Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

🌠yirmi beş

Beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum, keyifli okumalar 🩷

CORALINE YOK OLMAK İSTİYOR

Gözlerimi aynaya dikmiş, kendimi izliyordum. Teneffüs bitecekti, oysaki burada kalmak istiyordum. Ne sınıfa gitme isteğim vardı ne de başka bir şey...

İçeri birilerinin girme ihtimalini düşünerek ellerimi yıkadıktan sonra kızlar tuvaletinden dışarı çıkıyordum ki içeri giren Melis ile çıkamadım. Tahmin ettiğim çıkmıştı, hissetmiştim. Kapının önünde bekliyordu, yanında Sude ve Cemre vardı.

"Oo... Sessiz kız, selam."

Melis'e cevap vermeyerek kapıdan çıkmaya çalıştığımda önüme geçti. "Konuşsana, Ezgi'den neyimiz eksik?"

"Konuş," dedi Sude. "Kavga için çok iyi bir vakit, biliyor musun? Gökyüzünde durumlar iyi görünüyor."

Kendini büyücü sanıyordu... Ne kadar da aptaldı.

"Ben kavga edemem," dedi Cemre. "Tırnaklarımı daha yeni aynı boyuta getirebildim, çıkışta güzellik merkezine gideceğim. Kırılmasınlar."

"Ne kavgası? Bir durun ya, varoş muyuz?" diyen Melis'e evet demek istedim, sustum. Çete gibi dolaşarak havalı olduklarını mı sanıyorlardı?

"Konuşacaksın," dedi Melis cevap vermeyeceğimi bilerek. "Yeter dikkat çektin, erkeklerin peşinde olması hoşuna mı gidiyor?"

Sessiz kaldığımda gözlerini devirdi. Cevap verebilirdim ama sessizliğim onu sinirlendiriyordu, bu da hoşuma gidiyordu. Onlara cevap vermem, sadece istediklerine ulaşmalarını sağlayacaktı.

"Aptal sünepe, masum görünmeye çalışıyor... Eziksin kızım sen."

Onu arkamda bırakarak kızlar tuvaletinden çıktığımda gülesim geliyordu ama kendimi tutuyordum. Hiç ses çıkarmadığım hâlde zehirlerini kusmuşlardı ama bu zehir bana değil, onlara zarar veriyordu.

Öfke, insanı içten içe bitirirdi.

Beni de bitirmişti.

Kantinden su aldıktan sonra birkaç adım atmıştım ki önüme çıkan çocukla kaşlarımı yukarı kaldırdım. Kafede bizi gören çocuktu ve bana güzel güzel baktığı söylenemezdi. Titrediğimi hissettim, elimdeki suyu düşmemesi için biraz daha sıkı tuttum. Burada tüm kantinin ortasında beni rezil edebilirdi, tam olarak da yapmak istiyor gibi bakıyordu. "Ben de seni saf salak bir şey sanıyordum," dedi sırıtarak. "Buldun yağlı kapıyı, ona vereyim dedin."

Kaşlarım çatıldığında cevap vermeyeceğimi bildiği için devam etti. Artık insanlar buna alışmıştı, kendi kendilerine cevap beklemeden konuşuyorlardı. "Sizi gördüm," dedi saçlarını karıştırarak. "Sen okulda kimseye selam dahi verme ama konu okulun sahibine gelince kafelerde buluş... Çok kınadım."

Yüzünde sahte bir gülümseme, gözlerinin içinde saf alay vardı. Beni incitecekti, diğer herkes gibi acımasız sözleri beni incitmek için sarf edecekti. Geçmeye çalıştığımda önüme geçerek izin vermedi. Konuşurken sesi çok yüksek çıkıyordu ve bu bile rahatsız ediciydi. Biraz daha bağırsa herkes duyacaktı, belki de bunu istiyordu. "Konuşsana kızım, milletle buluşmayı biliyorsun. Bizim paramız yok mu sanki?"

Onunla konuşmak istedim, belki yüzüne tükürmek... Ama durdum. İstediği buydu, istediği insanlar bize bakarken ona cevap vermemdi. Dışarıdan bakan biri normal konuştuğumuzu sanabilirdi ama o, beni sadece yargılıyordu.

İstediğini vermeyecektim.

"Hiç beklemezdim senden," dedi kantindeki kolona yaslanarak. "Gerçekten masum görünüyordun."

Sanki ne yapmıştım? İnsanlar neden hep beni suçluyordu? Kafede oturmam suç muydu? Üstelik oraya isteğimle bile gitmemiştim, arabada ağlamamak için kendimi zor tutarken aklımdaki tek şey dibimdeki o insandan kurtulmaktı. Tabii ki bana teklif ettiği kafeyi kabul edecektim, tabii ki yalnız kalmak yerine kalabalığa girecektim.

Büyümüştüm ama ben hâlâ kendimi koruyamıyordum ki... Bedenim büyümüştü, saçlarım uzamıştı, belki yüzüm çocuksuluğunu kaybetmişti ama bunlar kendimi korumam için bana güç vermiyordu ki... Ben hâlâ o kızdım, ben hâlâ kaybettiği kişileri unutturmak için insanlar tarafından oyunlar oynatılan kızdım. Ben hâlâ oradaydım, ben zaten o kapıdan hiç çıkamamıştım.

"Kaç kere geldim yanına, insanlar kaç kere geldi? Ulan bir kere bile selam vermedin, bir kere bile gülümsemedin. Konu okulun sahibi olunca kafeye koşa koşa gitmişsin, bir de okul çıkışı... Kimse görmesin istedin, değil mi?"

Yüzüne tepkisiz bir şekilde bakmaya devam ederken sanki ben evet demiştim gibi güldü. "Ama ben gördüm."

Umurumda değildi, ben yanlış bir şey yapmamıştım.

Hiçbir zaman.

Yanından geçmek istediğimde bir kere daha önüme geçti. Lütfen dedim, lütfen son teneffüs bitsin. Son derse gireyim ve eve gideyim.

Zil çalmadı.

Ne şimdi, ne de o gün...

"Cevap versene amına koyayım, sessizliğin insanı delirtiyor. Sinir hastası ettin beni bir ayda."

Keşke umurumda olsanız...

"İyi, madem cevap vermiyorsun bu durumu herkes bilsin."

Son kez gözlerime baktı konuşacak mıyım diye. Sustum. Ben yanlış bir şey yapmamıştım, kendimi açıklamama gerek yoktu. O benden bir açıklama bekliyordu ama benim açıklayacak bir şeyim yoktu. Bir yerde oturup papatya çayı içmiştim.

Ben ahlaksız değildim.

Ben, kendimi savunmam gereken hiçbir şey yapmamıştım.

"Arkadaşlar," diye bağırdı kantine doğru. Herkes buraya döndü, herkes sanki bu anı bekliyordu. Birazdan yere yığılacağımı hissettim, herkes bana bakarken sakin kalamazdım ki... Gözlerimi ayakkabılarıma indirdim, kimsenin suçlayıcı bakışlarını kaldıramazdım. "Biraz buraya baksanıza."

"Cevap mı verdi?" diye sordu birisi şaşkınlıkla.

Salak sürüleri.

"Bilin bakalım sevgili Lâl ne yaptı? Aslında çok da sessiz değilmiş."

Gözlerinin içine baktım susması için. Susmadı. Yapma diye bağırmalı mıydım? Komikti. Yapacaktı.

"Herkes bilsin değil mi hanımefendi yaptığın sürtüklüğü?" dedi ama sadece ben duydum. "Bir cevap vermek bu kadar mı zordu?"

"Açıkla anasını satayım, zil çalacak. Burada bitmesin." dedi birisi.

Arkamda bir beden hissettim ama onu tanımak için arkama dönmeme gerek yoktu. Kokusu geliyordu, arabayı saran kokusu şimdi de arkamdaydı.

"Kes sesini Anıl," dedi Utku. Eli kolumdaydı ama tuhaf bir şekilde rahatsız olmuyordum. Koskoca kalabalığın içinde yalnız olmam, herkesin bana yargılar gibi bakması kolumu tutmasından daha kötüydü. En azından düşüp rezil olmazdım. "Sorun neyse önce bana söyle."

"Ne demek sorun ne? Dün sen de oradaydın."

"Ne?" dedi Utku. Ben apar topar kalkmıştım yanından, neden kalktığımı söylememiştim. Bu çocuğu gördüğümü bilmiyordu, hoş bilse ne olurdu ki? Onun haberi bile yoktu, bu çocuk gidip de Utku'ya hiçbir şey söylememişti. Orada tek başıma oturmuşum gibi suçlanıyordum ve ortada bir suç bile yoktu.

"Dün kafede oturduğumuzu görmüş," dedim kısık çıkan sesimle. Sadece arkamdaki beden ve adının Anıl olduğunu ögrendiğim bu çocuk duymuştu. "Yanlış anlamış."

"Siktir ya, bir de yanımda cevap veriyor. Şaka gibisiniz amına koyayım, iki saattir konuşuyorum da sus bile demedi." dedi Anıl sinirle.

"Düzgün konuş Anıl." dedi Utku. Zil çalmıştı ama kimse kalkmıyordu. Film oynuyormuş gibi izliyorlardı, ne kadar kötü göründüğüm ortadayken buradan kalkınca belki de dalga geçeceklerdi.

Bir kere daha anlamıştım, bu insanlar yüzünden yanımda kimse olmayacaktı. Bu hayatta, yaptığım her şey burnumdan gelecekti. İçtiğim küçük bir çay dahildi.

"Ne olur? Okuldan mı attırırsın?"

"Evet," dedi Utku ama sakindi. Anıl'ın aksine bağırmıyordu. "İstersem olur."

"Paranın gözünü seveyim," dedi Anıl gergin bir şekilde. "Dilsiz kıza dil getiriyor."

"Ergensin," diyerek ikisinin arasından çıktım. "Büyü biraz."

Kantinin çıkışına ilerlerken arkamdan "Sürtük." dediğini duydum. Ardından birkaç bağırış.

"Ben sürtük değilim," dedim fısıldar gibi. Bana bunu diyemezdi, her gece sabaha kadar ağlayan bu kıza bunu diyemezdi. "Yemin ederim değilim."

Gözlerim dolduğu için kafamı yukarı kaldırarak geri döndüm usulca. Sakin olmam gerekiyordu, aksi hâlde bu öfkenin zarar verdiği kişi ben olurdum. Utku'nun yanına gittiğimde ellerini tuttum, Anıl'ın yakasından ayırdım yoksa başına bir iş gelecekti. Belki okuldan atılmazdı ama ona zarar verirse de iyi şeyler olmazdı... Simge'den sonra anlamıştım ki bu okuldaki herkes çok değerliydi.

Anıl'ın yakasını sımsıkı tutan elleri, ben çekince kolayca geldi. "Kimseye ihtiyacım yok," dedim ellerini bırakırken. "Özellikle beni, bu duruma düşüren sana."

Anıl'a dönerek hiç yapmayacağım bir şeyi yaptım.

Hayatımda ilk kez birine tokat attım.

2023 kurban bayramı üçüncü gün, elektrikçi mutfağın lambasını yaparken;

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro