🌠otuz iki
Beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum, keyifli okumalar 🩷
CORALINE YOK OLMAK İSTİYOR
05**: Uyuyup durma,
dersi dinle.
(Dördüncü ders)
Siz: Uyumuyorum
şu an?
05**: Ama birazdan
uyuyacaksın, biliyorum.
05**: Birkaç dakika
tahtaya boş boş bakıp
sonra uyuyorsun.
Siz: Sen çok mu
ders dinliyorsun?
Siz: Telefonunla
uğraşıyorsun.
05**: Benimle ilgili bir
şeyi fark etmen şaşırtıcı.
Siz: Sude gitti.
05**: Yani?
Siz: Eğer beni konuşmaya
tutmasaydın, sınıfa önce
girseydin böyle olmazdı,
Siz: Bizi gördükten sonra
kötü oldu kız,
Siz: Okuldan gitti...
05**: Melis gibisin
şu an.
Siz: Ne?
05**: O da Sude'ye
ne olsa beni suçluyor...
Sınıfa biriyle girdim
diye kötü olmasının
suçlusu ben miyim?
Siz: Seni seviyor.
05**: Sevmiyor,
05**: Yıllardır böyle o,
05**: Beni sevdiğini
söylüyor ama sevgili
de yapıyor sürekli,
05**: Ayrılınca tekrar
sevdiğini söylüyor,
05**: Ben onu umursamayı
bırakalı çok oldu, tavsiye
ederim sana da.
Görüldü ✔️✔️
"Bugünlük bu kadar yeter çocuklar, diğer sınıflardan beş saat daha öndeyiz sizinle. Açıp test çözebilirsiniz."
Hoca, kendi masasına oturarak telefonunu çıkardığında neredeyse bütün sınıf da telefonunu çıkardı. Kimsenin test çözeceği yoktu, kimsenin gelecek kaygısı yoktu. Bildiğim kadarıyla bizim sınıfta burslu birisi yoktu ve hepsi ailesine güveniyordu... Acaba güzel bir duygu muydu?
Siz: Yine de üzülmese
eşyalarını toplayıp
çıkmazdı.
05**: Ben niye
suçlanıyorum
şu an?
05**: Alt tarafı sınıfa
girip yerime oturdum,
niye duygularıyla
oynamışım gibi
davranıyorsun?
Görüldü ✔️✔️
"12/D SINIF GRUBU"
Melis: Sude'yi geri
ekle Ezgi.
Ezgi: Çıkmasaydı.
Melis: O da bu sınıfta,
eklemek zorundasın.
Ezgi: Bir daha kimse
çıkmasın demiştik.
Ezgi: Hatta sen ne
demiştin? Ha... Çocuk
gibi çıkacak mı herkes?
Melis: Kızın üzerini gittiniz.
Ezgi: Çok üzüldüm,
vah vah...
Melis: Alır mısın?
Ezgi: SON KEZ BİRİNİ
ALIYORUM, AKLINIZA
SOKUN.
Ezgi, Sude'yi ekledi.
Sude:
Esra: Kız resmen bu
an için yaşamış.
Mustafa: Geçmiş olsun
Sudesu.
Caner: Geçmiş olsun
Sudede.
Sude: Sağ olun,
fenalaştım da yolda.
Ezgi: Ulan Sude... Eski
değilse bu fotoğraf ben
de bir şey bilmiyorum.
Ezgi:
Sude: Geçmiş olsun
demek bu kadar mı
zor Ezgi? Hastalığın
yalanı mı olur?
Ezgi: Sude'nin doğrusu
mu olur?
Melis: Gitmesene kızın
üzerine Ezgi, zaten
iyi değil.
Cemre: Yaa Sude... Geçmiş
olsun bebeğim, hemen
hastaneye çiçek
göndertiyorum.
Sude: Teşekkür ederim
bebeğim ama gerek yok,
benim çiçeğim sensin.
Görüldü ✔️✔️
Telefonda Sude'nin attığı serum fotoğrafına bakarken bugün ne giydiğini hatırlamaya çalıştım ama yapamadım. Çok da dikkatli bakmamıştım, zaten tüm gün uyuduğum için görememiş olmam normaldi. Utku'nun mesajlarına girmeden önce kulaklarımı takarak müzik listemden bir şarkı açtım.
Siz: Sude'nin attığı
fotoğrafı gördün mü?
Siz: Gerçekten
kötü olmuş.
05**: Üzerindeki polar
ne renk güzelim?
Siz: Görüyorsun ne
renk olduğunu.
05**: Sude, okulda
ne giyiniyor?
Siz: Dikkat etmedim
ki, uyuyordum.
05**: Polar giyiniyor ya
hani, zorunlu olarak.
Beyaz tüylü bir şeyler
giymemişti, inanmadım
şahsen.
Siz: Belki eve gitti,
sonra fenalaştı.
05**: Yolda fenalaştım
dedi? Öyle yazmış.
Siz: Birinin anlattığı
şeylere inanılmaması
çok kötü bir şey.
(Gönderilmedi)
Siz: Peki, dediğin
gibi olsun.
05**: Onları mı
konuşacağız?
Siz: Sadece söylemek
istedim, başka konuşacak
bir şeyim yok.
05**: Ben bulurum
istersen.
Siz: Keyfin bilir.
Görüldü ✔️✔️
Sıkıntılı bir nefes verdiğimde Ezgi arkasını dönerek "Ne oldu?" diye sordu. Duymamıştım ama anlamıştım, kulaklıklarımdan birini çıkararak "Yok bir şey," dedim. "Sence Sude doğruyu mu söyledi?"
"Tabii ki hayır, Sude hiçbir zaman tırnak uzatmaz. Bazen Cemre onun kolunu çizince kavga ederler bu yüzden."
"Siz," dedim gözlerim Utku ve Ezgi arasında giderken. "Gerçekten dedektif olmalısınız."
"Bekle şimdi, nasıl rezil edeceğim onu. İzle." diyerek telefonunu çıkardı Ezgi. Bir süre sonra ekranıma bildirim düşmüştü.
"12/D SINIF GRUBU"
Ezgi: Sude çok geçmiş
olsun gerçekten, duydum
ki delirmişsin.
Sude: Şu hasta hâlimle
üzerime gelme bari
Ezgi, yeter.
Melis: Cidden Ezgi, ne
istiyorsun şu kızdan?
Ezgi:
Cemre: Aa... Sude,
internete düşmüşsün.
Melis: Off Sude, diğerini
at dedim sana.
Sude: Gerçekten
hastanedeyim,
Sude: Benim çektiğim
estetik çıkmadı diye
bunu attım. Temsili!
Mustafa: Ulan güleceğim,
hoca bakıyor.
Caner: Beni de
güldürüyor piç.
Kılıç: Ben bile güldüm.
Esra: Ezgi yine
harikasın bebeğim.
Tuğçe: Sude seni en
iyi ben anlarım canım...
Sevdiğin çocuk için
serumlu foto aramak...
Yaşandı, en kralı yaşandı.
Tuğçe: Don't blame me,
love made me crazy.
Batuhan:
Ceren: Ay kaçırmışım,
sevgilimle konuşuyordum
ama komikmiş.
Hatice: İnsanları kandırmak
hoş değildir.
Sedef: Kadın erkek ilişkileri
çok toksik ya...
Ezgi: Neyse dostlar, karşıma
çıktı işte. Ben de şaşkınım,
Sude senden bunu
beklemezdim.
Sude: Gerçekten hastanedeyim,
beni temsil etsin diyorum.
Neden anlamıyorsunuz?
Görüldü ✔️✔️
Ezgi bana doğru döndüğünde gülmeme engel olamadım. "Ezgi," dedim kulaklığımı tekrar çıkararak. "Ne kadar fenasın."
"Ay fotoğrafı internette aratınca hemen çıkıyor zaten, rezil oldu salak."
"Neden böyle bir şey yaptı ki? Gerçekten dediği gibi, hastalığın yalanı mı olur?"
"Utku'nun dikkatini çekmek için," dediğinde gözlerimi kaçırdım. "Bu ucuz oyunları hâlâ yiyen var mı?"
"Ben yedim," dedim dudaklarımı büzerken. "Gerçekten fenalaştı sanmıştım."
"Saf seni," dedi gülerek. "Neyse, hoca anlamasın diye önüme dönüyorum."
Ezgi önüne döndüğünde telefonum titremişti. Sınıf grubu sanmıştım ama Utku'ydu.
05**: Çok güzel gülüyorsun,
bazen Ezgi'nin yerinde
olmak istiyorum.
Görüldü ✔️✔️
05**: Ne dinliyorsun şu an?
Siz: Şarkı?
05**: Hiç düşünmemiştim,
nasıl ya?
Siz: Bu kısımda dinlediğim
şarkıları paylaşmayı
sevmediğimi anlaman
gerekiyordu?
05**: Ama neden?
05**: Çizdiğin resimler
sana özel, atmak istemezsin
ama şarkılar sana özel değil. Paylaşabilirsin.
Siz: Benim dinlediğim
şarkılar bana özel?
05**: Şarkılar herkes
içindir.
Siz: Peki.
05**: Söyle o hâlde.
Siz: Fikrimin arkasındayım,
seninle tartışmak
istemediğim için
öyle söyledim.
05**: Özür diledin
ama hâlâ aynısın,
seninle konuşma
çabamı çok güzel
görmezden geliyorsun.
Siz: Sana sadece özür
dilediğimi, seninle
konuşmak istemediğimi
söylemiştim.
05**: O zaman
affetmiyorum.
Siz: Sen bilirsin, ben
üzerime düşeni yaptım.
Görüldü ✔️✔️
Görüldü attığında kafamı kaldırarak ona doğru baktım, o zaten bana bakıyordu ama her zamanki gibi değildi, kaşları çatıktı. Tekrar telefonuna dönerek bir şeyler yazdı, ben de önüme dönerken Melis ile göz göze gelmiştim. Önce bana, sonra Utku'ya baktı.
05**: Yanına
geliyorum.
Siz: Ne? Hayır.
05**: Ben seninle
konuşabilme yolunu
unutmuşum, şimdi
hatırladım.
05**: Sana seçenek
sunmam gerekiyordu
benim... Ya şarkını
söylersin ya da
yanına gelirim.
Siz: Aynen.
Görüldü ✔️✔️
Utku'nun telefonunu cebine koyarak bir bacağını sırasından çıkardığını gördüğümde panik olarak mesaj attım.
Siz: Jane Maryam.
Görüldü ✔️✔️
Kulaklığını çıkardı, birini kulağına taktı. Onunla aynı anda, aynı şarkıyı dinliyor olmak tuhaf hissettirmişti. Tam şu an, tüm dünyada benimle birlikte kaç kişi Jane Maryam dinliyor olabilirdi ki? Ama Utku dinliyordu, yalnız değildim.
Siz: Sana dinlediğim
şarkıları söylemek
istemiyorum çünkü
anlamlarına bakıp
saçma senaryolar
üretiyorsun.
05**: Öncelikle şarkı
çok hüzünlü, tuhaf
hissettirdi.
05**: İkinci olarak evet,
anlamına baktım ama
bu sefer bir senaryo
üretemedim.
Siz: Benim hikayem değil,
Meryem'in hikayesi çünkü.
Siz: Asker babası idam
edileceği sabahın önceki
gecesi kızı Meryem için
yazmış, yazdığı mektup
bestelenmiş.
Siz: Aslında bir ağıt.
05**: Babası önceki gece
yazdıysa, sabah idam
edilecekse Meryem
bir daha babasının
onu uyandırmak için
seslendiğini duymadı.
Siz: Benim gibi.
(Gönderilmedi)
Siz: Bilmem, olabilir.
05**: Sanki senin
hayatındaki her
şeyin bir anlamı
var gibi geliyor.
05**: Neden bilmiyorum,
öyle hissediyorum.
05**: Sanki içtiğin suyun
bile bir anlamı var.
05**: Ben bazen öylesine
bir listeye girip bir şeyler
dinliyorum ama sen,
böyle yapmıyorsun sanki.
05**: Her şeyi özenle
seçiyorsun, her şeyin
anlamı oluyor.
Siz: Evet.
(Gönderilmedi)
Siz: Saçmalık.
05**: Okula geldiğinden
beri bunu mu dinliyorsun?
Siz: Evet.
(Gönderilmedi)
Siz: Hayır.
05**: Dinlediğin
şarkılar çok melankolik.
Siz: Yani?
05**: Bazen senin için
endişeleniyorum.
Siz: Benden uzak
durduğun sürece
endişelenmene gerek
yok, başıma iş açan
sensin.
05**: Sırada resimlerin
var, ders bitene kadar
atıyorsun.
05**: Yorum yapacağız.
Siz: Engellettirme
kendini Utku.
05**: İyi, yanına geliyorum.
Siz: Onlar benim
özellerim, kimseye
göstermedim.
05**: Ezgi'ye
göstermişsin ama...
Siz: En basitlerinden
birkaç tane sadece.
Göz, dudak gibi şeyler...
Ben kimseye resimlerimi
göstermedim, hele
sana hiç göstermem.
05**: Bazen çizmiyorsun,
yazıyorsun. Ne yazıyorsun?
Siz: Beni mi izliyorsun
sürekli?
05**: Evet?
Siz: Zamanını daha
kaliteli şeyler yaparak
geçirmeni tavsiye
ederim.
05**: Zamanımı hiç
bu kadar kaliteli
geçirdiğimi
hatırlamıyorum.
05**: Kaç gündür
seninle konuşmuyordum,
okula gelmiyordun.
05**: Kızmanı bile
özledim Lâl.
Lâl yazıyor...
Lâl çevrimiçi
05**: Sorularıma
cevap ver yoksa gelirim.
Siz: Tehdit etme beni,
Siz: Sırf yanıma gelme
diye her dediğini
yapamam.
05**: Teklif var, ısrar yok.
Gelirim, sohbet ederiz işte.
Fena mı?
Siz: Ne istiyorsun?
05**: Neden gelmedin?
Neredeyse bir hafta
yoktun,
05**: Gözüm hep kapıdaydı,
geleceksin sandım,
05**: Dört gün gelmemeni beklemiyordum,
05**: Sıranın boş olduğunu
görmek üzücüydü.
Siz: Sen hep bu kadar
açık mı konuşursun?
05**: Evet, neden
gelmedin?
Siz: Hastaydım.
05**: Dört gün, hiç
azalmadı mı?
Siz: Evet.
05**: Neden apar
topar sınıftan çıktın?
05**: Peşinden gelmek
istedim ama hoşuna
gitmeyeceğini düşündüm.
Siz: Bazen doğru şeyler
düşünmeyi başarabiliyorsun.
05**: Şimdi nasılsın?
Neden uyuyorsun sürekli?
Hasta mısın yine?
Siz: Dersler sıkıcı.
05**: Keyifli hâle
getirelim sarı,
benimle oturursan
çok eğlenebiliriz.
Siz: Yanın dolu?
05**: Yani yanım
boş olsa geleceksin,
öyle mi?
05**: Kılıç'ı atmam
beş dakika sürer,
05**: Ya da ben senin
yanına gelebilirim,
senin yanın boş.
Siz: Tek oturmayı
seviyorum.
05**: Belki beni
de seversin.
Siz: Hayalinde,
evet.
05**: Sus, yanına
gelirim.
Görüldü ✔️✔️
Ezgi arkasına döndüğünde telefonumu aşağı indirdim. "Efendim." dedim kulaklığımı çıkararak.
"Kulaklığın dışarı ses veriyor. Benlik bir sorun yok, şarkı zevkini sevdim ama saatlerdir aynı şarkıyı dinlemen bir tık usandırdı. Hadi, yeni bir şeyler aç."
"Pardon," diyerek telefonumun kenarından sesi azalttım. "Şimdi nasıl?"
"Ama neden kıstın? Ben dinleyemiyorum şu an..."
"Dinlemen mi gerekiyor?"
"Kırıcısın," diyerek birkaç kere cık cık dedi. "Şarkımızı da paylaşmayacaksak neden komşuyuz?"
Önüne döndüğünde tekrar telefonumu çıkardım.
"12/D SINIF GRUBU"
Melis: Hoca boş
bıraktığından
beri bu grupta
konuşuyoruz,
Melis: Konuşmayan
iki kişi var,
Melis: Ve telefon
ellerinde,
Melis: Birbirlerine
bakıp gözleriyle
konuşuyorlar ayrıca,
Melis: Bilin bakalım
bu iki kişi kim? Birisi
üç harfli.
Mustafa: Oğlum
konuşmayan bir
sürü kişi var, toplasan
on kişi konuşuyoruz.
Kalanlar dersler için
arada bir uğruyor.
Melis: Normalde konuşan
ama şu an konuşmayan
kimler var?
Mustafa: Tuğçe.
Melis: Üç harfli diyorum
Mustafa, salak mısın?
Mustafa: Normalde
konuşup şimdi konuşmayan
üç harfli yok.
Melis: Doğru ya... O
normalde de
konuşmuyordu.
Melis: Normalde konuşan
ama şimdi konuşmayan
dört harfli kim var?
Esra: Ne bilmece gibi
soruyorsun kızım ya?
İsim ver işte.
Melis: Utku?
Ezgi: Ne olmuş
Utku'ya?
Melis: Yazıklarımı
okumadın mı?
Ezgi: Telefonu elinde
diye bu gruba yazmak
zorunda mı?
Melis: Peki telefonları
elindeyken birbirlerine
bakıp telefonlarına
geri dönmeleri?
Melis: Siz olabilirsiniz
ama ben aptal değilim.
Alp: Yok artık Melis,
sana destek çıkamıyorum
bu sefer. Kusura bakma.
Ezgi: Alp, Utku senin
arkanda oturuyor.
Göremezsin zaten
ne yaptığını, Sude
değilsin sen.
Sude: Ben ne alaka
Ezgi?
Ezgi: Ne? Sınıftaki
tek baykuş sensin.
Esra: Of Melis... Aşkım
Ezgi'nin dedektifliğine
mi özendin?
Melis: Aptal sürüsü
yemin ederim.
Ezgi:
Cemre: Ben hiçbir
şey anlamadım,
çok zor bir
bilmeceydi.
Sude: Ben de
anlamadım
Cemre.
Melis: Utku ve Lâl'in
arasında bir şeylerin
olduğunu iddia ediyorum.
Utku: Anlaşıldı, bu
sınıfta rahat yok.
Utku: Telefonla uğraşmama
bile karışmaya başladılar.
Melis: Sorun telefonla
uğraşman değil, sorun
bana atılan lafın sana
atılmaması.
Utku: Açık konuş Melis.
Melis: Rüzgar'ı sevmediğim
hâlde seviyorsun diye direttiler,
sonra sevdiğini saklamak
seni ezik yapmaz dediler,
Melis: Sen de saklıyorsun
ama kimse sana ezik
demiyor.
Caner: İki dakika oyun
oynatmadın Melis, susun
ya adamım öldü.
Mustafa: Oyuna gir
Caner, ölüyorum.
Caner: Yetiştim,
dayan.
Esra: Bu ne biçim sınıf,
bilerek mi bizi bir
araya topladılar?
Utku: Kendinle beni
niye bir tutuyorsun
Melis? Ben birini
seversem saklamam.
Utku: Saklamak zorunda
bırakıyor salak kız.
(Gönderilmedi)
Utku: Ayrıca sana hiçbir
zaman ezik demedim,
derdin ne?
Melis: Dediniz.
Ezgi: Ben tek başıma
dedim Melis, zoruna
mı gitti?
Melis: Hadi, Utku'ya
da söyle.
Alp: Bu çocuk bir kere
sevmiyorum dedi,
daha ne diye
zorluyorsunuz?
Melis: Külahıma anlatın.
Utku: Daha geçen gün
konuşmuştuk bu konuyu
arkadaşlar, on sekiz
yaşınıza geldikten
sonra insanların
özel hayatına
karışılmaması
gerektiğini ben mi
anlatacağım yine?
Alp: İnkar etsene oğlum.
Melis: Lâl de reddetsin.
Alp: Utku etse yeter
benim için.
Ezgi: Çocuk da travma
oluşmuş, Lâl tarafından
bir kere daha reddedilmeyi
kaldıracak hâlde değil.
Esra: Seninle konuşurken
benim klavye söyle oluyor
Ezgi:
Esra:
Ezgi: Kalbime bir
şeyler oluyor...
Hatırlat teneffüste
ısıracağım.
Alp: Ezgi sen insanı
kanser edersin.
Kimse reddetmedi
beni.
Melis: Utku zaten
reddetmişti, fikri
değiştiyse bilemiyorum.
Mesajlar hâlâ duruyor
ama...
Melis:
Utku: Merakımdan
soruyorum Melis,
niye yıldızladın bunu?
Melis: Çünkü bir gün
kullanacağımı biliyordum.
Utku: Sıktınız.
Sude: Neler oluyor
okulda?
Sude: Melis? Ne demek
istiyorsun?
Melis: Daha ne kadar
net olabilirim?
Utku: Ya size ne?
Ezgi: Üzülüyorum Utku'ya,
kırmak istemiyor sizi
ama içten içe deliriyor
çocuk.
Alp: Sikeceğim artık,
aynı konuları ısıtıp
ısıtıp önümüze
koyuyorsunuz.
Alp: Hoca olmasa
küfür edeceğim.
Alp: Utku'nun ne işi olur
o kızla? Bıktım ben artık
hep aynı konuların
dönmesiyle.
Görüldü ✔️✔️
Gruptan çıkarak kulaklıklarımı düzeltip hâlâ aynı şarkıyı dinliyorken montumu sırtıma atarak kollarımı sıraya, kafamı kollarımın üzerine koydum. Sınıfa doğru çevirmedim kafamı, kalorifere doğru döndüm.
Ben yokmuşum gibi davranıyorlardı. Sanki ben görünmezdim, sanki ben hayalettim.
Beni incitiyorlardı.
"Lâl..." dedi Ezgi. Duymazlıktan geldim. Gözlerim mi dolmuştu? Neden?
Sorun Utku değildi. Sorun, mesajları okuduğumu bile bile beni incitmeleriydi. Ben sanki yoktum o grupta, öyle rahat hakkımda konuşuyorlardı... Ben o grupta olmayan biri hakkında bile öyle konuşamazdım, onlar ben varken beni aşağılıyorlardı. Belki de zamanımın dolmasını beklememeliydim, zamanı ben doldurmalıydım. Annem on sekizinci yaşımı görmese de olurdu.
Bir damla yaşın koluma düştüğünü fark ettiğinde kimse görmeden silmeye çalıştım. Elimdeki telefona mesajlar geliyordu, titriyordu sürekli ama umurumda değildi. O mesajları okumak bana iyi gelmiyordu.
Bir süre uyudum ya da uyuyormuş gibi yaptım. Beynimin bulanıklaştığını hissetmiştim, gözlerimden yaşlar geliyordu ama dışarıdan bakan birisi ağladığıma ihtimal vermezdi.
Zilin çaldığını duydum, ardından kapının çarpıldığını... Üzerimdeki mont yavaşça alındığında Ezgi'ye kızmak için yerimden kalktım ama Ezgi değildi, Utku'ydu. Ona, yanıma gelmemesini söylememe rağmen beni dinlememişti. Kulaklıklarımı çıkardığımda elini uzatarak yanağımda duran gözyaşını sildi.
"Babamı falan umursamam, senin için bu okula yakarım."
"Git başı-..."
"Gel, kantine inelim. Suyun bitmiş, su alırız."
"İstemi-..."
"Kalk," dedi elini uzatarak. "Siktir et hepsini, emin ol değmezler."
"Ayy," dedi Ezgi. "Film gibi."
Utandığımı hissettim, herkes buraya bakarken bana elini mi uzatmıştı?
Herkes, gerçekten buraya bakıyordu.
Gözlerimi sınıftaki insanlardan alarak Utku'ya çevirdim bakışlarımı. Elini tutamazdım, elini tutarsam umutlanırdı. Onu umutlandırmaya hakkım yoktu, ben gidecektim. Ben bencil değildim, Utku da bu bencilliği hak etmiyordu. Onu yüzde yüz tanıyan biri değildim ama o, babamdan sonra hayatıma giren en iyi erkekti.
Onu üzeceğime, kendimi üzerdim.
Montumu giydim, çantamı alarak ayağa kalktım. "Benden uzak dur," dedim sıradan çıkmak için bir adım atarak. "Sıktın artık."
Sınıftan çıktığımda ne düşündüklerini bilmiyordum, belki de pek çoğu sesimi ilk kez duymuştu. Hoş, o sınıf umurumda değildi. Utku ne hissetmişti bilmiyordum ama gözlerindeki hayal kırıklığı bana batmıştı sanki.
Şimdi üzersem daha az üzülürdü ama dört ay sonra üzülürse, belki de içindeki üzüntü hiç bitmezdi.
Benimkinin bitmediği gibi.
Kardeşim sünnet olurken;
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro