Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

YENİ

"Eskilerden kurtulmak, yeniliğe atılan ilk adımdır."

Ertesi sabah ustam beni erkenden uyandırdı. Bir süredir sokakta uyuduğumdan yerde ya da bankta uyumak zorunda kaldığımdan yatakta uyumak çok iyi gelmişti. Yüzümü yıkayıp aşağı indiğimde ustam mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Yumurtaları kırıp çırpmaya başladı. Yumurtayı tavaya döktüğünde, yağ ile yumurtanın buluşmasıyla çıkan cızırtılı ses karnımı daha çok acıktırdı.

Ustamı izlemeye devam ettim. Çok hamarat görünüyordu. Bir yandan çaya bakıyor, bir yandan yumurtayı kontrol ediyor, bir yandan da domates, salatalık kesiyordu. Uzun zamandır kendi mutfak işlerini kendisinin yaptığı belliydi. Onun hazırladığı tabakları masaya dizdim. Ortaya enfes bir kahvaltı masası çıktı.

Kıtlıktan çıkmış gibi kahvaltıya hücum edince ustam güldü. "Sakin ol oğlum. Bizden başka kimse yok. Hepsini biz yiyeceğiz, merak etme." Dedi. Yüzüm kızardı, utanmıştım. Daha insani bir şekilde yemeye başladım. Uzun zamandır evde keyfini çıkararak kahvaltı yapmamıştım. Yurtta bakıcılar sürekli bağırıyor, hızlı olmamızı söylüyorlardı. En fazla yirmi dakikada kahvaltımızı alıp, yiyip bitirmemizi istiyorlardı. Kahvaltı süresi bir saat olmasına rağmen hiçbir zaman bu süreyi kullanmamıza izin vermemişlerdi. Üstelik kahvaltıdan sonra belki temizliğe seçilirim korkusuyla hemen yemeğimizi bitirip çıkıyorduk. Ustamla uzun uzun kahvaltı ettik.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra ustamın arabasıyla yola koyulduk. Yoldayken titremeye başladım. Ustam neden korktuğumu sordu. Yurda gittiğimiz için korktuğumu söyledim. Yurttayken sürekli şiddet gördüğümüzü, anılarımın aklıma geldiğinden bahsettim. Ustam "Merak etme evlat. Ben buradayken kimse sana bir şey yapamaz." Dedi. Evet, onun yanında kendimi güvende hissediyordum. Sanki uzun zamandır beni koruyacak birini arıyormuşum da bulmuş gibiydim.

Yurdun bahçesinden girdiğimizde bahçedeki çocuklar birbirlerini dürterek beni gösteriyorlardı. Aralarında bizim hakkımızda konuştukları çok açıktı. Yurttan kaçışımı herkes duymuş olmalıydı. Şimdi yanımda ustamla gelince yakalandığımı düşünüyor olmalıydılar. Muhtemelen müdürün bana vereceği ceza için bana acıyorlardı bile. Eğer ustam söz verdiği gibi beni buradan kurtarırsa asıl şoku o zaman yaşayacaklardı.

Yurt binasından içeri girdik. Ustam "Müdürün odası nerede?" diye sordu. Parmağımla üst katı işaret ettim. Müdürün yanına çıktık. Müdür beni görünce hemen hatırladı, ayağa fırladı "Seni namussuz, ahlaksız, şerefsiz..." ve daha hatırlayamadığım bir sürü küfür saydırıp "Yurttan kaçmak ne demekmiş sana göstereceğim." Deyip üstüme çullandı.

Müdür ben yurttayken çok fazla küfür eden, dayak atan bir insan değildi ama çocuklar onu da delirtmiş olmalıydılar. Tam tokatları yüzümde patlayacaktı ki ustam yetişti ve beni ondan kurtardı. Müdür ustamı o an fark etmiş gibi tepeden tırnağa süzdü. Yüzüne bakarak "Siz bunları bilmezsiniz beyefendi karışmayın da şundan hıncımı çıkarayım. Dersini alsın da bir daha kaçmaya çalışmasın." Dedi dişlerini sıkarak.

Ustam beni yanındaki koltuğa oturttu. Müdüre de yerini gösterip "Bir daha kaçmayacak." Dedi. "Bacaklarını kıracağım onun bir daha kaçmaya cesaret bile edemeyecek." Dedi müdür öfkeyle. "Yerinize oturun lütfen bunlara hiç gerek yok. Çınar size sorun çıkarmayacak bir daha." Müdür ne kadar asabiyse ustam o kadar sakindi.

"Nasıl böyle emin konuşursunuz. Siz onları tanı" ustam ne diyeceğini tahmin etmiş olmalıydı ki sözünü kesti. "Kusura bakmayın sözünüzü kesmek zorundayım. Ben buraya Çınar' ı evlat edinmeye geldim." Dedi. "Ne evlat mı edineceksiniz? Sizin yaşınız buna yetmez ki?" dedi. Müdürün yüzündeki şaşkınlık ifadesi tebessüm etmemi sağlamıştı.

Ustamı ilk gördüğümde ben de şaşırmıştım çünkü çok genç görünüyordu. "Yeter beyefendi 38 yaşındayım. Dün yaptığım araştırma da 30 yaşın yeterli olduğu yazıyordu." Dedi. Ama müdür karalama politikasını hemen bırakmadı "Bakın beyefendi bu çocuklar zor çocuklardır. Öyle kolay bir iş değildir evlat edinmek." Müdür sözlerine devam etmeyi düşünüyordu ki ustam yine araya girdi.

"Size sormam gereken bir kaç konu var. Çınar bana bazı şeyler anlattı. Eğer anlattıkları doğruysa benim kararım kesinleşecek. Bana Çınar'ın ailesinden bahseder misiniz?" diye sordu. Müdür ona bildiklerini anlattı. Ustam anlattığım her şeyin doğru olduğunu anlayınca "Tamam müdür bey ben kararımı verdim. Çınar' ı evlat edinmek istiyorum." Dedi.

"Bu o kadar kolay bir iş değil. Tamam, kararınızı verdiniz ama bu işin bir de hukuki boyutu var. Aile ve sosyal politikalar bakanlığının il müdürlüğüne gidip başvuru yapacaksınız. Sonra size hazırlamanız gereken belgeler söylenecektir. Belgeleri hazırlayıp iki ay içinde teslim etmeniz gerekir. Belgelerinizi gereken süre içerisinde teslim ederseniz altı ay içerisinde evinizi ziyarete gelip sizin evlat edinme için yeterli olup olmadığınız kontrol edilecek. Eğer yeterli görülürseniz bir yıl boyunca koruyucu aile olarak kalacaksınız. Eğer bu bir yıl içerisinde evlat edinme yasalarına aykırı bir davranış sergilerseniz başvurunuz iptal edilecek ve çocuk sizden alınacaktır. Şimdi bir daha düşünün. Bu önemli bir karar." Dedi.

Yasaların bizi bu kadar koruduğunu görünce gözlerim yaşarmıştı. Bakıcılar bizi öldüresiye döverken aynı yasalar ne yapmakla meşguldü acaba. Müdür anlattıklarıyla ustamın gözünün korkacağını düşünmüştü. Ama ustam hemen vazgeçen bir adam değildi. "Hadi Çınar gidip şu işlemleri halledelim." Dedi. Müdür hemen söze girdi. "Başvuru işlemleri sonuçlanana kadar Çınar yurtta kalacak." Dedi.

Bu sözleri beynimde bir şok dalgası yarattı. Başvuru işlemlerinin sonuçlanması en az altı ay sürerdi. Altı ay daha yurtta kalamazdım. Ustam düşünceli halimi görünce elini omzuma koydu "Merak etme Çınar ben halledeceğim." Deyip dışarı çıktı. Sanırım bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra tekrar döndü. Müdüre "Birazdan telefonunuz çalacak." Dedi. Müdür alaycı bir ifadeyle "Öyle mi?" dedi. Yüzündeki alaycı gülüş rahatsız ediciydi ama çok sürmedi. Çalan telefonla birlikte yüzündeki alaycı gülümseme yerini şaşkınlığa bıraktı.

Telefonu açtı. Bu telefon beni de meraklandırmıştı. Müdür telefonla konuşurken resmen iki büklüm olmuştu. Arayan önemli biri olmalıydı. Sürekli "Tamam efendim. Emredersiniz efendim. Hemen hallediyorum efendim." Diyordu. Telefonu kapattıktan sonra rahatlamıştı. Ustama dönüp "Çınar' ı da birlikte götürebilirsiniz beyefendi. Kusura bakmayın sizi meşgul ettim." Dedi.

Ustam "Beni odana götür de eşyalarını alalım." Dedi. Sevinçten uçmak üzereydim. Sonunda dualarım kabul olmuştu. Artık bu yurttan kurtuluyordum. Birlikte koğuşuma çıktık. Ustam koğuşun içine girdiğimizde burnunu kapattı. "Burası temizlenmiyor mu?" diye sordu. Yüzündeki iğrenmiş ifadeye bakılırsa içerisi çok kötü kokuyordu. Ben kokuya bağışıklık kazandığımdan bir şey hissetmiyordum. Müdür "Tabi ki temizleniyor. Personellerimiz her gün temizlerler." Dedi.

Telefondan sonra ustama iyi görünmeye çalışması çok komikti. "Bize temizletirler." Diye düzelttim müdürü. Müdür bana öyle bir baktı ki o an ustam orada olmasa beni oracıkta öldürmeye çalışırdı. Bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu ki ustam "Hadi Çınar bir an önce eşyalarını alıp çıkalım." Dedi. Koğuştaki çocuklar etrafımıza toplanmışlar, bana sorular soruyorlardı. Duymamış gibi eşyalarımı dolaptan valizime doldurmaya devam ettim.

Ustam çocuklarla sohbete başladı. Onlara isimlerini, yaşlarını soruyordu. Onlarla şakalaşıp güldüğünü görünce hemen nasıl samimi olduğunu merak ettim. Çünkü bizim çocuklar kimseyle konuşmazlardı. Elbiselerimi ve diğer eşyalarımı alıp çıktık. Müdür bize kapıya kadar eşlik etmişti. Yurdun bahçesinde oturan çocuklar elimde valizle yurttan çıktığımı görünce şaşkınlıktan ağızları açık kalmıştı. Az önce bana acıyan çocuklar şimdi eminim ki benim yerimde olmak için can atıyorlardı.

Yurtta birkaç gün benden bir kahraman gibi bahsedeceklerdi. Ancak bu yurtla ilgili hiçbir şey artık umurumda değil diye düşünüyordum. Tam o anda gözlerim kaçmama yardım eden çınar ağacına takıldı. Son kez gölgesinde oturup kitap okuduğum çınar ağacının altına gittim. Yanımdaki su şişesini ağacın köküne döktüm. Elimi gövdesine koydum ve sanki kulağına söylüyormuş gibi eğilip "Elveda adaş." Diye fısıldadım.

Dışarıdan garip göründüğünü farkındaydım ama bu yurtta özleyeceğim tek şey bu ağaçtı. Belki diğer insanlar ağaçları birer değersiz nesne olarak görüyorlardı ama ben aynı fikirde değildim. Onlar da insanlar ve diğer canlılar gibiydi. Belki bizi anlayıp duyuyorlardı ama tepki veremiyorlardı. En azından bizim anladığımız dilde bir tepki vermiyorlardı. Ancak bu onların canlı oldukları gerçeğini değiştirmezdi. Arkamı döndüğümde ustam başımı okşadı "Hadi gidelim." Dedi. Beni garipsememesine sevinmiştim.

Eve gidiyorken arabada ustama sordum "Usta kimi aradın? Müdür neredeyse bizi eve bırakacaktı." Dedim. Ustam " Ben her zaman söylemişimdir. Her yerde bir tanıdığın olmalı." Dedi. "Baya önemli birileri olmalı. Müdür şekilden şekle girdiğine göre." Dedim. Ustam gülmekle yetindi.

Bilmediğim bir yerde durduk. "Neden durduk usta?" diye sordum. "Okulu seviyor musun Çınar?" "Hayır, sevmiyorum ama bunun burada durmamızla ne alakası var usta?" "Annene bir söz verdiğini söylemiştin. Hatırlıyor musun?" "Evet hatırlıyorum. Ama neden durduğumuzu hala söylemedin.". Ustam sorduğum her soruya soruyla karşılık veriyor bu da merakımı daha da arttırıyordu. "Eğer annene verdiğin sözü tutmak istiyorsan sana yardımcı olabilirim." "Çok isterim usta. Bu benim hayatta en çok istediğim şey." "Öyleyse şimdi bir seçim yapmak zorundasın.". "Ne seçimi?".

"Bak evlat, büyük bir adam olup anne ve babanın seninle gurur duymalarını istiyorsan çok para kazanıp saygın biri olman gerekir. Ama bunu okula giderek yapamazsın. Çünkü okul senin yaratıcılığını öldürür. Mesela sana bir ev çiz desem muhtemelen bir kare çizer üstüne de üçgen bir çatı koyarsın. Çünkü sana böyle öğretildi. Ama dünyadaki evlerin hiçbiri kare değildir. Eğer çok para kazanmak istiyorsan yaratıcı fikirlere ihtiyacın olacak.

İşte şimdi tam burada hayatını değiştirecek bir karar alacaksın. Ya okumayı tercih edip, bir sürü sınava girmek zorunda kalıp, işsiz kalabilme ihtimaline razı olup, diploma sahibi olacaksın ya da ticarete atılıp, benim sana öğrettiklerimle yaşıtlarının çoğu daha üniversite okurken sen iyi bir gelire sahip olacaksın. Şimdi kararını ver evlat bu senin yaşamın ve karar senin. Ama şunu bilmeni istiyorum ki kararın her ne olursa olsun ben daima seni destekleyeceğim." Dedi.

Ustam haklıydı. Bu karar hayatımı etkileyecekti. Biraz düşünmek istedim. Okulu küçüklüğümden beri hiç sevmiyordum. Derslerde hep uyuklardım. Ama iyi bir lisede okuyordum ve iyi bir meslek sahibi olabilirdim. Ancak anneme söz verdiğim gibi çok büyük bir adam olabilmem için yetmezdi. Ülkenin en saygın kişilerinin neredeyse tamamı ticaretle uğraşan insanlardı. Ustam sözlerinde haklıydı. Okul verdiğim sözü tutmamı sağlayamazdı. "Ticareti seçiyorum usta." Dedim.

Ustam "Buna pişman olmayacaksın. Şimdi eski hayatına son verip yeni bir hayata başlama zamanı. Eski eşyalarından kurtulmalısın." Dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Ustam yüzümdeki anlamsız ifadeyi görünce "Eski eşyalarından bahsediyorum. Onlardan kurtulmalısın. Onlar eski Çınar'ın eşyaları artık ihtiyacın olmayacak." Dedi. Yine hiçbir şey anlamamıştım. Galiba eski eşyalarımı çöpe atmamı istiyordu. Bir an durdum. O eşyaların hepsinin bir anısı vardı ama eğer yeni bir hayata başlıyorsam onlardan kurtulmalıydım. Arka koltuktaki eşyalarımı alıp arabadan indim.

Eşyalarımı çöpe atacaktım ki ustam arabadan inip "Dur! Kurtulmak derken bundan bahsetmiyordum." Dedi. İlerideki evi işaret ederek "Bak şu evi görüyor musun?" diye sordu kafamı sallayıp onaylayınca devam etti "İşte o evde yaşlı bir kadın torunuyla yaşıyor. Kimsesizler ve senin artık ihtiyacın olmayan bu eşyalara onlar muhtaçlar. Hadi gidip bir iyilik yap." Dedi. Bu kez ne demek istediğini anlamıştım. Gidip evin kapısını çaldım. Yaşlı bir kadın kapıyı açtı.

Bastonundan destek alarak zar zor ayakta duruyordu. Onu çok bekletmeden söze başladım. "Merhaba teyze. Benim artık ihtiyacım olmayan bazı eşyalarım var kabul ederseniz bunları size vermek istiyorum." Dedim. Yaşlı teyze "Sağ ol oğlum. Allah razı olsun. Torunum çok mutlu olacak." Dedi minnettar bir sesle. Eşyaları bıraktım. Yaşlı teyzenin elini öpüp tekrar arabaya bindim. Ustam "Unutma oğlum senin ihtiyacın olmayan şeyler başkalarının muhtaç olduğu şeyler. Onları muhtaç insanlara vermelisin. Şimdi gidip sana yeni bir şeyler alalım." Dedi. O da en az benim kadar heyecanlıydı.

Önce gidip güzel bir yemek yedik. Sonra akşama kadar benim için alışveriş yaptık. Bir sürü yeni eşya aldık. Üstelik ustam her şeyin en iyisinden almaya özen gösteriyordu. Eskilerinden çok daha güzel şeyler aldık. Her şey güzeldi ama alışveriş merkezi içimi bunaltmıştı.

Yurtta bazı çocuklar alışveriş merkezlerinden öyle çok bahsederlerdi ki, ben bir şaheser bekliyordum. Ancak alışverişimizi bitirince ustam bir yerde oturup bir şeyler içmeyi teklif edince eve gitmek için adeta kendisine yalvardım. İçerisi çok kalabalık ve gürültülüydü. Ustam da benim gibi düşünüyordu. Oradan hızla çıktık ve evin yolunu tuttuk.

Eve geldiğimizde ustam "Evlat sana bir oda seçelim. Elbiselerini yerleştir. Sonra da sana bir kalem ve defter vereceğim. Eksik bir şey ve ya ihtiyacın olan bir şey olursa deftere yazarsın. Defteri benim de okumam için salondaki sehpanın üzerine bırakırsın. Şimdi en acil ihtiyaç olarak senin duş alman gerekiyor. Gel sana banyoyu göstereyim, bir de temiz havlu veririm." Dedi.

Ustam duş konusu açınca utandım. En son ne zaman duş aldığımı unutmuştum. Çok kötü kokuyor olmalıydım. Sıcak bir duş bana çok iyi gelirdi. Ustamı takip ettim. Odalardan bahçeyi göreni seçtim. Ustam "Sen duşa gir. Ben de gidip bakkalı açayım. Sabahtan beri kapalı duruyor. Biraz açık görünsün." Deyip gitti. Elbiselerimi aldım ve duşa girdim.

Ilık su vücuduma temas ederken, eski hayatımdan arınıp yeni ve tertemiz bir hayata başlamanın mutluluğunu taşıyordum. Henüz yeni tanışmış olmamıza rağmen ustamı çok sevmiştim. İçimdeki ses bu kez şansın benim yanımda olduğunu söylüyordu. Haklı olması için dua ettim. Ancak yine de temkinli davranmalıydım. Daha dün tanışmıştık ve beni evlatlık almış olsa da onun kim olduğunu tam olarak bilmiyordum.

İnstagram: bzkrtmslm1

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro