Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

🌠yirmi yedi

Merhaba arkadaşlar, lütfen burayı okuduktan sonra bölüme başlayın... Ben bu kitabı yazarken gerçekten dünyadan uzaklaşıyormuş gibi hissediyorum, sıkıntılı bir dönemde benim arkadaşım olmuş gibi sanki. O yüzden bölümleri hemen sizlerle paylaşmak, bir sürü bölüm atmak istiyorum. Normalde günde iki bölüm sınırım vardır ama bu kitapta sınır koymak istemiyorum.

Yine de sizin yorumlarınızı da çok seviyorum ve üst üste bölümler atınca ilk bölümler hiçbir zaman okunmuyor. Yani okunuyor da beğenilip yorum yapılmıyor... O yüzden anlaşmaya varalım istiyorum, iki bölüm sınırını kaldırıyorum ve siz beğenip yorum yaptıkça bölüm atmak istiyorum çünkü dediğim gibi hem kurguyu çok seviyorum hem de değerli yorumlarınızı...

Umarım anlaşılabilmişimdir, bu arada multi Lâl'in dinlediği şarkı. Keyifli okumalar diliyorum 🩷

CORALINE YOK OLMAK İSTİYOR

Niko neće džanum
Ni za živu glavu
Da mi leči ranu
Niko neće džanum
(Kimse istemez canım; benim için en iyisini, yaralarımı sarmayı. Kimse istemez canım)

Kulaklarımın üzerine taktığım kulaklıktan gelen sesi biraz daha yükselterek elimdeki kalemi sımsıkı tuttum. Bir tek kalemim vardı, bir de kendime oluşturduğum müzik listem. Alt kattan eniştem ve halamın sesi geliyordu ve bir ses, beni kusturmak üzereydi.

Sesi biraz daha açtım, biraz daha. Kulaklarımın patlayacağını hissettim, kalbim gibi.

Yıllardır doğru düzgün yemediğim için midem küçülmüştü ve şu an, halamın zorla yedirdiği bir tabak ıspanak ağzıma geri dolacak gibi hissediyordum. O adamın kirli elleriyle yaptığı yemeği yemiştim, zorla yemiştim. Her zaman olduğu gibi bir şeylere zorlanmıştım. Elimi ağzımın üzerine koyarak derin derin nefesler aldım. Son bir yıldır kendimi kusturmayı alışkanlık etmiştim ama artık, boğazım sızlıyordu. Dayanamıyordum acısına, yutkunmaya... Sürekli kustuğum için yemek borum tahriş olmuştu. Daha fazla kusmak istemiyordum ama bu alışkanlık, artık ben parmaklarımı boğazıma takmadan da devam edebiliyordu.

Ocak ayı bitecekti ve benim dört ayım kalacaktı. Zamanım daralıyordu ve ben, dört ay boyunca bu boğaz ağrısıyla baş edebilecek bir kızdım.

Her şeyle baş ettiğim gibi.

Dok tone veče, vraćam isti san
(Gece çökerken aynı rüyaya geri dönüyorum)

Kalemim, kağıdın üzerinde oynarken kulağımda çalan müzik bana hüzünlü bir hava veriyordu. Popüler kültürle aram yoktu, ne çıkarsa hemen almıyordum veya dinleyip izlemiyordum. Bu şarkı ise istisnaydı, ilk duyduğum andan beri beni içine çekiyordu.

Midem çalkalanıyorken kendimi yuvarlak bir topun içinde hissediyordum. Birisi topu atıyordu ve ben dönüyordum. Öyle hızlı bir döngünün içindeydim ki zihnim bulanıyordu.

Ezgi ve Utku benim yüzümden kırılmıştı. Anıl denen o salak hiçbir şekilde umurumda değildi ama o ikisi, beni hiç incitmemişti. Benim askime. Hataları olmuştu, herkes gibi beni bir şeylere zorlamışlardı ama niyetlerinin kötü olmadığını biliyordum. En basiti, diğerleri gibi bana zehirli bakışlarını sunmuyorlardı.

Ben kötü biri değildim. Ben, zamanı azaldığı için arkasında seven birini bırakmak istemeyen biriydim. Beni kötü bilirlerse arkamdan daha az üzülürlerdi çünkü ben, arkada bırakılma acısını biliyordum.

Nemam ja sreće, nemam spas
(Şansım kalmadı, kurtuluşum yok)

Ağzıma acı bir su geldiğinde koşar adımlarla banyoya girerek klozetin önüne oturdum. Kusmak istemiyordum ama halıya kusarak hâlâmın öğrenmesini de istemiyordum. Kendimi sıktım, derin derin nefesler aldım ama olmadı. Yediğim tüm ıspanak klozeti boyladı. Ellerimle klozetin yanından tutunarak destek almaya çalıştığımda bileklerimde güç bulamadım. Küçük bir tabak yediğim için kusacak bir şeyim de kalmamıştı ama kalkamıyordum. Banyo zeminine çöktüğümde hâlâ midem bulanıyordu fakat boğazımın acısı, mide bulantımdan daha acı vericiydi. Boğazım sızlıyordu.

Niko neće džanum, niko neće moju bol
Da ga suze ganu, da mu predam se
Niko neće džanum, niko neće moju bol
Na mom jastuku, bez mira, sanjam zle
(Kimse istemiyor canım, kimse acımı istemiyor. Gözyaşlarımın onları incitmesini, onlara teslim olmamı. Kimse istemiyor canım, kimse acımı istemiyor. Yastığımdayım; huzurum yok, kötü rüyalar görüyorum)

Ni do zadnjeg leta, ni do kraja sveta
Sudbina je moja kleta
Ova duša nema dom, ova duša nema ton
Crne zore svеće gore, moje morе
(Son günüme dek, son yazıma dek kaderim lanetli. Bu ruhun evi yok, bu ruhun sesi de yok. Kara şafakta mumlar yanıyor, kabuslarım...)

Kulaklarımda hâlâ şarkı çalması komikti, hâlim acı vericiydi. Sözde ailem olduğunu iddia eden iki insan alt katta kahkahalarla konuşurken ben son bir yıldır, her gün bu banyo zeminine uzanıyordum.

Zorlukla gücümü topladığımda yavaşça kalkarak dişlerimi fırçaladım. Odaya geri döndüğümde yatağa kısa bir bakış attım ama bu bakışın beni üzeceğini tahmin etmezdim. Öylesine bakmıştım, kendimi üzerine bırakıp uyumak istemiştim ama beynimde yıllardır dönen sorular bu gece tekrar cirit atmaya başlamıştı: Kaç yıldır bu yatak, mezarlığımdı? Kaç yıldır her gece, içine gömülüyordum?

Kaderim lanetliydi.

Masama geçtim, müziğin sesini açtım. Zihnimdeki sesleri başka türlü nasıl bastırabilirdim? Çiziyordum, başka nasıl dört ay delirmeden durabilirdim? Ağlamak neye yaramıştı? İsyan etmek, kaçmak, kendimi suçlamak... Peki insanları kırmak neye yaramıştı? Onlardan kaçmak...

Masanın üzerine kollarımı koyarak kafamı üzerine koydum. Dört gündür, dört koca gündür okula gitmiyordum. Bugün cumaydı, yine gitmemiştim. Hafta sonu geliyordu, pazartesi okula gittiğimde altı koca gün boyunca arkadaşlarımı görmemiş olacaktım.

Telefonum titrediğinde masanın üzerinden alarak gruptan gelen mesajı açtım. Dört gündür sürekli konuşuyorlardı ve fark etmiştim ki ben okula gitmediğimde benim adım geçmiyordu grupta, kimse beni konuşmuyordu. Demek ki okuldayken göze batıyordum, o kadar sevilmeyecek biriydim ki gözden uzak olmam onları mutlu etmişti. Sessiz sakin bir köşede oturmama bile tahammülleri yoktu, ben gider gitmez neşeleri geri gelmişti.

"12/D SINIF GRUBU"

Cemre: Çabuk aldıklarıma
bakın!!!

Cemre: +14 fotoğraf*

Cemre:

Cemre: Bunlar henüz gelenler,
kargolar gelmeye devam ediyor.

Tuğçe: Yuh ağabey...

Tuğçe: Ben, Furkan'ın su içtiği
pet şişeyi saklıyorum diye laf
edenler nerede?

Ezgi: Buradayım maalesef.

Ezgi:

Mustafa: Waffle makinesi:
Ben ne alaka?

Caner: Tuvalet kağıdı tutan
örümcek adam: Hak ettiysem
eyvallah.

Esra: Oha...

Esra: Cemre ilk kez mi
flört yapıyorsun?

Esra: Üç yıllık sevgilim
için toplam bu kadar şey
almamışımdır.

Cemre: Babişkomun parası
var?

Esra: Ben de çulsuz değilim
ama... Görmemişsin diye
yorumladım.

Cemre: Bunlar henüz yarısı
bile değil.

Sude: Kulaklık link?

Cemre: Canım trendyolda
Cemre Kaya aratarak
bulabilirsin.

Melis: Şunu da al dedim
ama almadı.

Melis:

Esra: Yuh.

Esra: Ama tatlı.

Cemre: Ama çocuk evlenmek
istediğimi anlar diye yorumladım.

Kılıç: Kızım sen manyak mısın?

Hatice: Arkadaşlar bugün
cuma olduğunu unutmuşum.

Hatice: Sınav senesi biraz
zaman algım bozuldu,
kusura bakmayın.

Mustafa: Cuma mesajı geliyor.

Hatice:

Ezgi: Sağ ol Hatice.

Ezgi: Tam olarak büyük
büyük babaannemin istediği
bir kızsın.

Alp: Büyük büyük babaannen
nasıl yaşıyor? Geçen sene
ölmüştü.

Ezgi: Büyük büyük anneannem o,
bizde iki taraf da geç ölüyor.

Sude: Utkucuğumun ömrü de
uzun olur umarım.

Siz: Benim aksime.
(Gönderilmedi)

Ezgi: Sor bakalım Utku
istiyor mu?

Kılıç: Çöktü çocuğum,
neyi var bunun?

Kılıç: Okul mu batıyor,
ne oluyor?

Kılıç: Aidat ödemeyen varsa
ödesin arkadaşlar, babanızın
hayrına yüksek yüksek notlar almıyorsunuz.

Ezgi: Okul iyi, tövbe de.

Alp: Utku ile iddiaya
girmiştik de,

Alp: Salı günü barda kızın
numarasını alamadı,

Alp: Ona bozuldu herhalde :)

Siz: :)
(Gönderilmedi)

Sude: Beni neden
çağırmadınız?

Alp: Dört erkeğin içinde
canın sıkılır Sude.

Sude: Utku'nun olduğu
yerde canım sıkılmaz.

Melis: Ne olacak senin
bu olmazlara meyilin?

Ezgi: Tuğçe 2.

Tuğçe: I'm sorry but the old
Taylor can't come to the phone
right now. Why? 'Cause she's dead.

Ceren: Ne olacak bu kızın
Taylor sevdası...

Ceren: Allah sana Kanye
gibi sevgili vererek
cezalandırdı Tuğçe.

Tuğçe: Benim ağlayarak
Taylor dinleme vaktim gelmiş.

Tuğçe: İyi geceler.

Mustafa: Ceren sen yaşar
mıydın?

Ceren: Üzgünüm canım,
yirmi dört saat sevgilimle
olduğum için size vakit kalmıyor.

Ceren: Ölürüm ya ben bu çocuğa.

Ceren: On beş tatil için bir
haftalık Londra yapıyoruz!!!

Ceren: Öleceğim aşkımdan.

Alp: Siktir gir Ceren, anladık
sevgilin var.

Ceren: Evet, sevgilim var.

Ceren: İyi ki var.

Ceren: Cemre bak cildime...
Tek bakımım bana aşkla
bakan bir çift göz.

Cemre: Cilt dedin de aklıma
geldi. Benim şapşal babişkom
dudak yağımı çilekli aldırmış,
mentollü istemiştim.

Cemre: Off... Yoruyor bu adam
artık beni.

Cemre: Ne demek çilekli?

Sude: Dolunay var, dileklerinizi
yazıp sesli bir şekilde okuyun.
Ardından suya atın.

Caner: Klozet olur mu?

Sude: Bardak Caner.

Caner: Siksen yapmam,
kardeşim okuyup
dalga geçer.

Cemre: Kedoşuma bakın.

Cemre:

Siz: Seni özledim Koralin,
(Gönderilmedi)

Siz: Söz veriyorum
yanına geleceğim.
(Gönderilmedi)

Esra: Oha, çok tatlı.

Ezgi: Mutsuz görünüyor.

Sude: Ne zaman kedi aldın
Cemre?

Ezgi: Almamıştır, sahiplenmiştir.

Cemre: Kuzenimin kedisi
yedi tane birden doğurdu,
birini ben aldım.

Esra: Annesinden mi ayırdın?

Cemre: Ne yapsın kız Esra?
Evde de var üç tane, on kediye
nasıl baksın?

Mustafa: Okulsuz hayat
çok güzel, söylemiş miydim?

Mustafa: Caner arabayı
al gel, gezelim.

Caner: Oldu Mustafa, bu sefer
nereye çarpalım? Manzaralı
bir yer olsun.

Mustafa: Son çarptığın ağaç
fena değildi.

Caner: Az kalsın ölüyordum.

Sude: Utku niye yazmıyor?

Sedef: Biz yine ayrıldık.

Sedef: Bir gün sürdü
anasını satayım.

Sedef: Ben artık anlamıyorum
bu kızı, ne istiyor çözemiyorum.

Sedef: Benim tek suçum
güzel olmak.

Ezgi: Ne erkeklerden ne de
kızlardan hayır var. En iyisi
yalnız kalmak.

Alp: Kendi adına konuş.

Ezgi: Dedi bir yıldır kızlar
tarafından reddedilen Alp.

Melis: Alp'i kim reddediyor ya?

Batuhan:

Kılıç: Oğlum sen niye arada
bir yazıp gidiyorsun?

Mustafa: Gitti bile.

Caner: Delirmiş bu çocuk da...

Sude: Çok takmayın, sanırım
yükseleni oğlaktı.

Alp: Aynen Ezgi, beni
kim reddetti?

Esra: Tüm okul.

Alp: Sallama Esra, okulda
reddedecek kız bırakmadım.

Ezgi: Dokuzlar mı?

Esra: Dokuzların on ikilerle
çıkması...

Ezgi: İnanılmaz bir acemilik.

Alp: Bütün okulda bırakmadım
Ezgi, sadece dokuzlar değil.

Esra: Dokuzlarla çıkman
normal değil?

Alp: Kabul etmesinler, kafalarına
silah mı tutuyorum?

Ezgi: Teklif etme o zaman Alp.

Alp: Kıskanma, sana da edeyim.

Ezgi: Ortaokulda ettin ve
reddedildin.

Esra: Ezgi... Aşığım sana...

Esra:

Ezgi: Ben de sana bebeğim.

Mustafa: Hani Esra'nın üç
yıllık sevgilisi vardı?

Caner: Aldatıyor.

Mustafa: Biz kızlara bir
günde küsmedik.

Alp: Maşallah Ezgi, hiçbir
şeyi de unutma.

Alp: Beşe gidiyorduk.

Ezgi: Çok çirkin bir çocuktun,
özür dilerim.

Mustafa: Bizim kızlara
küsmemiz zaman aldı.

Ezgi: Yalan mı?

Ezgi: Bakayım varsa atarım.
Bilgisayara bakmam gerek.

Kılıç: Size de bir şey eksikmiş
gibi geliyor mu?

Kılıç: Bulamıyorum kaç saattir.

Melis: Hayır.

Sude: Hayır.

Cemre: Onlar hayırsa ben de
hayır.

Mustafa: Üç hayırla
uğurluyoruz.

Mustafa: Ama bana da
geliyor Kılıç, bulamadım
ben de.

Caner: Bana da geliyor gibi.

Tuğçe: Evet, onun yokluğu
bana da eksik geliyor.

Mustafa: Geri dön Tuğçe,
konu Furkan değil.

Tuğçe: Pardon o zaman,
tekrar iyi geceler.

Hatice: Eğer içinizde bir
şeyler eksikse, hayattan
bir türlü tat alamıyorsanız
ibadet etmenizi öneririm.

Melis: Tamam Hatice, günde
kaç kere?

Hatice: Oruç tutabilirsin
pazartesi günleri, bana
çok iyi geliyor.

Melis: Ne demek istiyorsun?
Kilo mu aldım ben?

Melis: Ben zaten intermittent
fasting yapan biriyim???

Alp: Takma şunu Melis,
gayet güzelsin.

Hatice: Yanlış anladın Melis.
Buradaki oruç beden için değil,
ruh için ama bedene de faydaları
olduğu kanıtlanmış tabii ki.

Ezgi: Evet, bir şeyler eksik
gibi geliyor.

Esra: Lâl?

Mustafa: Hee... Aranan eksik
bulundu.

Mustafa: Neden gelmiyorsun
kopya kaynağım? @Lâl

Caner: Hee... Doğru.

Kılıç: Esra çok zekisin.

Melis: Yoo... Salladı işte.

Sude: Evet.

Cemre: Evet.

Ceren: Benim tek eksikliğim
sevgilimle geçirdiğim yirmi
dört saattir. Yetmiyor hiçbir
şekilde.

Ceren: Yüz bin imza toplayıp
bir günü kırk sekiz saat
yapabilir miyim?

Tuğçe: Ben de bir dakika
görsem yeter diyorum.

Tuğçe: Ulan hayat...

Utku: Ne boş yaptınız yine.
Bari tatilde susun.

Sude: İyi misin Utku?

Sude: Neredeysen gelebilirim.

Utku: Ben gruptan çıkacağım
sanırım, sessize almak işe
yaramıyor.

Utku: Bir türlü düzelmedi.

Ezgi: Bu grubu sessize
alamadığımı hayal
ediyorum da... Korkunç.

Utku: Evet. İnternetimi de kapatamıyorum.

Sude: Çıkma.

Kılıç: Kal oğlum ya, bazen
ben de sessize aldığım hâlde
bildirim geliyor ama sonra
düzeliyor.

Utku: Benim bir türlü düzelmedi.

Alp: Hayat enerjin gitti bir
kız yüzünden.

Alp: Boş ver oğlum, alsın
numarasını başına çalsın.

Ezgi: Bu olay gerçek miydi?

Sude: Utku?

Alp: Yalan borcum mu var?

Ezgi: Evet?

Utku: Soru işareti atarak
konuşmayın.

Sude: Neden;

Esra: Sen ne tür bir yılışıksın?

Esra: Sakız gibi yapıştın çocuğa.

Utku: Sakız deme.

Sude: Sen kendi sevgilinle
ilgilen Esra.

Esra: Zaten ilgileniyorum
ben sarı kafamla.

Esra: Derdi seni germesin.

Utku: Sarı kafa deme.

Alp: Ne desin? Mahmut mu?

Kılıç: İddianıza koyayım,
ne kızmış be...

Utku: Ne kızdı gerçekten.

Sude: Utku?

Ezgi: Ne Utku, Utku!
İnme mi indi?

Sude: Siz bir atlamayın.

Sude: Utku'ya soruyorum.

Melis: Yorumsuzum.

Cemre: Yorum yapmayanlar
like atabilir.

Cemre: Yeni koleksiyon
oluşturdum, instagrama
attığım linkten bakabilirsiniz.

Cemre: Çok güzel kışlık
parçalar var.

Caner: Kasap et derdinde...

Mustafa: Hayır mahalle
yanarken...

Ezgi: Ne mahalle yanarken?

Ezgi: Mahalle yanarken
muhtara gücü yetemeyen
de orospuya laf atıyor.

Mustafa: Sakin...

Tuğçe: Aşk acım için Taylor
dinlemekten vazgeçiyorum.

Tuğçe: Beni mahvetti bu kadın,
duvardan duvara vurdu.

Tuğçe: Artık i wanna be your
slave, i wanna be your master.
I wanna make your heartbeat
run like rollercoasters.
Anlıyor musunuz?

Utku: Maneskin deme.

Ezgi: Utku gerçekten
neyin var hayatım?

Alp: Bilseydim başka iddia
söylerdim.

Kılıç: Ağzına sıçayım Alp.

Sude: Neler oluyor Utku?

Mustafa: Utku değil, Mithat.

Caner: Ben anladım.

Caner: QOSHWOXNUSGWOZNQO

Sude: Bir kesin ya.

Utku: Yok bir şey Sude.

Ezgi: Hayır var.

Ezgi: Anladığım şey mi?

Sude: Ne? Bana da söyleyin.

Kılıç: Halledebileceğimiz
bir şey mi?

Alp: Kızı tanıyorum, konuşayım
mı Utku? O kadar mı aklın kaldı?

Utku: Konuşmayı sevmez.

Alp: Ulan yok, tam oralık kızı.
Kesin sana da nazlandı,
ciğerini bilirim.

Ezgi: Ortalık kızı?

Esra: Sinirlerine hakim
ol Ezgi.

Utku: Köşelerin kızı.

Sude: Sen sarhoş musun?

Melis: Siktir ya, aptal
mısın Sude?

Melis: Şu mesajları Ezel'in kör
annesi Meliha bile anlardı.

Sude: Neler oluyor ya?

Ezgi: Şey oluyor... Bugünkü
dolunay sana girdi oluyor.

Ezgi: Sen sanırım dileklerini
biraz fazla bağırmışsın Sude.

Sude: Düzgün konuş Ezgi.

Ezgi: Ne? Bardağa su
doldurma, gözyaşların
yeterli.

Esra: Benim kızım ya...

Cemre: Ya... Kör Meliha kim?
Para toplayalım aramızda
diyeceğim ama gerek yok.
Benim babişkom halleder,
adres verin.

Esra: Doktor dedi ki kendi
hâline bırakın.

Sude: Ben hâlâ hiçbir şey
anlamadım.

Utku: Ne var Sude? Telefonum
kastı senin yüzünden, dakikada
yüz elli mesaj atılır mı?

Alp: Yeni telefon almadın mı
sen? Nesi var oğlum bu
telefonun?

Utku: Ne bileyim ben,
değişirim bir ara.

Sude: Açıklama yap Utku.

Sude: Ne kızı?

Utku: Ne, ne kızı?

Sude: Bahsettiğin kız.

Utku: Neden hesap soruyorsun?
Alp anlattı işte.

Sude: Neden başka kızın
numarasını almaya
çalışıyorsun?

Utku: Sude, kalbini kırmak
istemiyorum ama sorguya
çeken tek kişi sensin.

Utku: Öylesine bir şeydi.

Sude: Yapma o zaman Utku.

Utku: Sevgilim misin?

Sude yazıyor...
Sude çevrimiçi.
Sude yazıyor...

Sude: Yanlış anlıyorsun.

Utku: Hesap sormana
gerek yok.

Alp: Eğlencesineydi Sude.

Melis: Kızı ne güzel
kandırıyorsunuz...

Melis: Bahsedilen kız
o mu acaba?

Utku: Sıktınız artık.

Utku: Size ne ağabey?

Utku: Çekemiyorum ben
artık sizi gerçekten.

Utku: Kalbinizi kırmak
istemiyorum ama bunalttınız.

Utku ayrıldı.

Ezgi: Aferin.

Ezgi: Belli ki çocuğun morali
bozuk, ne diye üzerine
gidiyorsunuz?

Sude: Neden morali bozuk?

Ezgi: Ya sabır...

Ezgi: Kalbini kırmamak için
terslemiyor seni Sude ama
anla artık, seni sadece
arkadaş olarak görüyor.

Sude yazıyor...
Sude çevrimiçi
Sude yazıyor...

Sude: Ben de arkadaşı
olarak soruyorum zaten.

Ezgi: Evet, üç deyince
inanıyoruz. Bir, iki.

Alp: Ben de anlamadım,
kız numarasını verecekti zaten.
Önce vermedi ama aklınca
naz yaptı, sonra verecekti
ama bu vazgeçti.

Alp: Hem kendi vazgeçiyor
hem de kendi dertleniyor...

Ezgi: Malsınız.

Melis: Ezgi'ye katılmak
istemezdim.

Esra: Beni katmayın.

Ezgi: Sen hariç dostum.

Kılıç: Ben de anladım.

Sude: Alp ve ben mi salağız?

Lâl ayrıldı.

Sude: Ne oluyor bu aşağılık
yerde?

Ezgi: Bunu ben de anlamadım.

Esra: Sude ile aynı seviyede
olacağıma inanmazdım
ama ben de anlamadım.

Kılıç: Ben de.

Tuğçe: And I'm a blonde
girl who's searching for
redemption. And I'm a
freak that is searching
for redemption.

Melis: Ben de.

Cemre: Melis anlamadıysa
ben de anlamadım.

Alp: Bu kız dört gündür
etrafta yok, bunlar gizli
gizli kafelerde buluşuyor
olmalısınlar.

Ceren: Sevgilim nereye ben
oraya, yani... Bu kız
resmen ben...

Hatice: Hayırlı geceler
dostlar. Uyuyorum ben.

Mustafa: Bir haftalık
dedikodu çıktı.

Caner: Utku'nun morali bu
kıza mı bozuk yani?

Sedef: Lâl çok güzel,
farkında mısınız?

Sude: Sikeyim ya.

Sude ayrıldı.

Cemre: Biz de ayrılıyor
muyuz Melis?

Melis: Bana ne? Yesinler
birbirlerini.

Ezgi: Hocam Sude ağlıyor
ama tuvalete tek gidebilir.

Esra: Ezgi ben anladım,
özele gel.

Ezgi: Geliyorum balım.

Melis: Baydınız, bye.

Cemre: Bye.

Kılıç: Hadi iyi geceler.

Mustafa: Biz n'apalım
Caner?

Sedef: Gay misiniz?

Caner: Yok Sedef.

Caner: Senin aksine ekmek
peşinde değiliz bu gece.

Sedef: Ne? Kız güzel,
güzel dedim.

Sedef: Neyse, pazartesi
görüşürüz.

Mustafa: Ben de gidiyorum
Caner.

Caner: Nereye Mustafa?

Mustafa: Ne bileyim,
herkes gitti.

Caner: Ben de arabayı
mı alsam?

Mustafa: Adamsan alırsın.

Ezgi: Adamsan?

Mustafa: Yani... Herifsen
alırsın.

Ezgi: Herifsen?

Mustafa: Alma Caner.

Mustafa: İyi geceler.

Caner: İyi geceler.

Alp: Bir tek ben yalnızmışım
amına koyayım.

Alp: Şu hâle bak...

2023 temmuzun ilk saatleri, balkonda yalnız otururken;

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro