༄22
●
●
"Bebeğim rahat dur."
Jimin,sessizce kucağındaki oğlunu uyarırken Sangmin sonunda hareketlerini durdurdu.
Anahtarla açtığı kapıdan içeri girip içeri adımladı kısa beden.
Öğrendikleri güzel haberden sonra Jungkook,Jimin'e Kore'ye dönüş olarak hangi gün gideceklerini söylemişti.
Minik beden,herşeyin çözüldüğünü düşünerek ailesinden bir dakika bile uzak kalmak istemeyerek yarın için bilet almışlardı.
Jimin,bunu Ryujin'e de söyleyeceğini ona göre valiz hazırlayacağını eşine söyleyip Sangmin'in mızmızlamalarına rağmen eve gelmişlerdi.
Küçük Jeon,diğer babasıyla kalmak istiyordu ama evde onu görünce azda olsa mutlu olacak teyzesi için Jimin onu yanına almıştı.
Salona geldiğinde koltukta üstü örtülmüş,yüzünün ıslak ve yanakları burnu kızarmış arkadaşıyla dudak büzdü Jimin.
Sangmin,uykulu gözlerle teyzesine bakıp babasının kucağından inmek için hamle yaptı.
Jimin,oğlunu indirdiğinde küçük çocuk paytak adımlarla koltuğa yaklaşmış örtüyü kaldırarak Ryujin'in göğsüne sığınmıştı.
Minik beden bu görüntüye gülümseyip ince pikeyle üstlerini örttü.Sangmin'in yanağından öpüp Ryujin'in saçlarını arkaya taradı.
Ardından arkadaşının uykulu bir şekilde kucağındaki çocuğu öptüğünü hayranlıkla izlemişti.
Jimin,içerden gelen tıkırtılarla kaşlarını çatıp hızlıca ayağa kalktı.Seslerin geldiği yere -mutfağa- ilerleyip içerde gördüğü bedenle şaşkınlıkla baktı.
Genç bir kız tezgahın üstünü toparlıyordu.
"Hey?"
Sakin ve normal bir tonda seslenmesi bile genç kızın zıplayarak elini göğsüne koymasına engel olamamıştı.
"Ay!Ödüm koptu."
Jimin,tepkisine elinden olmadan kıkırdarken kızın yanına adımladı.
"Sende kimsin?"
Genç kız korkusunu üzerinden atıp gülümsedi ardından elini uzatıp konuştu.
"Ben Yeji.Ryujin'in stajdan arkadaşı."
Kendine uzatılan eli tutup aralanan dudaklarını kapattı ardından kızı cevapsın bırakmadı.
"Jimin,Ryujin'in arkadaşı."
Ayrılan ellerle Yeji ellerini çırptı.
"Ah,evet biliyorum!Ryujin sizi hep anlatıyor."
Karşısındaki bedenin sevecen tavrına kıkırdadı Jimin.
"Oh,bunu bilmiyordum.Kahve?"
Sorar gibi kaşlarını kaldırıp mahve makinesine yöneldi Yeji başını sallayınca miktarını ayarladı.
"Ryujin ile uzun zamandır bir arkadaşlığımız var o yüzden birbirimiz hakkında neredeyse herşeyi biliyoruz."
Gülümseyerek konuşmasıyla Jimin,tezgaha kalçasını yaslayıp başını salladı.
"Buna çok sevindim,ama senden bize bahsetmedi hiç."
Yeji'nin dudaklarındaki gülümsemenin an be an donduğunu gördü Jimin.Hemen elini omuzuna atıp kendine bakmasını sağladı.
"Seni üzmek için söylemedim,üzgünüm."
Yeji,başını sağa sola sallayıp onu onayladı.
"Biliyorum,önemli değil."
Kentle'dan gelen küçük 'tık' sesiyle Jimin,iki kupa alıp tezgaha bıraktı ardından kahveleri hazırlayıp elindeki kupalardan birini genç kıza uzattı.
"Böyle evinize geldiğim için kusura bakmayın lütfen.Ryujin beni aradığında ağlıyordu bende çok korktum.Kendimi burada buldum."
Jimin,bir yudum aldığı sıcak kahveden dudaklarını uzaklaştırıp üzgünce başını salladı.
"Bir tartışma yaşandı.Babasıyla ilgiliydi."
Yeji,dudaklarını 'o' yapıp başını salladı.Eve geldiğinde Ryujin ağlıyordu şiddetli bir şekilde.
Ona sarılarak dakikalarca ağladığında yorgun düşmüş koltukta uyumuştu.
Yeji ise üstünü örtüp onu yalnız bırakmamak amaçlı evden gitmemiş uyraşmak amaçlı dağınık olmayan ortalıkla uğramıştı.
"Anlattığı kadarıyla babası onun için çok değerli,bazen babası hakkında konuşurken bile ağlıyordu."
Jimin,duyduklarıyla bakışlarını kaçırıp titrek bir nefes aldı.
"Öyledir..."
Durgun olan ortamla Jimin aklını kurcalayan konuyu açtı.
"Yeji?"
Genç kız kupadan bakışlarını çekerek karşısındaki tedirgin adama baktı.
"Evet?"
Jimin,mutfağı gözleriyle tarayıp dudağını dişleyerek zordu.
"Sence Ryujin,Kore'ye döner mi?"
"Hayır"
Yeji aldığı soruyu şaşkınlıkla ölçüp tartarken mutfağın kapısından duyulan cılız sesle ikili oraya döndü.
Ryujin,ıslanmış yanaklarıyla onlara yaklaştı.Jimin elindeki kupayı masaya bırakıp yanına gelen arkadaşını kolları arasına aldı.
"Ağlama Ryu."
Fısıldadığında arkadaşı kollarını beline sarıp olumsuzca onayladı.
"K-kore'ye mi gideceksiniz?"
Ryujin,kucağındaki sıcaklıkla gözlerini açmıştı.Gördüğü Sangmin ile gülümseyip onu rahatsız etmeden öpüçüklerini bahşedip koltuktan kalmıştı.
Mutfağa geldiğinde konuşan ikiliyle duvara sinip dinledi.Yeji'nin kırgın sesinden son soruya kadar üzgünce beklemişti.
Ama duyduğu soruyla dayanamamış müdahale etmişti.
"Ryu,ailemi çok özledim."
Genç kız ger çekilip dolu gözleriyle ona bakan Jimin ile karşılaştı.
Başını sallayıp tamamen geri çekildi.
"Haklısın,ama ben gelmeyeceğim..."
Yanındaki genç kızın elini tutup parmaklarını birbirine geçirdi.
"Burada kalıp biraz kafamı toplayacağım.Yeji ile beraber."
Yeji,mutlulukla gülümserken Jimin arkadaşının anlayışına gülümsedi.
"Tamam o zaman şey yarına bilet aldık."
Çekinerek söylediğinde Ryujin gülümsemişti.
"Şuan bile gitsen birşey demem mochi,ailen sonuçta."
Jimin,başını sallayıp kupasında kahvesini yudumladı.
"Ben valizleri hazırlayacağım,kıyafetleri götürmemiz yeterli olacaktır."
Genç kız kapıya ilerleyen arkadaşına konuştu.
"Sangmin benimle uyusun olur mu?"
Minik beden arkasına dönüp hemen onayladı.
"Tabiki olur-"
"Sangmin o fotoğraflarını gösterdiğin küçük tavşan mı?"
Yeji heyecanla sözünü kestiğinde Jimin kıkırdayıp mutfaktan çıktı.
"Hadi gel koltukta uyuyor.Çok tatlı aynı tavşan gibi."
Elini bırakmadığı Yeji'yi mutfaktan çıkarıp salona sürükledi.
Jimin,merdivenleri çıkarken duyduğu tatlı tınılı sesle gülmüştü.
"Yaa çok tatlı bu poğaça gibi ısırıyım mı Ryu?"
●
-2 gün sonra-
"Baba nereye gidiyoruz?Uçaktan arabaya canım sıkıldı!"
Sangmin,kemerli koltuğunda kollarını bağdaş yapıp şikayet etmişti iki gündür çektiklerine.
Arabayı süren babası ve yanında oturan diğer babasının kıkırdamasıyla dudak büzdü.
Daha bir gün önce uçakla Kore'ye gelmişlerdi.Uçakta kemerli koltuğu reddedip Jungkook'un göğsünü seçip herkesi güldürmüştü.
Onlarla beraber gelen Taehyung,Yoongi,Namjoon,Seokjin ve Hoseok ile Seul'e gelmişlerdi.
Namjoon ve Seokjin onlardan ayrılıp Namjoon'un evine gitmişlerdi.Yılların özlemi vardı sonuçta.
Taehyung ve Yoongi dün onlardan önce davranıp Daegu'ya gitmişlerdi.Ailelerine vermeleri gereken bir bebek haberi vardı.Ardından düğün planı vardı.
Hoseok ise dağ evine çekilip rahat kafayla dinlenmeye koyulmuştu.Diğer altılı ona imtihan gibiydi.Güzel bir imtihan.
Bugün ise erkenden Busan'a yola çıkmıştı üçlü.Şuan öğleye yakın bir zamandı ve çok az kalmıştı Jimin'in ailesine ulaşmasına.
"Dedenlere gidiyoruz bebeğim~"
Jimin tatlı ve heyecanlı bir tınıyla Sangmin şaşkınlıkla sormuştu.
"Gerçekten mi!"
Mutlulukla tepindiğinde ortamda yine kıkırdamalar hakimdi.
"Gerçekten miniğim."
Bu sefer onu Jungkook onayladığında elleriyle alkış yapıp pencereye döndü.
Jimin,önüne dönüp yola baktı.Ailesinden nasıl bir tepki alacaktı?
Kızacakları kesindi.Haklı olarak.
Beş yıldır haber alamadıkları oğulları evli ve çocuk sahibiydi şuan eşiyle onların yanına gidiyordu.
Dolan gözleriyle dudağını dişleyip başını eğdi.Elinim üzerinde hissettiği el ile bakışlarını eşine çıkardı.
"Endişelenme güzelim,anlayışla karşılayacaklardır."
Güven verici bir şekilde konuşup gülümsedikten sonra tutuğu ele öpücük kondurdu.
Eşinin parlak gözlerle gülümsemesiyle mutlu oldu Jungkook.
"Baba,minnie babamın elini bırak kaza yapacaksın,vites de olsun elin."
Kıskanç bir ses tonuyla parmağıyla bilmiş bir tavurla vitesi göstermişti.
"Kıskanç tavşan."
Jungkook,kahkaha atarak söylediğinde Sangmin kaşlarını çattı.
"Hiçte bile güvenliğimiz için."
İkili inanmış gibi başını salladı.Sangmin,kızmış gibi sert bir nefes alarak 'hıh' sesi çıkarıp bakışlarını kaçırdı.
"Haklısın bebeğim~"
Jimin,onu desteklediğinde gülümseyip aynadan babasına bakıp kaşını kaldırdı.
Jungkook,gülerek arabayı park edip oğlunun meydan okumasına hayran kalmıştı.
"Hadi bakalım geldik."
Jimin,bakışlarını önündeki restoranta çevirdi.Buradaki anılarıyla burukça gülümseyip arabadan indi.
Jungkook,arabadan inip arka kapıyı açarak koltukta merakla kollarını ona uzatmış oğlunun kemerini çözüp kucağına alarak yanaklarına hafifçe dişlerini geçirip kıkırdamasını dinledi.
Yavaş adımlarla burnunu çeke çeke restoranta ilerleyen eşinin arkasından ilerledi.
Jimin,attığı her adımda hasret dolu gözyaşlarını dökerken restorantın değişmiş çevresini,görünümünü inceliyordu.
Eskisinden daha büyük ve güzel duruyordu.Restorant yıllar içinde büyümüş popüler olmuştu.
İçeri girdiğinde mutfak girişine yakın duvara yaslanmış telefona girmiş bedenle ağzından hıçkırık kaçmıştı.
Telefondan başını kaldıran genç rüya gördüğünü sanıp gözlerini açıp kapattı.
Bir kaç saniye bön bön baktıktan sonra titrekçe konuşmuştu.
"H-hyung?"
Jimin,zoraki gülümsediğinde Jihyun mutfağa seslenmişti.
"B-baba abim geldi!"
Neşeyle şakıdığında içerden aldığı sert uyarıyla kıkırdadı.
"Sana bu konuda şaka yapmayı yasaklamıştım Jihyun!"
Jimin,daha çok ağlarken babasının sesindeki kırgınlığı hissetmişti.
Jungkook,güven verici bir şekilde belini okşadığında içerden gelen yaşlı adamla ona baktı.
Bay Park elindeki küçük mutfak beziyle elini kurularken başını kaldırmadan konuştu.
"Gel buraya kulağını çekeyim sen-"
Başını kaldırmasıyla gördüğü bedenle hareketleri sonlanmış ağzı şaşkınlıkla açılmıştı.Elindeki bez yeri boylarken gözleri dolmuştu.
"Jimin?"
Jimin,yıllar sonra babasının ağzından ismini duymasıyla sesli ağlayarak hızlıca ilerleyip babasına sarılmıştı.
Yılların özlemi çok fazlaydı birbirine bu denli bağlı olan baba-oğul için.
"Baba!"
●
●
Ama kafamı zor toparladım,kusura bakmayın lütfen~
Okuduğunuz için teşekkür ederim🥀🖤
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro