🌠yirmi
Beğeni ve yoruma göre günün üçüncü bölümünü de atabilirim, keyifli okumalar 🩷
CORALINE YOK OLMAK İSTİYOR
05**: Eve gittin mi sarı?
05**: Yalan söyleme.
Siz: Gidiyorum, henüz
on beş dakika oldu?
05**: 15 yıl gibi geldi
bana sanki.
Siz: Abartmıyor
musun?
05**: Sanmam.
Siz: Yazma artık,
Siz: Kedilerin arasından
geçeceğim,
Siz: Maalesef.
05**: Neredesin?
Geleyim hemen.
Siz: İstemem.
Siz: Eve gitmemek
için artık korktuğum
kedilerle bile oturacağım.
(Gönderilmedi)
05**: Korkuyor musun
kedilerden?
Siz: Sevmiyorum.
05**: Korktuğun için
mi sevmiyorsun?
Siz: Çirkin oldukları
için sevmiyorum.
05**: Bir de der ki
herkes güzelliğe
bakıyor...
05**: Kediler ve
ben kırgınız.
Siz: Çirkin ve
korkunçlar.
05**: Alınmamış gibi
yapacağım,
05**: Yani korkuyorsun?
Siz: Evet, dalga
mı geçeceksin?
05**: Öyle bir şey
yapmayacağım,
05**: Seni onlardan
koruyabilirim,
05**: Kedisavar olurum
senin için.
Siz: Sakızsavar da
olur musun?
05**: Kırıcısın.
Siz: Üzgünüm,
Siz: Ama umurumda
değilsin.
05**: Peki sarı,
05**: Eve gidince yaz.
Görüldü ✔️✔️
Bıkkınca banklardan birine oturarak kollarımı göğsümde bağladım. Gözlerim doldu, hiç üşümediğim kadar üşüdüm. İlkokulda, okuldan sonra eve gitmek için can atan o kız şimdi park köşelerinde üşüyordu. Yetmiyordu; insanlara kötü davranıyordu, hayallerinden vazgeçiyordu, yavaş yavaş ölmeyi bekliyordu.
İlkokulda kediler için canını verecek o kız, şimdi kedilerken korkuyordu. Etraf kedilerle doluydu, bu parkın her yeri kedilerle doluydu. O gittiğinden beri kedilerden nefret ediyordum. O gittiğinden beri kediler bana düşman olmuş gibi beni sevmiyordu, hep saldırıyordu. Ben de onları sevmiyordum artık, sevilmek için fazla korkunçlardı.
Saat henüz beşti, yediye kadar burada oturmam gerekiyordu ama üşüyordum. Her gün burada oturmaktan bıkmıştım, içimdeki soğukluk yetmiyormuş gibi vücudumun da buz tutması artık dayanılmaz derecede acı veriyordu. Ben de insandım, ben de etten kemikten yaratılmıştım. Benim de başımı sokacağım bir eve ihtiyacım vardı.
Yine de dayanırdım biliyordum. İki saat dayanabilirdim bu ayaza, evdeki soğuk dışarıdaki soğuktan daha tehlikeliydi.
Kulaklıklarımı kutusundan çıkararak kulağıma takıp sevdiğim bir şarkıyı açtım, ardından instagrama gitti elim. Arama yerine Utku Bolat yazdım, en üstte çıkmıştı zaten. Sosyal medyayı aktif kullanıyordu, hatta şu an bir hikayesi vardı ama bakarsam benim olduğumu anlardı diye korkuyordum. Kullanıcı adım bir şarkının adıydı, takipçim yoktu ve onlarca güzel sayfa takip ediyordum. Hesabındaki takipçilerine baktım, benim gibi profili olmayan pek çok hesap vardı. Beni onların arasında fark etmesi imkansızdı belki de, merakıma engel olamayarak hikayesine baktım. Kendini atmıştı yaklaşık dört saat önce, bir gibi, spor salonundan attığı bir fotoğraftı ama dört saat önce okuldaydı. Muhtemelen hafta sonu çekmişti. Geri çıkarak hesabında gezindim bir süre, hep kendi vardı. Zenginliği her yerden belli oluyordu. Fotoğraflar, öne çıkanlar... İnsan sevdiği bir diziyi, bir kitabı, gezdiği bir yeri paylaşmaz mıydı? Yüzünü, bedenini mi ezberletmek istiyordu insanlara?
Sadece beğendiğim hesapları takip ederdim, bu hesabı beğenmediğim için çıkarak gözlerimi kapattım bir süre. Etrafımdaki kediler beni ürpertiyordu, üstelik bu soğuk kış gününde benden başka oturan kimse de yoktu. Kış sebebiyle hava erkenden kararıyor ve ben, korktuğum bu hayvanlarla karanlıkta yalnız kalıyordum.
Ayağıma dolanan kediye sesimi çıkaramamaya çalışarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Onları sevmiyordum, hatta nefret ediyordum ama vuramazdım da... Tekmeyi savurup itemezdim ama korkuma da engel olamazdım. Ayağımla hafifçe itmeye çalıştığımda laf anlayarak gitti ama birazdan bir başkası gelecekti, biliyordum.
Müziğin sesini biraz daha yükselterek ellerimi cebime soktum, eğer o çocuk gelmeseydi kafede bir başıma oturacaktım ama o yine gelmiş, yine benim erkenden eve dönmeme sebep olmuştu.
Sakız gibiydi.
Yarım saatten fazla oluyordu burada oturalı, beremi uçlarından biraz daha çekerek alnıma getirdim, çenemi montumun içine doğru soktum. Burnum sızlıyordu, sertçe çektim. Telefonum titremişti ama açmaya bile yetecek gücüm yoktu, muhtemelen parmaklarım uyuşurdu fakat bir kere daha titrediğinde pes ederek ellerimi çıkardım.
05**: Yazmayacaktım ama...
05**: Fotoğraf*
05**: Bu sen misin?
Siz: Nw alska?
05**: Anladım, sensin,
05**: Umarım takip
isteğimi kabul edersin,
05**: En azından takip
ettiğin şeylere bakıp
nelerden hoşlandığını
bulabilirim.
Siz: Ben dwgilim.
Siz: Soguktan
yazamiyorm.
05**: Hani evin yakındı?
Bu saate çoktan gitmen
gerekiyordu.
Siz: Canim gitmwk
istemedi, parkta
oturmak istexi.
Siz: Ne yapacaksin?
05**: Hiç.
Görüldü ✔️✔️
Yaklaşık beş dakika sonra yanımda bir hareketlenme hissettiğimde korkarak gözlerimi çevirdim. Oydu, beni nasıl bulmuştu bilmiyordum ama artık korkuyordum.
"Sen," dedim kulaklığımın tekini çıkararak. "Nasıl buldun beni?"
"Okula yakın, kedilerin olduğu tek park burası."
"Burada da rahat yok artık, anladım."
"Her gün burada oturur musun?"
"Evet."
"Ama kedilerden korkuyorsun, çok saçma."
"Parkı seviyorum," dedim sızlayan burnumu ısıtmak için ellerimi yüzüme bastırarak. "Nasıl hemen geldin?"
"Araba," dedikten sonra ayağa kalkıp kolumdan tuttu. Dehşete düşmüş bir ifadeyle suratına bakarken "Gel," dedi. "Donmuşsun."
"İstemiyorum."
"Biliyor musun? Umurumda değil."
"İstemiyorum," dedim gözlerim dolarken. İstemiyorum dediğimde kimse anlamaz mıydı? Duyulmaz mıydı sesim? "Anla artık, istemiyorum."
Arabanın kapısını açarak içeri soktuğunda çıkmak istedim ama izin vermedi. "Kaçamazsın," dedi. "Akıllı akıllı otur."
Kapıyı kapattığında tekrar açarak çıkmak istedim ama izin vermedi. "Kilitlerim seni, düzgün dur."
Korkuyla yerime sinerken etraftan dolanarak şoför koltuğuna oturdu. "Ne yapacaksın?" diye sordum sesim titrerken.
"Hiçbir şey," dedi gerginlikle. "Tek amacım daha sıcak bir yerde oturman, şarkını dinlemeye devam edebilirsin."
"Bu kadar mı?" diye sordum inanmayarak.
"Kaç kere diyeceğim sana bir şey yapmayacağım diye? İkimiz de sessiz sessiz oturacağız, bu kadar."
"Söz mü?"
"Söz, sarı." diyerek arabanın arka koltuğundan bir şey aldı. Monttu, kendi üzerinde deri ceket vardı. Bacaklarımın üzerine koyduğunda "Üşüyor musun?" diye sordu.
"Üşümüyorum, alabilirsin."
"Buz tutmuşsun," dedi yüzüme bakarken. Muhtemelen burnum kıpkırmızıydı. "İnadın yüzünden neler oluyor, görmüyor musun?"
"Neler oluyor?"
"Ya ayakta ya da soğukta kalıyoruz. Sıcak bir yerlerde de konuşabiliriz."
"Amacım seninle konuşmak olsaydı sıcak bir yerlere gidebilirdik ama senin yaptığın tek şey önümü kesmek."
"Biraz gezelim mi?" diye sorduğunda kafamı sağa sola salladım. "Söz," dedi. "Uzaklara gitmeyiz, etrafta oluruz."
"İstemiyorum."
"Arabayı çalıştırsam ağlar mısın peki?"
"Ağlarım," dedim hemen. "İstemiyorum."
"Endişeleniyorum," dediğinde yüzünde ona inanmamı isteyen bir ifade vardı ama inanmıyordum, kimse benim için endişelenmezdi. Kimse beni görmezdi ki...
Arabayı çalıştırdığında şok olmuş bir biçimde önce ona, sonra yola baktım. Gerçekten ilerliyordu. "Neden evine gitmiyorsun? Ne var o evde?"
"Durdur arabayı," dedim korkumu saklamaya çalışarak. Beni dinlemeden kaloriferleri açtı. Sıcak hava üzerime üflenirken ne kadar üşüdüğümü yeni anlıyordum. "İstemiyorum diyorum, anlamaz mısın laftan?"
"Eve neden gitmiyorsun sarı? Belki çözebileceğimiz bir şeydir, anlatmak ister misin?"
"İstemiyorum."
"Sana soranda kabahat, anlat."
"Beni korkutuyorsun," dedim titreyen sesimle. "Nereye gidiyoruz?"
"Bilmiyorum, öylesine sürüyorum. Yemin edersem inanır mısın? Yemin ederim bir şey yapmayacağım sana."
"Eğer sosyal medyamı söylemedim diye kızdıysan söyleyebilirim. Buna gerek yok, bildin zaten hesabımı. Görmüşsün."
"Bugün sana hiç tatlısın dedim mi?"
"Korkuyorum," dedim tekrar. "Dur."
"Eve gitmek istiyor musun?"
"Hayır," dedikten sonra toparlamaya çalıştım. "Evde kimse yok, anahtarımı unutmuşum."
"Peki, sıcak bir yerlerde oturmak ister misin? Parkın aksine."
"Tamam olur, yeter ki indir beni şu arabadan."
"Sanırım seninle anlaşmanın yolunu buldum," dedi keyifle. "Seçenek sunmak."
"Ne saçmalıyorsun?"
"Bir şey yaptırmak için daha kötüsünü yapıyorum, istediğimi seçiyorsun. Güzelmiş bu. Seni arabaya almasaydım, benimle tekrar oturmayacaktın."
Elim kapının koluna giderken tutmuştum ki aniden kilitlenmesiyle içimdeki korku iki katına çıktı. "Aptal," dedi öfkeyle. "Aşağı atlamayı mı düşünüyorsun?"
"Hani, hâlâ gitmedik kafeye. Beni mi kandırdın?"
"Kandırmadım," dedi aynı öfkeyle. "Sen az önce ne yapmaya çalıştığının farkında mısın?"
"Bağırıp durma, bir şey yapmadım."
"Yapıyordun."
"Hani, gelmedik kafeye."
"Ya sabır..." dedi. "Yapmayacağım bir şey, anlamıyor musun?"
"Seni engelleyeceğim," dedim. "Gerçek hayatta karşıma çıkıp durduğuna göre anlaşma bitti."
"Öyle bir şey yaparsan daha çok çıkarım."
"O zaman şikayet edeceğim, taciz ettiğine dair."
"Gerçekten kırıcısın," dedi. "Acaba ben mi taciz ediyorum?"
"Ne demek istiyorsun?"
"O evde ne oluyor? Senin aksine ben aptal değilim."
2023 kurban bayramı ikinci günü, evde yalnızken;
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro