dokuz,,
🧸🧸🧸
Hena'nın yüksek topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok ses apartmanda yankılanırken merdivenlere oturmuş, çilingir gelmesini bekliyordum.
Bu akşam için Hena'nın evinde parti yapmayı düşünsek de benim aptallığım yüzümden anahtarı kaybetmiştik. Yani anahtar bendeydi ve kaybetmiştim, Hena ise ne kadar dikkatsiz olduğumu söyleyip durmuş ve kapının önünde volta atmaya başlamıştı. Tepemizdeki otomatik lamba sürekli söndüğü için Hena onu yakmak için de saçma hareketler yapıyordu ve emindim ki sabrının sınırlarına gelmişti. Şu an evde olup film seçmemiz lazımken akşamın dokuzunda çilingir bekliyorduk.
Benim eve gitmek istesek de Hena'nın tüm eşyaları evindeydi, yarın dersine eksik gidemezdi. Sanırım vicdan azabı çekmem gereken kısım burasıydı.
"Anahtarı nasıl kaybedebilirsin anlamıyorum... Nereye koyduğunu hatırlamıyor musun?" Birkaç adım daha atarak önümde durduğunda başımı iki yana salladım sadece. Derin bir nefes verip kapıya ilerledi tekrar. Gücüyle kapıyı itmeye çalışırken başarısız olacağını bildiğimden ses çıkarmadım.
"Sabah gelip eşyalarını alsan?" diyerek ortaya mantıklı bir fikir sunduğumda burnundan hah diye bir ses çıkardı. "Kızım manyak mısın sen? Dersim 8'de, sabahın yedi buçuğunda gelmez kimse. Zaten iş saatleri 9'da başlıyor.''
Çantamdan telefonumu çıkarırken Jungwoo'yu arayıp aramamak konusunda kararsızdım çünkü gelse de yapabileceği bir şey yoktu. Çilingir çağırmış olsak da kimseler yoktu görünürde, saat 10'a geliyordu ve benim yüzümden yerle bir olmuştu planlarımız.
"Ne zaman gelecekler? Cidden sıkıldım." Hena ikinci kez gelecek olan adamları ararken telefonumu yerine koydum. Eğer gelmeyeceklerse haber vermeleri lazımdı ama onu yapmamışlardı. Aramadıklarına göre gelmeleri lazımdı ama 1 saattir de gelmemişlerdi. Sanırım eve gitme vaktimiz gelmişti.
Hena telefonu kapatıp yanıma gelirken bana kötü şeyler yapacağını düşünerek anında ayaklandım ve bir-iki basamak yukarı çıktım. Anında ellerimi önümde siper ederken parmaklarını koluma getirmiş ve sıkmıştı. "Ne yapıyorsun ya?"
"Seni dövmeyeceğim merak etme. Eşyalarını al da gidelim."
"Kimse gelmiyor mu?"
"Trafik yoğunmuș. Korna seslerine baksana zaten." Benim çantamın yanına bıraktığı çantasını alırken tepedeki lamba bir kere daha söndü, Hena zıplayarak etrafın aydınlanmasını sağlarken alt kattan kapı sesi geldi. Dış kapının gıcırtısı apartmanda yankılanırken yaklaşan adım sesleri ve boğuk gelen seslerle başımı uzatıp gelene baktım ama gözükmüyordu.
Hena da yanıma gelirken merdivenin başında gözüken bedenlerle bana döndü. Jeno ve Jaemin yan yanaydı, tanışıyorlar mıydı?
"Wow." dedi Jeno bileğine astığı beyaz, içinde tahminen bira ve cips bulunan poşeti sallarken. "Siz?"
"Evim burası, kapıda kaldık." Hena açıklama yaparken Jaemin'e döndüm. Bir bana, bir de Hena'ya bakıyordu. "Benim de evim burada ve Jeno..."
"Parti yapacaktık." diyerek sırıttı Jeno. Jaemin onu onaylamak için başını sallarken Hena omuzlarını indirip kaldırdı. "Her neyse, gidelim biz. Size iyi eğlenceler."
Ben de yerdeki ceketimi üzerime geçirip çantamı alırken ikisi buraya doğru gelmeye başlamıştı. "Siz bilirsiniz ama... Jungwoo da gelecekti--"
"Jungwoo mu?" Hena ağzını kocaman açarak konuştuğunda Jaemin başını salladı. "Evet. Film izleyecektik. İsterseniz bize katılabilirsiniz."
Hena sabahtan beri Jungwoo'yu görmemişti ve eminim ki bunu kabul edecekti. O ikisi romantik dakikalar geçirirken ben de The Sims oynayarak uyuyakalmayı bekleyecektim. Kesinlikle bunlar yaşanacaktı, emindim.
"Olur."
İşte böyle.
🧸🧸🧸
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro