Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

BİR ADIM ÖTE AŞK CEREN💞SEYHAN İLK SERİ FİNAL PART 4


Keyifle Okuyun Canlar 💖 Satır Arası Yorumlarınızı Bekliyorum Canlar 😍🥰

PART 4

Mahir'in kederle dolu gözleri, her an akmaya hazırdı. Hissettiği meyus acıyla iki alyansı tuttuğu avucunu yumruk haline getirip sıktı. Kendini hapishanede bile bu kadar çaresiz hissetmemişti. Az önce Mete ile olan telefon konuşmalarında aldığı haberle yıkılmıştı. Kendini aklama yolunda ilerleme katetmedikleri gibi geriye düştüklerini öğrenmişti. Sonuç olarak, dönüp dolaşıp aynı yere geri gelmişlerdi. Sil baştan başlamak onu aylarca Elif'inden ayrı bırakabilirdi. Eli kolu bağlanmış gibiydi. Nasıl bir yol izleyeceğini bilemediği gibi, planladıkları tüm yollar yüzüne kapanmıştı. Canı çok yanıyordu. İçindeki kora dönmüş ateş, sadece yüreğini değil, bedenini de cayır cayır yakıyordu.

Sıkılmaktan kan toplamış olan avucunu açtı. İki alyans yan yanaydı ama O, sevdiğiyle ayrıydı. Alyansların üstüne düşen kocaman bir damla yaşla, ağladığını fark etti. Acısı adeta gözlerinden dökülüyordu. Kaderi neden böyleydi, neden acı çekmek üzerine kuruluydu, neden en sevdiklerinden ayrı kalmakla sınanıyordu? İsyan etmek istemiyordu ama yine de içten içe bunu sorguluyordu. Sınavı veren Yaradan'ın çözümü de verdiğini biliyordu. Bu çözüm yolunu görebilmek için her gün dua ediyordu. Zira yeterince sınandığını düşünüyordu. Gözünden akan ikinci damla yaşla aynı anda hüzünlü bir ses odasına yayıldı.

"Amcacığım."

Eliyle apar topar gözlerini sildikten sonra Ceren'e döndü. Cevap vermesine fırsat olmadan genç kız koşarak ona sarıldı.

"Canım amcam üzülme her şey yoluna girecek. Çok yakında Elif yengem hiç ayrılmamak üzere bu eve gelecek."

Genç kızın teselli dolu sözleriyle sadece burukça gülümsedi. Bir süre sessizce sarılı kaldılar. İç çekişlerinden ve hafifçe sarsılan narin omuzlarından onun da ağladığını anladı. Genç kızın içinde kopan fırtınalardan habersiz, sarı saçlarını şefkatle okşadı. Kendisi için akıttığı bu gözyaşları içini yaksa da ses etmedi. Zira o da gözyaşlarını zor tutuyordu. Kendini bir bıraksa yaşına başına bakmaz yılların acısını çıkarırcasına ağlayabilirdi.

Amcasının sessiz kalışından konuşamayacak durumda olduğunu anlamıştı Ceren. Belki de amcasının bu ruh halinden kurtulması için acısıyla baş başa kalması ve içindekileri akıtması gerekiyordu. İçsel huzura ve rahata böyle kavuşabilirdi belki. Yavaşça amcasından ayrıldı. Onu hiç bu kadar çökmüş görmemişti. Yüzünde daha önce görmediği derin çizgiler oluşmuş, açık teni oldukça solmuştu. Onun dolu dolu olan mavi gözlerine bakıp "Seni çok seviyorum amca." dedi. "Yakında Elif yengemle kavuşacağınıza dair çok büyük bir his var içimde. Bütün bu üzüntüler son bulacak, çok ama çok mutlu olacaksınız."

Amcasının ince bir çizgi halini almış dudakları yumuşamış, hafifçe gülümsemişti. Sonrasında da gözünü yavaşça kapayıp açarak ona teşekkür etmişti. Amcasına tekrar sevgiyle sarıldı. "Ben çıkayım amca, sen de dinlen olur mu?" Amcası tamam anlamında başını salladıktan sonra onun alnını şefkatle öptü.

Odadan çıkar çıkmaz merdivenlere doğru yöneldi. Zira arkadaşını çok bekletmişti. Koridorun sonundaki odanın önüne geldiğinde, babaannesi ve annesinin seslerini işitti. Konuşmaları henüz bitmemişti demek. Onlara görünmeden geçmeye çalışırken annesinin sorusuyla olduğu yerde kaldı ve merakla dinlemeye başladı.

"Anne, Mete'yle görüştün mü?"

"Evet kızım. Mahir'im bize az bile anlatmış. En başa geri döndüklerini söyledi. Bu kez ilerlemeleri zorlu olabilir, aylarca sürebilirmiş. Mahir'im Elif'inden uzun süre ayrı kalabilirmiş."

Babaannesinin hisli derin bir iç çektiğini işitti. Annesinin sesi de oldukça üzgün geliyordu.

"Mahir ve Nehir elimde büyüdüler anne. Onların yeri benim için hep ayrı olmuştur biliyorsun. Mahir'i bu halde görmek beni çok üzüyor, içim yanıyor. "

"Biliyorum kızım. Onlara bir yengeden daha çok abla oldun. Hatta ikinci bir anne."

İkisi de aynı anda burunlarını çekmişlerdi.

"Ah o inatçı Bahadır! Sadece Mahir'i değil kız kardeşini de perişan ediyor. Elif'in de durumu Mahir'den farksız. Keşke bu durumu değiştirmek için elimden bir şey gelse anne. Bahadır ile bir de ben mi konuşsam diyorum."

"Bu hiç işe yaramaz kızım. Bunu biz büyükler denedik ama olmadı. Bahadır da kendince haklı olduğunu düşünüyor. Hem onun sağlık durumu hiç iyi değil, ona da bir şey olacak diye korkuyoruz ve zorlamak istemiyoruz."

"Eee, ne yapacağız anne, Mahir ile Elif'in gözümüzün önünde üzüntüden eriyip gitmelerine izin mi vereceğiz?"

Elmas Hanım, gelininden daha ziyade kızı gibi gördüğü Aliye Hanım'ın yanına, kendinden emin vakur bir edayla, oturdu. Hüzünle gölgelenen gözlerle ona bakan gelinine, cevap olarak sunabileceği sadece bir önerisi vardı.

"Aslında bütün bunların son bulmasının tek yolu, Ceren'in Seyhan ile evlenmesi." İtiraz etmeye hazırlanan gelinini, otoriter şekilde elini kaldırarak durdurdu. "Biliyorum biricik kızının böyle şartlar altında evlenmesine gönlün razı olmuyor, keza benim de öyle. Fakat sadece iki seçeneğimiz var biliyorsun kızım. Ya Mahir suçsuzluğunu kanıtlayana kadar bu acıları, ayrı kaldığı karısıyla birlikte çekecek ya da bu evlilik gerçekleşecek. Ancak bu ikisinden biri olursa Bahadır mecburen kabullenmek zorunda kalır ve artık onlara karışamaz."

Aralık kapının kıyısından babaannesinin söylediği seçenekleri duyduğunda, Ceren o an kararını verdi. Madem amcası ve yengesinin mutlu olma yolu ondan geçiyordu, bu fedakarlığı yapmaya hazırdı. Onu sevmeyen ve istemeyen bir adamla evlenerek mutsuz olma pahasına bile olsa.

*_*

Kocasının aldığı kurşun yarası, bir nebze de olsa iyileşmişti. Ara sıra yarası sızlasa da kolunu rahatlıkla kullanabiliyordu. Kocasının raporlu olduğu süre dolduğu için bugün Mersin'e dönmesi şarttı. Keza kendisinin de artık işinin başına dönmesi gerekiyordu lakin kocasıyla birlikte gidebilecek miydi? Orası muammaydı. Ah şu babasının kuralları! Kati bir şekilde "Düğün olmadan bir araya gelemezsiniz!" diyerek son noktayı koymuştu. Şimdi ise babasına bu konuyu nasıl açacağını bilemiyordu. Hissettiği kaygıyla terleyen avuçlarını elindeki peçeteye silerken huzursuzca iç geçirdi. Babasının vereceği tepkiden daha çok, bu hususun onun sağlık durumunu etkilemesinden korkuyordu.

İki arada bir derede kalmış gibiydi. Bu his onda stres yaratıyor, hamilelik bulantılarının daha da artmasına sebep oluyordu. Çok şükür ki babasının sağlık durumu, önceki günlere nazaran bugün daha iyiydi. Bunun iyi fırsat olduğunu düşünen kocası, konuyu hiç beklemeden açmıştı.

Kızının süzülmüş yüzüne anlayışla bakan Bahadır Denizer, karısının daha önceden çıtlatmasıyla her şeyden haberdardı. Özellikle hamileliğinin bu sorunlu evresinde olan kızını, duygusal açıdan yormak istemiyordu. İlk buldukları boşlukta Bahar'ı istemeye gelmeleri şartıyla bu kez beraber gitmelerine izin vermişti. Bu konuyu daha önce damadıyla konuşmuş, her şeyin usule uygun şekilde olmasını istediğini vurgulayarak belirtmişti. Ondan da bu sözü almıştı. Dünya gözüyle kızının mürüvvetini görmeyi çok arzuluyordu çünkü.

*_*

Ceren verdiği ani kararın etkisiyle önünde durduğu odaya hızla girdi. Bu hareketi, içerideki iki kadının dikkatli bakışlarını bir anda üstüne topladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına şaşkın bakışlarla ona bakıyorlardı. Genç kız boğazını hafifçe temizleyip havada kalan konuşmaya kendini dahil etti.

"Babaanne, eğer bu evliliğin gerçekleşmesiyle tüm sıkıntılar sona erecekse ben evlenmeyi kabul ediyorum."

İçinden de "Her ne kadar O, beni sevmiyor ve istemiyor olsa da." diye geçirmişti.

Ondan böyle bir konuşma beklemeyen iki kadın, birbirlerine hafif şaşkınlıkla baktılar.

"Ama kızım..."

Annesinin itirazına hemen "Kararım katidir anne!" diyerek engel oldu. "Ailem üzerinde dolaşan bu kara bulutların dağılmasını ve tüm bu sıkıntıların bitmesini istiyorum. Herkesin mutluluğu için bu evliliği yapmayı seçiyorum."

Kızının ışığı sönmüş gözleri, hüzünlü ses tonu, Aliye Hanımı çok etkiliyordu. Onun neden bu kadar üzgün olduğunu biliyordu çünkü. Şimdi ise, kızının net bir şekilde açıkladığı bu kararı, bir anne olarak kalbine ağır geliyordu. Onun platonik duygularına rağmen isteksizce bu evliliği kabul ettiğinin farkındaydı ve gönlü buna hiç razı olmuyordu.

"Ya senin mutluluğun kızım? Bir anne olarak evladımın mutsuzluğu üstüne mutluluk kurmayı istemem. Bunu amcan da istemez. Bu fedakarlığı yapmana da izin vermez."

Ailesinin, sevdiklerinin sağlığı, mutluluğu, huzuru her şeyden çok önemliydi. Kendi hayatından bile.

"Ben sizleri böyle gördükçe daha çok mutsuz oluyorum anne. Ailem dağılmış gibi hissediyorum. Bu durum benim canımı çok yakıyor."

Aliye Hanım kızını şefkatli kolları arasına alıp sevgiyle sardı. Genç kız annesinin çok sevdiği kokusunu içine çekip, ağlamaklı boğuk sesiyle bu kararı neden aldığını kısaca açıkladı. "Sizler benim için çok kıymetlisiniz anne. Sizlerin mutluluğu, huzuru için her şeyi yaparım."

Kızının ipek sarı saçlarını okşayan Aliye Hanım, içten içe buna itiraz ediyor, kızının aldığı bu kararı doğru bulmuyordu. Endişeyle kaplı hüzünlü gözlerinden bir damla yaş düştü. Hafif bir iç çekip kafasında dönüp dolaşan ve onu rahatsız eden düşüncelerini dile getirdi. "Evlilik çok ciddi bir karar kızım. Bizden ziyade senin hayatını etkileyecek bir karar ve bu kararı gönülden almadığını biliyorum. Ya mutsuz olup pişmanlık duyarsan?

"Asıl bunu yapmazsam ileride pişmanlık duyabilirim anne."

"Bu üzücü gördüğün durumlar geçici ama mutsuz bir evliliğin telafisi yok kızım. Böyle bir olasılıkta yaşayacağın her gün sana eziyet olabilir, sende derin yaralar açabilir. Bu hem seni hem de bizi daha çok yıkar."

Elmas babaanne araya girip, "Bu kadar olumsuz olma Aliye." Diye uyardı gelinini. "Her evlilikte böyle ihtimaller olabilir. Gönülden yapılan evliliklerin bazıları mutsuz sonuçlanabiliyor, etrafımızda görüyoruz kızım. Hayat bu, ne getireceği belli olmaz. Belki de içinde bulunduğumuz bu nahoş durum, Ceren'in mutlu bir evlilik yapmasına vesile olacaktır. Bu olasılığı da düşün. Pişmanlıkları değil, mutluluğu konuşacağımız günler görmeyi niyet edelim olur mu? Bunun için bolca dua edelim."

Böylelikle Elmas babaanne, Ceren'in aldığı kararı desteklediğini belli ederek konuyu kapattı. Aliye Hanım için ise konu henüz kapanmış değildi. Tek bir kız evladı vardı ve onu gözünden bile sakınıyordu. Kızının mutluluğu ise her şeyden çok önemliydi.

Konakta hummalı bir koşturmaca hakimdi. Bu konuyu kısa bir süreliğine ertelemek zorunda kaldı. Alper ve Bahar'ın yola çıkma vakti gelmek üzereydi. Onlarla ilgilenmesi gerekiyordu ama Aliye Hanımın içi kaynıyor, konuşmak için kocasının konağa gelmesini bekliyordu.

En nihayetinde Kadir Bey konağa gelmişti fakat etraf oldukça kalabalıktı. Aliye Hanım, kimsenin dikkatini çekmeden bu konuyu kocasıyla konuşmak istiyordu. Ailecek yenilen yemeğin hemen ardından Alper ile Bahar'ı Mersin'e yolcu ettiler. Sonrasında herkes bir köşeye çekilip çay servisini beklemeye başladı. Yalnız kalan Kadir Bey'i fırsattan istifade çalışma odasına çeken Aliye Hanım, konuyu hemen açtı ve düşüncelerini kocasına tek tek ifade etti. Anlattıklarına bir tepki beklerken kocası nedense sessiz kalmayı tercih ediyordu.

Aslında bilmediği bir şey vardı. Kadir Bey ön gördüğü bu konuyu kafasında çoktan tartmış ve bir karara varmıştı.

*_*

Ceren, bütün gece düşünmekten uyuyamamış, sabahlamıştı. Yorgun olmasından ziyade tuhaf bir heyecan vardı üzerinde. Bu heyecanın kaynağı gireceği final sınavı değildi. Mutluluk ve benzeri bir şey ise hiç değildi. Midesinde hafif kramplar oluşturan, tanımlayamadığı hüzünlü, kalbini sıkıştıran sarsıcı bir histi.

Belki de sebebi bugün yapması gereken konuşmaydı. Birazdan Denizer ailesinin karşısına çıkıp bu evlilikle ilgili aldığı kararı açıklayacaktı. Ayağı geri geri gitse de, amcası için bunu yapmaya mecburdu.

Ayrıca Mahir amcasına karşı Bahadır Denizer'in düşüncelerinin, bu kadar kısa sürede değişmesi mantığına hiç oturmuyordu. Bu adamın kuzeni Mahir'i rest çekerek, yana yakıla arayan halleriyle, şimdiki hasta yatağındaki halleri hiç uymuyordu. Onun katil diye adlandırdığı kuzeni hakkındaki fikri, bir anda nasıl değişmişti acaba? Orta yaşlı adam ya hastalığından dolayı yumuşamış vicdana gelmişti ya da hastalığını kullanarak yine kız kardeşiyle kocasını ayırmaya çalışıyordu. Bunu öğrenmenin tek yolu onunla konuşmaktı.

Final sınavı öğlen saatlerindeydi. Okula gitmeden önce babaannesiyle birlikte hastaneye geçeceklerdi. Ama öncesinde babasıyla ve Elif yengesiyle ciddi bir konuşma yapması gerekiyordu. Zaman kaybetmeden hazırlanmaya başladı.

💞

Rengarenk kır çiçeklerinin arasında, sarı bir kelebeğin peşinden koşturan çocuğa gülümsedi Seyhan. Huzurla karışık mutluluk duygusuyla etraftaki mis gibi kokuyu içine çekti. Sevdiği kadının güzel kokusunu andırıyordu.

Çimenlerin arasında dalından kopmuş küçük bir çiçek dikkatini çekti ve uzanıp eline aldı. Güzel karısının saçlarına çok yakışacağını düşünüyordu.

"Baba! Bak."

Heyecanla ona seslenen çocuğun yanına gülümseyen bakışlarla yaklaştı. Pembe bir çiçeğin üstüne konmuş, kanatları altın gibi parlayan bir kelebeği gösteriyordu çocuk.

"Çok güzel bir kelebek değil mi babacığım?"

"Evet, çok güzelmiş."

"Tıpkı annem gibi değil mi?"

Bakışları, az ileride, çiçeklerin arasında oturan genç kadına çevrildi. Parlak güneş yüzünü perdelediği için onu göremiyordu lakin kalbi güzellik tanımına hemen onu yakıştırmış, daha önce hiç hissetmediği değişik yoğun bir duyguyla atmaya başlamıştı.

Oğlunun neşeyle üstüne atlamasıyla sarsıldı. Bu tatlı çocuk düşmesin diye onu tuttu lakin hiç beklemediği bu hareket, yerdeki yumuşak kilimin üstüne sırt üstü düşmesine neden oldu.

"Pat" diye çıkan sesle ne olduğunu anlamaya çalışarak etrafına bakındı. Beline dolanmış ince battaniyesi ve kollarıyla sarıldığı yastığı sayesinde düştüğü parke zemin onu zedelememişti.

Düzen ve simetri hayatının her alanına hakimdi fakat maalesef ki uykusunda bu düzeni sağlayamıyordu. O kadar dağınık yatıyordu ki, kendine kocaman bir yatak almasına rağmen arada kendini yine yerde buluyordu. Bunu nasıl başarıyordu, bilemiyordu.

Yatağına tekrar uzandığında gördüğü rüyayı düşündü. Daha önce de aynı rüyayı birkaç kez görmüştü ama bu kez çok farklıydı. O kadar gerçek gibiydi ki hâlâ o değişik, yoğun, tatlı duygu üzerindeydi. Bedenini esnetirken sağ koluna taktığı saatine baktı, kalkma vakti gelmişti. Bugün yapması gereken çok işi vardı.

Son birkaç gündür yaptığı gibi erkenden hastaneye geçti. Amcasını ziyaret etmeden önce Uğur amcasıyla birlikte Toygar'ın çıkış işlemlerini yaptı. Kuzeni oldukça iyi ve toparlanmış görünüyordu. Tek temennisi, amcasının da eski sağlığına kavuşup taburcu olmasıydı. O da çok yakında olacak gibi görünüyordu.

Ayrıca amcasının doktoru ve Alper'in ortak daveti üzerine birkaç gün önce İstanbul'dan iki doktor gelmişti. Alanında en iyi olan bu iki ayrı Kalp Damar Cerrahisi Profesör Doktor da, amcasının durumuyla ilgili çok iyi haberler vermişti. Detaylı yapılan tetkiklerin sonucunda da amcası yoğun bakımdan normal odaya alınmıştı.

Amcasıyla ilgili bu güzel gelişmeler, tüm aile üyeleri gibi, onun da içini rahatlatmıştı. Artık İstanbul'a, işine, gözü arkada kalmadan dönebilirdi. Hayat, ondan habersiz takır takır planlarını işlerken O, hazırlığının ilk aşaması olarak uçuş biletini kesti. Ertesi sabah erkenden uçağı kalkacaktı.

Toygar'ı eve bırakmadan önce amcasını görmeye geçtiler. Neredeyse tüm aile, orada toplanmışlardı. Normal odada ilk gecesini geçiren amcası, iyi görünüyordu. Ruhu canlanmış, gözüne ışık olarak yansımıştı. Hatta keyifli birkaç espri yapıp onlarla şakalaşmıştı. Bunda oğlunu sağlıklı görmesinin payı da oldukça büyüktü.

Doktorun verdiği ziyaret saati dolmak üzereyken açılan kapı, tüm dikkatleri oraya yöneltti. İçeriye girenler ise, başta Bahadır olmak üzere Denizer aile üyelerini bir anlık şaşkınlığa uğrattı. Az önce şen şakrak kahkahalar atılan odaya sessizlik hâkim oldu.

Torunu Ceren ile birlikte odaya giren Elmas babaanne, kendilerine şaşkınca bakan aileye hâl hatır sordu. İkiziyle göz göze geldiklerinde ise sadece onların anlayacağı sessiz bir diyalog geçti aralarında. İstedikleri sonuca ulaştıklarını düşünen iki yaşlı kadının içten içe keyfi yerindeydi.

Ceren, babaannesinin aksine oldukça huzursuzdu. Odadaki kalabalık, gece boyu hissettiği tuhaf, sıkıcı duyguları tüm yan etkileriyle beraber tekrar ortaya çıkarmıştı. Midesi hafif kramplarla kasılıyor, titreyen narin elleri, ateş topu tutmuşçasına terliyordu. Amcasının yanında duran Seyhan ile göz göze geldiklerinde, eli ayağı neredeyse birbirine dolanıyordu. Ah onu her gördüğünde yaşadığı heyecan! Onu yoran bu duyguların üstüne bu da eklenince, zaten yoğun olan kalp ritmi, şimdi ağzında atıyor gibiydi. Hal böyleyken bu konuşmayı onun yanında nasıl yapacaktı? Hiç bilemiyordu. O anda aklına gelen bir başka düşünceyle heyecanı tedirginliğe dönüştü. Ya bu evliliği istemediği için Seyhan tepki gösterir ve ona müdahale ederse? O zaman amcasının mutluluğu için olan bu son çözüm yolu suya düşebilirdi. Allah muhafaza! Kalbine bir de endişe düşünce, duyguları o kadar karman çorman bir hal almıştı ki. Odaklanma sorunu yaşıyor, daha önce söylemeyi tasarladığı cümleleri kafasında toparlayamıyordu.

Planladığı detaylı konuşmayı en iyi şekilde yapabilmesi için tüm bu duygu karmaşasından hızla sıyrılması gerekiyordu. İçsel olarak sakin olana kadar, kimsenin dikkatini çekmeden derin nefesler alıp yavaşça verdi. Sonra da odadakilerle- ve bilhassa Seyhan ile- göz göze gelmemeye çalışarak direkt hasta yatağındaki Bahadır Denizer'in yanına geldi. "Geçmiş olsun." Dileyerek konuşmasına başladı. Oh neyse ki sesi titrememişti.

Bahadır Denizer, genç kıza sıcak bir sevecenlikle teşekkür etti.

"Bahadır amca müsaade ederseniz sizinle önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum. Çok fazla zamanınızı almayacağım. Sizi yormak istemiyorum." Konuşmanın hâl hatır ötesine gittiğini fark eden Bahadır, onaylayan bir baş hareketi yaptı ve ciddiyetle genç kızı dinlemeye başladı. Odadakiler de bu konuşmaya dikkat kesilmişlerdi.

Onayı alan Ceren hemen konuya giriş yaptı. "Biliyorsunuz ki son cereyan eden nahoş olay, iki aileyi de çok yıprattı ve hepimizi ciddi anlamda sarstı. Çok şükür ki bu olayda yara alanların şu anda sağlığı yerinde ve sizin sağlığınız da daha iyiye gidiyor. Bütün bu yaşananların geçmişte kalmasını, hep birlikte daha güzel, huzurlu ve mutlu günler görmeyi niyet ediyorum. Umarım öyle de olur." İçinde buna dair yeşeren umutla hafif bir iç geçirdi. Sonra esas konuya geçiş yaptı.

"Aslında aramızdaki kan bağı, tek bir aile olmamızı gerektirirken ayrışmamız ve birbirine düşman iki aile olmamız gerçekten çok üzücü."

Bu sözleriyle birlikte, kendisini dikkatle dinleyen hasta adamın kaşlarının hafifçe çatıldığını gördü. Bu konuşmanın gidişatının nereye gideceğini anlamış ve bundan pek hoşlanmamış görünüyordu. Her an müdahale edecek bir havası vardı. Genç kız yine de pes etmedi ve onun gözlerinin içine kararlılıkla bakarak konuşmasına devam etti.

"Buna en büyük etken geçmişteki acı kaybınız ve bunun sebebi olarak Mahir amcamı görmeniz. Bu konuda amcamı savunmaya gerek bile duymuyorum çünkü onun suçsuz olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Eminim bu odada bulunanlar arasında amcamın suçsuz olduğuna inananlar çoğunlukta."

Kısa bir es verip içinden, "Aferin Ceren iyi gidiyorsun, daha da kararlı şekilde konuşmana devam et!" diyerek kendini motive etti ve aklındaki önemli soruyu sordu. "Peki, ya siz Bahadır amca? Mahir amcamla ilgili kesin kanıtı olmayan bu yargınızda, yanılmış olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?"

Bahadır Denizer, yarı otur vaziyetteki yatağında, rahatsızca kıpırdandı. Çatık kaşlarının altındaki ciddi bakışlarını odadakilere çevirdi. Odadaki herkes sessizce, ondan gelecek cevabı bekliyordu lakin O, sessiz kalmayı tercih ediyordu. Evet düşüncesi değişmişti ama bu henüz kendisi için de yeni bir durumdu. Bunu en ufak bir şüphe kırıntısı olmadan, kalbinin tam anlamıyla kabullenmesi gerekiyordu.

Onun bu sessizliğiyle, Ceren üzgünce iç geçirdi ve tahminlerinde yanılmadığını anladı. Kalbi bu orta yaşlı adamdan dolayı çok buruktu. Onun bu kadar katı olabileceğini hiç düşünmemişti. Oysa Mahir amcasıyla ilgili Bahadır Denizer'in düşüncelerinin değişmiş olabileceğini umut etmiş, onu ikna edebileceğini, iki aileyi birleştirecek evlilik olmadan da tüm sorunların çözüleceğini düşünmüştü ama maalesef ki yanılmıştı. Buraya gelmeden önce ailesine ve Elif yengesine söz verdiği gibi evlilik kararını açıklamadan önce her ikna yolunu deneyecekti. Geriye sadece son bir yol kalmıştı. Odada bulunanların arasında Elif yengesiyle göz göze geldi. Yengesi, ona göz kırparak gerekeni yapması konusunda onay verdi. Bu yapacağı açıklamayla da Bahadır Denizer insafa gelmezse, verdiği evlilik kararını herkesin önünde açıklayacaktı.

"Bahadır amca, Mahir amcamla ilgili düşüncelerinizin değişmiş olabileceğini düşünmüştüm ama yanılmışım." dedi hüzünle. "Sizin bu konudaki katı tavrınız sadece amcamla yengemi değil tüm ailemizi olumsuz etkiliyor. Amcamın suçsuzluğunu kanıtlayacağına dair inancım sonsuz lakin onun bu süre zarfında Elif yengemden ayrı kalmasına gönlüm hiç razı olmuyor. Hele ki Elif yengemin bu en hassas döneminde."

Genç kız, meraklı bakışlar altında Elif yengesinin yanına geldi ve elinden tutarak onu Bahadır Denizer'in yanına getirdi. Bu özel haberi onun vermesini istiyordu çünkü. "Yengemin size söylemek istediği bir şey var." Yengesine cesaret veren bakışlarıyla destek verdi.

Elif için ise, kendisine ait bu özel haberi açıklamak o kadar kolay değildi. Geçmişin tekrar tezahür etmesinden korkuyordu. Ne ruhu ne de yüreği bedenine sığıyordu. Bunu biraz daha kendine saklamak istiyordu lakin iki gencin hayatını etkileyecek ciddi bir durum söz konusuydu. Kararından vaz geçmemek adına bunu bir çırpıda açıklamayı tercih etti.

"Ben hamileyim abi."

Yengesinin verdiği bu güzel haberin akabinde odada görülmeye değer bir hareketlilik vuku buldu. İki yaşlı babaanne sevinç gözyaşlarıyla Elif'e sarılmış adeta onu ablukası altına almışlardı.

Odanın bir kıyısında duran Ceren, bu güzel tabloyu duygusal bir mutlulukla izliyor, aynı zamanda kendi ailesinin bu güzel haberi nasıl karşılayacağını merakla düşünüyordu. Gözlerinden akan birkaç yaşı silip bu anı en kısa zamanda görebilmeyi diledi. Özellikle amcasının vereceği tepkiye şahit olmayı çok istiyordu. Kalbi şimdiden heyecanla atmaya başlamış, tatlı bir gülümsemeyle solgun yüzü aydınlanmıştı. Bu güzel anı yaşamak için Elif yengesinin onlarla birlikte çiftliğe gitmesi gerektiğini biliyordu. Bunun olması için de Bahadır Denizer'in ikna olması ve amcasıyla yengesinin evliliğini hiçbir şart olmadan kabullenmesi gerekiyordu. Göz ucuyla hasta yatağında olan orta yaşlı adama şöyle bir baktı. Çatık kaşlı ifadesinde hiçbir değişiklik yoktu sadece biraz daha düşünceli görünüyordu.

Babaannelerin ablukasından kurtulan Elif'i ilk tebrik eden Seyhan oldu. İçten bir samimiyetle halasına sarılıp onu kutladı. Evet! Halasının bebek beklediği adam, aksi kanıtlanana kadar, onun baş düşmanı ve babasının katiliydi. Buna rağmen kalbinde ne bir öfke ne bir kızgınlık vardı. Aksine halası adına mutlu hissediyordu ve bu net şekilde gözlerine yansıyordu. Ama bu Mahir'i enişte olarak kabul ettiği anlamına hiç gelmiyordu. İki durum arasında çok fark vardı. Sadece halasının mutluluğu için o adamın etraflarında dolaşmasına katlanıyordu. Sarıldığı halasından ayrıldıktan sonra Ceren ile göz göze geldiler. Genç kızın ne yapmaya çalıştığını ilk baştan beri anlamıştı. Halasının verdiği bu güzel haber, evlilik olmadan da bu iki aileyi yakınlaştırabilirdi. Genç kızın bu konudaki çabasına saygı duyuyor, onu destekliyordu.

Öte yandan Seyhan'ın halasına içtenlikle ettiği tebrik hem Ceren'in hem de Bahadır Denizer'in dikkatinden kaçmamıştı. Bahadır Denizer bu durumdan oldukça rahatsız ve hoşnutsuz olduğunu sıktığı dişlerinden belli ediyordu. Nitekim odadakiler bunu net görebiliyordu.

Genç kız ise Seyhan'dan büyük bir tepki beklerken onun halasına sarılıp tebrik etmesine çok sevinmişti. Onunla göz göze geldiklerinde, onun güzel kara gözlerinde gördüğü samimiyet ona olan hayranlığını daha da arttırmıştı. Kalbinden o kadar yoğun bir aşk akıyordu ki, bunu dışa yansıttığının farkına varana kadar bir süre göz göze kaldı sevdiceğiyle. Odadakiler Elif'e odaklanmışlardı, ikili arasındaki bu hisli bakışmanın kimse farkında değildi. Ceren'in bakışlarındaki anlamı ortamın duygusallığına bağlayan Seyhan ne genç kızın hislerinden ne de kendi hislerinden bihaberdi.

Tebrikler bittiğinde Elif, abisi Bahadır'ın yanına geldi. O sırada genç kız da kısa süreli yaşadığı duygu durumundan kendini zorla da olsa sıyırmayı başarmış, soru dolu gözlerini Bahadır Denizer'e dikmişti.

"Bakmayın bana öyle, ben Mahir'e söyleyeceğimi söyledim. Son sözüm odur." Hem Elif hem de Ceren'in umutla parlayan gözleri, duydukları bu sözlerle bir anda soldu. İkisinin de ifadesi hayal kırıklığıyla doluydu. Bahadır Denizer'e kalbi kırılan genç kız, zorlukla toparlandı. Yapması gereken tek bir şey kalıyordu. Seyhan'a anlık bir bakış fırlattıktan sonra Elif yengesi ve babaannesine üzgünce baktı. Odadakiler de en az onun kadar üzgündü. Seyhan ise düşünceliydi.

"Abi neden böyle yapıyorsun. Ben yıllar önce yaşadığım acıları tekrar yaşamayı istemiyorum. Bebeğimin gelişimini ilk anlardan itibaren babasıyla birlikte takip etmek istiyorum. Bu kez onu sağ salim kucağıma almayı istiyorum."

Bu sözler Bahadır Denizer'in kalbine hançer gibi batsa da cevap veremedi. Aslında bu konudaki fikri Elif'in hamile olduğunu öğrendiği andan beri değişmişti ama bir şey engel oluyordu. Nedenini bilmediği bir şey onun tamam demesini engelliyordu. Yine sessizliğe gömüldü. Kız kardeşinin acısını dindirmek iki dudağının arasındaydı ama o kelime bir türlü ağzından çıkamıyordu. Bunun Mahir'le ise hiç alakası yoktu. Yine o içindeki kasvetli duygu ortaya çıkınca dişlerini sıkmaya başladı. Görünmez bir varlık gelmiş onun konuşma yetisini almış gibiydi.

Hasta adamın öfkeyle dişlerini sıktığını gören Ceren, artık konuşma vaktinin geldiğini anladı. "Bahadır amca, gördüğüm kadarıyla kız kardeşinizin acı çekmesine razı olacak kadar amcama kinlisiniz. Bu kin maalesef ki iki aileyi de olumsuz etkiliyor. Sadece onlar değil, bizler de acı çekiyoruz. Elif yengem şu an ne durumdaysa amcam da öyle durumda. Ben ikisini böyle üzgün görmeye dayanamıyorum."

Ufak bir hıçkırıkla kesildi sözleri. Bir süre sessizce kalarak normale dönmeyi bekledi. Elif yengesi gelip onun omuzlarına sarılmıştı. Gözünden akan hüzünlü yaşları eliyle silip burnunu hafifçe çekti. Sonra da konuşmasına devam etti. "Ben tüm bu olanların artık sonlanmasını istiyorum. Amcamın baba olacağı haberini mutlulukla almasını istiyorum. Bunun için de bir karar aldım. Buraya gelme ve sizinle konuşma nedenim de bu karardır."

Kararını açıklamadan önce hafif bir nefes aldı ve Bahadır Denizer'in gözlerinin içine bakarak, "Tüm bunları sonlandırmanın tek yolu yeğeninizle evlenmem ise kabul ediyorum." dedi. Odadaki herkes gibi Seyhan da açıklanan bu kararı kısa bir şaşkınlıkla karşıladı. Genç kızın konuşmasının devamında duydukları ise kalbinde buruk bir ağırlık oluşturdu.

"Eğer iki ailenin de barışı ve mutluluğu buna bağlıysa ben bu fedakarlığı yapmaya hazırım. Aynı özveriyi yeğeninizin de göstereceğinden eminim." Bu sözlerinin ardından Seyhan'ın gözlerine bakarak onun cevabını bekledi. Kara gözleri o kadar ifadesiz ve donuktu ki, bu evlilik kararına onun karşı çıkacağından emin oldu. Oysa halasını içtenlikle tebrik ettiği zaman, iki ailenin barışı konusunda onun amcasına nazaran daha ılımlı olduğunu düşünmüştü. Demek oluyor ki, o da amcası gibi bu barışa razı değildi.

Seyhan açısından ise bu durum farklı bir çerçevedeydi. İki aile arasındaki barışın sağlanması için aile büyükleri tarafından ona bu öneri ilk sunulduğunda karşı çıkmıştı. Sonra tek çözümün bu olduğunu mecburen kabullenmişti. Akabinde buna mantık evliliği gözüyle bakmaya başlamıştı. Bu bakış açısının tek sebebi de babaannesinin sürekli tekrarladığı "Mantık evliliği istiyorsan bunu düşün oğlum," sözleriydi. Şimdi ise Ceren'in ailesi için yaptığı bu fedakârlık onun kalbine ağır geliyordu. Artık bu evliliğe mantık evliliği gözüyle bakamıyordu. Her şey çok yanlış gelmeye başlamıştı ve bu kadar çok yanlışın üstüne bu evliliğin kurulması ise daha büyük bir yanlıştı. Ve tüm bu yanlışları düzeltmenin tek yolu vardı: Bunu reddetmek. Lakin karşısına gelen genç kızın kararlı ifadeyle söylediği sözler, onu durdurdu.

"İki aile arasındaki tüm gerginliklerin tamamen sonlanması, birlik ve huzurun sağlanması için aile büyüklerimiz bu evliliğin olmasını uygun görmüş. Tabii bunun kararını da bize bırakıyorlar. İkimizin hayatını etkileyecek önemli bir karar biliyorum. Amcamla ilgili düşüncelerini de biliyorum. Bu evlilik gerçekleştiği takdirde onun da ailenize girmesi onaylanmış olacak. Bu senin için zor bir durum gayet farkındayım ama sadece bu açıdan değil, halan ve minik kuzeninin açısından da bakmanı rica ediyorum. Onların mutluluğu vereceğimiz bu karara bağlı. Ben artık iki taraftan da kimsenin üzülmesini istemiyorum ve herkesin dirlik içinde olmasını istiyorum. Bunun için de kararım müspet ve nettir. Eğer sen de benim gibi düşünüyorsan..." Genç kız sözlerinin devamı olarak tokalaşma adına elini ona uzattı. Ciddi bakışlarla genç kızın menekşe gözlerini bir süre süzen Seyhan, onun bu konuda kararlı ve net olduğundan emin oldu. Kendisinin de daha fazla düşünmesine gerek yoktu. Zaten kararını bir süre önce bu yönde vermişti. Elini uzatarak genç kızın güzel, zarif elini kavradı.

Odadaki diğer aile üyeleri gibi iki babaanne de bu tokalaşmaya gülümseyerek bakıyorlardı. Bahadır Denizer'in içinde ise tarif edemediği bir huzur peyda olmuş, bu da gözlerine ve ifadesine yansımıştı.

*_*

Ceren sınav için yola çıkalı bir saat oluyordu. Arabayı çiftlik şoförleri Cemal sürüyordu. Her zaman ki gibi arkalarında bir araba dolusu koruma onları izliyordu.

Genç kız bugün başına geleceklerden habersiz, dakikalar önce yaptığı konuşmayı düşünüyordu. Seyhan'ın karşısına dikilip o konuşmayı yaparken heyecandan yüreği neredeyse kulaklarına kadar tırmanmıştı. Nasıl bu kadar sakin ve kararlı konuşabildiğini kendi de bilemiyordu. Hele onunla tokalaşmaları esnasında bayılmadığına şükrediyordu.

Tüm bunların üstüne Bahadır amcasına dönüp, "Bahadır amca gördüğün üzere biz ailelerimiz için üstümüze düşeni yapmaya hazırız. Bu yaptığımız özverinin amacına ulaşabilmesi için senin de üstüne düşen özveriyi yapman gerekiyor." derken güçlü durmayı da başarabilmişti.

Bahadır amcası ciddi ifadeyle hasta yatağındaki oturuşunu dikleştirdiğinde, onun bu sözlere şiddetle karşı çıkacağını düşünmüş, kalbi korkuyla sarsılmıştı. İşte o an nefesi kesilir gibi olmuş yığılmamak için kendini zor tutmuştu.

Çok şükür ki, düşündüğü gibi olmamıştı. Bahadır amcası terslenmeden kabul etmiş, ama şart koymuştu. "Tamam gençler, madem ki siz, iki ailenin iyiliği için bu ciddi kararı aldınız, ben de üstüme düşen özveriyi yapacağım. Elif ile Mahir dahil kimseye karışmayacağım ama bir şartım var. Mahir suçsuzluğunu kanıtlayana kadar bizim çiftliğe adımını atmayacak. Yeğenimin duygularına saygı göstermesi adına Mahir'in bu özveriyi yapmasını istiyorum."

Babaanneler hemen bu şartı kabul ettiler. Genç kız araya babaannelerin girmesine içten içe çok sevindi. Çünkü amcasıyla ilgili önemli ya da önemsiz herhangi bir şartı kabul etmek ona düşmezdi. Çalan telefon alarmı gitme vaktinin geldiğini haber ediyordu. Sınav saati yaklaştığı için birkaç dakika içinde çıkmaları gerekiyordu. Denizer ailesiyle kısa bir vedalaşmanın ardından babaannesi ve Elif yengesiyle birlikte hastaneden ayrıldılar. Arabasını çiftliğe kadar sürmek bile onu çok yormuştu. Kendini bu denli mecalsiz bırakan heyecanları yaşamışken tüm odağını yola veremeyeceğini çok iyi anlamıştı. Bundan dolayı şoförle okula gitmeyi tercih etmişti.

Şu anda okula varmak üzerelerdi. Titreyen ellerini sakinleştirmek için birbirine kenetledi. Aklında Seyhan ile evleneceği düşüncesi varken sınavına odaklanamıyordu. Kalbine heyecandan ziyade kara bulut misali bir ağırlık çökmüştü. Amacı iyi de olsa, tüm ailesinin önünde Seyhan'ı bu evliliğe zorlamış, ömür boyu sevmediği bir kadına mahkûm etmişti. Bu düşünceyle ruhu daralıyor, nefes alamıyor gibi hissediyordu. Sonra aklına gelen düşünceyle yüreğini kaplayan bu kara bulut, anında dağıldı.

Hafif bir ferahlık içine yayılırken, "Ömür boyu olmak zorunda değil ki!" diye mırıldandı. 

DEVAM EDECEK...

Bölümle İlgili Yorumlarınızı Buraya Yaparsanız Sevinirim. 😍🥰💖

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro