordu, ayrıca arabanın benzini de bitiyordu. Arabayı, benzin pompalarının birinde durdurduk. Araba durur durmaz, Clint arabadan fırladı ve direk tuvalete koştu. Wanda ise arabadan inip, pompayı arabaya taktı.

Ben ise arabanın içinde oturmaya devam ettim, arabayı incelemeye devam ediyordum. Koltuklar aşırı rahattı, geriye yaslandığım zaman aniden bir rahatlık sarmıştı beni. Arabanın camından Wanda'ya bakıyordum, arabaya yaslanmış şekilde etrafı gözetliyordu. İki eli de telefondaydı, benim elimde de telefon vardı.

Ama içimden bir ses, kötü şeyler olacağını düşündüm. Kötü hisler vardı içimde. Clint, mutlu ve rahatlamış şekilde çıkıp, arabaya doğru yürürken. Aniden birinin düşüncesini duydum "Hadi şimdi aksiyon zamanı. " şeklinde düşünmüştü biri, aniden korktum, "Wanda! " diye bağırdım.

Wanda, beni duyar duymaz, arkamızdaki arabanın içinden çıkan adamı görünce gözleri açıldı, "Clint! Koş! " diye bağırdı. Clint'de ne olduğunu anladı ve arabaya koşmaya başladı. Çünkü, arkamızdaki arabadan Taskmaster inmişti. Zamanında bir çok kahraman ile kapışmıştı ve onları zorlamıştı.

Taskmaster, beyaz renkli, dirseklik ve dizlikleri, mavi renkli kıyafeti ve klasik beyaz kuru kafa maskesi vardı. Wanda, kapıyı açtı "Feline, çık arabadan çık! " dedi, çünkü Taskmaster'ın elinde bomba atar vardı. Wanda ellerini iki yana açtı ve iki elinden de, kırmızı renkte kaos enerjisi çıkıp, Wanda'nın kolları arasında dolanmaya başladı.

Taskmaster, elindeki bomba atarı, sağ omzuna koymuş halde geliyordu "Sizi öldürmem gerekiyor. Son sözünüz? " dedi. Arabadan çıktım ve Wanda'nın arkasına geçtim. Clint' de benim arkamda idi. Üçümüz de benzin pompasının yanında idik. Eğer patlatırsa, ortaya çıkan patlamanın çok büyük çapta bir patlama olacağını düşündüm.

Taskmaster, elindeki bomba atarı bize doğrulttu. Tam ateşleyecekti ki, benzinliğin içinde bulunan marketin, kasa görevlisi çıktı dışarı "Hey! Orada ne oluyor? " Adam bunu dedi, ama daha kapıdan çıkar çıkmaz, Taskmaster, elindeki bombayı adama çevirdi ve nişan alıp, bombayı attı.

 Beyaz üniformalı görevli, üstüne gelen bombanın patlaması ile parçalara ayrıldı. Ama, bombanın patlaması, benzinliklere ulaşamadığı için, patlamadı. Adamın parçalara ayrılmasını üç kişi, hiç bir şey yapamadan izlemiştik. Ama adam ölürken, Wanda'nın yüzündeki öfkeyi okumak çok da zor değildi, Clint'de ise korku vardı.

Wanda, kolunu kaldırarak, önümüzü kesti "Siz gidin, uzaklaşın buradan. " dedi. Ama benim gitmek gibi bir niyetim yoktu, anladığım kadarıyla Clint'in de gitmesi gibi bir niyeti yoktu. "Wanda, o burada çok tehlikeli. Buradan uzaklaştırmamız gerek. " dedim. Wanda, bana baktı "Aklımı okudun Feline, ama bizi öldürecek olsa, şimdiden  öldürürdü, amacı farklı "

Taskmaster, kuru kafa maskesinin arkasından gelen boğuk ses, "Sizi çok kolay yakaladım. Bu kadar kolay olacak mıydı, kocaman Scarlet Witch, seni yakalamak bu kadar mı kolay olacaktı?" Clint, aniden gaza geldi ve Taskmaster'ın üstüne koşmaya başladı. Her ne kadar, ikimiz de, "Clint! " diye bağırsakta, Clint bizi dinlemedi ve Taskmaster'ın üstüne koşmaya başladı.

Task, bomba atarını kullanamadı çünkü Clint, çok kısa sürede yakın mesafeye girmişti. Clint, Taskmaster'ın iyice yakınına geldiğinde, cebinden çıkardığı, madeni para büyüklüğünde bir küçük parçayı, silahın üstüne fırlattı. O küçük parça, silahın üstüne yapıştığında, bütün silahın etrafını mavi bir elektrik sardı ve silahın ateşleme sistemi kitlendi.

Clint'de silahı etkisiz kıldıktan sonra havaya zıplayıp tekme attı. Yediği tekme ile gerileyen Task, elindeki ağır silahı savurdu. Clint, üstüne gelen silahtan, eğilerek kaçtı ve yere eğilmişken çelme taktı. Yere düşen Taskmaster, belindeki tabancayı Clint'e doğru çekti.

Taskmaster, silahı çeker çekmez, Clint cebinden çıkardığı bir misket parçasını, tabanca namlusunun deliğine attı. Misket, deliği tıkadığı an basmıştı tetiğe Taskmaster. Namlusu tıkanmış olan silah, patlayınca, beyaz kuru kafa maskesi çizildi. Clint, o patlamanın fırsatı kullandı ve karnına tekme atmayı denedi.

Ama Taskmaster, Clint'in atacağı tekmeyi tuttu ve geriye itti. Clint, tek ayak üstünde dururken geriye itilince, dengesini fazla kaybetti ve düşmemek için benzinliğe tutundu. Taskmaster, ayağa kalktı, Clint'in üstüne gelecek iken, Clint, benzin pompasını çıkardı ve yere döktü benzini. 

Taskmaster, zeminin aniden benzin ile kaplanması sonucu ne yapacağını bilemedi. Clint'de düşmemek için benzinliğe tutunmaya devam ediyordu. Bende artık onlara dahil olmaya karar verdim ve Taskmaster'ın zihnine girdim. Zihnine girdikten sonra, beyninin hissedebileceği en yüksek acıyı hissetmesini sağladım.

Büyük bir acı ile inleyen Task, iki elini de kafasına götürdü, acıdan yaptığı ani hareketler yüzünden dengesini kaybetti benzin üstünde ve yere düştü. Kafasındaki acı yüzünden kıvranan Task'in yanına gittik Wanda ile.

Wanda, Taskmaster'ın maskesinin üstüne koydu ayağını "Seni kim yolladı! " diye bağırdı. Taskmaster, hala acı içinde kıvranınca, "Acı çektirmeyi bırak, Feline. " deyince onun zihnine acıyı hissettirmeyi bıraktım.

Aniden rahatlayan Task, Wanda'ya ters cevap verdi "Sana söyleyeceğimi mi sandın? Hiç öyle bir şey düşünme. " dedi. Wanda, gözlerini devirdi ve iç çekti "Sanırım seni konuşturmak kolay olmayacak. Bir de senin Clint'e yenileceğini düşünmezdim. Senin Fell'e ne kadar acı çektirdiğini biliyorum. Ama şimdi Fell'e yenildin. "

Taskmaster, hala ters konuşmaya devam ediyordu, adamın bu halden kurtulma şansı varmış gibiydi. Endişelenmeye başlamıştım. Acaba başka bir planı mı vardı ki? "Beni konuşturamazsınız. " Şeklinde bağırdı Task, Wanda'da, omuz silkti "Tamam. Öyle olsun. Feline, kafasına gir. " dedi ve ayağını çekti.

Elimi, Taskmaster'a doğru kaldırdım ve onun zihnine tekrar girdim. Kafasındaki anıları teker teker görebiliyordum. Ama hepsi parça parça idi, bilinç altını göremiyordum, düşüncelerini göremiyordum. Ama eski anılarını görmem mümkündü. Yine de bütün anıları değildi, sadece belli anılar gelmişti benim önüme.

Ama görmüştüm ki, onun Wanda'yı yakalama emrini Samuel vermişti. Samuel, onu odasına çağırmış, Wanda'nın geldiğini ve onu bulması gerektiğini, o yüzden onu görevlendirdiğini, eğer başaramazsa ona çok kötü şeyler yaşatacağını, söylediğini gördüm. Ardından zihninden çıktım. Task'ın yanında, eğilmiş haldeydim, kafamı yukarı kaldırarak dibimde bekleyen Wanda'ya baktım "Emri Samuel vermiş. Senin şehre geldiğini biliyor Wanda. "

Wanda, bunu duyunca, kaşlarını çattı, "Tamam. " dedi sadece. Elindeki kaos enerjisini kullanarak, Taskmaster'ı ayağa kaldırdı, havaya kaldırdı. Havada asılı tuttuğu adamı, boğmaya başladı gücünü kullanarak. Sağ elini yumruk yapmışken, yumruğu sıktıkça Taskmaster daha da boğuluyordu.

Wanda, onu öldürecek gibi duruyordu. Task, gittikçe daha da boğuluyordu, iki eli de boğazında olan asker, ayakları ile çırpınırken, Wanda'yı durdurmayı denedim "Onu öldürme,  onu öldürünce bir şey geçmeyecek eline Wanda, sakin olmalısın. Gücünü kontrol et. " diyerek sakinleştirmeyi denedim onu.

Dediklerim işe yaramıştı sanki, Wanda, dört saniye yere bakarak düşündü, ardından Taskmaster'ı yere bırakarak yüzünü ovaladı "Kendime hakim olamıyorum hala. Gücümü kontrol etmem lazım. " dedi, yüzünü ovaladıktan sonra, hızlıca gözlerini de ovaladı "Adama kelepçe takıp burada mahsur bırakalım. " diye fikrini sundu kızıl cadı.

Söylediği fikri düşünmeden kabul ettim, o an düşünüp bir karar alacak bir halde değildim "İyi fikir Wanda. Bence onu hemen burada mahsur bırakmalıyız. " dedim. Clint, o sırada, eline bomba atarı aldı "Bakın. Her zaman bomba atarım olsun istemişimdir. Şimdi bir tane oldu. "

Tam o sırada, Clint elindeki kocaman silaha, mutlu bir halde bakarken, onun moralini bozacak bir şeyi hatırlattım "Yalnız sen onu bozdun, o bir daha çalışmayacak. " dedim ve Clint, dediğimi hatırladı "Hay lanet... Bende tam bomba atarım oldu diye sevinmiştim. Keşke adamı etkisiz hale getirmek için başka bir yol deneseydim. "

Wanda, Task'in kostümünü incelerken, eliyle arabayı gösterdi bana, "Arabanın bagaj kısmının en sağ köşesinde iki kelepçe var, birini getirebilir misin? " Ben de onun dediğini bir daha tekrar etmesine izin vermeden, olabildiğince koşmaya çalışıp, kelepçeyi aldım ve tekrar geri koştum. Wanda, ona kelepçeyi verince, Taskmaster'ı orada duran hurda bir arabaya kelepçeledi

Kelepçelendiği zaman, Clint, meraktan onun kuru kafa maskesini çıkartıp, altındaki yüzüne bakacaktı ki, Wanda onu durdurdu "Buna gerek yok Clint. Hadi buradan def olalım. " dedi ve arabaya geri gitti. Onun gittiğini gören, Clint ve ben, kısa bir bakışmadan sonra koştuk, cadının yanına.

Wanda, arabaya tekrar atlamıştı, onunla beraber Clint ve ben de. Gerekli ihtiyaçları giderdikten ve benzini doldurduktan sonra, tekrar yola devam ettik. Oradan ayrılırken, Taskmaster'a en son baktığım da bize doğru el hareketi yapıyordu. Ama hiç birimiz onu takmadık ve oradan hızlıca uzaklaştık.

***

Taskmaster, kelepçe ile yerde yatarak bağlanmışken, aniden, uykusundan uyandı ve gözünün önünde gördüğü adam yüzünden korkuya kapıldı "Hayır... Efendim... Lütfen yapmayın, lütfen. Ben onları durdurmayı denedim, yakalamaya çalıştım. " dedi, korkuyordu karşısında olan adamdan. 

Taskmaster'ın önünde olan adam, tamamen beyaz takım elbise giymiş olan, yüzünde ise tamamen kapalı beyaz renkte bir maske takmıştı. Takım elbisesindeki bütün kıyafetler beyaz renkte idi. Ceketinin iç cebinden beyaz renkte bir tabanca çıkardı. Tabancası da bembeyaz renkte idi "Üzgünüm Tasky, beni hayal kırıklığına uğrattın. "

Taskmaster, affedilmediğini duyunca, yalvarmaya başladı "Hayır, lütfen, hayır, hayır, hayır! " diyerek bağırsa da, yaşamak için yalvarsa da, karşısındaki adam yere dökülmüş benzine ateş etti. Benzine gelen kurşun'un çıkardığı kıvılcım benzine gelince, benzin alev aldı ve alevlenme sonucu Taskmaster yanmaya başladı. Yanmaya başlar başlamaz bağırmaya başladı. Acı içinde bağırıyordu Taskmaster, ama o adam arkasına bile bakmadan terk etti orayı.

Ama tam olarak gitmeden önce benzinliklerden birine yapıştırıcı bomba yerleştirdi. Ardından yürüyerek orayı terk etti. Yeterince uzaklaştıktan sonra, kendi kendine konuştu "Sahte anıları yerleştirme konusunda Jensen kadar iyi değilmişim demek ki, bünyeyi zayıflatmaması gerekiyordu. Task onları yenmeliydi, ama bu... Nasıl? Bir daha ki sefere, yakalayacağım o Feline. " Ardından yürümeye devam etti, iç cebinden, bir de bomba tetikleyicisi çıkardı. Elinde tuttuğu o küçük kumandanın üstündeki düğmeye bastı ve basar basmaz, benzin istasyonunun tamamı patladı.

Patlayan alev, şiddetli bir gürültü ile etrafa yayılıp yukarı yükselirken, polisler oraya daha yeni, yeni gelmeye başladı. Takım elbiseli adam ise hiç bir şey olmamış gibi davranarak orayı terk etti

***

Taskmaster'ın aniden çıkmış olması yüzünden, hepimiz az da olsa şoke olmuştuk. Üçümüz de bir şey konuşmuyorduk. Clint, arka koltuğa uzanmıştı. Ben de torpidoya ayaklarımı koymuştum. Biraz rahatlamak istiyordum. Müzik açasım geldi, elimi, arabanın müzik çalarına götürdüm, ama Wanda, gözlerini bile çevirmeden "Müzik açmasan iyi olur, galiba Clint uyudu. " deyince, arkamı dönüp baktım. Gerçekten de Clint uykuya dalmıştı.

Bende geriye yaslandım ve yolculuğun tadını çıkardım. Şehirden çıkmıştık artık, New York'dan ayrılmıştık ve ben camdan dışarıya bakmaya başladım. Geriye yaslanmış halde, dışarıyı gözetlerken benim de gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. Bende artık kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

Feline, rüyasına geçtiği an, kendini bom boş, bir çölün ortasındaki iki şeritli bir yolun ortasında buldu. Yere yatmış şekilde kendine gelen Feline, yavaşça kalktı, kafasına vuran güneşe baktı, gözünü güneşe odaklayamıyordu, ama güneşin yaydığı sıcaklığı bütün vücudunda hissediyordu.

Üstüne baktığı zaman, üstünde dar kot pantolon ve kırmızı gömlek vardı, kafasındaki güneşe aldırmadan önüne baktı, önünde hiç bir şey yoktu. Bom boş bir yol uzanıyordu önüne. İleriye bir kaç adım attı, zar zor, sıcağa rağmen attığı bir kaç adım sonra, aniden gök yüzünü bulutlar kapladı. Güneşin önünü bulutlar kaplayınca, havadan kan yağmaya başladı.

Feline, yere kırmızı damlalar düştüğünü görünce, havaya baktı ve yüzüne düşen damlalardan, kan yağdığını anladı "Kan mı?" dedi sadece. Ardından, yolun kenarındaki kum oynamaya başladı, ufak hareketler ile titremeye başladı kum. Bu, Feline dikkatini çekti. Yolun kenarındaki oynayan kuma dikkatli bakarken, arkasında bir ses duydu "Feline?"

Feline, bu sesin sahibini tanıdı, ama onu görmek istemedi o an  arkasına, onu görmemeyi umarak döndü. Ne yazık ki, beklediği kişiydi. Üstü tamamen kan ile kaplanmış Ahmet'di bu, saçı, yüzü, kıyafetleri, hepsi kan ile kaplanmıştı.

"Feline, seni çok özledim. " dedi ve Feline yanına yaklaşmaya çalıştı. Ama, Ahmet'in yüzünde gitgide yaralar açılıyordu. Feline, onun bu halinden istemeden korkmuştu, çünkü çok korkunç görünüyordu kız için.

Feline, tedirgin bakışlarla, geriye doğru adım atıyordu "Hayır, hayır, yaklaşma bana. " Ahmet'in yüzünde açılan yaralardan, olması gerekenden fazla kan akmaya başladı, git gide kıyafetleri de yırtılıyordu ve yırtılan kısımlardan da kan akmaya devam ediyordu. Feline, geri gitmeye çalıştıkça, Ahmet, ona yaklaşmaya çalışıyordu.

Ahmet, bir yandan da her adımın da, yere düşmeye biraz daha yaklaşıyordu, sesi de git gide kalınlaşıyordu "Feline, lütfen. Bana yardım et. " Kız ise onun bu halinden iğrendiği ve korktuğu için, boş yolda geriye adım atarak ondan kaçıyordu. En son, ona bakarak geri yürümeyi bıraktı ve arkasına bile bakmadan kaçmaya başladı.

Bir süre önüne bakarak koştuktan sonra, arkasına bakınca Ahmet'i orada göremedi. Ahmet'i göremeyince, önüne bakacaktı ki, Feline, aniden bir şeye çaptı ve yere düştü. Yere düşünce, üstünün tamamen kana bulandığını gördü. Üstündeki kıyafetlerinin kanla kaplandığını gören kız, çığlık attı, çarptığı şey ise Ahmet'di.

Ahmet, yorgun ve bitkin duruyordu, her an yere düşecek gibi, olduğu yerde sallanıyordu. Kafası yukarı bakar şekilde duran ve hiç bir şey yapmazken, kendini yere attı ve Feline'nin üstüne düştü. Feline ile Ahmet'in arasındaki mesafe azaldığında ve Ahmet, yere düşmüş olan Feline'nin üstüne çıkmış iken "Murphy, onu özledim. " deyip, kızın yanına düştü.

Hala kan yağmaya devam ederken, Feline, kusacak gibi oldu. Eliyle ağzını kapadı ve ayağa kalktı, yerde, kanlar içinde yatan Ahmet'e baktı. Gözleri kapanmıştı ama kapalı olan göz kapaklarından bile kan akıyordu. Ahmet'in bütün vücudu kıpkırmızı olmuş iken. Feline'nin de bütün vücudu, havadan gelen kan yüzünden kıpkırmızı olmuştu. Ne yapacağını bilemedi, o bomboş, kimsenin olmadığı yolda çığlık attı, kimsenin duymayacağını bildiği halde.

Ardından tekrar uyandı

Dürtülerek uyandım, olduğu yerde sıçradım resmen.  O garip ve korkunç rüyadan, ani şekilde uyandığım için önüme veya etrafıma hemen dikkat edemedim. Hızlanmış nefes alışverişlerimi toparlamaya çalışırken, yanımda küçük bir kızın güldüğünü duydum. Kafamı arabanın camına doğru çevirdiğim de ise, siyah tişört, kot pantolon giymiş ama üstünde yeşil bir fular olan, on altı, on yedi yaşında gibi duran bir kız karşıma çıktı.

Bana doğru bakarak gülümsüyordu "Merhaba, ben Macy, tanıştığımıza memnun oldum. "

------------------------

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro