BİR ADIM ÖTE AŞK 5. BÖLÜM
5- İLK KARŞILAŞMA
Seyhan, aklındaki basit fikirle yavaşça kapıdan uzaklaştı. Asıl problem iri adamdı. Kızı onun elinden kurtarabilmesi için öncelikle yanlarındaki diğer iki adamı etkisiz hale getirmesi gerekiyordu. Bunu da ancak adamların bu kapıdan içeriye geçmelerini sağlayarak yapabilirdi ama nasıl? Etrafı inceledi. Kapının arkasına istiflenmiş çuvalları gördü. İçlerinde ne vardı bilmiyordu ama işe yarayabilirlerdi.
Duvarın kenarında bulduğu bir tahta parçasını eline alıp inceledi, tam istediği gibiydi. Bu da diğer işini görebilirdi. Her şey hazır olduğunda çuvalların olduğu yere doğru gitti. Birkaç çuvalı devirip büyük bir gürültü çıkmasını sağladı ve kapının arkasında durup beklemeye başladı.
Gürültüyü duyan adamlardan biri hemen içeri geçti. Elindeki sopayla adamın ensesine vurup bayılttı. Arkadaşına bakmak için kapıdan içeri geçen diğer adamın da akıbeti arkadaşı gibi oldu. Şimdi de adamları bağlaması gerekiyordu. Etrafta ipe benzer bir şey göremeyince içeriye, kasanın olduğu tarafa geçti ve orada gördüğü iki garsona seslendi.
"Siz ikiniz gelin lütfen, ip gibi bir şey varsa kendilerine gelmeden bunları sıkıca bağlayın, gerisini polisler halleder."
Garsonlar verilen görevi yerine getirirken kendisi de restoranın sağ tarafındaki camlı kısımdan dışarı baktı. İri adamın, kızı beyaz arabaya doğru götürdüğünü gördü. O an yaptığı ufak plana göre ön kapıdan çıkması daha mantıklı olacaktı.
❤️
İzbandut, genç kızı binecekleri beyaz arabanın yanına getirdikten sonra omuzundan indirdi. Arabanın bagajını açtı ve hâlâ bir umut bağırarak yardım isteye Ceren'e sırıttı.
"Boşuna bağırıyorsun, kimsenin geldiği yok. Hadi bin şuraya! Seni patrona götüreceğim."
İzbandutun alaylı sözleri canını oldukça sıktı yardım istemeyi bıraktı. Adam haklıydı. Boşuna bağırıyordu ve yardımına kimsenin geldiği de yoktu. Umutsuzca içini çekip kaderine razı oldu. Mecburen bu adamla birlikte gidecekti. Adamın, binmesi için gösterdiği yeri fark ettiğinde, içinden bir korku dalgası yükseldi.
'Ne! Tampon mu? Burada kapalı kalırsam kesin boğularak ölürüm.'
Korkudan irileşmiş gözlerle adama sordu. "Buraya mı bineceğim?"
"Evet."
"Neden ön tarafa binmiyorum?"
"Pek rahat duracağa benzemiyorsun, burası daha uygun."
Bakışlarını tekrar arabanın bagajına çevirdiğinde, izbandut da telefonunu cebinden çıkarıp birini aradı.
"Alo patron! Kızı getiriyorum, iki saat sonra orada oluruz."
Duyduklarıyla korkusu dehşete dönüştü. İki saat mi! Bu kapalı yerde değil iki saat, iki dakika bile yolculuk edemezdi. Kesin boğularak ölürdü. Bir çare düşünmesi gerekiyordu. Etrafı çaktırmadan inceledi, kaçabilir miydi acaba? Restorana uzaktılar. Babasının arabasının olduğu yer de oldukça uzaktı ve restoranın önüne park edilmiş bir kamyonetten dolayı görünmüyordu bile.
Aslında şimdiye kadar babasının ya da korumalarının kendisini kurtarmasını beklemişti ama o konuda da artık umudunu kaybetmişti. Bu insafsız adamın elinde kalmıştı. Üzüntüyle içini çekip gözlerinden akan bir damla yaşı sildi. Madem bu adamla birlikte gidecekti, en azından arabanın ön tarafına binmesi için onu ikna etmeliydi.
"Rahat duracağım söz veriyorum, lütfen beni bu kapalı yere bindirme."
"Sana güvenmiyorum."
"Bu kapalı yerde gidemem boğulurum, ölürüm. Ön tarafa bineyim lütfen."
"Ön tarafa binmek yok, hadi çok konuşma buraya bin!"
"Hayır binmeyeceğim!"
İnatla yaptığı itiraza karşılık, İzbandut öfkeyle, onun üstüne yürümeye başladı. Korkuyla geri geri giderken sırtı arkasındaki arabaya yaslandı. Burada sıkışıp kalmıştı iyi mi! Artık kaçacak en ufak yer de yoktu. İzbandut, onun dibine kadar gelmişti. 'Eyvah ki eyvah ne yapacağım ben şimdi? Önünü ardını düşünmeden dev gibi izbanduta kafa tutarsam böyle olur.' diye içinden kendine söylendi.
Korkudan nefesini tutup gözlerini kapadı. İçinden şehadet getirirken, izbandutun öfkeli homurtusunu duyup gözlerini açtı. Adam onun tepesinden bakıyordu. Çakmak çakmak gözlerinden oldukça öfkeli olduğu belli oluyordu.
"Ya kendi kendine binersin ya da ben seni zorla bindiririm seçim senin ve bir dakikan var!"
Kendisini tehdit eden iri adam, tekrar cebinden telefonunu çıkarıp birini aradı. Korkudan tuttuğu nefesini hemen bıraktı. Bir dakikası vardı ve ne yapacağını bilmiyordu. Bir kez daha etrafına bakındı. Yola doğru koşarsa gelip giden arabalardan birini durdurabilirdi belki. Aklına gelen tek fikir buydu. Ya bu kapalı bagajda iki saatlik yolculuk yaparken boğularak ölecekti ya da kaçacaktı. Telefonla konuşan izbandutun arkası ona dönüktü. Dikkatini de arabanın lastiklerine vermişti.
"Fırsat bu fırsat Ceren, koş!" diye mırıldandıktan sonra yola doğru koşmaya başladı.
"Alo."
"Söyle!"
"Bizimkilere ulaşamıyorum, restoranın arka tarafındaydılar, gelemediler bir türlü. Onları bekleyerek vakit kaybedemem. Kızı tek başıma patrona götüreceğim."
"Buna karışamam. Sen karar ver."
"Patron bekliyor, başka araba da yok burada. Sen hemen gel ve onları al buradan. Birazdan yol açılır polis dolar burası... Hey, dur!"
Tüm hızıyla koşarken izbandut onu fark etmişti. Peşinden koşmaya başlayan iri adam, neredeyse ona yetişmek üzereydi. Hızını artırarak yola çıktı. Şansına hiç araba yoktu, yol bomboştu. Ara sıra arkasından koşan adama bakıyordu. Adam iri cüsseli olduğu için biraz hantal gibiydi, onun kadar hızlı koşamıyordu. Bundan dolayı şimdiden geride kalmaya başlamıştı bile. Bu durum onu oldukça cesaretlendirdi.
Daha da hızlanarak koşmaya başladı. Bir yandan da içinden 'Allah'ım yardım et' diye dua ediyordu. Şükürler olsun ki duası kabul olmuştu. Karşıdan bir arabanın geldiğini gördü, sevinçten neredeyse ağlayacaktı. Hem el kol hareketleriyle durması için işaret ediyordu hem de, "Durun... Lütfen yardım edin!" diye bağırarak yardım istiyordu. Buna rağmen araba hiç durmadan geçip gitti. Bu sefer de üzüntüden ağlamak istiyordu.
Arkasına tekrar baktığında, izbandutun bayağı geride kaldığını gördü. Ona yetişmesi çok zordu. Buna rağmen pes etmeden ısrarla koşmaya devam ediyordu. Anlaşılan onun peşini bırakmaya niyeti yoktu. Umudu kırılmıştı. 'Bu adamdan kurtulamayacağım galiba' diye düşünmeye başladı.
Kendini hiç iyi hissetmiyordu. Başı dönmeye başlamış, iyice halsizleşmişti. Gücünü zorlayarak daha da hızlandı. Bu son şansıydı. Adama yakalanmadan babasının arabasının olduğu yere gitmeliydi. Fakat kendi gücünün üstünde bir eforla koşmaktan soluk soluğa kalmış, var olan enerjisi tükenmişti. Ciğerleri yanıyordu resmen, bu yüzden koşmayı bırakıp hızlıca yürümeye başladı.
Yol hâlâ bomboştu. Yardım isteme umutları da suya düşmüştü. Babasının arabasının olduğu yere az bir mesafe kalmasına rağmen dayanamadı ve durdu.
Baş dönmesi fena halde artmıştı. Ayakta durabilmek için önünde durduğu dinlenme tesisine ait kocaman levhaya elini dayayarak destek aldı. Bir süre öyle kaldı. Az da olsa dinlenmişti. Baş dönmesi eskisine oranla hafiflemiş, kalp atışları ve nefes alışverişleri normale dönmüştü.
Başını arkaya çevirdiğinde, izbandutun ona yaklaşmak üzere olduğunu gördü. Tekrar koşmaya karar vermişti ki birisi onu kolundan tutarak levhanın arkasına çekip eliyle ağzını sıkıca kapadı. Korkudan yüreği ağzına gelmişti. Silahlı adamlardan birinin onu yakaladığını sandı ama önünde duran şapkalı genç adamı görünce içi rahatladı. Genç adamın ona bakan kara gözlerinde ise şaşkınlık vardı.
Korkusu, karşısındaki genç adamın güven veren enerjisi sayesinde tamamen geçti. Bunun verdiği rahatlıkla onun gözlerine dikkatle bakmaya başladı. Gerçekten göründüğü kadar simsiyah mıydı, yoksa taktığı koyu renk şapkadan dolayı mı öyle görünüyordu? Bunu anlamaya çalışırken genç adamın da aynı ilgiyle onun gözlerine baktığını fark etti.
💖
Seyhan çok şaşkındı. Çünkü dev gibi adamın yanındaki görüntüsünden dolayı, bunca süre boyunca küçük bir kızı kurtarmaya çalıştığını düşünmüştü. Hâlbuki şimdi önünde korkudan her an bayılacakmış gibi duran bu kız, kısa sayılmayacak kadar uzun boylu, çok güzel gözleri olan genç bir kızdı. En son iki sene önce gördüğü bu kız ne ara büyümüştü böyle? Genç kızın gözlerindeki korku dolu bakışlar, onu görünce yok olmuş yerini ilgili dolu bakışlara bırakmıştı. Genç kızın bu ilgili bakışlarına karşılık vermeye başladı.
Daha önce bu kızın gözlerine bu kadar dikkatle bakmamıştı. Göz rengi, mavinin farklı bir tonuydu. 'Tıpkı menekşe çiçeği gibi' diye düşündü. Ne kadar süredir birbirlerinin gözlerine bakmakta olduklarını bilemiyordu.
Eğer şu an içinde bulundukları durum olmasa sabaha kadar bu gözlere bakabilirdi ama bir an önce planını uygulamak için harekete geçmeleri gerekiyordu. Hemen levhanın köşesinden başını uzatıp yola baktı. İri adam levhaya yaklaşmıştı. Eliyle kızın ağzını hâlâ kapamakta olduğunu yeni fark ediyordu.
"Sakin ol, korkma! Şimdi elimi çekeceğim, sessizce beni dinle."
Genç kız başını olumlu anlamda sallayınca, elini genç kızın ağzından çekti ve aklındaki planı anlatmaya başladı.
Ve Bölüm Sonu ☺️❤️
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro