6 tuhaf bölüm
İnsanın geçmişi ne olsa da yada geçmişi nasıl olsa da peşini bırakmıyor sadece senden biraz uzaklaşıyor günü geliyor bammm! seni yine alıyor bir pişmanlık, üzüntü, bazense öfke, neden onu dinledimki veya hepimizin belki de her zaman söylediği bu cümle "keşke yapmasaydım" mesela ben nerdeyse her zaman geçmişte o anki aklımla yaptığım bir olayı veya söylediğim biseye nerdeyse her zaman pişman olurum nedeni belli ya yavaş yavaş birşeylerin doğru olduğunu anlıyorum yada ben gerçekten akıl hastasıyım,
Sınıfta bir sessizlik oluştu ben iste bu sessizliğin içindeki Ensarın çığlıklarını dinliyordum. Bana göre ortam gürültülüydu. Ensarın çığlıkları kulak zarımı patlatıcaktı. Sınıftaki herkesin gözleri bendeydi benim gözümde Ensarda, hala uyuyordu. yada her zaman yaptığını yapıp ruhuyla ağlıyordu. İçini ağlatıyordu Ensar içine akıtırdı göz yaşlarını hiç anlamazdım bu kadar neye ağlardı. Bana birşey söylemezdi.
Onun derdini bilmem ama nasıl olduğunu ve kim olduğunu bilirdim.
Katil, acımasız bir insan,sadist,mozoşist, ruh hastası, bazense şizofren onu daha çok anlatırdım. Ama şu unutuluyor bunlar bana öğrettikleri asıl Ensar Şevkat görmemiş bir çocuk sevgiye aç bir insan huzuru kötülükte bulan bir zavallı ağlamayı kendine yasaklayan aciz birisi o ist, bunları da ben biliyorum.
Ders başlamak üzereydi. Ensar hala uyuyordu. Sınıfa öğretmen girdiğinde herkes ayağa kalktı. Ensar mı? Tabiki de o ayağa kalmaz o saygıyı içinde öldüreli çok oldu.
Ders geometriydi aslında sevmezdim ama ilgi duyardım diğer insanlara benzemem
tuhafım ben sevmediğim şeylere ne kadar sevmesemde ilgi duyarım bu yüzden geometriyi anlıyorum.size başta dediğim gibi tuhafım bunu birde şurdan anlayın Ensardan nefret ediyorum sevmiyorum ama ilgi duyuyorum buna ne denirdi bilmiyorum. Ama ensara çocukluğumdan beri ilgi duyarım.
Hoca derse başlamıştı. sınıftan ses çıkmıyordu. Öğretmen tahtaya geçti ve birşeyler yazmaya başladı. Bende sıcaklamıstım deri ceketimi çıkardım ve askılığa asmak için kaltım askılıkta Ensarın ordaydı.
" heyecan yapma beyaz sadece sana yakışan bir şekilde yürü ona göster kendini artık sen sen değilsin sen biziz"
Gölge haklı yürü beyaz sadece ceket asıcaksın bunda ne var. Kollarım çıkardıktan sonra, Sıramdan kalktım ve yürüdüm herkez bana bakıyordu çünkü dik ve kendinden emin yürüyordum. Hiç bir zaman yürmediğim gibi böyle yabancı karşlandı tabi sınıftakilerine anlamalıyım beni ilk defa böyle görüyorlar, Ensarın oraya geldiğimde arkadaşları bana hiçte iyi bakmıyorlardı.
"Sanki umrunda"
Değildi çeketimi asıcakken biraz eğildim ve Ensar aniden kafasını kaldırdı ve beni görünce afalladı. Ben ise kendimi gösterdim yüzümde hiç bir mimik yoktu ona hissettiğim nefreti gözlerimden görmeliydi. gözleri şaşkınlıla büyürken beni hiçte iyi bir şekilde incelemedi. Ona bakarak ceketimi astım ve
"Beyaz ayakta ne yapıyorsun öyle eğer ayaktaysan bize bu işlemi açıklarmısın?"
Hala ensarın gözlerine bakıyordum. Oda benimkilere, sırıttım gözleri dudaklarına gitti ben daha da sırıttım.
"Tabiki hocam anlatırım"
Son kes ensara baktım ve arkama dönerek tahtaya ilerledim hocanın kalemini elinden aldım. Soruya baktım yapıcaktım ama anlatmıcaktım sonruyu çözüm sırasına göre cevaplarken tahtanın alt kısmına geldim biraz eğilmek zorunda kaldım bu sırada Ensardan
"Siktir"
"Gerizekalı senden etkilendi"
Hınzırca sırttım ve hocaya
" bitti hocam"
"EE kızım bize Anlatmadın"
"Ben öğrenciyim siz ise öğretmen anlatmak benim değil sizin işiniz "
Dedikten sonra sırama geçtim Gözüm ensara kaydı. Soruyu yapmama değil ona verdiğim tepkiye şaşırmıştı. Beni böyle giyinirken ilk defa görmüyordu. Onunlayken boyle çok giyinmiştim ama o zamanlar böyle değildim giyindiğimde masumdum iyiydim yani ne bileyim giydiklerim bana ait gibi durmuyordu o zaman tuhaftım şimdi tuhafında tuhafıyım.
Gözlerim ellirime indi, zamanında acı çeken yaralanan ellerim yeri gelince kesilen ellerim bu zamana kadar iyileştirilmedi. Yaraların iyileşmedi. Benim yaralarımı sarmadılar bu yaraları bana Ensar yapmıştı o bana yara açtı ama ben onun yaralarını iyileştirmeye çalıştım çabaladım o ne yaptı. Hiç bir şey tabiki de birşey yapmasına gerek yoktu sadece bana izin verseydi böyle olmazdık ruhunun gözyaşlarını silmeme izin verseydi ona ilaç olurdum ben ona şifa olurdum hasta bir kız ona ilaç olurdu ama o bunu istemedi. Ruhunu yıpratmaya devam etti. Onu yıkmaya devam etti canını yaktıkca ağladıkca zevk aldı ruhunu yitiriyordu ve bundan zevk alıyordu. Kendi dibe çekti karanlığa sığındı benim verebileceğim şifayı onda aradı. Onunla geçirdiğim zamanlarda odası kapanır saatlerce hiç birşey yapmadan sadece otururdu bir gün merak ettim
Ensar yine odasına çıkmıştı bu aralar baya artmaya başladı bu sürekli odasında ne çıkıyor ne birşey yiyordu onun için endişelenmeye başladım merdivenlerde yukarı çıkarken birden duraksadım eğer gidersem ya döver yada ezerdi ama onun açlıktan ölmesine göz yumucak kadar Ensar olmadım. Mutfağa gidip ekmek arası bi şeyler yaptım yanında kola koydum ve odasına gittim kapıyı tıkladım ama gir dememişti. Bir daha çaldım ama ses yoktu endişelenmeye başlamıştım.
"Ensar ordamısın"
"Girebilir miyim Ensarr Ensarrr" gerçekten endişelenmeye başladım ve kapıyı açıp içeri girdim Ensar odada yoktu Ensarın odası onun aksine bembeyazdı. Şöyle anlatayım duvarlar dolaplar beyazdım kütüphane ligi çalışma masası beyazdı. Fakat bu beyazlığın arasında yatağı simsiyahtı ve bu onun odasına ayrı bir ilgi duymamı sağlıyordu. Hem iç açan hep iç karartan kasvetli bir odası vardı. Daha fazla oyalanmadan odada Ensarı aradım ama yoktu elimdekileri çalışma masasına bıraktım ve aklımdan banyoda olma olasığı geldi. Anında yüzüm kızarırken banyonun kapısına geldim ve
"Ensar senin için birşeyler getirdim açsındır"
"Ensar ordamısın"
"Cidden endişenleme başladım ordamısın" daha fazla beklemeden gözlerim kapalı kapıyı açtım ve
"Ensar ordamısın kokunu alıyorum şeyy se..n şey yani ııııı çıp..çıplakmısın"
"Cidden kokumumu tanıyosun"
"Ensar o kadar seslendim neden cevap vermedin senin için endişelendim"
"Benim için endişelenicek kadar ne yaşadık biz beyaz"
"Senin adına endişelenicak kadar fazla birşey yaşamadık ama, bilmiyorum işte endişeleniyorum"
"Neden"
"Dedim ya bilmiyorum"
"Peki şimdi ne istiyorsun kız çocuğu"
"Şey acıkmışsındır senin için birşeyler getirdim"
" gerek yok "
"Bütün gün ne yaptın sen "
"Ruhumu yıkamaya çalıştım beyaz ama o kadar kir bağlamışki, temizleyemedim."
Ellerim hala gözümdeydi ona bakmak istemiyordum ama konuşmak istiyordum onunla ona iyi gelmek istiyordum. Ama ne kadar olabilirim durumu ortada onun ama denrmekten zarar gelmez.
"Senin ruhun kirli olmaya mahkum Ensar kolaymı o kadar insanın kanını üzerinde tutmak "
"Buraya bana yemek getirmeyemi geldin yoksa gevezelik yapmaya mı ?"
"Ruhun diyorduk Ensar ruhun, sen ruhunu nereye sakladın"
"Kız çocuğu ben ruhumu silahımın namlusuna sakladım bu yüzden yıprandı ve kirlendi. Kime silah doğruttuysam çıkan kanın bir kısmı ruhumun eteklerine sıçradı"
"Keşke ruhunu en sevdiğin kitabın en sevdiğin sayfasına saklasaydın Ensar o senin katliamlarını görmek zorunda değildi."
"Katliamların... Benim katliamlarım... benim katliamlarımı kim görmüş olabilir beyaz gözlerini aç ve bana bak katliamlarımı kim görmüştür hadi kız çocuğu aç gözlerini çıplaklıktan utanma aç gözlerini"
Gerçekten açmak istiyormuydum. Evet utanıyordum ama onu da görmek istiyordum parmaklarim gözlerimden kayarken korku sardı vücudumu bilmiyordum. Gözlerim Ensara kaydığında sadece durdum durdumda denmez donndum. Şuan karşımda bir katliam vardı ensar bu seferde kendine mi zarar vermek istiyordu. Delirmiş olmalıydı.
"Şuanki katliamını ben görüyorum Ensar şuanki durumun resmen bir katliam"
Cıplaktı ama gözlerim sadece ağlamaktanv kızaran gözlerine daldı cıplaklığından rahatsız olmamıştım. gözlerim onun kendine yaptığı cinayetteydi.
"Az önce ruhumu katlettim beyaz ruhumu boğdum içtiğim şarapta ondan boşalan kanla yıkandım az önce vücudumu ruhumum kanıyla besledim geç kaldın beyaz ruhumu öldürdüm ben bekledim bir ihtimal gelir ve kurtarırsın beni diye ama geç kaldın "
"Sen ki beni ezen, sen ki beni aptal gören, sen ki yeri geldiğinde beni insan yerine koymayan benden yardım mı bekledin, bu sen olamazsın sen benden yardım beklemessin"
"Doğru haklısın ama gel görki şuan günahlarımla yüzleşiyorum etrafımı saran su kan rengi Beyaz sana saydam gelir bana kan geliyor kan kokuyor beyaz gel kurtar beni"
"Ne yapmamı istiyorsun sana yardım etmek istedim ama sen beni istemedim laik görmedim kendine yardımımı şimdi bana resmen yalvarıyosun"
"Yalvarmak... Şuan konuşan ben değil can çekişen ruhumun sesi bunlar, ruhum çığlık atıyor duyabiliyor musun"
"Duyamıyorum... Duyamıyorum kahretsin seni göremiyodum şimdide duyamıyorum"
"Olsun be beyazım canın sağolsun zaten geç kaldın ruhum şuan öldü cesedide ayaklarının dibinde sana süründü yardım istedi ama sen duymadın. Olsun be kız çocuğu ruhumu alıp gömersin sende ödeşiriz..."
Gömmüştüm ruhunu ama ona söylemedim ruhunu gömdüğüm yerin kalbim olduğu...
Tenefüs zili çaldığında kendimi geri yatırdım harbiden sıkılmıştım acaba kaçsam mı Beyaz olsa devamsızlığı çoğalır diye kaçmazdı ama gölge sıkılmıştı ne demiştik,
"Bugün benim günüm beyaz bugün benim sözüm geçerli sıkıldım okuldan nefret ettim gidelim"
Eğer istiyorsa gidelim, kalktım ve ceketimi almaya gittim buket uyuyordu zaten uyandırmaya gerek yoktu. Ensarın yüzüne bakmadan ceketimi aldım ve onun yanında giydim.
Yüzüne bakıyordum. Gözlerinin içine siyaha aşık ben onun siyah gözlerinden nefret ediyordum ama ilgimide çekiyordu. Uzun bir süre gözlerine baktığımda beni içine çekiyordu. İstemeden de olsa kaptırıyodum kendimi bundan gerçekten sıkılmıştım. O ve onun çekim alanı çok mu tuhaftı.
Bukete birşey demeden okuldan çıktım. Kulaklıklarımıda taktım... İşte bu benim dünyamdı müzik ruhumu besleyen tek besin ruhumu temizleyen su gibi, beni insan seslerinden koruyordu duymak zorunda olmadığım seslerini veya konuşmaları sagıma baksam annesinin elinj tutmuş sıkılmış bir çocuk acaba neyden bu kadar sıkıldı da etrafa boş bakışlar atıyor. Gözleri beni buldu hiç bir tepki vermedim bende daha sonra gülümser gibi oldu istemsizce ben de gülümsedim o küçük elini kaldırıp gülmem gerektiğini işaret etti.
Bu hareketi itraf etmeliyimki acayip tatlıydı. Bende aynısı yaptim gülmesi gerektiğini işaret ettim. Oda küçük şirin dişleriyle gülümsedi ve gamzeleri ortaya cıkmıştı.daha sonra annesi gördü ve elinde tutup uzaklaştırdı. İnsanlar böyleydi işte işe yaramaz dünyaya bulaşmış bir virüs gibi hastalık gibi ben öyle değildim ben farklıyım bu nasıl anlaşılırsa anlaşılsın ben farklıyım sebeblerim var.
Ben Ensarın eğittiği kızım, ben ensarın ürettiği bir Silahım, ben Ensarın ruhunun ölümünü gören kızım, ben Ensarın ruhuna kalbimde hayat veren kızım.
Tuhafım tuhafsınız tuhaflar tuhafsın sizlere tuhaf günler dilerim yorum yapmayı unutmayın
_sizlere tuhaf günler_
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro