༄25
●
●
-2 gün sonra-
Israrla çalan telefonla kıpırdanıp rahatsızca yüzünü buruşturarak uyandı Jimin.
Kendisin de hareket edecek bir güç bulamıuordu,gözlerini açamayacak kadar yorgundu.
2 gündür yazlık evindelerdi.Ayrı kaldıkları zamana inat defalarca birlikte olmuşlardı.Her birlikteliklerinden sonra beraber yemek yapıp film izliyorlardı sonrası ise tekrar tek vücut oluyorlardı.
İki gün önce utana utana Jihyun'dan kıyafet istemiş kardeşinin eline malzeme verirken yerin dibine girmişti kısa beden.
Onun dışında Jungkook gerçekten kelimenin tek anlamıyla onu tüketmişti.Şuan doğrulacak hali bile yoktu.
Çıplak bedenini göğsüne kadar örten örtünün beline kadar kaymasına izin vererek komidine uzatıp telefonu aldıktan sonra arayan kişiye baktı.
'Jihyun veleti🤍'
Kısılmış sesinin düzelmesi için -azıcık- boğazını temizleyip telefonu açtı.O kadar çığlık ve inlemeye sesinin bu kadar zarar görmesi beklenesiydi.
"Efendim Jihyun?"
Karşı hattaki beden boğuk sesi yeni uyanmasına vererek takmadı.
"Yeni mi uyandın hyung?Saat 11."
Jimin,zaten iki gündür düzenli bir uyuma ve uyanmaları olmadığı için sadece başını salladı,kardeşi görmese de.
"Birşey mi oldu?"
Kardeşinin neden aradığı ve bu yorgunluğunu atmak için uykusunu bölme nedenini merak ederek sormuştu.
"Babam sizi öğle yemeğinde restoranta bekliyor.Annem iki gündür resmen telefonuna el koydu aksi takdirde bu kadar rahat olmazdınız."
Jimin,alayla konuşan kardeşine göz devirip omuzuna konulan öpücükle arkasına döndü.
Jungkook gülümseyip bir kolunu ince bele sararken diğer eli çıplak teninde gezintiye çıkmıştı.
Kısa beden titrek bir nefes alıp uzun bedene gülümserken kardeşini yanıtladı.
"Tamam,bir kaç saate geliriz."
Jungkook,duyduğu cümleyle dudak büzüp omuz silkti.Jimin,gülmemek için dudağını dişlerken iri eli kalçasında hissetmesiyle kaşlarını çattı.
"Alooo!Kime diyorum!Öğle yemeği öğle,akşam değil!Saatin de gelmezseniz babam gelir sıkıntı değil."
Jimin,yükselen sesle yüzünü buruştururken eşinin elini itmeye çalışıyordu babasının geleceğini duyunca.Çünkü,Jungkook bilmem kaçıncı tura hazırlanıyordu.
"Bağırma hyunguna saygısız.Geliceğiz."
Jihyun,karşıdan ensesini kaşırken gözlerini devirdi.
'Ha tamam.'
Kısa beden eşine kaç göz yapıp iterken Jungkook sinsice gülümseyip dudaklarını eşinin bel boşluğuna kadar sürükleyip öptü.
Jimin,dudağını dişleyip omuzuna vurdu ama bu onu durdurmamıştı.
"Sangmin nasıl?Ne yapıyor?"
İnlememek için konuştuğunda Jihyun lunaparka bir saatliğinde götürmek için arabaya bindirdiği yeğenine gülümsedi.
'Babam ve benim mükemmel ilgimizden dolayı sizi unuttu şuan Lunapark'a gideceğiz."
Jimin,tekrar göz devirirken kalçasındaki küçük ısırıkla elini ağzına bastırıp telefonu uzaklaştırdı.
Ardından eşine yalvaran sesiyle fısıldadı.
"Jungkook lütfen rahat dur."
Uzun beden onu duymamıştı bile dudaklarını sıktığı ve şaplakladığı el izlerini taşıyan kızarmış dolgun kalçanın yanağında gezdirirken kısa beden iç çekip telefonu tekrar kulağına yaslayarak konuştu.
"Tamam,dikkat edin?"
Konuşmayı bitirmek için elinden geleni yapıyordu aksi takdir de inlerdi.Kardeşinin eline koz vermeyi asla istemezdi.
"Tamam,hadi görüşürüz."
Jungkook,kolunu ince bele sarıp kendine çekerek çıplak bedenlerinin temasını sağlarken eşi hissettiği baskıyla telefon direkt kapatıp kardeşinin göz devirmesini kazanmıştı.
Hemen belindeki kolların arasından dönüp eşinin yüzüne bakacaktı ki dudaklarındaki baskıyla karşılık verdi.
Bir süre sonra zor ayrıldığında nefes nefese boynuna inip öpücüklerini dizen eşini durdurdu.
"Jungkook dur-ah!"
Uzun bedenin umrunda bile değilken ısırdığı mora boyanmış teni sertçe emip öptü.
"Sana olan özlemim dinmiyor Jimin."
Duyduğu ilgili sesle gülümserken kısa beden üstüne konumlanan eşine şaşkınca baktı.
Hayır,hayır bir tur daha kaldıramazdı kalçaları ve yorgun bedeni.Aklına gelenle eşine üzülse de yapmak zorunda olduğu için konuştu.
"Babam geliyor,Kook."
Jungkook,ateş görmüş kaplan gibi geri çekilirken yatağa yatıp yorganı göğsüne çekti.
Şuan 'iffetim iffetim' diye çağırsa uygun bir pozisyon ve yüz şekliydi.
Kahkaha atarak doğrulan eşiyle irkilirken kaşlarını çattı.Komik miydi?
"Ay,Jungkook kıyamam- sen mafya mısın sen?"
Elleri arasına aldığı yüzü mıncırırken kahkahaları arasında zor konuşmuş eşinin tek kaşının kalkmasına sebebiyet vermişti.
"Komik mi?Mafyayım tabiki.Ama sen şimdi bir cezayı hak-"
"Jungkook,hayır ciddiyim babam bizi bir saat için restorantta görmesse buraya gelir yemin ediyorum."
Kısa parmağını ince dudaklara bastırıp eşini sustururken hızlı hızlı konuşarak açıklama yapıp dudak büzdü.
Sıkıntılı bir nefes verip eşinin büzülmüş dudaklarına öpücük kondurdu uzun beden ardından kalkıp eşini kucağına alarak duş kısmına yürüdü.
Kısa beden yüzündeki gülümsemeyle kollarını eşinin boynuna dolarken ılık bir duşun hayalini kurdu(!)
"Pekala,bekletmeyelim babanı."
●
"Gelmeseydiniz hyung ne gerek vardı."
Jihyun,karşısındaki abisinin sinirli bakışlarını üzerine çekerken alayla kıkırdadı.
Eşiyle dakikalar önce restoranta ulaşmışlardı eşinin duştaki yaramazlığı olmasaydı.
Babasının uzun bedene attığı delici bakışlara gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı bir süre boyunca.
Hala bile kucağında inmeyen oğlunu bol bol öpüp koklarken bir yandan babasının mükemmel yemeklerini yediriyordu.
Jungkook ise diken üstündeymiş gibi son derece enfes yemekleri yerken bayılmamaya çalışıyordu.
"Jihyun,kapa çeneni zıkımlan."
Aldığı cevapla bozulan kardeşi homurdanarak omuz silkip yemeğini yerken babasının sesini duydu.
"Nasıl beğendin mi yemekleri Jungkook?"
Bay Park,tek kaşını kaldırarak sorarken Jungkook boğazına kaçan lokmayla öksürdü.
Eşinin küçük elini sırtında hissederken Bayan Park'ın uzattığı sudan birkaç yudum içti.
"Oğlum iyi misin?"
Öksürmekten dolayı dolan gözlerini konuşan kadına çevirip minnetle baktı.
Başını sallarken ağlamamak için oğlunun sırtında olan elini yumruk yapıp tırnaklarını etine geçirdi.
Oğlum?
Bunu duymayalı yıllar olmuşken eşinin annesinin ona içtenlikle oğlum demesi yüreğini burkuyordu.
"İyiyim efendim."
Buna rağmen anne diyemiyordu.Hazır değildi buna ama zamanın onu alıştıracağını biliyordu.
Bayan Park gülümseyip yemeğe devam ederken cevapsız kalan yaşlı adam boğazını temizledi.
Jungkook,zoraki gülümseyip başını salladı.Bu adam onu geriyordu.
"Çok güzeller efendim,ellerinize sağlık."
Bay Park,başını salladı aldığı cevaba karşın.
"Seninle sahilde gezelim mi?"
Eliyle sahili gösterip damadına konuştuğunda Jungkook eşine baktı.
Başını kendinden bağımsız -korkudan olsa gerek- sallarken kalkan adamla sandalyesini itip geri kalktı.
Eşinin ve oğlunun alnına öpücük kondurup giden adamı takip etti.
Böyle bir kayınpederi varken ne olur ne olmaz ölmek var dönmek yok diye düşünmüştü.
Belki kafasına taşla vurup ayağına taş bağlayıp suya atardı,belki ellerini bağlayıp başını suya sokup çıkararak işkence ederdi belki kuma gömerdi belki-
Ne saçmalıyor tanrı aşkına o bir mafyaydı Bay Park'a birley demiyorsa sessiz kalıyorsa sadece eşi içindi.
Karşılık vermekten geri kalmazdı,herhalde.
●
"Ben emekli bir doktorum Jungkook."
Yaşlı adam elleri arkasında kumda yürürken yanında suyu izleyerek ilerleyen beden için konuştu.
Duyduğuyla şaşırmışken yanındaki adama döndü.Şef diye düşünüyordu hatta harika bir şef.Emekli bir doktor olması onu oldukça şaşırtmıştı.Beklemiyordu.
"17 yıl önce Seul'e nadir görülen bir vaka için çağırılmıştım..."
Birşeyler anlatmaya başlayan adama dikkat kesilip onu dinledi.
"Haftalarca orada kaldım,bir gün hastaneden çıkarken birkaç takım elbiseli adam beni zorla bir arabaya bindirdiler..."
Şaşkınlıkla aralanan dudaklarıyla yaşlı adamı yüzerken Bay Park sırıttı.Ama duyduğu cümlelerle adımları dondu kaskatı kesildi.
"Meğer bir mafyanın adamlarıymış ve o mafya yaralanmış..."
Adımları duran yaşlı adam uzun bedene dönerek isim vermişti.Gözleri dolan bedeni anbean izleyerek.
"Jeon Jonghyun'du adamın adı göğsünden vurulmuştu bende doktor olduğum için beni alıkoydular..."
Jungkook,hafızasını zorlayıp babasının yaralandığı anları(!) hatırlarken kayınpederinim bahsettiği olayı hatırlamıştı.
11 yaşındaydı.
Ailesinden kopmasına,mahvolmasına paramparça olmasına 1 yıl vardı.
"Onu bir haftada tedavi ettim bu sürede uyandığında onunla konuşabilmiştim mafya olmasına rağmen iyi bir kalbi vardı..."
Yanağına düşen yaşla irkilirken yaşlı adamın gülümsediğini gördü,hüzünle.
"bana yakın bir arkadaşının ona mal yüzünden düşman olduğunu oğlunu ve eşini nasıl koruyacağı hakkında korkurken ağlamıştı koskoca adam."
Ağzından kaçan hıçkırıkla başını eğerken yaşlı adamın elinin ıslak yanaklarını sildiğini hissetti.
"Mafyayım ama bu ailemi her zaman koruyacağım anlamına gelmiyor demişti bana,inanamamıştım.Mafyalar kendilerini korurlar acımasızlar diye bilirdim ama o korkuyordu ailesine birşey olmasından..."
Başını kaldırıp burnunu çekti Jungkook,babasını anlatan adam dışında herşey bulanıktı.
"İyileştikten sonra beni bıraktırdı ama o evden çıkmadan önce iyileşen babasına sevinçle atlayan küçük çocuk dikkatimden kaçmamıştı."
Ellerini yüzüne kapatıp ağladı Jungkook,babasına her zaman sarılmayı çok seviyordu bir dakika ayrılmak istemiyordu.
"Sana karşı bir ön yargım,soğukluğum yok Jungkook ama korkuyorum."
O çocuğun Jungkook olduğunu hatırlamıştı bir hafta önce içine düşen korku tarifsizdi Bay Park'ın.
"Sen mafyasın,ben gözümden sakınarak büyüttüğüm oğluma ve torunuma birşey olmasından korkuyorum..."
Mesleğini -ki ne kadar meslek denirse- öğrenen adama karşı içinde bir korku yokken zor kazandığı ailesinin bahsi geçince ellerini çekip yalvaran hareleriyle baktı yaşlı adama.
"O-onlar benim ailem sahip olduğum tek şey lütfen onları benden al-"
"Hayır, onları asla senden almam sadece bana söz vermeni istiyorum."
Resmen küçük bir çocuk gibi neredeyse ayaklarına kapanıp yalvaracak bedenin sözünü kesmişti bu kadar masumiyetle ağlayan savunmasız adamın mafya oluşundan şüphe duymuştu,babası gibi.
Her insanın duyguları vardır,mesleğine rağmen.
Başını hızlı hızlı sallayan bedenle gülümsedi.Şuan hıçkırarak ağlayan Jungkook gerçekten herşeyi yapmaya hazırdı.
"Onları koru,onlara zarar gelmesine dayanamam,çok iyi bak oğlum."
Jungkook,duyduğu hitapla içi eziliyormuş gibi hissetmişti.
Hiç düşünmeden kollarını yaşlı adama sarıp konuştu.Bu Bay Park'ın gülümsemesine rağmen gözlerinin dolmasını sağlamıştı.
"Söz veriyorum ba-ba."
●
-1 hafta sonra-
"Sangmin nerede anne?"
Annesiyle beraber meyveleri yıkarken sordu kısa beden.
Oğlunun yarım saat önce restornatta dayısıyla oynadığını görmüştü ama restoranttın arkasındaki varendada oturmuş eşi ve babasının yanına gidip gelmesiyle görememişti.
Bir haftadır babası ve kocasının arasından su sızmıyordu.Araları o kadar iyidi ki Jihyun mızmızlanıp kıskandığını söylüyordu.
Ama Jungkook'un babasına 'baba' diyerek hitap etmesiyle birkaç dakikalık şoktan sonra mutlulukla gözleri dolmuştu.
Jungkook onun ailesinden biriydi.
"Jihyun aşağı sokaktaki parka götürdü."
Başını sallayarak annesini onaylayıp kardeşinin yeğenini bu kadar sevmesine gülümsedi.
Hayallerindeki sahneleri yaşıyordu.
Elindeki meyve tabağıyla dışarı çıkıp varendaya adımlarken arkasından gelen annesiyle ikilinin yanına yerleştiler.
Eğlenceli sohbete dahil olup eğlenirken kardeşinin koşarak gelmesine kaşlarını çattı.
Elindeki meyveyi bırakırken göremediği oğluyla içine kurt düştü.Kardeşinin ağladığını görünce iyice korkup ayağa kalktı.
"Hyung ö-özürdilerim çok özür-dilerim aptalım çok aptalım-"
"Ne oldu Jihyun!"
Korkuyla sesi yükselirken babası annesi ve eşi ayağa kalkıp kardeşine bakıyorlardı.
"S-sangmini bulamadım,parkta yok-tu."
Başını eğerek konuştuğunda Jimin dolan gözleriyle donakalmıştı.
Oğlu neredeydi?
Nefesleri sıklaşırken eşinin telefonuna gelen bildirimle Jungkook endişesini çekerek mesajı açtı.
İşte şimdi acımasız yanını görecekti herkes.
Bilinmeyen
Oğlumun canına bedel
oğlunun canı Jeon.
●
●
Bumm kaosss😌🤙🏻
Kütü oldu🥺
Okuduğunuz için teşekkür ederim🥀🖤
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro