trois
Genç kadın buklelerini sol eliyle başının arkasına doğru itti, sonrasında tekrar başını masaya yaslamış olduğu kolunun üzerine koydu. Henüz ne soyadını ne de adını ona söylemeye tenezzül etmemiş olan olan Bay S sağolsun, oldukça uykusuz kalmıştı, derste uyumaya çalışıyordu. Üstelik bu, hiç Ecarlate'a göre bir hareket değildi.
Sıranın üzerinde duran telefonu titrediğinde kapalı olan gözlerini sinirle iyice sıktı. Bu sefer ne istiyordu? Bütün sabahını onunla geçirmiş olması yetmemiş miydi?
"Ben uyanmadan çıkmışsın, teşekkür etme fırsatı bulamadım. Uyumama yardım ettiğiniz için teşekkürler, Bayan Gelbero. Dersin tahminimce 25 dakika içinde bitiyor, değil mi?"
Gözlerini hafifçe kısarak mesajda yazanları bir kez daha okudu. Ders programını nerden biliyordu? Ecarlete'ı ürkütmeye başlamıştı.
"Evet, öyle. Siz bunu nerden biliyorsunuz?"
Mesajı gönderdikten sonra gözlerini ekrandan ayırmadan bakmaya başladı, artık iyice tedirgin oluyordu.
"Gerçekten kim olduğumu bilmiyorsun, değil mi? Eğer arzu edersen dersten sonra iş yerime gelir ve öğrenebilirsin. Ayrıca, bu akşam bana eşlik edecek birine ihtiyacım var."
Genç kadın sinirle soludu, hep böyle mi olacaktı? Eğer her gün ondan bir şeyler isterse bununla ne kadar süre başa çıkabilirdi, bilmiyordu. Gitmesi gereken bir okulu ve çalışması gereken dersleri vardı, umuyorduki adam bunun farkındaydı.
"Adresi gönderin."
Telefonunun kilitleyip sıranın üzerine koydu ve kalan 20 dakikasını uyuyarak geçirmeye karar verdi.
🌸
Taksiden indiğinde gözlerini kısarak etrafındaki gökdelenlere bakmaya başladı. Adreste yazanın tam olarak hangisi olduğunu anlamaya çalışırken binaların en görkemli olanı, üzerine iliştirilmiş parlak, mavi 5 harfle gözlerini yakaladı.
Ecarlate kafasına vurma isteğiyle dolarken bunun bir şaka olması için dua etti. Gözlerini sıkıca yumdu, dişlerini sıktı ve sonra tekrardan binaya döndü. Bay S'in S'i, Stark'tan geliyor olamazdı, olabilir miydi?
Başını hızla iki yana doğru salladı, küçük çantasını omzunda sıkıca tuttu ve öfkeli adımlarını büyük binanın girişine doğru yönlendirdi. Nasıl olurda onu tanımazdı? Haberlere çıktığında hiç mi görüntüsüne dikkat etmemişti? Tony Stark ülkenin belki de en çok tanınan iş adamıydı. Ecarlate kendine öyle kızdıki neredeyse adımlarını geri döndürecek, evine gidecek ve anlaşmalarını bitirecekti.
Girişteki görevli kadına adını söyledi, yapılan kısa telefon görüşmesinin ardından içeri kabul edildi ve en üst kata çıkması söylendi.
Asansöre bindiğinde aklına gelen düşünce ile sağ kaşı havalandı. Adamın başta ona kim olduğunu söylememesinin sebebi bunun başka insanlar tarafından bilinmesinden korkuyor oluşu muydu? Düşününce, hiçte fena bir haber olmazdı. Genç kadının yüzüne sinsi bir gülümseme yayıldı.
Asansör kata geldiğini belirterek öttü, kapılar kayarak iki yana doğru açıldı ve Stark'ın geniş ofisini Ecarlate'ın gözleri önüne serdi.
"Hoşgeldiniz, Bayan Gelbero."
Lacivert takım elbisesinin içerisinde kusursuz gözüken adam bu sabahın aksine genç kadının ilgisini oldukça çekmişti. Ecarlate bunu belli etmedi, ellerini rahat bir tavırla kotunun ceplerine soktu ve başıyla onu selamladı.
"Hoşbuldum, Bay Stark."
Esmer adamın soyadını üzerine basarak söylemiş, yüzüne de küçük bir gülümseme yerleştirmişti. Bu, Ecarlate'ın 'benden saklamanız hiç hoş değildi' deme şekliydi.
Bay S kıkırdadı, kadına haklı olduğunu belirtircesine başını salladı ve odanın ortasındaki siyah, deri koltuğu işaret etti.
"En son ne zaman kim olduğumu bilmeyen biriyle tanıştım, bilmiyorum. Birazcık tadını çıkarmak istemiştim."
Genç kadın koltuğa oturdu, alaylı bakışlarını hala ayakta duran adama doğru çevirdi.
"Kim olduğunuzu bilmem benim için neyi değiştirecek ki?"
Gözlerini yuvarladı. Haftalık ona o kadar çok para verebilecek biri zaten ancak zengin bir iş adamı olabilirdi, ünlü olması ise Ecarlate'ı zerre ilgilendirmiyordu. Anlaşmada söylenenleri yerine getirir ve parasını alırdı, meşhur olduğu için ona farklı bir muamele yapmayacaktı.
Tony, genç kadının alaycı tavrını ve umursamazlığını şaşkınlıkla izledi. İtiraf etmeliydi, biraz incinmişti. Ecarlate'ın biraz olsun ilgisini çekmek için ne yapması gerekiyordu? Başından beri kıza karşı hep çok kibar olmuştu. Hafifçe boğazını temizledi.
"Hiçbir şeyi."
Belki de böylesi daha iyi, diye içinden geçirdi. Kızın sırf sahip olduğu olanaklar yüzünden onunla ilgilenmesindense, bu genç hanımın kazanılması çok zor gözüken kalbini gerçekten olduğu kişi için kazanmayı tercih ederdi.
"Akşam küçük bir davete katılacağım, basın olmayacak. Seni de buraya bunun için çağırdım, bana eşlik eder misin?"
Ecarlate meraklı bakışlarını kısaca ofiste gezdirdi, sonrasında cama döndü, ayaklarının altında olan şehre baktı. Ertesi gün okul yoktu, basın yoktu ve yapması gereken tek şey güzel gözüküp adamın yanında durması mıydı? İşte bunu yapabilirdi.
"Tabi, ama bir şartla..."
Yüzüne muzur bir gülümseme yayılırken topuklarının üzerinde geriye doğru döndü, gözlerini adamın gözleriyle birleştirdi.
"Yeni bir elbise istiyorum, yanınıza yakışmam gerekir, değil mi?"
Cümlesi alaylı olmasına rağmen Tony, ona yanına yakışmak için bir elbiseye ihtiyacı olmadığını, zaten çok güzel olduğunu söyleyecekti ama kendini tuttu. Genç kadının iltifatlardan rahatsız olacakmış gibi bir hali vardı, anlaşmanın dışına çıkılmasını sevmiyordu.
"Onu çoktan hallettim."
Eliyle biraz ileride, duvarın yanında duran askılığı işaret etti. Siyah fermuarlı çanta ve hemen dibinde, yer de duran ayakkabı kutusu odaya girdiğinden beri Ecarlate'ın gözüne ilişmemişti. Etkilenmiş bir şekilde, şaşkınca kaşlarını kaldırdı ve askılığa doğru ilerledi. Fermuarı yavaşça çekerken içinden çıkacak olan şeyin çirkin olmaması için dua ediyordu.
Mini, ten rengi, üzerinde parıltılar olan ve göğüs çevresini taşlar süsleyen elbise beklediğinden çok daha iyiydi. Yüzüne bir kez daha küçük bir gülümseme yayıldı, en azından zevkli biri, diye düşündü.
Bakışları yerde duran Vivier kutusuna iliştiğinde ise gülümsemesi büyüdü. İşte şimdi, yavaşça bu anlaşmanın karşılığını alıyor olduğu için mutluydu.
"Zevklisiniz, Bay S."
Tony, ondan duyduğu ilk iltifat üzerine gülümsedi.
"Teşekkür ederim, beğenmene sevindim. İstersen içerideki odada giyinebilirsin, pek vaktimiz kalmadı. Saç ve makyaj ekibi birazdan burda olur."
Ecarlate dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı, elbiseyi askısından tuttu ve çantanın içinden çıkardı. Tony'nin işaret ettiği odaya doğru ilerlerken işaret parmağını buklelerine doluyor, sessizce bir şarkı mırıldanıyordu.
Odaya girdi, her ihtimale karşı kapıyı arkasından kilitledi ve bakışlarını kısaca içeride gezdirdikten sonra elbiseyi odadaki askılığa astı, sabahtan beri üzerinde olan kotunu çıkarmaya başladı.
Odada geniş bir kanepe, çokça askılık ve onların üzerine asılmış takım elbiseler vardı. Makyaj masası duvarın tam ortasına yerleştirilmiş, aynanın etrafındaki lambalar yakılmıştı. Masanın üzerine seçmesi için çok sayıda farklı takı kutusu koyulmuştu ve art arda portföy çantalar sıralanmıştı.
Kendisi için yapılan bu kadar hazırlık Ecarlate'ı bir kez daha ürküttü. Adamın bu kadar iyi olması, onun için bu kadar para harcaması normal miydi?
Aklına gelen düşünce ile huzursuzluğu birkaç saniye sonra yerini rahatlığa bıraktı, kendi kendine omuzlarını silkti.
Anlaşmanın dışına çıkılırsa, istemediği bir durum olursa, bunu herkesle paylaşmaktan hiç çekinmezdi.
-
Umarım bölümü sevmişsinizdir :)
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro