Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

8.Bölüm ~ Kar *

Selam bebeklerim.
Çok konuşmadan yb'e geçelim.

*Arda kemirgent - morfin kafe
* Toygar Işıklı - Sen yanımdayken

Kar tüm masumluğuyla,temizliğiyle ve saflığıyla yeryüzüne inmişti ama yeryüzüne değdiği an kirlenmişti. Çünkü dünya , barındırdığı insanlardan dolayı hem ruhsal hem de fiziksel olarak çok kirydi.
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Sabah daha kargalar b*kunu yemeden,saat 3.30'da annem başıma dikilmişti.
Ve burnum da çok fena bir ağrı vardı, burnum sızlıyordu resmen.

"Doğa kızım kalk baban çıkacak bir azadan"

"Nereye" sonra hatırlayarak
"Haa gidiyor, ookay dedim ve yavaşça kalktım,daha gözlerimi açamıyordum ama babamı yolcu edecektim.

Ne ka trajedik.

Lavaboya girmedim çünkü uykum kaçarsa bir daha uyuyamazdım.
Tam odamdan çıkarken annem;
"Yüzünü yıkasana kızım. Merak etme uykun gene kaçacak o yüzden yüzünü yıka gel."

"Of anne"

"Oflama kız bana"

"İyi tamam" deyip lavaboya girip yüzümü yıkadım. Tabi burnuma su değdirmeden.
Saçlarımı şöyle bi toplayayım derken elim burnuma hafifçe değidi.
Yemin ederim öldürürüm ben kendimi bir gün.

Acı bir bağırma sonrasında elimi burnuma daha fazla değdirmeden lavabodan çıktım.

Şimdi daha çok ağrıyordu. Valla burnumun kırıldığından şüpheliydim.

Aşağı indiğim de Asya bile kalkmıştı.
Babam bir yere giderken hep böyle yolculardık.

Babamın yanına gidip durduğumda önce benimle dalga geçti.
"Gene uyanamamış bu kız" dedi gülerek.

Sonra burnumu gördüğünde ( gerçe ilk baktığında da %100 görmüştür. Görülmeyecek gibi değil ki) kaşlarını çattı.

"Noldu Doğa'nın burnuna?!"

Annem cevap verdi.
"Dün yataktan yüz üstü düştü"
Ben suratımı yere eğdim, çünkü rezil bir durumdu.
Babam önce bir kahkaha attı sonra susup sordu.

"Şimdi nasıl acıyormu kızım?"

"Bayağı sızlıyor baba,yüzümü
yıkarken gene çarptı elim"

"Bir az dikkat et kızım. Öldüreceksin kendini"

Annem kulağını çekip tahtaya vurdu.
"Aman Allah korusun"

Annem babamın montunu portmantodan alıp ona giydirdi.
İlk önce Asya babama sarıldı.
"Görüşürüz babacığım ,iyi yolculuklar"

Babam Asya'yı öpüp bana döndü.
Hemen ona sıkıca sarılıp
"İyi yolculuklar baba, dikkat et kendine" onu yanaklarından öptüm o da beni.

"Sen de dikkat et. Geldiğim de sakat görmeyeyim seni , sakar." Bu beni gülümsetmişti.

"Tamam inşaAllah baba"

Asya sordu.
"Baba nereye gidiyordun?"

"İtalya'ya kızım"

"Vayy, gelirken bana birşeyler getirirmisin."

"Aa tabi canım hiç merak etme, en önemlisi. zaten aklımdaydı"

Gülüştük.
Annem de babamı öptü ve sarıldılar.

Annem kapıyı açtı ve içeri büyük bir rüzgar dalgası girdi.

"Uww soğukk" diyerek Asya'ya sarıldım.
Dışarısı hala karanlıktı, yani bir zahmet.

"Hadi görüşürüz , dikkat edin" dedi babam valizini almış dışarı çıkarken.

"Sen dee" diye seslendik arkasından.

O sırada karşı evin kapısıda Furkan ve Esma ablayı ,Tamer abiyi yolcularken gördüm.

Ben gözlerimi dikmiş Furkan'a bakarken bir anda bana baktı.
Sonra kaşlarını çattı, yüzü ekşidi.
Burnumu gördüğünü anlamıştım.

Babam çoktan valizini arabanın bagajına koymuştu.

O sırada Tamer abi de babamın yanına gelip valizini bagaja koydu.
Ben seslendim.
"İyi yolculuklar Tamer abi"

"Saol Doğa, burnuna ne oldu geçmiş olsun"

İkimiz de bağırarak konuşuyorduk ,çünkü rüzgar şiddetliydi sesimiz az çıkıyordu.
"Teşekkürler, bir kaza diyelim."

"Anladım olur öyle," arabanun kapısını açıp durdu.
"hadi görüşmek üzere."

Babam seslendi.
"Hadi içeri girin çok soğuk."
Sonra Furkan'ların eve doğru bakıp seslendi.
"Furkan oğlum sizde içeri girin çok soğuk ,üşümeyin."

Furkan babama gülümseyip elini göğsüne vurdu. Bu ''tamam'' demekti ve bu samimiyet beni nedense (!) gülümsetmişti.

Esma abla kapıyı kapatmadan bize el salladı.
Annem de ona karşılık verdi , ben yine ve yeniden gülümsemekle yetinmiştim.

Biz de kapıyı kapatıp pencerenin önüne dizildik.
Ve evet Furkan'la annesi de penceredeydi.

Gülümsedim.

Babam arabayı çalıştırdı, yola çıktıklarında bize kısaca el sallayıp yola koyuldular.

Hala pencerenin önünde duruyordum.
Gözlerim sanki benimle konuşuyordu.

"Babanı yolculadın , gitti ,şimdi gözlerini kapatıp uyuma vakti" dermişçesine gözlerime bir ağırlık çöktü.

Bir de bunun üstüne bir anda uzun uzun esnemem gelmesin mi. Ağzımı elimle kapadım , evet. Ama Furkan beni gene görmüştü.

Karşıya baktığım da Furkan'ın bana dikkatle bakıp gülümsediğini gördüm.
Ben de ona
"Hıı tabi tabi" dermişçesine yalandan sırıttım.

Furkan'a elimi belli belirsiz bir şekilde sallayıp pencerenin önünden çıktım ve uykulu halimle düşe kalka yukarı tırmandım.

Odamın kapısını açtığım gibi kendimi yatağımın üstüne attım.

Uykum vardı, tam uyuyorum ki üşüdüğümü fark ettim , hemen kalkıp yumuşacık kalın yorganımın altına girdim.

Ohhh, dünya varmış.

Anında ısınmanın etkisiyle bir güzel uykuya daldım.

Saat 7.40

Telefonumun kulaklarımı dolduran alarm sesiyle sinirlendim.
"Ne var be!"

Evet tarih kitaplarına yazın beni, telefonun alarmıyla konuşup ona atarlanan ilk kızım.
Sanırım.

Alarmım 5 dk sonra anca susunca uykuma rahatlıkla geri döndüm.

Normalde bu saatte rahatça uyanırdım ama sabah çok erken kalkmamın etkisiyle uykumu alamamıştım.

Saat 8.27

"Doğaa!" annemin kulağımın dibinde bağırmasıyla birden sıçradım.

"Efendim!"

"Saat kaç oldu kalk çabuk!"

Hemen telefonumu elime alıp saate baktım. Saatle birlikte WhatsApp'tan bildirimler vardı ve saat neredeyse 8.30'tu
"Yetişirmiyim ki?"

"Yetişirmisin ki?"

"Offf"

Düşündüm. Bu gün Bizim Tayfa'yla hafta sonu planı yapacaktık.
Ama bir yandan burnum bu durumdaydı.

Çok hızlıca düşündükten sonra şu karara vardım;

Okula hemen hazırlanıp gidecek,burnumu ise bu kadar büyük olmayan bir şekilde saracaktık ; /

Planımı anneme anlattıktan sonra lavabonun önünde durup ;

"Anne bir de bana güzel bir kombin yapsana ben lavaboda işlerimi halledene kadar."

"Tamam , hadi" diyerek beni lavaboya soktu.

Hemen işlerimi halledip, yüzümü yıkadım.

Çıktığım da yatğımın üzerinde turuncu kazağım ve mavi kot pantolonum vardı.

"Vayy , güzel kombin saol Bengü sultan"

"Bir şey değil , hadi hemem giyin daha sargın var"

"Tamam" diyip onu odadan çıkardım ve hemen üzerimi giyindim.

Makyaj az yapacaktım ama onu da sargıdan sonra yapacaktım.

Annemi çağırıp hemen yatağın üzerine oturdum.

5-6 dakika sonra sargım çıkmış yerine daha KÜÇÜK olan sadece bir parça sarı bezini katlayıp üstünede bandaj yapıştırmıştık.
Bandaj yapmamızın nedeni yere düştüğümde burnumun üstünün soyulmasıydı.
Evet gerçekten yürüyen felaketim.

Sargım çıktığında ilk başta biraz rahatlasam da sonrasında ağrımaya ve yanmaya tekrar başlamıştı.

Annem odamdan çıkınca bu sefer hemen suratıma birşeyler sürüp dudaklarımı da hafifçe renklendirdim.

Sonrasında hızlı hızlı telefonumu çantamı alıp aşağı indim.
Çantamı girişe bırakıp mutfağa girdim.

Annem kahvaltı hazırlamıştı.
Hemen hızlıca çayımdan iki yudum aldım.
Bir iki parça da peynir ,salam yedikten sonra kalktım.

Portmantodan siyah ,dizlerime kadar gelen kaşe montumumun bağcıklarını bağlarken annem peşimden geldi.
"Az yedin Doğa"

"Gecikiyorum anne, okulda yerim bir şeyler."

"İyi tamam, ihmal etme"
"Etmemm"

Bu sırada çoktan botlarımı giymiş fermuarını kapamıştım.

(Mont)

(Bot)

Çantamı tek koluma atıp telefonumu da montumun cebine koydum.

"Hadi görüşürüz , dikkat et"
Deyip annemi öptüm.

"Sende"

Kapıyı açıp dışarı çıktım.

Dışarıda ki soğuk hava suratımı yalarken telefonumu cebimden çıkarıp saate baktım.
08.55!
Harika yetişemeyeceğim.

Ümitsizlikle yola koyulup, kaldırımda ilerlemeye devam ederken arkamdan gelen bisiklet zili sesiyle arkama döndüm.

Furkan!

Bir dakika bu nerden çıktı be?!

Furkan bisikletin frenine basıp kaldırımın kenarında durmuş, bisikletin üzerinde bekliyordu.

"Ha?"

"Ne Ha? Doğa. Hadi çabuk atla."

"Ney?"

"Senin aklın yerinde değil herhalde şuan, iş başa düştü."

Dedikten hemen sonra bisikletten inmeden iyice yanıma geldi , beni bileğimden tutarak selenin önünde ki demire oturttu.

Ben ne olduğunu anlamadan oturmuştum.
Ve hatta çoktan Furkan ellerini gidon'a uzatmış, ben de kollarının arasında kalmıştım.

İçimden geçirdiğim; neyse ki sele ve gidon arasında ki demir biraz uzun. Çok şükür.
Ama yine de yakındık.

Ben bunu içimden geçirirken Furkan bisikleti gerçekten hızlı bir şekilde sürmeye başlamıştı bile.

Ağzımı dahi açmadım, çünkü eğer konuşursam Furkan bana cevap vereyim derken dikkati dağılıp kaza yapabilirdik.

Bir de çok hızlı gittiğimizi söylemişmiydim?

Bana bir ömür gibi gelen bir süre sonra durduğumuz da gözlerim kapalıydı.

"Doğa"

Gözlerimi açmadan cevap verdim.
"Efendim"

"Hadi kalk , anca yetiştik"

Gözlerimi açıp önüme baktım.

Okulun önünde ki bisiklet parkında durmuştuk.

Furkan'a doğru döndüm.
Bu sırada ellerini gidondan indirmiş yanında tutuyordu.

Bir kaç saniye boş boş suratına baktım, sonra bir anda aklıma neden bu durumda olduğumuz geldi.

Hemen kalktım ve üzerimi düzelttim.
Furkan da inmiş bisikleti kilitliyordu.

Telefonumu elime alıp saate baktığımda gördüğüm sayı ile şok oldum.
09.04

Furkan bizi nasıl bu kadar çabuk getirmişti hâla şaşkındım.

Telefonumu cebime atıp, hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Furkan da hemen yanımda hızlı hızlı yürüyordu.

Okuldan içeri girip, sınıfa çıktık.

İçimden ilk dersin ne olduğunu düşündüm.

Geometri!

Ahh o bilmiş kadına dayanamıyordum.
Özlem hoca gerçekten sinir bir insandı.
Tansiyonu olan birini 5 dakikada öldürebilir, 25 yaşında ki bir kadını menepoza sokabilirdi.

Bir de biz geç kalmıştık,başımızın etini yiyecek gene diye düşünüp, üzüntüyle kapıya bakarken Furkan kapıyı çoktan tıklatmıştı.

Bir kaç saniye sonra kapı açıldı.

Karşımda Oya'yı görmeyi beklemiyordum.  Hatta kapının açılmasını da öyle.

Bi şey söylemeden içeri girdik.

Bizim tayfa beni görünce gülümsedi.
Ben de gülümsedim.

İlerleyip ikimiz de yerimize oturduk.

Bağırarak sordum ;
"Bayan Özlem hanım efendi hazretleri nerede?"
"Gelmediii" dedi bütün sınıf mutlulukla. Gülümsedim , onlar da öyle.
Bizimkilere dönüp,
"Ayh çok iyi, bu halimle onu çekebileceğini sanmıyorum zaten"

Sonra birden HEPSİ akıllarına yeni gelmiş gibi heyecanlandı.

Toprak " kuzum burnuna noldu?" Dedi hepsi adına.
Çünkü hepsi aynı soruyu sorucaktı.

Aha şimdi sıçtım dedim içimden. Yataktan düştüğümü bizim kızlara söylerdim,ama Furkan. Ona çok fena rezil olurdum.

Kızlar baya endişelenmiş olucak ki bizim oğlanları diğer sıraya ittirip hemen önüme ve yanıma toplanmışlardı.

"Küçük bir kaza kuzum"

"Kızım nesi küçük, burnun mahfolmuş" dedi Sevgi.

"Nasıl becerdin bunu sen, düzelir mi ki acaba" dedi Derya güzelliğe en çok önem verenimiz olarak.

"Canın acıyomu bebeğim" dedi Dilek hızlıca ve endişe ile.

Fısıltı ile
"Kızlar sessiz olun!"

Bana sorar gibi baktıkların da
"Furkan'ın öğrenmesini istemiyorum, rezil olurum"

"Hmm iyi" dedi

Dilek ; tamam tamam daha fazla şey etmeyin." Diyerek kızları kaldırıp yerine gönderdi.

Hemen önümüzde ki sıra da oturan Derya ve Burak ikilisinden Burak yerine geçtiği gibi merakla bana döndü.

"Doğa noldu burnuna, söylesene "

"Yataktan yüz üstü düştüm"

Suratıma önce boş boş bakıp, bir kaç saniye sonra kahkahayı patlattı.
Ben sadece sırıttım.
Bir dakika sonra sakinleştiğin de sordu.
"Nasıl bari, şimdi nasıl hissediyosun kendini?"

İşte Burak'ın en çok bu bizi sahiplenici bir abi edasıyla koruyup kollamasını seviyordum. Tüm grupta ay olarak en büyüğümüz bendim aslında ,ama bunun bir önemi yoktu. O hep bizi koruyup kollayandı.

"Bir az sızlıyor ama" dedim kısık sesle.

"Geçmiş olsun ,dikkat et kız kendine. Lazımsın sen bize."

"Saol Burak, ederim."dedim ve gülümsedim.
Göz kırpıp önüne döndü.

Ben de kafamı sıraya yaslayıp bu güzel boş dersi uyuyarak geçirmeyi planlamış , tam da uygularken dudaklarımdan acı bir feryat döküldü.

"Ağhhh"
Burnumu unutmuş, üzerine bastırmıştım.
Ben gerçekten bu şekilde yaşamayı mı düşünüyordum? (!)

Dilek yanımda oturmuş telefonuyla uğraşırken benim bağırmam üzerine bana döndü.

"Noldu yinee?"

"Burnuğmm"

"Naptın kızım,iyimisin?"

"Sıraya koydum kafamı,
e burnumda haliyle."

"Sana ve sakarlığına hayranım Doğa " dedi ilerden Suphi.

"Ben senin şakalarına hayranım canım benim" dedim surarım hala acı içindeyken.

Burak'ta dönmüştü ve Suphi'den sonra bana
"Sen iflah olmazsın" bakışı attı.

Sonrasın da , kendimi arkaya ittirdim ve arkama yaslandım.
Sırtım ve sıra arasına sıkışan saçlarım beni rahatsız edince onları ordan çıkartıp geriye fırlattım.
Ve gözlerimi kapatıp bir az dinlenmeye çalıştım.

Ama tabii ki bu dinlenme çabam 7-8 saniye  sonra son buldu.
Arkamdan Furkan beni dürtüyordu.

"Doğa"
"Efendim Furkan"
"Bana dönermisin" dedi

İşte o an gözlerimi kocaman açarak kendime geldim.
Sordu işte.
Önünde sonunda soracaktı, sakin ol.
Teşekkürler  iç sesim.

Sakin olmaya çalışarak hızlıca düşündüm.

Burnumu sorarsa kaza olduğunu söyleyecektim.
Eğer ısrar ederse de artık söyleyecektim, çünkü  Furkan'a yeterince rezil olmuştum.
Ve artık  takmıyordum.
Hem o'na rezil olsam ne olacaktı ki. Kime söyleyecekti. Bizim Tayfa'ya ve birbirimize alışabilmemiz için böyle şeyler elbet olacaktı.

"Doğa" diye uyarıcı bir ses tonuyla tekrar seslenince bu sefer yüzümü o'na döndüm.

"E-fen-dim!" dedim heceleyerek.
"Burnuna ne oldu?"
Hadi ama bu kadar çabuk mu!
Gözleriyle, 'evet bekliyorum' der gibi baktı.
"Ufhh" derin bir nefes verdim.
"Yataktan yüz üstü yere düştüm."
Bir kaç saniye suratıma baktı. Sonra suratında hayal kırıklığını andıran bir ifade yer edindi.
"Noldu Furkan?"
"Bu muydu yanii. Bunu mu benden saklamaya çalışıyordun. Herkese söyleyip bana söylemediğin şey bumuydu...?"

Artık ondan bir şeyleri sakınmamı istemiyordu.
"Özür dilerim... Son olcak. Yanii bundan sonra Bizim Tayfa'ya nasıl davranıyorsam sana da öyle davranacağım."
Bir şey söylemedi.
"Bir şey söyle..."

"Tamam"

Sadece tamam mı?

Gözlerimi gözlerine çevirdim. Bana bakmıyordu. Bir kaç saniye sonra ona baktığımı anlayınca gözlerime baktı.

Sadece tamam mı?

"Tamam, göreceğim Doğa , göreceğim."
Suratımda gülümsememle;
"Teşekkür ederim"
Gülmekle gülmemek arasında bana baktı ve önündeki kalemini alıp testine geri döndü.

Ben de bir kaç saniye daha sakin ve sessizce ona bakıp önüme döndüm.

Furkan'dan sakladığım şeyi söylediğim için artı artık ondan bir şey saklamayacağım için içimde bir ferahlama , suratım da ise belli olur bir sırıtma mevcuttu.

Dilek bana doğru eğilip ;
"Neye sırtıyosun lan?" Diye bağırınca sıçrayarak kaşlarımı çattım.
"Ne bağrıyosun hayvan"
"Sen neye sırıtıyosun onu söyle bana"
Sonra akılma gelince tekrar sırtımaya başladım.
Hemen Dileğin dibine girip konuştum.
"Furkan'a burnumu nasıl mahfettiğimi söyledim."

Geri çekilip bana boş boş bakmaya başladı.
"Salak bu kız , vallahi salak. Kızım hani söylemeyecektin, şimdi gelmiş 'bırnımı nısıl mıhfıttığımı sıyledim'"

Hafifçe kahkaha atıp.
"Ya öyle değil mal, ondan saklamayacağım artık hiç bir şeyi."
"Haaa öyle desene kızm. İyi hadi güzel güzel."

Dilek'te eline kitabını alarak okumaya gömülmüştü.

Bir kaç dakika sonra etrafıma bakınınca herkesin bir şeyle ilgilendiğini, benim ise boş boş bakındığımı fark ettim.

Kendime gelmek için başımı sağa sola sallayıp suratımı ovaladım.

Kol saatime baktığımda dersin bitmesine 20 dakika olduğunu gördüm.
Çantama uzanıp içinden geometri defterimi aldım. Bitirmem gereken bir  geometri ödevim vardı. İlk dersten yırttıysakta ikinci ders vardı.
Ben de  kafamı gömdüm ve ödevimin hızlı bitmesini diledim.

-,-

12.10

Geometri dersini atlatmış , üstüne iki derste  coğrafya çekmiştik.
Şuan öğle teneffüsüydü ve açlıktan karnım ağrıyordu.

Ellerimle sıradan destek alarak ayağa kalktım.

"Kuzum iyimisin sen? "Diyen Dilek'in sesiyle ona döndüm.

"Karnım ağrıyor kuzum, bir şeyler yiyelim geçer"
Hemen  yanıma gelerek koluma girdi.

"Hadi o zaman kantine."

Yavaş yavaş yürüyerek kapıya ulaştığımızulaştığımız Dilek arkasını dönüp Bizim Tayfa' ya baktı ve bağırdı.

"Uyuyormusunuz abii, kantine kantineee! "

Çocuklar irkilerek ayağa  kalktı ve buraya geldiler,  yanımıza gelmeyen tek kişi Furkan'dı.

Açlıktan dolayı halsiz çıkan sesimle ona seslendim.
"Furkan gelsene,"

Sadece baktı.
" Hadi gel yemek yiyeceği-"
Karnıma giren sancıyla sözüm yarım kaldı ve ağzımdan ağlamaklı bir ses çıktı.

Furkan o sırada hızla ayağa kalktı ve buraya geldi.

"İyi misin Doğa?"
"İyiyim."
"Hadi inelim artık ya, kız ölecek acından." diye memnuniyetsizliğini belirtti Dilek.
Diğerleri , Furkan da dahil sessiz kalmışlardı.

Bu sefer bizim erkekler önden, arkadan biz kızlar kol kola, en arkamızda da Furkan vardı.

Neden böyle davrandığını gerçekten anlamamıştım.
Aramıza katılmak isteyen oydu, ondan özür dileyip aramıza katmaya çalışan ben. Şimdi neden uzak duruyordu anlamamıştım.

Kantine indiğimiz de hemen büyük masallardan birine oturduk.

"Bu gün ben alırım siparişleri , dökülün bakalım" diye hızla konuştu Suphi.

"Defteri al gel kardeşim,  biz de karar verelim." Diye Burak onu uyardığında, Suphi sipariş defterini almaya gitti.

Elinde defterle geldiğinde hepimiz ne yiyeceğimizi söyleyip, Suphi'nin  siparişleri getirmesini beklemeye başlamıştık.

Herkes telefonunu eline almış oyalanıyordu.
Ben ve Furkan hariç.
Ben yanağımı elime yaslayıp  bizim çocuklara tek tek bakıyordum.
Ve her seferinde Furkan'la göz göze gelince , gözlerini başka bir yere çeviriyordu.
Gerçekten anlamıyorum ve konuşacaktım,  ama şimdi değil.

6-7 dakika sonra elinde büyük bir tepsiyle Suphi gelmişti.

Tepsiyi masanın ortasına koydu ve herkes kendi yemeğini önüne alarak saniyesinde yumuldu.

Ben aldığım ilk sıcak lokmayla karnımın ağrısının geçeceğini anlamıştım.

*-* ...

Yemeğimizi sindire sindire yedikten sonra teneffüsümüzün bitmesine 17 dakika vardı.

Karnımın ağrısı da geçmişti.
Herkesin önünde birer tane içecek varken ben ve Dileğin önünde bir tane vardı. Evet beraber aynı içeceği içiyorduk.

Kocaman bir bardak sıcak çikolataya batırılmış iki pipet.
:')

Şimdi plan yapma vaktiydi.

"Evettt çocuklar, yarın cumartesi yanii bizim günümüz.  Şimdi plan yapalım bakalımm"

Sevgi : "Ayy evet cumartesi'ye geldik sonunda."

Caner : " Tamam, aklında planı olan var mı?"

Derya : "Bence bu hafta Aşşk Kafe'ye gidelim."

Burak : "Evet Aşşk Kafe güzel ama ben Klasik yapalım diyorum. "

Toprak : " Furkan'ın da bizimle olacak ilk hafta sonuna da klasik mi yapalım diyosun. Olmaz, hem hani buz patenine gidicez demiştin Burak bey."

Burak : " Aa evet öyle bir sözüm vardı değil mi?"

Caner : Toprak onu başka bir zaman da yapalım,kar yağdığında  mesela?"

Toprak : " Olabilir yanii."

Sevgi : " Aslında havalar daha da soğumadan yapabileceğimiz bir şey var aklımda.  Parka gidelim çekirdek kahve yaparız?"

Suphi : " Kardeşler ben DeryaCan'a katılıyorum Aşşk Kafe'ye gidelim. Ne dersin Sevgi istemiyormuydun zaten?"

Sevgi :" Evet istiyordum hâlâ da istiyorum ama özledim açık havada dışarıyı tamamen görebileceğimiz şekilde oturmayı."

Dilek : "Ben çok çok daha güzel bir şey biliyorum.  Aslında bir şey değil bir yer..."

"Neresi?" diye sordum merakla.

"Pembe Sera! "

"Evett çok iyi yaaa" diye sesim yükseldi heyeyecanla.

Çocuklar bana garip garip bakarken, Dilek elini ağzıma yapıştırdı.  "Suss! "

Ağzımı açmadan "Tamam" dedim boğuk sesimle.

Elini ağzımdan çektiğinde normal ses düzeyinde konuşmaya başladım.

"Çocuklar, bu Pembe Sera ben ve Dileğin ortaokuldan beri bildiği çok güzel bir yer.  Bizim oraya çok gitmişliğimiz vardır. Çok anılarımız , yaşadıklarımız vardır.
Şimdi sizde öğrendiniz ve yarından itibaren bağımlısı olacaksınız. Ve bundan sonra hep gitmek isteyeceğiz. Her gittiğimiz de bizim de yaşanmışlıklarımız , anılarımız ve güzel saatlerimiz  olacak.  Hap beraber , Bizim tayfa . "

Suratımda ki sırıtma mutluluktan dı , uzun süredir çok sevdiğim ama gidemediğim  yere gidecektim ve en sevdiklerimle beraber olacaktı.

Kızların ilgisini çekmiş olacakki soruları sıralamaya başlamışlardı.

"Nasıl bi yer?"
"Ayy merak ettim "
"Pembe derken nasıl ya?"
...

"Kuzuların yarın sürpriz olsa. Heyecan olsun az daha."

"İyi olsun bakalım." Diyerek konuyu kapattılar.

Erkeklere de ilginç gelmişti, ama kızlar kadar soru sormadan hatta hiç bir şey sormadan yarını bekleyeceklerdi.

Furkan ise hiç soru sormamış tepki ya da cevap olarak  ,
'Sen ne dersin?' dediğimiz de
" Bana uyar , yarın göreceğiz." Dedi, sadece bunun dedi.

Sakin kalmaya çalışarak zamana bıraktım.

Çok mutluydum ve yarını sabırsızlıkla bekliyordum ama içimde bir huzursuzluk ya da adını koyamadığım bir şey vardı.
Nedeni açıktı aslında ama ben üstünü örtüyordum işte.

Çok fazla deşmeden zamana bıraktım ve yarını bekledim...

Bölüm Sonu❄

Kuzular, selamm.
Özlemişim yazmayı gerçekten.
Neyse şimdi bir kaç maddede hızlıca bir şeyler söylemem gerek.
1- bu bölüm kısa oldu, kısa kesmek zorunda kaldım.
2- çünkü bu bölümü size ancak şuan bu gece alabilirdim onun dışında 1 hafta daha geçecekti.
3- daha fazla beklemesin diye atıyorum
4- Bölüm olmuş 2797,  üç bin beş yüz -  dört  bin yapmayı düşünüyordum ama böyle oldu.
5- Bundan sonra iki haftada hatta malesef 3 haftada bir bölüm gelecek ,  tabi istisnalar olacak.
Öyle yanii

Hepinizi seviyorum. Lütfen bölüm Hakkında ki düşüncelerinizi yorumlara yazın. Merak ediyorum gerçekten.
İleri bölümlerde neler olacak?
Bu bölüm de neler dikkatinizi çekti? Vb.

Lütfen Yorum yapın , ve yıldızımızı sarıya boyayın.

Öptüm hepinizi , GoodNight 🌹♥❄

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro