🧸🧸🧸

''Tanrı'm, kay kenara.'' Jaemin kalçasıyla beni ittirirken hem sıkıntıdan hem de sıcaktan patlamak üzereydim çünkü gerçekten, gerçekten daralmıştım. Arabanın küçük olması bir yana yanımıza çantalarımızı da almıştık ve arkada oturan biz gerçekten sıkışmıştık.

''Ne kadar kaldı ya?'' Jo yerinde kıpırdanarak Jeno'ya sorduğunda Jeno ona baktı. ''Az kaldı.'' 

Arkama daha rahat bir şekilde yaslanıp kollarımı göğsümde çaprazlama birleştirdim. Jaemin de beni taklit ettiğinde kaşlarım hiç olmadığı kadar çatılmıştı. Her yaptığımı yapıyordu. 

''Ben öyle mı bakıyorum?'' Sırıttı. ''Evet, sinirli bir kuş gibi.'' Onu umursamadan önüme döndüğümde beni en başında Angry Birds'e benzetmesi gelmişti. Gülümsedim ama elimde olsa kahkaha atardım, o zaman böyle demesine çok sinirlenmiştim. Üstelik yarın ödev notunu girecekti hoca, yüksek alacağıma emin olmak istiyordum.

Jaemin aramızdaki çantaları kendi tarafına alıp açılan boşluğa kaydığında bana daha çok yaklaşmış oldu. Bedeni benimkinden daha yüksekte kalıyordu bu yüzden sağ kolunu rahatça omuzuma atıp beni kendine çekti. ''Uykum geldi.''

''Saat daha üç. Ve sakın uyuma, akşama ateş yakıp kuzu pişireceğiz.'' Jeno beni duymuş olmalıydı, gülmeye başladığında Jo da kısa bir süre bize bakıp güldü. İkisinin ne yapacağını gerçekten merak ediyordum.

Jeno ileride bir benzinlik olduğunu söyleyerek hafifçe sağa yanaşmaya başlamıştı. Başım Jaemin'in boyun girintisine yaslı bir şekilde sessizce yolu izliyordum ben de. Sorun yoktu, mutluyduk ve acıkmıştık. Jaemin de bir şey demedi, Jeno arabayı park ederken Jo da hazırlanmaya başlamıştı.

En sonunda dördümüz de arabadan indiğimizde ilk başta sendelemiş ve yürüyememiştim çünkü oturmaktan bacaklarım uyuşmuştu. Jaemin gülerek koluma girdiğimde benim aksime çok daha fazla enerjikti. Jo lavaboya, Jeno da yan taraftaki büfeden tost tarzı bir şeyler almaya gitmişti. Ben de dolabın önüne gelip soğuk kahve aldığımda Jaemin hâlâ kolumu bırakmamıştı. 

''Acıktım.'' 

''Kek al.'' dedim gülerek. Ciddiye almış olmalı ki kolumu bıraktığı gibi yan taraftaki yerden birkaç limonlu kek almıştı.

''Sen de vişne suyu al da gel.'' Beni beklemeden kasaya ilerlediğinde gülümsedim. Beni mutlu etmeyi başarıyordu.

🧸🧸🧸