BİR ADIM ÖTE AŞK 8. BÖLÜM
İyi Akşamlar Canlarım, Umarım Beğenip, Keyifle Okuduğunuz Bir Bölüm Olur. Bölümle İlgili Düşüncelerinizi Yazarsanız Çok sevinirim. Seviliyorsunuz Canlar ❤️
BİR ADIM ÖTE AŞK CEREN💞SEYHAN 8. BÖLÜM
RESTORANDA;
Komiser Fatih, görgü tanığı olan restoran çalışanlarının ilk ifadelerini hemen orada almak istedi. Anladığı kadarıyla çalışanların hiçbiri, saldırganları daha önce hiç görmemişti. Demek ki olaya karışan failler, bu ilçeden değillerdi. Sonra elleri ve ayakları bağlanmış adamları gördü. Memur arkadaşlarına çözmeleri için işaret etti. Polis memurları, adamları çözerken Komiser, garsonların ifadelerini almaya devam ediyordu.
"Bu adamları kim bağladı?"
Komiserin sorusunu yan yana duran iki garson aynı anda cevapladı.
"Biz bağladık komiserim."
Komiser adamların kafalarındaki şişliği gösterdi.
"Peki, bunları da mı siz yaptınız?"
Garsonlar yine hep bir ağızdan itiraz ettiler. "Hayır!"
Koro halinde konuşan garsonlara sert çıkıştı.
"Tek tek konuşun!"
Sol tarafındaki garsona dönüp "Sen anlat!" dedi.
Garson, "Şapkalı genç bir adam vardı..." diye başlayıp bütün gördüklerini anlattı.
Restoranın kasasında duran genç çocuğun da anlattıklarını dinleyen komiser, birkaç kez bahsi geçen bu şapkalı adamı çok merak ediyordu. Bu meçhul kahraman ile ilgili en önemli bilgiyi ise ona kasadaki çocuk verdi; araba plakası.
Olay anında restoranda olan çalışan tanıkların ilk ifadeleri alınmıştı. Geriye şubeye gelmeleri ifadelerini yazılı olarak vermeleri kalıyordu. Restoranda bulunan müşteriler ve olayların asıl mağdurları olan Nehiroğlu ailesi üyeleri ayrı bir yerde bekliyorlardı. Onların ilk ifadelerini burada almak istemiyordu. Şubede yazılı olarak ifade vermeleri daha iyi olacaktı.
👨🏻✈️
İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne on dakika önce gelmişlerdi. Polis memurlarından biri beklemeleri için onları bir odaya almıştı. Bu ifade verme işi uzun sürecek gibi görünüyordu.
Ceren şimdiden çok sıkılmıştı. Bir an önce çiftliğe gidip uyumak istiyordu. Yanında oturan babasının omuzuna başını yaslayıp gözlerini kapattı. Böylelikle baş dönmesinin hafifleyeceğini umut ediyordu. Babası, onun baş dönme sebebini tansiyon düşüklüğüne bağlamış, iki bardak tuzlu ayranı zorla içirmişti. Fakat durumunda bir değişiklik olmamıştı. Demek ki başının dönme nedeni tansiyon düşüklüğü değildi.
Odanın kapısının açılmasıyla birlikte gözlerini açıp oturuşunu düzeltti. Gelen Komiser Fatih'ti. Yanında bir polis memuru daha vardı. Komiser masasının başına geçtiğinde, polis memuru da hemen onun yanına oturdu ve beraberinde getirdiği diz üstü bilgisayarı açtı.
Kendini hiç iyi hissetmiyordu. Başını babasının omuzuna tekrar yaslanmamak için zor duruyordu.
Komiser onların ifadesini almaya başlamadan önce olay yerine geç gelme sebeplerini kısaca açıkladı. "Bugün ilçemizde iki üzücü olay yaşandı. Şehirlerarası kara yolda kötü bir zincirleme kaza meydana geldi, hemen hemen aynı dakikalarda da siz silahlı saldırıya uğradınız. Tıkanan yol uzun süre açılamadığı için olay yerine maalesef geç ulaştık." Sözlerini takiben önündeki dosyayı açtı ve konuşmasına devam etti. "İtiraf etmeliyim ki sizin bu meçhul kahramanınız işimizi kolaylaştırdı. Olay yerine geç ulaşmamıza rağmen sayesinde silahlı saldırganların hepsini yakaladık ve sorgulanmaları için Adana İl Emniyet Müdürlüğü'ne sevk ettik. Tutuklu yaralılar ise tedavileri için şehir merkezindeki hastanelere gönderildi."
Ceren yaralı adamlara hiç acımamıştı. İçinden 'Oh olsun' diye söylendi. Özellikle izbanduta. O an, restorandaki bağlı adamların komik görüntüsü ve onları o hale getiren kahramanını anımsayınca, kendini tutamayıp gülümsedi. Sonra komiserin odasında olduğu aklına geldi ve hemen yüzüne ciddi bir ifade takındı. Odadakilere şöyle bir göz gezdirdi. Neyse ki kimse onun bu halini fark etmemiş görünüyordu.
Komiser, olayı onlara ayrı ayrı anlattırmaya başladı. İfade arasında sorular da soruyordu. Komiserin ciddi bakışları başından geçen her şeyi anlatan Ceren'e yöneldi.
"Ceren Hanım babanıza ve amcanıza birkaç soru soracağım. Fakat sizin de bildiğiniz yahut verdiğiniz ifadeye eklemek istediğiniz bir şey olursa söyleyin lütfen."
"Peki efendim."
Bu arada masada oturan polis memuru önündeki bilgisayarda açmış olduğu birkaç sayfaya onların tüm ifadelerini hızlıca yazıyordu. Komiser Fatih, babasına ve amcasına soru sormaya devam ediyordu. Önündeki Mahir Nehiroğlu'na ait dosyayı incelerken kafasına takılan soruyu sordu.
"Mahir Bey bugün tahliye oldunuz değil mi?"
"Evet."
"Size yapılan silahlı saldırının nedeni ne olabilir, kan davası olabilir mi?"
Bu sorunun cevabını merak eden Ceren, bakışlarını amcasına çevirdi. Şöyle bir düşünen amcası, "Sanmıyorum." diye cevap vermişti.
Kadir Nehiroğlu kardeşiyle kısa bir an göz göze geldikten sonra yaşanan olayları kafasında tartmaya başladı. Kan davası olmasına o da ihtimal vermiyordu. Denizer ailesini çok yakından tanıyordu. Mazide yaşanan menhus olaydan dolayı aradaki bağları kopmuştu ama kan davası güdecek kadar kindar olmadıklarını da çok iyi biliyordu.
Tek şüphelendiği, kardeşine iftira atıp yirmi yıl hapis yatmasına sebep olan meçhul suçlulardı. Mahir'in hapisten çıkmasını istemedikleri çok aşikârdı. Onu cezaevindeyken bile iki defa öldürmeye teşebbüs etmişlerdi. Cezaevinden çıktıktan sonra da Mahir'in saldırıya uğrama ihtimalini düşünüp onu korumaları için bir sürü koruma tutmuştu. Ama bugün onu korumayı başaramamışlardı. Onlara yardım eden genç adam olmasaydı, silahlı adamlar kardeşini ve kızını zorla kaçıracaklardı.
Komiserin sorduğu birkaç soruyu da cevapladıktan sonra ifadelerini tamamlayıp imzaladılar. Ceren, babasının komisere teşekkür etmesiyle ayaklandı. Fakat komiser çok az daha işleri kaldığını söyleyerek oturmalarını rica etti. Sonra da dâhili telefon ile birini arayıp bir dosya istedi. Gelecek olan dosyanın onların olayı ile ilgili olduğu aşikârdı. Bir anlık gözleri kararır gibi oldu, bunu kimseye belli etmeden yerine tekrar oturdu. Hava almaya ihtiyacı vardı. Acaba izin alıp çıksa mıydı diye düşünürken kapı tıklandı ve bir polis memuru içeri girdi. Elindeki dosyayı masaya bıraktıktan sonra geri çıktı.
Komiser, önündeki dosyayı kaşları havada şaşkınca inceliyordu. O da babası ve amcası gibi komisere odaklanmış, dosyanın içeriğini merak ediyordu. Neden sonra komiser, bakışlarını onlara yöneltti ve konuşmaya başladı. "Meçhul kahramanınızın kim olduğunu araba plakasından araştırmalarını istemiştim. Memur arkadaşlarımın buldukları isim beni oldukça şaşırttı. Hatta bu isim kan davası olasılığını tamamen ortadan kaldırdı diyebilirim."
Komiserin sözleriyle hemen dikkat kesildi. Kahramanının kim olduğunu öğrenmeyi çok istiyordu. Ayrıca onun bu kan davası konusuyla ne alakası olduğunu da merak ediyordu.
"Aslında onu ismen tanıyorsunuzdur."
Komiser önündeki dosyadan bir renkli çıktı çıkarıp Kadir Beye uzattı. "O adamların elinden kurtulmanıza yardımcı olan genç adam; Avukat Seyhan Denizer."
"Tabii ya. Seyhan! Tanıdık gelmesine rağmen o an anımsayamamıştım."
Kadir Bey elindeki renkli çıktıyı incelerken kardeşi hayretle sordu. "Timur'un oğlu Seyhan mı?"
"Evet."
Elindeki çıktıyı, bakması için kardeşine uzattıktan sonra, kendisine soru dolu gözlerle bakan komisere kısaca açıkladı.
"Seyhan, oğlum Alper'in yakın arkadaşlarından biridir. Bizim taraflara pek uğramaz. Onu en son, iki sene önce görmüştüm."
Ceren, şaşkın bakışlarla babasını dinliyordu. Kahramanı abisinin yakın arkadaşıydı demek. Hâlbuki şu zamana kadar hiç karşılaşmamışlardı. Ama bundan sonra tekrar karşılaşma ihtimalleri de vardı. Küçük de olsa bu olasılık onu içten içe heyecanlandırdı.
O an, ona uzatılan çıktıdaki fotoğrafı uzun uzun inceledi. Genç adam takım elbiseliydi ve cübbe giymişti. Ne kadar da yakışmıştı. Demek kahramanı avukattı. Elindeki kâğıttan başını kaldırdığında amcasının ona baktığını gördü. Sonra elindeki kâğıdı hemen komiserin masasına bıraktı.
Önündeki dosyayı ve çıktıları inceleyen komiserin kaşları çatılmış yüz ifadesi oldukça ciddileşmişti. "Dediğim gibi bu durum kan davası olasılığını direkt çürütmüş oluyor. Eğer tam tersi olsaydı. Seyhan Denizer'in o adamlarla birlikte size saldırıda bulunması gerekmez miydi? Ama o, bunun yerine size yardım etti ve hatta o adamların yakalanmasına yardımcı oldu." Kısa bir es veren komiser konuşmasına devam etti. "Size düşman olan kişi ya da kişiler sizi çok iyi tanıyor olmalı. Bu saldırıyı gerçekleştirmek için özellikle bugünü seçtiler. Kendilerini gizlemek için en uygun gün bugündü. Bu olay direkt akıllara kan davasını getirecekti çünkü. Seyhan Denizer'in o anda orada bulunup size yardım etmesi ise onlar için büyük talihsizlik. Ama bizim için büyük şans. Umarım size yardım eden kişinin Seyhan Denizer olduğunu öğrenmemişlerdir. Çünkü polisin kan davası üzerine yoğunlaştığını bilmek onları rahatlatacaktır ve açık vermelerini sağlayacaktır. Bu da bizim işimize gelir. Eğer bu olayın bir an önce açığa kavuşmasını istiyorsanız aileniz dâhil hiç kimseye sizi kurtaran gencin kim olduğunu söylememelisiniz."
Kadir Bey de aynı ciddiyetle karşılık verdi. "Bunu kimseye söylemeyeceğimizden emin olabilirsiniz. Umarım siz haklı çıkarsınız komiserim. En yakın zamanda bu olayın baş sorumluları açığa çıkar. Ben de düşmanımızın kim ya da kimler olduğunu öğrenmiş olurum."
Ceren oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Öldürmeyi göze alacak kadar ailesine düşman birileri olduğunu öğrenmek, onu fazlasıyla germişti. Sonra bir anlık farkındalıkla irkildi. Bugün burada saldıranlar yarın başka bir yerde de onlara saldırabilirlerdi. 'Allah Korusun!' Korku iliklerine kadar yayılırken kalbi sıkışmaya başladı. Midesindeki kramplar da yeniden vuku buldu.
Mahir ise düşündükçe Seyhan'ın kendisini tanıdığına emin oldu. Hatta onun 'Bana can borcunuz çok büyük isteseniz de ödeyemezsiniz' sözüyle ne demek istediğini şimdi daha net anlıyordu. Seyhan onu babasının katili olarak görüyordu. Buna rağmen onları orada akıbetlerine bırakıp gitmemişti. Aksine, hayatını riske atarak ona ve Ceren'e yardım etmiş, onları saldırganların ellerinden kurtarmıştı. Genç adama bir teşekkür borçluydu ama kabul edeceğini sanmıyordu. Sıkıntıyla soluğunu bıraktı. Artık özgürdü. Kendine dinlenmek ve kafasını toparlamak adına bir ay izin vermişti. Bir ay sonra gerçek katillerin peşine düşüp kendini aklamak için kanıtlar toplayacaktı. Eğer bunu yapmazsa Denizer ailesinin gözünde sonsuza kadar Timur'un katili olarak kalacaktı. En önemlisi, abilerinden ayırt etmediği, çok sevdiği kuzenini öldürüp, cinayeti üstüne yıkan, hayatının mahvolmasına sebep olan kişi ya da kişilerin kim olduğunu kanıtlarıyla birlikte öğrenmeyi çok istiyordu. Çünkü onları kendi elleriyle adalete teslim edecekti.
Ceren ve Mahir kendi içlerinde düşüncelere dalmışken komiser de son sözlerini söyledi. "Kadir Bey, buradaki işiniz bitti. Bu olayla ilgili araştırmaları büyük ihtimalle Büyükşehir Emniyeti'yle birlikte yürüteceğiz. Oradaki arkadaşlarım ifadelerinizi tekrar almak isteyebilirler. Sizinle irtibata geçebilirler. Bu olayın en iyi şekilde sonuçlanması için elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirsiniz."
"Her şey için tekrar teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Kadir Bey ayağa kalkıp komiser ile tokalaştı. Onun ardından kardeşi Mahir ve kızı Ceren de aynı şekilde komisere teşekkür ettiler. Odadan çıktıklarında, Kadir Bey kızını sıkıntıyla süzdü. Çok durgun ve oldukça solgun görünüyordu.
"Ceren kızım."
"Efendim baba?"
"Çok solgun görünüyorsun, iyi misin?"
Ceren buna cevaben hayır anlamında başını iki yana salladı. "Tuvalete gitsem iyi olacak."
Babası oradaki bir memura tuvaletin yerini sordu. Sonra da Ceren'i tarif edilen yere götürdü. Genç kız yan yana duran iki kapıdan üstünde 'Bayan' yazana hemen girdi. İhtiyacını giderdikten sonra lavaboda elini yüzünü yıkadı. Ama hâlâ kendini iyi hissetmiyordu.
Daha da şiddetlenen baş dönmesiyle beraber, berbat derecede mide bulantısı vardı. Kusmak için klozetin olduğu yere tekrar girdi. Boş olan midesindeki tüm safrayı çıkardı. Tüm vücudu titriyor, ayakta zor duruyordu. Kendini zorlayarak tekrar elini yüzünü yıkadı, sonra da dışarı çıktı. Babası kapının önündeydi, her yer daha da bulanıklaştı. En son hatırladığı ise babasının kolunu tuttuğuydu.
BÖLÜM SONU
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro