20.tuhaf bölüm 'SEK'
Mavinin tonları vardır. Turkuaz, saks mavisi, bebek mavisi, kapalı mavi, gece mavisi, vs. Ama siyah öylemi siyahın açığı yada kapalısı var mı?, o tek tonda güzel,
Siyah giyenler hep içine kapalı, sadist görüşlü, psikopat şeyler yapan insanlar olarak görülür, Fakat asıl renklerini siyahla kapatırlar, siyah onların asıl renklerini yuttuğundan onlara cazip gelir,
Baştan aşağı siyahım ama benim asıl rengim zümrüt yeşili o koyu renk yeşilin en güzel tonudur. Ama gelin görünki siyaha kaldık. İnsanlar renklerimizi görmesin diye üzerimize siyah örtdük. Siz görüşleri eleştiriden ibaret olan insanlar, bunu nasıl algılarsanız algılayın, bu bizi ilgilendirmiyor.
Bu aralar bir tuhafım kafamda beni rahatsız eden Bazı şeyler var, konuşmak istediğim ama konuşamadığım konular var, boğuluyor gibiyim, boğazımı sıkan bir şey var, içim hic rahat değil...
Oturdugum yerde sırtımı dikleştirdim, tam 1saatir oturuyordum, Kabirdeki insanlar Koşuşturuyorlardı, tabi aksam için hazır olmaları lazımdı, Ensar bazı şeyleri kontrol ederken ben oturuyordum, adamlar gelip ona birşeyler söyleyip giderken o sadece kafa sallayıp başından savuyordu, elindeki dosyaları karıştırdı, her zaman ki gibi işini ciddiye alır bir vaziyetteydi,
Kafamı elime yaslayıp bakışlarımı daha derinleştirdim, ona nasıl bakıyordum bilmiyorum ama bazı gözler bana dönmüştü, kimseyi takıcak havada değildim, veya bakışları önemseyecek, yeteri kadar insanların bakışlarına marus kalmıştım ama şimdi onlardan iğreniyorum.
İnsan denen o canlıdan iğreniyorum ve kendimden ama kafamdan değil çünkü dışım insan görünümlü olabilir ama hayır ben insan değildim. Ben basit değildim yani artık basit değilim, ve insanlara neler yapabileceğimi göstermem lazım görmeleri lazım, hiç bir şeyin kolay kazanılmadıgı,
Parmaklarımla yavaş yavaş kafama masaj yaparken ensar sanki izlendiğini anlamış gibi kaşları catmıştı, benim onu izlediğimi anlamıştı. Onunla oynamak gerçekten ilginç olucak ve eğlenceli, dosyayı yanındaki adama verip, bir şeyler dedi, kafasını bana döndürdü ve tek kaşını kaldırdı. Dudaklarımdaki sırıtış belirirken bana ne var diyordu. Bende tek Kaşımı kaldırdım ve hala sırıtıyordum. Bu onu sinirlendirmiş olucakki yanıma gelmeye başladı. Huyundan vazgeçer mi hic yine agresif yine öfkeli adamın resmen öfke gözlerine yuva yapmıştı. Tetikte bekliyordu ve hedefini arıyordu ve bulduğunda... BAMM ve bende şu an hedeftim ama Ensarın o yersiz öfkesi benimi vurucaktı. Ağlayan bir veletin neyi beni yurucaktı anlamış değilim acaba ne zaman farkedicek öfkesiz ve nefretsiz bir hiç olduğunu,
Karşımda dikildi ve bana bakmaya başladı,
"Derdin ne"
Elimi kafamdan çektim ve dikleştim hala sırıtıyordum. Uslu bir köpek gibi yanıma gelmişti, sadik, itaatkar bir köpek.
"Derdimin olduğunu nerden çıkardın"
Kaşlarını olabildiğince bir daha çattı. Ciddiyim bir gün kaşları birleşicek,
"1saatır gözünü kırpmadan beni izliyorsun bir derdinin olması lazım"
Ayağa kalktım ve ceketimi düzelttim. Botlar sayesinde nerdeyse boyuna gelmiştir aramızda 3 veya 4 cm vardır. Yaklaştım ve nerdeyse dibine girdim. Dudaklarımız arasında bir nefes uzaklık vardı. Aramızda sadece nefes vardı. Bizi ayıran nefes vardı.
"Diyelimki derdim var bundan sana ne"
Kafasını yana yatırdı ve dik dik bakmaya devam etti. Ciddiyim sinir oluyorum şuna şimdi gölge olsa çakardı bir tane kasının ortasına morarsında bir daha birleştiremesin diye, kaşlarını havaya kaldırdı ve yine o insanlar ezen sırıtışı ve muzip bakışlarıyla bakıyordu. Biliyordum şimdi kesin saçma bi şey söyleyecek,
"Yoksa benden hoşlanmayamı başladın tuhaf kız"
Hıh ciddimi bu dediğinden ben Ensardan hoşlanıcam, tamam ilgimi çekiyor ama hoşlanmıyorum. Aşk bana bu kadar uzakken benim o duyguları bilmem bile mucize olurdu, ama gelin görünki aşk nedir bilmem ben ama bizimki bunu aşk sanmış.
"Tamam dış görünüşün iyi anladık ama ben senin tanıdığın kızlara benzemem velet"
O gülen yüzü birden kasılırken aradığım öfke tamda gözlerinden vurmuştu beni ama yaptığı salaklıklı benin kalbim intikamla dolmuşken onun öfkesi nedirki,
"Bana bak tuhaf şey benimle düzgün konuşmayı bilmen lazım "
Sıkıntıyla nefes verdim hadi ama ya bu tehditlerini benim için sadece kelimeden ibaret olduğu ne zaman anlayacak,
" bilmessem ne olur.... Velet"
Yumruklarını sıktı ve durun durun bana mı vurucak yoksa yoo hayır bu sefer olmaz,
"Ne oo bir kızdan dayak yemek hoşuna gidicekse seni zevkle döverim velet"
Kaşlarını çatabildiğince çattı, yumruğunu kaldırdı ve bekledi, kabirdekiler korkuyla bizi izlerken Ensar yüzünü kasmış dudakları düz bir çizgiydi. Sanki beni parçalamayı hayal eder gibiydi, gözlerindeki öfkeyle beni vurur gibiydi. Ama gelin görünki ben onun bu görüntüsünden keyif alıyordum. Sırıtça sırıttım işlerin değiştiğini anlaması lazım artık, onun devri bitti devir benim devrim, benim iktidarım, benim yönetimin benim,
Elimi kaldırıp omzunun üzerine koydum, gözleri gözlerimden kayıp ellime indi. Dahada kızarken omuzlarındaki sinirin akışını hissettim. Akan kanı elimin altındaydı. Hiç beklemediğim bir anda tanıdık ağrı yine boy gösterdi
Ama bu sefer farklıydı. Ne ben içerideydim ne o ikimizde dışarıdaydık,
Kafamdaki yeri ilk defa varklılık gösterdi, sanki bedenimin yarı onundu bedenimin yarısı beyaz yarısı gölgeydi. Dışarıyı sol gözümden izlerken sağ gözüm görmüyordu. Orada başka biri vardı. Orada gölge vardı.
"Panikleme benim şuan kafanın içinde ikimizde varız sakin ol"
Ensar beni izlerken yüzümü gözlerinde gördüm. Gözlerinde hiç de masum bir kız yoktu. Zaten masum kelimesi yanımdan bile geçmezken yüzümün şekli katil gibiydi. Silahını çekmiş bir avcı gibiydi. Avı karşısında ve uygun zamanı gözlüyor. Zamanı gelince silahını ateşleyecek ve avının kalbini parçalayacak, ama ben onun kalbini parçalamak istemiyorum ki ben onun kalbini atarken istiyorum.
Ensarın gözleri şaşkınlıkla kısılırken bendeki farklılığı anlamıştı. Ama kimin olduğunu bilmiyordu. Ağzım benden bağımsız açılırken gözlerimdeki tedirginliği ruhlarımla sakladım. Benim kan ağlayan ruhlarım duygularımı saklayan kan ağlayan çaresiz ruhlarım,
"Ensar senin kim ve amacının ne olduğunu biliyoruz, asıl korkulması gereken benim, asıl itaat etmen gereken benim, sen ve senin bos tehditlerin, seni sen yapan yersiz huyların veya seni sen yapan aciz özelliklerin, ki emin ol senin tehditlerin beni etkilemez daha sana ve sizlere gerçek beni göstermedim. Benim katil olma yolunda olduğumu anlamıssındır ve bu zamana bir çok insan öldürmek istedim. Ama sen ilk olsun istedim senin yüzünden kimseyi öldüremedim. Sen benim ilk öldüreceğim ruhumsun senin kalbini göğsünden soktugum zaman o boşluğu başka bir boşlukla doldurucam."
Yüzündeki sinir yavaş yavaş alaya dönerken benim yüzüm ciddileşmişti. Cidden onu Şuracıkta öldürmek akan kadı izlemek can çekişen bedenini, son hayat kırıntılarını bedeninden kasılmalar seklinde atarken onun o son kez hayata bakan gözlerinde son gördüğü şey olmak isterdim.
Elini kaldırıp benim gibi omzuma koydu. Gözlerim eline giderken eli omzunu sıktı ve yüzü yüzüme yaklaştırdı. Eli sanki omuzumun kemiğini parçalıyor gibiydi. Acı sanki içindeydi. O güçlüydü ve yine canımı yakıyordu. Ama birşey vardı. Ona acınımı acıtma diye yalvarmıyordum. Yada ağlamıyordum. İşte küçük beyazla şimdiki beyazın arasındaki fark acı küçük beyazın canını yakarken şuanki acı beni güçlendiriyordu. İçimdeki ruhları kızdırıyordu. Çok yanlış iş yapıyordu, hem de çok...
"Dolunay benim hakkımda en fazla ne bilersinki en fazla öldürdüğün bedenleri ve yaptığım işleri, tuhaf kız boğulursun, benim denizimde sana nefes verilmez benim denizimde seni boğarlar benim dünya da sana hayat yok benim dünyamda seni vururlar, gerçekleri yüzüne vura vura senin canını alırlar geriye kalır kokuşmuş bir ceset, unutulursun dolunay seni unuturlar, benim devrimde benim iktidarımda benim yönetiminde isyan çıkaran bir kurtçuk bana dokunmaz takmam yani..."
Eli omuzu dahada sıkarken avuçlarının içinde sıkışmış kemiğimim çığlıkları duyar gibiyim, yardım isteyen canımın susması lazım sussunki Ensar ruhlarımın göz yaşlarını görmesin,
Onun yaptığının aynısını gölge yaptı ona sağ elimden bedenimden ayrı birden Ensarın omuzunu sıkarken buldum bu ani hareketimi beklemediğinden gözleri şaşkınlıkla ve acıyla açılırken omuzu aşağı inmeye başladı. Sol omuzundaki baskısı daha da artarken onun gözlerinde acının kırıkları görüyordum. Ama bana baktıgında eteklerine siyah bulaşmış ruhunu görür. Gözlerim gözlerine daha çok kenetlenirken sıranın bana geldiğini anlamıştım.
"Senin dünyanın, senin denizin, senin nefesin, senin gerçeklerin, hepsi senin değil mi allah bilir kimlere ne çektirdin kimlere ne acılar ne canilikler yaptın, ama Ensar seninde sonunu şuanda bakan gözlerde görücek, seninde yıkıldığın zamanla ben görücem senin bütün acizliklerini bütün yıkılışları hepsini görücem, ben ölümü senin boğazına saracak kızım Ensar, ben ölümü sana acı acı içiren kız olucam"
Acı çektiği yüzünden belli oluyordu. Gölge omuzunu hala sıkıyordu. Gözlerine karartı indiğinde onu zorladığımın farkına vardım. Onunda bır sınırı vardı ben o sınırda cirit atıyordum.
"Yıkılışmı ne yıkılışı, sen kimin sonundan bahsediyordun. Tuhaf kız ben sonun sonrarınında sonlarındayım, ben herşeyin sınırı zorlamış adamım benim gerçek yüzümü görmeden benimle bu şekilde konuşmam bile büyük cesaret ama bana ölümü acı acı içirmeyi düşünen sen eğer ben ölümü sana içirirsem ona yıkım katarım, ona öfke katarım, ona acizlik katarım ben ölümü 'sek' içirmem içine hayatın zulmünü ve kurşun katarım "
Gözlermiz birbine sanki bir dağı bir dağa bağlayan kanlı halaylarla ve çürük kemiklerle tutunan köprü gibiydi. Benim Gözlerimde kanlı halat varken onda çürümüş insan kemikleri vardı. Bizimde hayat köprümüz buydu. Onun öldürmüş olduğü insan kemikleri, bende ise onun öldürdüğü bedenler ve ruhları onların kan ağlayan gözleri vardı.
Yanımıza tedirgin adımlarla bir adam geldi benim yanımda durdu. Gözleri bize korkuyla bakarken çekinerek kulağıma yaklaştı ve,
"Dalunay hanım kerem bey silahınızı hazırlattı odasına sizi bekliyor"
Silahım işte bu bu kasvetli günde günümü şenlendiren silahım hazırdı bu kadar cabuk hemde sinirimin yerine keyif gelirken gölge yerini terk ederken elim gevsemişti. Elimi omzundan dindirdim ve onun elini sert bir şekilde tutup çektim. Gözlerinde karartıya bakarken ne yapıcamı izleyen yılan gibiydi.
Keyfin yerine geldiği için tatlı tatlı gülümsedim. Ensar değişen kişiliğime hayretle bakarken
"Silahım hazırlanmış Ensar belki senin Ahseninden güzeldir he"
Kaşları şaşkınlıkla kalkarden şaşırmıştı. Silahının ismini bilen sayılı kişilerdendim ve şaşırmıştı. Arkamı döndüm ve kabirden çıkmak için asansörün oraya yürümeye başladım. Ama omuzunda inanılmaz bir ağrı vardı. Pislik herif illa kendini bana hatırlatıcak birşey bulucak,
Asansörün kapısı kapanır kapanmaz, aynada ceketimi biraz sıyırdım ve gömleyimin iki düğmesi açtım. Omuz görünücek şekilde açıncaa gözlerim irileşti. Ensarın eli sanki omuzumdaymış gibiydi. Parmaklarının izi o kadar barizdiki, elini üzerinde gezdirirken omuzumun yandığını hissettim, nasıl bu kadar çok sokabilirki, asansör üst kata yaklaşınca üzerimi düzelttim ve keremin yanında yine o eğlenceli ve psikopat kız olucaktım.
Tamam bazen gerçekten eğlenceli oluyor ama kerenden hiç hoşlanmıyorum.
Asansörden çıktım yine korumalar, bunlar buradan hiç çıkmıyolarmı, benim bu adamın kimden korktuğunu bulmak lazım,
Odasının kapısında beklerken adamlardan birinin beni baştan aşağı süzdüğünü gördüm. Hic te hoş bir bakış değildi bu,
" çok mu hoşuna gitti"
Korumalar sessiz bir şekilde gülerken bakan adamın gözleri korkuyla kaplanırken,
" E E Efendim s size bakmıyordum"
"Bana bak koruma bana neden kilit dediler biliyor musun, kafestekilerin mutlaka bir yerini kırdım diye"
Kafasını aşağı ederken mesajı almıştı. Erkeklerin bu şekilde süzlemelerinden hoşlanmıyordum. Fazla sapıkçaydı. Kapıyı tıklamadan içeri girdim ve keremin yine dosyalarla uğraştığını gördüm.
Boğazımı temizleyerek geldiğimi belirttim. Oda hemen kafasını kaldırdı ve gülümsedi.
"Ah geldin mi duymadım gel söyle otur"
Eliyle gösterdiği yere otururken masanın çekmecesinden siyah işlemeli bir kutu çıkardı. Kutunun dışından köşelerine doğru işlemeler vardı. Kutuyu bana uzattı ve kalkıp elime aldım. Kutunun ağır olması beni şaşırtmıştı. Kerem ellerini birleştirdi ve
"Benden bir silah istedin ve bende o silahı buldum aslında bulmak zamanımı alırdı ama bu silah kızıma vermek istediğim bir silahtı ve ona veremedim" yüzü ifadesiz bir şekilde bana bakarken , diyeceklerini merakla bekliyordum bekliyordum. Ahsen hakkında ne kadar bilgi edinirsem benim için o kadar iyi olucaktı,
" kızım hayatta değil onu kaybettim yani bende seni kızıma benzettiğimden bu silahı daha iyi kullanacağını düşünüyorum. Bu silah çok özeldir. Ortalama normal bir silahın menzilinden 3 kat uzağa hedef alabilir bu silahın ateş gücü çok iyi olduğundan bir insanın vücudunu delip geçebilirsin bu silah tam senlik bir silah güçlü ve acımasız"
Keremin gözlerinden gözlerimi kaydırıp kutunun kapağını yavaşça açtıp. Karşımda ölümün silahı duruyordu. Klasik silah boyutlarındaydı ama namlusuna doğru giden gümüş renkte işlemeler vardı. Tamda ucunda 'Azrail' yazıyordu. Ucu yuvarlak olduğundan düz bir şekilde değilde kurşunun çıkış yerinin şeklini almıştı. Simsiyah ama ona renk katan gümüş renk çok güzel bir silahtı. Ben silahı incelerken kerenin sesi incelememin arasına girdi.
"Azrail yazısını daha sonra yazdırdım senin isteğin üzerine bu hediyeyi ilk işinde oldukça başarılı olduğun için benim hediyem umarım doğru işlerde doğru zamanda kullanırsın"
Bundan hiç süphen olmasın doğru zamanda ve doğru yerde kullanacağımdan, sahte bir mahcubiyet eklerken yüzüme,
"Saol abi bu hediye benim bu zamana kadar aldığım en değerli hediye beni kızın gibi görmen beni çok mutlu etti "
Kafamı aşağı ederken sırıttım cidden duygu sömürüsün de bir numaraydım. Kızıymış o kızı bulacağımdan emin olabilir. Ölmüş hı kimi kandırıyor bir baba kızının öldüğünü söylese gözleri dolar üzülür ama bu moruğun kılı bile kıpırdamadı. Yüzünden sırıtışı silip yine o mahcup halime döndüm. Kafamı yavaşca kaldırdım ve kerenin yüzüne baktım yumuşamıştı yüzü ona böyle saygılı ve sadık davranmam onun hoşuna gidiyordu. Yada kızını bende arıyordu. Böyle düşünüyorsa yanılıyordu. Kızının bende olan hiç bir şeyi yoktu.
"İyi ki seni korumam yapmışım "
Gülümserken bende onun gibi " iyi ki beni işe almışsınız"
Oda dediğinden memnun kalmış. Olucakki babacan bir tavırla gülümsedi. Midemi bulandırıyor bu adama böyle tatlı davranmak ona iyi olmak midemi bulandırıyor. Kızının yerini öğrenmem için mecbur iyi davranıcaz,
"İzninizle abi aşağıdaki işlere bakmam lazım"
"Tabi tabi işine devam et sen,"
Kafamı gülümseyerek salladığımda arkamı döndüm yüzüm eski halini aldı. Kapıya doğru gittim ve silahı kutusundan çıkarıp elime aldım kapıdan çıktığımda silahı inceliyordum. Ağırdı ama beni zorlayacak bir ağırlığı yoktu. Elimdeki kutusunu ne yapıcamı düşünürken yanındaki korumanın elimdeki silaha beğeniyle baktığını fark ettim ve kutuyu ona uzattım. Ne yaptığımı anlamamıştı ve bende,
"Bu kutuyu benim için sakla"
Dediğimi geçte olsa anlayınca elimdeki kutuyu alıp
"Tabi efendim"
Sanki önemli bir görev verilmiş gibi göğüsünü kabartarak kutuyu arkasına koydu. Bende silah elime alıp asasöre gidiyordum. Ama asansörden Ensarın indiğini gördüm ve elimdeki silaha bakarken gözlerini öfke bürüdü. Biliyormuydu aslında bu silahı Ahsene verileceğini, yada beni kıskandı. Ama keremin sağ koluysa tabiki de biliyordur. Silahtan kaldırıp benim gözlerine baktı. Daha çok sinirlenirken seri adımlarla yanıma gelirken olduğum yerde kıpırdamadım. Elimdeki silaha uzandığında elimi hemen arkaya çektim. Kaşlarını çatarken yeni oyuncağımı elimden mi alıcaktı.
"Heyyy amacın ne"
"O silahı bana ver" elini bana doğru uzatmıştı.
" nedenmiş o"
Bana uzattığı eli sinirle titrerken anladımki bu silahın Ahsen için olduğunu biliyordu. Sabırsız bir şekilde,
"Sana ver dediysem ver"
Ellerimi arkamda birleştirirken küçük bir kıza benzediğeme emindim sağ elim silahı sıkıca tutarken, onun yüzünde milim oynamıyordu. İfadesiz ama sinirliydi. Neydi bizim ensar heeh buldum.' o istediğini elde eder o arzu ettiğini alır' ama benim gözümde annesinin istediğini oyuncağı almayan ağlayap zırlayan bir veletti. Artık onun istedikleri ona verilmeyecekti ben onun istediklerini ondan acı acı alıcaktım. Onun benden yıllarımı aldığı gibi,
" ahh yazık sevgili Ahsenin silahını sevgili babacığı bana hediye etti. Ne oldu yoksa zruna mı gitti. Eski sevgilinin silahının bana verilmesi, ama veletciğim kız kendini savunamacak kadar acizse bunda benim bir suçum Yok"
Gözlerini sinirle açılırken işte istediğim kıvama gelmişti. Bana durmak için hamle alıcaktım nede olsa kalbini verdiği kıza aciz demiştim. Gerçi yalan söylemedim ama bizimki kızı güyya seviyoya alındı heralde beklemediğimiz anda dişlerini sanki bir bi yırtıcı gibi geçirdi bogazıma ne sandı belgesel çektiğimizimi o aslan olabilir ama bende bir ceylanın masumiyeti yoktu. Benden olsa olsa aslanın tek düşmanı sırtlan olurdu. Bir tek bana diklenirdi. hızlı bir hareketle elini boğazıma geçirdiğinde artık sınırlarını zorladığımı anladım amacımda buydu o böyle davrandıkça benimde sınırlarımı o zorluyordu. Korumalar da ondan korktuğundan hiç bir hamle yapmıyorlardı. Sadece olacak olan şeyleri izliyorlardı. Acı çekmiyordum yada çekemiyordum. Hissetmiyordum. Gözlerinin içine bakarken silahlığında kayboldum. Gözlerinde biriken nefret oluk oluk bana akarken onun nefreti sadece ayak uçlarımıza almıştı. Ne bana geliyordu ne ona, damarımdan akan kanı hissettiğine emindim çünkü eli ensemde birleşicekti nerdeyse kaşları intikamla çatılırken yasak duyguların esiri olmuştu. Unuttunmu Ensar intikam benim duygum sen benim duygumu hissedemessin yada arzulayamassın buna izin vermem,
" Sen hangi sıfatla Ahsenin adını ağzına alırsın yada ondan acız diye bahsedersin sen kendini ne sanıyorsun mezarda iki insan dövdündiye kendini benimle aynı kefeye koyduğunu mu, yada kerem beyin sana yakın davrandığında seni kızı gibi göreceğinimi sen bu iğrençlikle bu çirkinliklr vr bu tuhaflık Ahsenin dengi olabileceğini mi sen onun saç teli bile olamasın onun o heybetine eşit olabileceğini mi sanıyorsun "
Yine beni dış görünüşümle vuruyordu. Çirkinliğimden veya duruşumdan ama unuttuğu birşey var 'heybet' benim heybetimi daha görmesini o kızla beni karşılaştıyor yada onun hiç bir özelliğini taşımadığıma mı, kimin umrundaki Ahsene benzemek ona benzeme gibi bir amacım yokki ondan geri te ne kalıcakki benzeticek bir şey arıyacak, geride olan kafamı yüzüne eşitledim. Eli boynunun altında ezilmişti. Ama gözlerindeki öfkeme şahit oldum. Gözlerimdemi ruhlarını onun kara gözlerine yansımıştı. Elimdeki silahı hızlı bir şekilde boğazının altına dayıyarak olabildiğince bastırdım. Kafası yukarı giderken bu hareketini beklemediğinden eli gevsemişti ama bırakmamıştı. Gözleri hala beni görüyordu.
"Senin zavallı ahsenine benzemek değil amacım kafa yorduğum bir fikir bile değil senin düşündüğün heybet masumiyet Ensar ama masumiyetlede birşey elde edemessin ancak senin gibi kanlı birinin varsaydığı kalbini hızlandırır. Keremin kızına benzemek değil benim amacım benim o çocukça işlere ayıracak vaktim dahi yok, yada o dediğin saç teli, emin ol o Ahsen benim kafamdaki düşünceleri bilse kendini yerin dibinde bulurdu"
Silahı daha çok bastırırken gözleri arkaya kaydı. Eli boğazından düşerken silahın tetiğini aşağı ettiğimde korumalarını hepsi bana silah doğrutmuştu. O benim boğazımı sıkarken hareket yok ama ona silah dayayalım Ensarı Koruyun yokyaa,
" şimdi düşünelim kafamdaki ateş et parçala kafasını ikiye ayır beynini izle kan kanı parçalanmış etleri, fısıldıyor bana azrailim bu sefer konuştu. Dedi ki bu sefer paçayı kurtardı. Öldürme zamanı var daha diyor o yüzden şanslısın yaşamaya izin verdim"
Silahı çekip beline soktuğunda korumalarını yüzlerine tek tek bakıp,
"Bana bakın leş meraklısı itler sizin götünüzü Ensar iyice kaldırmış ama unutmayın Ensar bir gün gidicek o zaman ona silah tutucaksınız şimdilik bunu cahilliğinize veriyorum "
Ensarın yüzüne bakmadan acık asansör kapısından içeri girdim ve kabirin olduğu kata bastım arkası dönük Ensara baktıgım bıraktığım yerdeydi. Kapı kapanmadan onun duyacağı bir şekilde seslendim,
" Ahsen ölmedi yaşıyor "
Tuhafım tuhafsınız tuhaflar tuhafsın
Ölüm sadece bir eylemdi zamanı gelince hepimizin başına gelecek bir eylem korkmayın Et yığınları hepiniz cehennemde yanıcaksınız.
İnstagram:bituhafkisi
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro