Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

bir, planlar ve orta yaşlı adamlar



birkaç hafta sonra,

Tamam, işte bunu beklemiyordu.

İrice açılan ela gözleriyle odayı ve karşısındaki adamı süzerken içten içe nasıl kendini birkaç haftada bu konumda bulduğuna şaşırmakla, daha doğrusu sorgulamakla meşguldü.

"Orada öylece dikelmeye devam mı edeceksin?" dedi kıvırcık, topuz yaptığı saçlarını örten desenli bandanası ve eskimiş kot tulumuyla karşısında dikilirken.

Zayn'in memnuniyetsiz ve iştahsız tavırları yüzünden elindeki boya kutusunu yere bırakmış, kollarını mızmızlanır gibi göğsünde kavuşturmuştu. Bu haliyle küçük bir çocuğa benziyordu. "Sen mızmızlanıyorsun diye gittim siyah boya aldım Zayn, yardım et de senin duvarını boyayalım."

Zayn uzun kirpiklerini kırpıştırarak önce Harry'nin ona yalvaran yüzüne, ardından yerdeki fırçalardan kendisine alınmış olana baktı.

Tanrı aşkına, bu adam gerçekten deliydi. Gerçi, birkaç haftadır tanıdığı birinin evine
-hatta odasına- taşınmaya kalkıştığına göre Zayn de en az onun kadar deliydi ya, neyse.

Bir kere, Harry seri katil olmak için fazla temiz kalpliydi. Üç hafta gibi bir süredir tanışıyorlardı ama Harry bariz bir şekilde pamuk şekerdi. Zayn onu yıllardır tanıyormuş gibi hissediyordu. Zayn'in ona güvenmesi doğaldı ama o hâlâ Harry'nin kendisinden ürkmeyip onu evine almasına şaşkındı. Başta onun ölmek için çabaladığını düşünmüştü ama üzgündü, Zayn henüz kimseyi öldürecek kadar delirmemişti. Buna kendisini öldürmek de dahildi, artık.

Memnuniyetsizlikle büzdüğü dudaklarını düzeltmese de en sonunda Harry'nin üzerinden çekmediği yeşilleri karşısında pes ederek yere uzanıp boya fırçasını eline aldı. Harry'nin yanaklarındaki çukurlar birkaç saniye içinde belli oldu, Zayn birkaç saniye boyunca onun yüzüne ifadesizce baksa da en sonunda daha fazla kendine hakim olamadı, onun da dudakları yukarı kıvrıldı.

Kıvırcığın, yani ev arkadaşının gülüşü gerçekten bulaşıcıydı.

*

payne & tomlinson şirketinin toplantısının olduğu gece,

Biliyordu.

Harry, tüm odacıkları ne yazık ki Louis Tomlinson'la kaplı olan kalbinin derinliklerinde bir yerde ona kızgından ziyade kırgın olduğunu biliyordu. Bunu kendine itiraf etmekten nefret ediyordu evet ama- ama işte bu kadardı. Kendisiyle yüzleşiyordu. Yine. Üzerinde oturduğu ıslak çimler vücudunu titretirken dizlerinin üzerine çökmüş, onun için ağlıyordu. Yıllar önceki halinden ne farkı kalmıştı ki şimdi?
Bunca yıl bunun için mi çabalamıştı sahi? Kendini aynı yerde bulmak için? Güçsüzce yere çöküp onun adını sayıklamak için?

Kırgındı. Çok ama çok kırgın. Ve kırgın olmaktan ziyadesiyle yorulmuştu. Yıllardır yüzünde yamuk da olsa asılı duran ve büyük bir güçlükle taktığı maskesi, onun dudaklarından çıkan ilk kelimeyle hemen yeri boylamıştı. Kendinden nefret ediyordu. Ah, o kadar acizdi ki kendinden nefret ettiği kadar çok seviyordu onu. Hâlâ ve hâlâ. Kendini bile sevemeyecek kadar çok. Ve bu kadardı işte, ötesi var mıydı?

Ellerini dizlerine götürdü ve titreyen parmakları ile titremelerine mani olmak istercesine sıktı. Hatırlaması gerekiyordu. Ona yaşattıklarını, sayesinde dönüştüğü insanı hatırlaması gerekiyordu. Bacaklarındaki izleri hatırlaması gerekiyordu. Gardını düşüremezdi. Hayır. "L-Louis." diyebildi hıçkırıklarının arasından. Hızla çarpan kalbi sakinleşme çabalarına rağmen yavaşlamamıştı.

Tanrı aşkına, nasıl yavaşlayabilirdi ki? Onu görmüştü. Yıllar sonra onu görmüştü!

Yine çok güzeldi ve oradaydı işte, birkaç metre ilerisinde. O kadar yakındı ki Harry kendi cehennemine. Konuşuyor ve gülümsüyordu. Mutluydu, onun aksine. Tüm salonda dolaşan, uğruna öleceği mavi gözleri bir tek onun üzerinde durmamış, bir tek Harry'i görmemişti sanki.

Ah, zaten Louis Harry'i hiç görmemişti. Ne Harry'i, ne mahvettiği hayatını, ne de ona olan saf aşkını.

İçinde tarif edemediği bir his daha vardı. Ruhunu yakan, parmak uçlarını karıncalandıran bir his. Kollarını vücuduna sardı, "İntikam," diye bir kelime çıkıverdi gözyaşlarıyla ıslanan dudaklarının arasından. Kelimenin soğukluğu tüm vücudunu baştan aşağı sarsmıştı sanki.

Lakin mümkün müydü bu?

Mümkün olsa bile, Harry üstesinden gelemezdi ki. O kırılgandı, iyi kalpliydi. Her şeye, tüm kötülüklere rağmen. Harry ve intikam yan yana gelince bir şey ifade etmiyordu ne yazık ki. Aksi olsa, hayatı bambaşka bir seyir izlemiş olurdu zaten...

Yanına yaklaşan bir beden hissettiğinde sebepsiz bir telaşla kendini toparlamaya çalıştı. "Hey," diyen çatallı sesi duyduğunda vücuduna sardığı kollarını çözdü ve duruşunu hafifçe düzeltti. Karşısında içeride gözüne çarpan, aynı masada oturdukları esmer çocuk duruyordu. Harry'e bakıyordu. Bu bakışlar garip hissettiriyordu. Harry birçok kez ağlayarak yere çökmüştü ve birileri hep ona yadırgayarak bakmıştı ama hiç böylesine... Böylesine tanımlayamadığı bakışlarla karşılaşmamıştı. Bu bakışlar ona çok tanıdıktı. Başka gözlerde hiç görmemişti, hayır. Ama sıklıkla aynada görüyordu bu adsız bakışları.

"Kalkmana yardımcı olmamı ister misin?" Adam ayağa kalkıp elini uzattığında, Harry gelen teklife şaşırmadan edemedi. İlk defa ona bir el uzatılıyordu. Kabul etmemenin kabalık olacağını düşünerek kendisine uzatılan eli tuttu ve derin bir nefes alarak ayağa kalktı. Artık ağlaması durmuş, geriye minik iç çekişler kalmıştı. Ona uzatılan turuncu mendili eline alıp yaşlı gözlerini sildikten sonra, bir kez daha kendisine uzatılan dövmelerle süslü ele baktı.

"Zayn." dediğini duydu çocuğun, İngiliz aksanı kendini belli ediyordu. Bu içini ısıttı. Tekrar elini tuttu ve sıktı. "Harry."

"Memnun oldum, Harry." Ela gözlerin sahibinin yüzünde histerik bir gülüş belirdi. "Senin de alınması gereken bir intikamın var, sanırım, ha?"

Harry, elini bıraktıktan sonra omuzunu silkti. Tedirgin olmuştu ama bunu belli etmeye niyeti yoktu. "Ben ne dediğimi bilmiyordum." diye mırıldandı çatlayan sesiyle. Soğuk hava yüzüne çarptıkça rahatladığını hissediyordu. İçindeki yangın böyle sönebilirmiş gibi çocuksu bir izlenime kapılmıştı.

"Bak ne diyeceğim," dedi Zayn, o histerik sırıtış hâlâ yüzündeydi. "Önce seninle içeri girelim, tamam mı? Daha sonra, seninle konuşmama izin ver. İlgini çekecek, yeni tanıştık biliyorum ama güven bana."

"Ben-" dedi Harry ve sağ elini yumruk haline getirip alnını kaşıdı. "Benim yarın işe gitmem gerekiyor, üzgünüm, eve gitsem iyi olacak."

Esmer çocuk panikle kolunu tutacakmış gibi ileri hamle yapsa da bunun rahatsız edici olacağına karar vermiş olsa gerekti ki geri çekildi. Elini boynuna götürerek yakasını çekiştirdi. "Bana boktan bir işin az önce geçirdiğin sinir krizi ve adını sayıkladığın adamdan daha önemli olduğunu söylüyorsun ve buna inanmamı bekliyorsun, öyle mi?"

Harry önüne düşen uzun saçlarını eliyle geriye attı ve bir adım geriye kaçtı, "Evet." Oraya tekrar girecek gücü yoktu. "İçeri girmeyeceğim." dedi itiraz ederek. "Benimle konuşmak istiyorsan buradan çıkacağız."

Harry, Zayn'in bu teklifi kabul etmesini beklemiyordu zira tekrar içeri girmeyi istiyor gibi duruyordu. Ama esmer adam onun düşündüğünün aksine omuz silkti. "Peki." dedi kabullenen bir ses tonuyla. Binaya bir bakış daha attı, ardından tekrar ona döndü. "Nereye gideceğiz?"

Nereye gideceğini masadan kalkıp kendini dışarı attığı andan itibaren hiç düşünmemişti. Kafasını soluna eğdi. "Bilmiyorum." dedi dürüstçe. Zayn'in üzerinde dolaşan bakışlarında bir değişiklik olmadı. Elini cebine sokup arabasının anahtarının orada olduğunu teyit ettikten sonra çıkış kapısına ilerledi. "Şuradan çıkalım da."

Zayn sesini çıkartmadı, kafasını onaylar gibi sallamakla yetindi ve önündeki kıvırcığı takip etti. Binanın kendisi kadar gösterişli olan bahçesinden hızlı adımlarla çıktılar. Arabalar geçtikten sonra caddenin karşına geçtiler, bir süre sessizce yan yana yürüdüler.

Zayn gerçekten de yaptıklarına, yapabildiklerine şaşırıyordu. Ağlayan birinin yanına gitmiş, o yabancıyı bir nevi teselli etmiş, onunla diyalog kurmuş ve şimdi de bir nevi onun peşine takılmış yürüyordu. O, insanlarla iletişim kurmaktan nefret ederdi. Ama yine de ona seslendi, "Hey." İntikam arzusu her şeyden ağır basıyordu.

Önündeki kıvırcık ona döndüğünde Zayn birkaç adım arkalarındaki sokak lambasının ışığı sayesinde hâlâ yeşil gözlerin dolu olduğunu fark etti. İç çekti, etrafına bakınınca biraz ilerilerindeki büfeyi gördü. Cebinde biraz bozukluk olmalıydı. "Burada bekle." dedi Harry'e. "Bize su alacağım." Belki de birkaç dakikalık yalnızlık ve soğuk su, onu biraz olsun sakinleştirirdi.

Elinden geldiğince hızlı olmaya gayret göstererek büfeye girdi, iki şişe kaptı ve hızlıca parasını ödeyip dışarı çıktı. Harry'i bıraktığı yerde bulmayı dürüstçe söylemesi gerekirse beklemiyordu. Oradan çekip gideceğini, kendisini belki de taciz ettiğini düşündüğü bu yabancından kurtulacağını düşünmüştü. Zayn onun yerinde olsaydı öyle yapardı. Ama yanılmıştı. Harry, Zayn değildi. Ağlamamak için kendisini kasmaktan gerilmiş yüz hatlarıyla hâlâ oradaydı. Sokak lambasının altında.

Zayn aceleci adımlarını normal bir tempoya düşürerek onun yanına vardı, tebessüm etmeye çalıştı ama beceremedi. Bunun üzerinde durmamaya çalışarak elindeki şişelerden birini ona uzattı. Harry kısık bir sesle teşekkür cümlesi mırıldanarak kendisine uzatılan suyu aldı.

Sessizlik içinde sularını içtiler. Zayn hiçbir şey söylemeden onu seyretti. En sonunda tekrar konuşmayı başardı. "Pekâlâ," diyebildi. "Anlatmak ister misin?" Zayn anlatması için yalvarmak isterdi ama anlatmak ister misin diye sorabilmek bile Zayn için üst seviyeydi. Neredeyse, bu kadar acınası bir durumda olmasa kendisiyle gurur duyacaktı.

Harry hiçbir şey demeden ve üzerindeki şık takıma acımadan yere çöktü, kaldırıma oturdu. Zayn birkaç saniye ne yapacağını bilemeyerek dikelse de Harry'nin yanına oturmasını beklediğini düşünerek kaldırıma oturdu. Yıllardır sahip olduğu en ve tek şık takımının lekeleneceğini düşünmemeye çalışıyordu.

Uzun, su şişesini ayaklarının dibine bıraktı. Eliyle çenesini sıvazlarken "Bunu neden bilmek istiyorsun?" dedi. Sesindeki tını Zayn'e şüpheci gelmemişti. Tekrar konuşmadan önce dudaklarını birbirine bastırdı. "Tomlinson ile bir sorunun var." dedi, "Belli." Harry hiçbir tepki vermedi. "Kalbini kırmış." Kıvırcığın dudağının kenarı seyirdi. Zayn elini saçlarının arasından geçirirken iç çekti. "Benim de Payne'le sorunum var, Harry." dedi gözlerini akıp giden arabalarda gezdirirken. "Ve de alınması gereken bir intikamım."

Harry bir süre hiçbir şey demeden durdu, sonra ansızın konuşmaya başladı. O kadar uzun bir sessizlikten sonra konuşmuştu ki Zayn irkildi. "Lisedeydik." dedi. Zayn bu tanıdıklıkla titredi. "Ben kendi halinde, normal bir gençtim. L-Louis ise, o çocuklardandı işte. Bilirsin, futbol takımının kaptanı olan. Okula lüks arabalarla gelen, herkesin hayran olduğu. Başta sadece popüler ve hoş bir çocuktu ama sonra bir baktım" derin bir nefes aldı, gözleri dalmıştı. "Ona aşık olmuşum." Zayn bu cümleyle yutkunmadı. "Karşılık almak gibi bir beklentim yoktu ama aldım. Bilmiyorum. Her şey çok güzeldi... İnanılmazdı. İlişkimizi gizli tuttuk, kimseye söylemedik. Her şey iyi gidiyordu. Sonra." Titreyen elini yüzüne çarptı. "Bir gün beni evine çağırdı."

Zayn sinirden kaslarının kasıldığını hissediyordu. Bu hikaye ona tanıdık geliyordu, acı veren bir tanıdıklığı vardı. "Biraz vakit geçirdik. Sonra beni öptü. Ben karşılık verince beni itti ve geri çekildi. Ne olduğunu anlayamamıştım. Ama sonra tişörtünü çıkardı ve be-beni yatağa itti."

Zayn o günü hatırlamamaya çalışıyordu. Sadece Harry'e odaklanmalıydı. O günlere geri gitmemeliydi. Hayır, ağlamayacaktı.

"O gün birlikte olduk. İki gün sonra okulda herkesi konferans salonuna çağırdı. Gittim. Ne olmasını beklediğimi bilmiyordum ama bunu... Bunu beklemiyordum. Sahneye çıktı." Kıvırcık durdu, dudaklarını birbirine bastırdı. Nefes almaya çalıştığında tüm vücudu kasıldı, göğsü titredi. Ama çatallı sesiyle devam etti.

"'Okulumuzdaki ibne kim?' dedi ve o anda bir video başladı. Benim onu öptüğüm, onun geri çekildiği o anın videosu," Harry daha fazla kendine hakim olmayı başaramayıp tekrar, ciğeri parçalanırcasına ağlamaya başlayınca Zayn ne yapacağını bilemedi. Onun da gözleri dolmuş, bir damla yaş yanağından boynuna süzülmüştü. "Yalvardım. Durması inçin yalvardım, beni itti. Sonra-sonra herkesin bana istediğini yapmakta, günümü göstermekte ser-serbest olduğunu söyledi-"

Zayn sarılmaktan, fiziksel temastan nefret ederdi. Son beş yılda en fazla iki ya da üç kere biri ona sarılmıştı. Üç saniye kadar sürmüştü onlar da.

Ama hiç düşünmeden, içgüdüsel bir telaşla Harry'e sarıldı. Harry konuşmayı kesti, kollarını ona sardı ve Zayn'in omzunda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

*

Harry anahtarı kontağa sokup arabanın klimasını açtıktan sonra titrek bir nefes alarak arkasına yaslandı. Yanında oturan, kemerini takmış dimdik ileriye bakan Zayn'e gözlerini dikti. "Şey." Öksürerek boğazını temizledi. "Payne'in sana ne yaptığını anlatmak ister misin?"

Zayn gülümsedi ama Harry bunun sahte bir gülücük olduğunu anlamıştı. Daha birkaç saattir tanışmış olmalarına rağmen hem de. "Sen sonrasında olanları, bu gece buraya nasıl ve neden geldiğine kadar anlatmak ister misin?"

Harry güç bela yutkundu. "Belki sonra." dedi gözlerini ondan kaçırarak. Zayn ben de, der gibi bir mimik yaptı. "Belki sonra." dedi. Harry ona dikiz aynasından bakarak sebepsiz bir tebessüm etti, anahtarı çevirdi. "Evini tarif et."

Bir saate yaklaşan bir süreden sonra Zayn artık inmek istedi. Harry itiraz etti. "Lütfen, seni evine kadar bırakayım. Geç oldu." Zayn gerek olmadığını söyledi. Harry şiddetle karşı çıktı. Zayn inmek için adeta yalvardı. Harry itirazlarını kesmeyince en sonunda itiraf etti. "Burası."

Harry yıkık dökük bir binanın önünde, inanılmaz kötü bir semtin ortasında olduklarını fark edince dehşete düştü. "Burada mı yaşıyorsun?" dedi ses tonunun kontrollü çıkmasını umarak. Zayn kafasını sallayarak onay verdi. "Kimle?" dedi Harry kendine engel olamayarak. Zayn camdan dışarı, nefret ettiği o yere baktı. "Tek başıma." Bir şey diyecek gibi oldu, vazgeçerek sustu. En sonunda "Kimsesiz olunca ancak param buraya yetiyor." Düzenli bir işe sahip olmaması da cabasıydı tabii.

Harry, biraz önlerinde şırıngalarla damarlarına uyuşturucu çekenlere ve yolun diğer tarafında müşteri bekleyenlere bakakaldı. Zayn kuru bir teşekkür mırıldandı. "Beni istediğinde ararsın, ne yapabiliriz bir düşünürüz." dedi dümdüz, hiçbir duygu bulundurmayan bir sesle. Yaşadığı yeri gördükten sonra Harry gibi birinin onu aramayacağına emindi gerçi. Eli kapı koluna uzandığında Harry kendine geldi, telaşla kilitleme tuşuna bastı. Zayn şaşkınlıkla ona döndüğünde Harry hiçbir şey demeden gaza bastı ve direksiyonu çevirdi. "Burada kalmana izin veremem." Zayn şaşkınlık içinde kaldı. "Ne saçmalıyorsun?" gibi bir şeyler mırıldanmaya çalıştı ama başarısız oldu. Harry'e onu indirmesini söyledi ama Harry bir yanıt vermeden direksiyonu çevirmeye, Zayn ise inmek için yalvarmaya devam etti.

Otoyola çıktılarında Zayn pes etmişti, Harry'nin aksine. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu Harry'nin en azından buna yanıt vermesini umarak.

Harry kavşaktan dönerken önemsiz bir şeyden bahsediyor gibiydi, "Bana."

*

harry ve zayn'in birlikte boya yaptıkları günün akşamı:

"Pek sık olmasa da bazen böyle kendimi şımartmayı seviyorum." dedi Harry, makarna salatasından bir çatal daha alıp dudaklarına götürmeden hemen önce. "Bugün de bir hayli yorulduk, bu yemeği hak ettik."

Zayn, Harry'nin sözleri üzerine bir kez daha alıştığından çok daha rahat olan sandalyesinde rahatsızca kıpırdandı. Garip hissediyordu, inkar edemezdi. Ayrıca her an kolunun hemen yanındaki, beş ay geçindiği parayla anca satın alabileceğini düşündüğü kadehi yere düşürüp kırma korkusuyla kalp krizi geçirebilirdi.

Harry'nin yaptığını takdir ediyordu tabii. Ona kızmak mümkün değil gibiydi. Evde geçen yarım-yamalak intikam planlarıyla dolu birkaç haftadan ve bugünkü boya macerasından sonra, onu dışarı çıkarmak istemişti. Hava değişikliğinin iyi geleceğini savunmuştu ve Zayn o kıvırcık kafanın yeşil gözlerini minik bir yavru köpek gibi kırpmasına daha fazla dayanamamış, en sonunda "Tamam," demişti. "Tamam, çıkalım ama sadece birkaç saatliğine."

Tamam demişti, evet ama böyle bir yer kesinlikle beklemiyordu, Tanrı aşkına. Kıvırcığın bu sürprizlerine nasıl alışacaktı? Dışarı çıkalım dediğinde aklına Burger King falan gibi bir yere gitmek gelmişti. Adını bile bilmediği, her yerinden pahalılık akan çok şık bir restorant değil.

"Yemeğini yesene, Zayn." diye şefkatle mırıldandı Harry, Zayn sanki her gün biftek yiyormuş gibi. Zayn, titrediğini saklamaya çalıştığı elleriyle çatalını ve bıçağını alıp biftekten bir parça daha kesmeye başladı. Bu kadar öz güvensiz olmaktan nefret ediyordu. Kötü anılardan sonra Liam'ın ona bıraktığı nadir şeylerden biriydi bu: Öz güvensizlik.

Bazen sanki yaptığı her şey yanlışmış ve bu yüzden herkes ondan nefret edecekmiş hissine kapılırdı. Kimseye ve hiçbir şeye sahip olmamasına rağmen her şeyi kaybedeceğinden korkardı. Şimdiyse Harry vardı.

Harry'nin onu zorla evine götürdüğü, Zayn'in yorgunluktan salondaki koltukta -kendi yatağından çok daha rahattı- uyuyakaldığı günün sabahı Zayn gitmek istemişti. Harry onu zorla kahvaltı masasına oturtmuş, Zayn çayını yudumlayıp kocaman gözlerle dolu masayı süzerken ona ev arkadaşı olmasını teklif etmişti. Zaten kabul etmemişti tabii.

İnanamamıştı. Daha bir gecedir tanıdığı birini evine almak, kesinlikle mantıklı bir insanın yapacağı iş değildi. Harry asla mantıklı biri olduğunu iddia etmediğini söylemişti. "Bir şey talep etmiyorum." demişti sonra. "Yalnız yaşıyorum ve bundan nefret ediyorum. Eğer bir intikam alacaksak, sürekli birlikte olmamız en iyisi olur." Harry'nin parmaklarını çaprazlayarak kabul etmesi için dua ettiğini görmüştü Zayn. Biraz daha itiraz etmiş, ardından dolu gözlerle teklifini kabul etmişti. Sıcak bir ev, kendine ait bir yatak fikrine karşı çıkmak çok güçtü. Harry'i bir gündür tanıyor olsa bile onunla yaşamak fikri o derme çatma yerde yaşamaktan daha iyi geliyordu.

Yaşadığı onca şeyden sonra etrafında insan olmasına tahammül edemez olmuştu. Tıpkı yapayalnız olmaya da katlanamadığı gibi. Sosyalleşmekle ilgili sorunları vardı ama Harry o kırıklara değmeden usulca Zayn'le iletişim kurabiliyordu.

Ah. Harry... Kibar ve saygılıydı. Zayn rahatsız olmasın diye ona sürekli sarılmamaya çalışıyordu. Ona iyi davranıyor ve sevgi veriyordu. Yıllardır, hatta ömrü boyunca kimsenin yapmadığı gibi. Ona bir ev vermişti. Gidip ona bir yatak almış, odasını ikiye bölmüştü. Zayn odanın bu kadar renkli, masmavi olmasından şikayet edince odanın yarısını siyaha bile boyamıştı.

Güzel, nezih bir evdi ve Harry'nin giyinme odası dışında bir tane daha oda vardı ama Harry o odayı onu ellerinden geldiğince sık ziyaret etmeye çalışan annesi ve kız kardeşi için ayırmıştı. İsterse o odalardan birini de Zayn'e verebileceğini söylemişti ama Zayn daha fazla sorun, masraf çıkartmak istemişti. Harry'nin odası ikisini de hayli hayli yetecek kadar büyüktü. Aslında biraz da... yanında, birkaç metre ilerisinde birinin, onu umursayan birinin yattığını bilmenin belki de onu daha rahat uyutacağını düşünmüştü. Haklı da çıkmıştı.

Ve sonra... Harry, Zayn ona taşınmadan birkaç hafta önce doğum yapan köpeğinin yavrularını vermeden önce ikisini ayırmıştı. Biri senin köpeğin olsun, demişti. İstersen. Zayn ne diyeceğini bilememiş, en sonunda kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Ve şimdi eve her girdiğinde küçük köpek onun üzerine atlıyor, her yerini yalıyordu. Zayn'in yanında biri vardı, onca yıldan sonra. Bir evi, odası vardı, Harry'le paylaştığı. Hatta bir köpeği bile vardı.

Bir gecede her şey öylesine değişmişti ki... Zayn ne düşünmesi, ne hissetmesi gerektiğini bile bilemiyordu.

Biftekten bir parçayı daha kazasız bir şekilde ağzına götürdükten sonra, yumuşak etin dilinin üstünde dağıldığını hissetti. Tanrı'm. Bu onca yıl boyunca yediği ucuz sandviçlerden sonra o kadar iyi gelmişti ki.

Kıvırcık ona her açıdan iyi geliyordu, kabullenmeliydi. Hayatına öyle bir anda girmişti ki, Harry gelene kadar birine bu kadar ihtiyacı olduğunu bilmiyordu. Ya da, belki de direkt Harry'e ihtiyacı olduğunu.

Liseden, o olaylardan beri yapayalnızdı. Kendi başına uyanmış, kendi başına o yıkık dökük bar odasında ders çalışmış, kendi başına bir şeylere benzemeyen yemekler yemiş ve hiç banyo sırası beklememişti. Doğru dürüst banyo yapmış bile sayılmazdı gerçi...

Şimdi ise Harry vardı. Onu sabahları aptal şarkılar söyleyerek uyandırıyordu ama en azından sesi güzeldi. Ardından birlikte kahvaltıyı hazırlıyorlardı. banyo kapısında uzunca ve umutsuzca onun işlerini halletmesini bekliyor, o sırada da köpeklere mamalarını veriyordu.

Harry'nin kişisel bakımı birazcık uzun sürüyordu. Uzun, güzel saçları ve yığınla maskesi vardı. Yüz maskesi, el kremi... siyah noktalar için ayrı bir şeyler kullanıyordu, sivilceler için apayrı şeyler. Nemlendiriceler ve diğer anlam veremediği tüm o bakım kremleri falan filan. Zayn ise... Zayn ise sabah kalkıyor, tuvalete giriyor, dişlerini fırçalıyor ve yüzünü yıkıyordu. Bu kadardı. Gerçi son iki gündür Harry inatla onun da burnuna siyah maske sürüyordu ve birlikte kurumasını bekliyorlardı. Yakında Harry'nin kafasına o şeylerden sürüp bir bone geçireceği günlerin de gelmesinden korkuyordu.

Zayn ne diyeceğini bilemiyordu. Bu ona iyi geliyordu, dile getiremese bile farkındaydı. Düzenin değişmesi değil, sonunda bir düzeni olması yani. Birine, bir şeylere sahip olması. İnanılmaz hislerdi.

"Zayn." diye seslendi Harry onun dikkatini çekmek için biraz yüksek bir tonda. Zayn çatalını bırakarak ona döndü. "Neler hissettiğini anlayabiliyorum." dedi mırıldanarak. "Aklından geçen o düşünceleri de." Zayn gerilerek gözlerini ondan kaçırıp peçeteliğe dikti, Harry usulca devam etti. "Ama hiçbir şey için çekinmene gerek yok. Sana sahip olduğum, annemin bana sağladığı imkanlarla gösteriş yapmaya çalışmıyorum. Sadece biz artık bu yolda birlikteyiz." Durdu, Zayn'nin eline uzanıp kısa bir temastan sonra geri çekildi. "Sadece intikam için, o ikisi için değil. Artık yan yanayız Zayn. Aynı evde yaşıyoruz, ikimiz de yalnızlığımızı birbirimizle kapatıyoruz. Ben neye sahipsem sen de ona sahipsin. Tamam?"

Zayn bir şey diyemedi. Boğazındaki yumruya odaklanmamaya çalışarak yutkundu. "Tamam." dedi kırılan sesiyle. Zor olacaktı ama alışacaktı. Zayn için biriyle konuşmak, birini hayatına almak çok zordu. Harry bunları aşmıştı ve şimdi dostlardı. Aynı evi, aynı odayı paylaşıyorlardı. Zaman ne gösterirdi bilinmez ama Zayn, Harry'i elinden alınan kardeşlerinin yerine koymaktan kendini alamayacağını biliyordu. Umudu Harry'nin bundan rahatsız olmaması yönündeydi.

"Ben lavaboya gideceğim," dedi Harry ona mahzun bir bakış atarak. "Sen de kendini toparla."

Zayn başını sallamakla yetindi, Harry ayaklandı. Bir anda, sanki bir anda, tüm bunlar fazla gelmeye başlamıştı. Sanki, imkansızın üzerine plan yapıyor gibilerdi. Yani onlar kimdi ki, Tomlinson ve Payne'nin hayatına girip her şeyi mahvedeceklerdi? Tomlinson ve Payne'nin onlara yaptığı gibi hem de. Açıkçası Zayn, Liam Payne'nin kalbini kırdığı gibi olmasını geçmiş, kalbini biraz olsun kırabileceğinden bile emin değildi. O kadar... Tamir edilmesi zor bir hasar bırakması zaten imkansız olurdu. O kadar değerli, vazgeçilmez  değildi; hiç olmamıştı. Ona göre Liam Payne kalpsiz herifin tekiydi. Bir kalbi olmuş olsaydı, Zayn zaten şu an bu masada oturuyor olmazdı.

Ayrıca günlerdir bir yolunu bulmayı deniyorlardı ama onların hayatlarına girmek bile imkansızdı. Resmen pislik herifler etraflarına erişilemez duvarlar örmüştü. Zayn ve Harry bunu nasıl aşacaktı?

Başarısız olacaklardı. Zayn kara kara, başarısız olduklarında ya da hiçbir şey yapmayı başaramadıklarında da Harry ile böyle kalıp kalamayacaklarını düşünüyordu. Kıvırcık aksini birkaç dakika önce söylemiş olsa da bilemiyordu. Güvenmek çok zordu.

Derin bir nefes almayı denedi ve titreyen ellerini masanın altına sakladı. Elinde olsa kafasını masaya gömebilirdi ama o zaman daha çok dikkat çekerdi. Sosyalleşme korkusunu bir şekilde yenmesi gerekiyordu.

Bir an, sadece bir an, bu masadan kalkıp gitmeyi; o derme çatma ev dediği yerde açlıktan ölmeyi beklemeyi düşündü ama tam o sırada bir el oturduğu masaya hızla vurdu ve bifteğinin üzerine gökten iner gibi bir kart düşüverdi.

"Aptal adam," dediğini duydu Harry'nin. Ziyadesiyle şaşırdı. Harry'i birkaç haftadır tanıyor olabilirdi ama onu cidden tanımıştı ve birine böyle apaçık hakaret etmesi için gerçekten zıvanadan çıkmış olsa gerekti. "Hayır ne demek bilmiyor. Pes etmiyor lanet olası."

Harry'nin sinirden kızarmış yanaklarına bakakaldı o sandalyesini hızla çekip havaya tiz bir ses bırakırken. Üzerindeki şok dağılınca "Neler oluyor?" diye sormayı akıl edebildi.

"O partide, neyin nesi olduğunu bilemediğim orta yaşlı bir herif gelip benimle tanışmak istediğini söyledi. Ben de tabii ki kabul etmedim. Şimdi buradaymış, lavaboda karşılaştık. Neymiş efendim, bu Tanrı'nın bir işaretiymiş, gerçekten de tanışmalıymışız. Yüzsüz gibi kartını tutuşturdu elime bir de." Hayır dedikçe adamın daha ısrarlı davranması onu deli etmiş, kibarlığından ödün vermesine neden olmuştu.

Zayn bu restauranta geldiklerinden beri ilk defa eğlenmeye başlamıştı. "Kim? Hani nerede? Yakınımızda mı oturuyor?" diye artarda sıraladı sorularını.

"Beş masa solumuzda kalıyor. Bak. Belli etme ama."

Zayn kafasını usulca soluna çevirdi ve açıkça onları, daha doğrusu Harry'i süzen sarışın adama baktı. Harry'nin dediği gibi yaşlı görünmüyordu... Kırklarının ortasında olduğu belliydi. Ve karizmatikti. Karşısında sarışın, genç bir kadın oturuyordu. Buna rağmen Harry'e apaçık asıldığına göre kadın kızı ya da arkadaşı olsa gerekti.

"Olur şey değiş." diye söylenmeye devam etti Harry. "Fazla yaşlı benim için, öyle değil mi? Çok güzel gözleri olabilir ama babam olabilecek yaşlarda."

Zayn, Harry'e abartıyorsun, der gibi bir mimik yaptı. Ardından masanın altından titremesi geçen ellerini çıkardı ve bifteğinin üzerinde duran kartı tutarak kaldırdı.

Kaldırdığı karta bir bakış attı ve o anda nefesi kesildi. Karma gerçekti. Karma gerçekti ve kesinlikle onların yanındaydı.

"Harry-" diyebildi nefes almayı başardığında. Ama kıvırcık onu duymamış olsa gerekti ki son hız söylenmeye devam ediyordu. Gözlerini kırpıştırdı, karttaki yazıyı tekrar okudu. Oradaydı. Gerçekti. Sesini biraz daha yükseltti. "Harry, siktir, şu karta bak."

Harry kaşlarını kaldırarak biraz biftek sosuna bulanmış olan kartı eline aldı, üzerinde kalın harfler olan karta, ardından Zayn'e baktı. "Şaka?" diye sordu gözleri yuvalarında büyürken. Zayn kafasını iki yanına salladı. "Karma."

Harry birkaç dakika daha elindeki karta uzun uzun baktı. Adamın adının ve telefon numarasının altındaki şirketin ismini tekrar tekrar, sindirine dek okudu.

Payne & Tomlinson Şirketi Hissedarı.

Payne & Tomlinson Şirketi.

Payne & Tomlinson.

Hissedar.

"Biliyor musun?" dedi Harry aniden, eliyle buklelerini düzeltirken. "Aniden orta yaşlı adamlarla ilgilendiğimi fark ettim."

Zayn kendisine hakim olamayarak koca bir kahkaha koyarken Harry zarif bir hamleyle ayağa kalktı, gömleğinin bir düğmesini daha açtı ve ilerilerindeki masaya doğru süzüldü. Zayn daha fazla dikkat çekmemek için elini ağzına kapadı. Kafasını çevirip arkadaşına baktığında çoktan sarışın adamın yanına oturduğunu gördü. Birkaç dakika öylece Harry'i seyretti, sonra Harry bir kahkaha koyarak kafasını arkaya çevirdi ve ona gelmesini işaret etti.

Zayn gözlerini yukarı dikerek hayır, dediğinde Harry tekrar ona gelmesini işaret etti. Ardından dudaklarını oynatarak "Hemen." diye emretti. Zayn pes etti ve iç çekerek kalktı, eliyle üzerindeki gömleğin yakasını düzelterek arkadaşının kurulduğu masaya gitti.

Harry onu görünce abartılı bir ifadeyle sarışın adama döndü. "Ah, bu da benim arkadaşım Zayn."

Zayn kendini zorlayarak gülümsedi, yüzündeki şeyin gülümsemeye benzediğini umuyordu, elini uzattı. Sarışın adam memnuniyetle elini sıktı. "Oscar." dedi. Zayn tebessüm ederek pür dikkat Harry ile Oscar'ı izleyen sarışın kadının yanına, Harry'nin karşısına oturdu.

Harry'nin apaçık birkaç dakika önce orta yaşlı diye burun kıvırdığı karizmatik adamla flört etmesini seyrederken resmen yakıştıkları gerçeğini göz ardı etmeye çalıştı. Adam bir ara Harry ve Zayn'e ne iş yaptıklarını sordu. Harry dudaklarını büzdü. "Şu an kendimize uygun iş arıyoruz aslında. Geçtiğimiz gün işimden ayrıldım."dedi. "Bu devirde kaliteli iş bulmak pek zor."

Oscar kaşlarını kaldırdı, elindeki kadehi karşısındaki sarışın kadına uzatırken gülümsüyordu.

"Sanırım bu konuda size yardımcı olabilirim." Sarışın kadın da gülümseyerek kadehini kaldırdı, tokuşturduktan sonra Oscar içkisinden bir yudum aldı.

Harry ilgiyle sarışın kadına baktığında Oscar açıklama getirdi. "Kızım." Harry'nin kaşları ilgiyle havalandığında devam etti.  "Annesiyle o doğduktan bir yıl sonra ayrıldık."

Harry ufak bir ah çekti, üzüldüğünü dile getirdi. Biraz sonra tebessüm ederek Oscar'a daha da sokulduğunda sarışın kadın Zayn'e döndü.

"Babamın önümde flört etmesi..."diye mırıldandı. Zayn onu onaylayarak kafasını salladı. Harry'nin bu halini izlemek nutkunun tutulmasına sebep olmuştu. Daha neler görecekti ömründe? "Ya.." diye mırıldandı. Kadın kendisine bir yanıt geldiğini fark edince büyük bir ilgi ve bir gülümsemeyle ona döndü. "Bu arada biz tanışmadık."

Zayn de ona döndü. Kadın elini ona uzattığında Zayn dudaklarını gülümser gibi bir ifadeyle birbirine bastırarak elini sıktı.

"Ben Gigi."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro