Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

İkimizin Yerine (BÖLÜM 2)

Burak ile karşı karşıya kaldığımızda anlamıştım aslında tersliğin ne denli büyük olduğunu, rengi neredeyse bir pirinç tanesi kadar beyazlaşmış yüzünden... Ikına sıkıla elindeki telefonun ekranını bana döndürdüğünde gördüklerimin bir montaj, bir tape ya da kâbus olmasını istesem de değildi işte. Ettiğim küfür içimin soğumasına yetmemişti, yetmeyecekti de. İşte bu yüzden uçarak inmiştim otoparka inen merdivenleri. İnerken yumruğumu duvarlara vuruyordum sakinleşmek için. Olmuyordu ne yaparsam yapayım o şerefsizin ümüğünü sıkmadan rahatlamayacaktım. Nasıl yapabilmişti bunu? Aynı sofrada yemek yemiş, aynı kadehten su içmiştik biz. Bir kitapta okuduğum bir cümleye hadi oradan o kadar da değil derken şimdi o cümlenin uygulamalı sınavını veriyordum ben.

"Hayat; şerefine kadeh kaldırdığın kişinin şerefsiz olduğunu bilememekmiş!" Aynen öyleymiş, suratımın tam ortasına yediğim kroşe ile çarpmıştı acı gerçekleri yüzüme hayat...

Doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyordu. Burak arkamdan sürekli olarak bağırıyordu durmam için, beni asla durduramayacağını bilerek üstelik. Anlıyordum onu, onun yerinde ben olsam belki ben de onu durdurmaya çalışırdım ama gördüklerimden sonra öyle çok sarsılmıştım ki bu hayatta asla kıramayacağım iki insanı bile kırabilirdim. An itibariyle dünya yansa umurumda değildi. Tüm hırsımı arabanın lastiklerinden çıkarmıştım otoparktan çıkarken. Dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla Burak da peşimden aynı hızla ve celalle geliyordu. Biz zaten son altı yılda neredeyse mıçmaya bile beraber giden üçüz gibi olmamış mıydık? Al işte sözüm ona beni durdurmaya geliyordu ama büyük ihtimalle ilk yumruğu benden önce o atacaktı. Tek derdim o iki şerefsizi tahmin ettiğim yerde birlikte bulabilmekti. Yoksa İstanbul kazan ben mikser olacaktım...

Güzel şehirdi İstanbul, şu trafiği olmasaydı. Hoş biz bu kalabalıktan hoşlanmadığımız için yaptırmıştık Abant'taki evi. Şehir ve insanlar üstümüze üstümüze geliyordu çünkü. Sokaklardaki kalabalıktan köşe bucak kaçan bizler sahnenin karşısındaki kalabalık ile de aşk yaşıyorduk. Öyle de dengesizdik işte. Zaten o sahne bizim miladımız oluyor hatta yaşantımız sahneden önce ve sahneden sonra diye ikiye ayrılıyordu. Sahnenin üstünde başka adamlar, kuliste başka adamlar oluyorduk biz. Üç kişilik mütevazı hayatımız bize yetip de artıyorken bir anda hayatımız bir aksiyon filmine dönmüştü Aylin'in yanımıza gelmesiyle. Bu bir uğur muydu uğursuzluk muydu bilemiyordum. Hoş kızın yirmi yıllık hayatında başına gelmeyen ne varsa o da bizim evde gelmişti, orası da ayrı muammaydı hani. Hangimiz daha şanssızdık bilemiyordum. Aylin mi, biz mi?

Kaçla gittiğimi bilmediğim kadar çok asılıyordum gaz pedalına. Acelem vardı çünkü. Bir an evvel gidip o pisliğin ağzını burnunu kırmadan rahat edemeyecektim. Yahu yüzsüz yüzsüz benden benim evin anahtarını istemişti bir de. Ben de âlemin enayisi gibi kendi ellerimle vermiştim anahtarı iyi mi? Şerefsiz! Ulan ben nasıl açıklayacaktım bunu Mert'e? Kapısından çıkıp basına yakalandıkları ev benim evimdi. Kendilerini manşet ettikleri yetmiyormuş gibi beni de olayın içine sür manşetten sokmuşlardı canına yandıklarım. Ağızlarını burunlarını dağıtsam yine yetmeyecekti sanki. Ya Nergis'e ne demeliydi? Ah! Ah! Ben anlamıştım dan diye Mert'i bir anda terk etmesinden bir haltlar döndüğünü ama işte tam Aylin'in hayatımıza girmesiyle Mert'in terk edilmesi aynı ana denk gelmişti. Yahu o gün ben onun keman sololarını çalmadan önce stüdyodayken istemişti anahtarı. Ben de vermiştim. Kafamı dinleyeceğim benim ev ifşa oldu kızlar rahat bırakmıyor demişti yavşak bir de bana. İki yıllık yengemizi benim eve atmakmış derdi hâlbuki! Şimdi ben ikisini de öldürmeyip ne yapacaktım acaba? Barkın'ın evine giden sapağı geçmek üzere olduğumu fark edince frene dahi basmadan sağa kırmıştım direksiyonu. Kafamda türlü türlü işkence planları dönüp duruyordu. Bir hafta sonraki Harbiye konserine çıkamayacaktı o şerefsiz! Onun ağzıyla burnunun yerini öyle bir değiştirecektim ki insan içine çıkabilmek için, geçirdiği sekiz estetik operasyonun üzerine bir de benim sayemde yatacaktı o bıçakların altına.

Nihayetinde gelmiştim Barkın efendinin evinin önüne. El frenini çekerek durdurmuştum arabayı geldiğimi anlaması için. Daha ben arabadan inmeden arkamdan yardır spor gelen Burak atlamıştı önüme. Biliyordum geleceğini, az sonra olacakları bildiğim gibi. Zamanlama konusunda oldum olası muhteşem bir yeteneğim vardı benim. İstesem bu kadar olmazdı. Daha ben kapıya gitmeden açılmıştı Barkın efendinin villasının kapısı. İçeriden çıkan Nergis beni görünce ağzı açık ayran budalası gibi kalmıştı. Ne vardı ki bu kadar şaşıracak. Mert'i terk eden de oydu. Benim evimde benim yatağımda Barkın ile aldatan da bizzat kendisiydi. Şu anda Nergis'in saçını başını yolup yollarda sürüklemiyorsam bu kadına şiddete karşı olduğumdandı. Ama aynı şeyi Barkın'a yapmamı engelleyecek hiçbir tabum yoktu. Elimi kana bulamayayım diye beni çekiştiren Burak'ı ittirmiş ve Nergis'in karşısına dikilmiştim. Sakinliğimi koruyabilmek için bir taraftan dişlerimi sıkıyor diğer taraftan da sakallarımı okşuyordum. Kafamı sallayarak sormuştum o soruyu utanmadan gözlerini üzerime dikmiş olan Nergis'e.

"Neden yaptın?"

Ne söyleyeceğini gerçekten çok merak ediyordum. Ne cevap verecekti bana. Bu kadar utanmaz olabilir miydi gerçekten?

"E! Yeter be! Hesap mı vereceğim size? Mert'ten ayrıldım Barkın ile beraberim, âşık oldum ona rahatladın mı?"

Ya sabırdı gerçekten! Nergis'i kolundan çekip kapının önünden birkaç metre öteye doğru iteklediğimde hâlâ kendimle savaş veriyordum. Önden ben, arkamdan Burak girmişti içeri. Evin yabancısı değildik. Daha önce defalarca geldiğimiz bildiğimiz bir mekândı Barkın soysuzunun evi.

Salona ulaştığımızda Barkın pişkin bir ifadeyle bacaklarını yaymış, beline sardığı havlusuyla yarı çıplak vaziyette viskisini yudumluyordu. Ben nasıl bir yerden dalsam da çene kemiğini kırsam diye düşünürken son gördüğüm havada uçup attığı yumrukla Barkın'ın ağzından dişlerini fırlatan Burak olmuştu...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro