Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

7.Bölüm *Ay Işığı*

Ponçikler üzgünüm ama bölüm iki kere silindi. Wattpad'le ilgili bir sorun oldu , zamanım yok gerçekten. Hayat çok çabuk akıp gidiyor. İnanırmısınız uyumaya vaktim yok, şu 3 haftadır çok uykusuzum. O yüzden bölüm çok geç geldi.
Im very very sorry about. 🙏💕

# Norm Ender/ Sözler Şerefsiz Oldu.♡

# Pera / Seni Kaybettiğimde ♥

İyi okumalarr....♡

•><><><><><><><><><><><><><><•

Can dostlarım yanımdaydı. Daha ne isterdim ki.

Ben Furkan , Dilek, Sevgi ve Toprak evlerimize doğru yürüyorduk.
Sevgi ve Toprak bizimle vedalaşıp ayrılmışlardı.

Bizim evin önüne gelince Dilek geldi ve bana sarıldı.

"Ayy aşkımm canımm"
"Seviyom kız seni"
"Ben de kuzumm"

Furkan bize garip garip bakıyordu.
Başını iki yana sallayıp konuştu.
"Abi valla ben bu kızları asla anlayamıycam."
"Ne varmış ya"
"Hayır yani çok şey..."
Dilek'le ikimiz aynı anda.
"Şey neee?" diye bağırdık.
Furkan söyleyip söylememek arasında kaldı fakat bizim ona attığımız ölümcül bakışlarla elini ensesine atıp konuştu.
"Şey işte ya, fazla samimi fazla şımarık"
"Ney neeey?"dedi Dilek şaşkınlıkla
Ben kızarak başladım konuşmaya
"Hayır siz birbirinize karşı samimi sevecen değilseniz biz ne yapalım ama yaa?!!"
" Erkek milleti knk , hepsi aynııı"
Dilek, Furkan'a ters ama kızgın olmayan bir bakış atıp beni yanağımdan öpüp evine doğru ilerlemeye başladı.

Ben de beklemeden evin kapısına döğru yürüdüm, bir kaç adım atıp durdum ve arkamı döndüm.
Aklımda bir şey vardı ve yapabilirsen gülmekten yerlere yatıcaktım.

Yavaşça Furkan'a dödüm.
"Hadi yarın görüşürüz FURKİ!"
Furkan'ın suratında ki gülümseme yavaşça soldu ve yerini asık bir surat aldı.
İşte bu beklediğim tepkiydi. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastıdım.
" Buyur ne dedin?" dedi dalgayla
"Furrki"
Tamam ,artık dayanamadım ve kahkaha atmaya başladım.

Ben gülmeye başladıysam durmazdım. Ve bu sefer de öyle olacağı kesindi.

Kendimi tutamadım ve kapının önünde ki merdivenlere oturdum ama hala gülemeye devam ediyordum.
Furkan'ın bana garip garip baktığını tahmin ediyodum ki
saniyeler sonra onun da kahkaha sesi gelince ben daha da fena oldum.
Duramıyorum napiim?!😱😂

Ben deli gibi kahkaha atarken beklediğim kişi geldi,
Annem.

Ee benim bu tarz gülmeme tüm komşular ayağa kalkar o derece, annemin duymaması imkansız.
Annem elindeki çöp poşetini kapının önüne bıraktı ve yanıma gelip beni kollarımdan tutarak sarsmaya başladı.
"Furkan evladım. Bu deli neye gülüyor gene?!"
"Neye güldüğünü boşverin Bengü abla. Deli işte. Bence onu şuan içeri sokmalıyız."
"Ahh ah Doğa bi akıllanamadın kızım."dedi
Annem kapının önünden çöp poşetini alıp çöpe doğru ilerlemeye başlayacakken Furkan onu durdurdu.
"Ben atarım , siz Doğa'yı içeri götürün isterseniz" ve bana dönüp manyak manyak baktı.
"Saol çocuğum"
Annem geldi beni kollarımdan tuta tuta içeri soktu, ama ben halaaa gülüyorum.

Kapı açıkken annem gitti mutfağa ben de azda olsa sakinleşmiştim.

Bengü Sultan elinde bir bardak su ile dönünce tam içmek için elimi uzattım suyu kafamdan aşağı döktü. Hem de SOĞUK SU!!
Ben bir çığlık atıp ayağa kalktım.
"Anneee! Napıyosun yaa"
Enn nefret ettiğim şeylerin başında gelen
'kuruyken ıslatılmak'tır ve annem bunu çok iyi biliyordu.

Deli gibi ettafım da dönerken açık olan kapıya denk geldim ve kaldırımın önünde durup bana bakan Furkan'ı gördüm
annem ise kıkırdıyordu.

Sinirle merdivenlere yöneldim ve hızla odama çıktım .

Kapımı hızla çarpıp yatağımın üzerine oturdum.

"Off ya. Anne benimle derdi ne!"
Diye çığırıp yatağıma uzandım.

Bir kaç dakika sakinleşmeyi bekledim , artı üşengeçlikten yatma süresi toplam 10 dakika sonra ayağa kalktım.

Üzerimdeki ıslak kıyafetlerimi çıkarıp , gri bol kazağımı ve siyah taytımı üzerime geçirdim.

Islak kıyafetlerimi çamaşır sepetine attım ve masamın üzerinde duran telefonumu da alıp yatağıma uzandım.

Saat altı buçuğa geliyordu.
İnternetimi açıp sosyal medyada surf yapmaya gömüldüm...

Saat 7'yi 10 geçe kapım tıklatıldı.
Asya kafasını uzatmış bakıyordu.

"Efendim?"
"Yemeğe geçiyoruz hadi gel abla"
"Off tm geliyorm."
Dedikten sonra istemeyerekte olsa kalktım, telefonumu şarja takıp aşağı indim.

Babam çoktan sofraya oturmuş, annem ise çorbaları koyuyordu.
Annem bana "Geç otur Doğacım" diyerek baktığın da ona kısa ve öz bir bakış attım ve ayynen yerime oturdum.
Asya da geldiğinde yemeğimize başladık.

Yemek sakin bir şekilde geçti.

Sofradan kalkarken kendi tabağımı alıp tezgaha bıraktım.
"Anne ellerine sağlık" diyerek mutfaktan çıktım.

Odama çıktığım gibi lavaboya girip işlerimi hallettim.

Yavaşça yatağımın içine girip battaniyemi boğazıma kadar çektim.

Şuan nedense canım sıkkın , yorgun hissediyordum.
Bu sıkıntımın nedenini bilmiyordum.
Belki de minik çaplı bi bunalıma gitmiştim.

Ama nedenini gerçekten bilmiyordum.
Belki de sabah o kadar gülüp, mutlu olduktan sonra ıslanmanın ve Furkan'a rezil olmanın verdiği can sıkıntısıydı bu.
Soluma dönüp komodinimden kulaklığımı alıp duvara doğru , sağıma dönüm telefonumu aldım.
Kulaklığımı takıp *Turkihs Music's* listemden rastgele bir şarkı açtım ve yatağıma gömüldüm.

Saat 8'i çeyrek geçe gibi gözlerimi açtığımda uykum vardı ama ben hep
bir şeylerin zıttını yaptığım için gece lambamı açıp ayağa kalktım. Camımın önüne geçip pencereyi birazcık açtım.
Burnuma hemen kar kokusu doldu.
Kar yağmıyordu ama yağacağına emindim.

Bir kaç dakika daha dışarıyı seyredip camı kapattım.

Tekrar yatağıma oturup bağdaş kurdum.

Sabah okulda olanları düşündüm, düşündüm...
Bide sonrasında annemin beni Furkan'ın önünde rezil etmesini...

Bakalım yarın nolucaktı.
Yarın Cuma, haftasonu buluşurmuyuz acaba bizimkilerle?

15 tatilde yaklaşmıştı , güzel değerlendirmek için bi plan yapıcaktık. Bi de kar yağarsa çok güzel olurdu.

Bunları düşünüp, saçmalarken telefonumdan bir bildirim sesi geldi.
Garipseyerek ve merakla telefonumu elime aldım.

Furkan : Bu saatte pencere de napıyosn?
20.30

Doğa : Uykum kaçtı etrafa bakındım.
20.31

Furkan : Hava fena, 2 güne kalmaz kar yağar.
20.31

Doğa : hm. Ayn
20.31

Furkan : Canın bi şeye mi sıkkın Doğa?
20.32

Doğa : Bilmem, bir az durgunum.
20.32

Doğa : Sen nasıl gördün beni. Uyumuyordun demekki?
20.33

Furkan : Evt uyumuyordum. Beni de uyku tutmadı.
20.33

Furkan : saat daha erken bir az yürümek istermisin?
20.34

Furkan'ın yazdığı şeyden sonra biraz düşündüm. Annem izin verirmiydi.
Hıımm. Hayır. Ama Dilek'le çıkacağımızı söylesem izin verirdi.
Şuan kendimi sevgilisiyle gizli buluşmak için plan yapan kız gibi hissediyordum. Ama öyle değildi ve ben de yürümek istiyordum o yüzden daha fazla düşünmeden Furkan'a cevap yazdım.

Doğa : tm olabilir.
20.37

Furkan : Güzel. Aşağıda bekliycem seni.
20.37

Doğa : tm.
20.38

Telefonumu yatağımın üzerine bırakıp aynamın önüne gittim. Tabii ki saatlerce süslenmiycektim.
Saçımı hızlıca fırçalayıp bıraktım.
Telefonumu elime alıp aşağı indim.

Babam bu akşam erken uyuycaktı çünkü bu gün sabah saat 4'te evden çıkması gerekiyordu. 3 günlük bir iş gezisine gidecekti.
Bununla beraber , muhtemelen Furkan'ın babası da babamla gidiyordu. E çünkü ortaklar!!

Annem salonda sabah izleyemediği dizisinin tekrarını izliyordu. Anneme ne kadar kırgın olsam da yanına yavaşça sokuldum.

"Noldu kız?"
"Şey diycektim anne."
"Ne diycektin kızım" dedi beni taklit edercesine.
" Dilek'lere gidebilirmiyim? Bir az yürüyeceğiz. "
"Bu saatte!?"
"Ne var anne saatte, daha yeni 9'a geliyor " dedim
"Daha gitmesi var. Bi de dönmesi. Saat kaç olur!? "
"Tm anne ya. Hemen giderim. Seni de ararım."
Derin bir nefes alıp-verdi. Bir kaç saniye düşündükten sonra , tereddütle
" İyi tamam. Ama vardığın da, yoldayken arayacaksın."
"Tm annem." Diyerek bi öpücük verdim ve koltuktan kalktım.
Tam salondan çıkıyordum ki bana seslendi
"Kız çıkmadan bana bi bardak çay koysana, ayaktayken. Hadi."
"Ayy fırsatçı Bengü Sultan yine bizlerle efendim." Dedim ve gülerek annemin bardağını alıp mutfağa girdim. Çayı doldurup bardağını anneme teslim ettim.

Hızlı hızlı portmantonun içinden şişme siyah montumu alıp giydim. Başıma da siyah beremi taktım.
Hızlıca botlarımı da giydim. Hazırdım.
"Hadi görüşürüz" dedim çok bağırmadan.

Annem dizisine hayli dalmış olacak ki bana cevap bile vermedi.

Kapıyı açtığım da yüzüme vuran soğuk hava beni adam akıllı kendime getirdi.
İrkilerek kapıyı kapattım ve ellerimi ceplerime soktum.

Yavaşça yola doğru ilerlerken bir çift soğuk el arkamdan gözlerimi ve ağzımı kapatıp beni kendine çekti.

Anlık korkuyla bi çığlık attım ama ağzım kapalı olduğu için çığlığım neredeyse duyulmuyordu.

Sonra o eller beni yavaşça kendine çevirdi ve iyice kendine yaklaştırdı. Burnuma müthiş bir okyanus kokusu geldi. Demekki beni baya çekmişti kendine. O kadar ki pek rüzgar hissetmiyordum, bana gelen rüzgarı kesiyordu.
Gözlerimi hala kapatıyordu suratını göremiyordum.
Hafifçe tepindiğim de soğuk ellerini gözlerimden çekti.

Suratımın dibin de Furkan'ı görmeyi beklemiyordum, gerçekten.
"Furkan!"
"Evet ben" dedi sırıtarak.
"Allah cezanı vermesin!" Dedim sinirle.
"Bir de sırıtıyorsun." dediğim an sırıtmasını kısmaya çalıştı.
Pek başarılı olamayınca ben yardımcı olmak için elimle kafasına çok sert olmayarak vurdum.
"Ah."
"Aman, çok acıdı" dedim dalgaya alarak.
Hala dibimdeydi. Ne ben çekilmiştim , ne de o.

"Tamam, tamam özür dilerim, korkuttum seni" dedi ve hafifçe gülümsedi.
Ama orda dur. O nasıl bir gülümsemek. Çok tatlıı.
Bide renkli paketi olsa tam bayram şekeri mübarek.

Bakın şimdi. Ben Furkan'a yavşamıyorum tabii ki. Ama ilk gördüğüm yanii çarpıştığımız gün de çok yakışıklı olduğunu belirtmiştim. Yani bu ona asılmak , yavşamak , sarkmak vb. bir türe girmiyor(Bence!)

"Tamam , özrün affedildi." Dedim ve bende gülümsedim.
"Nereye doğru yürüyelim" diye sordu.
"Bilmem, istersen aşağıda ki ormana doğru gidelim bi?"
"Olur tabii."

Yavaş yavaş yürüyerek aşağı inmeye başladık.
Hemen yanımda durmuş ellerini ceplerine sokmuştu.
Bende ellerim cebim de yere bakarak ilerliyordum.

Neden sonra ,bilmeyerek suratımı Furkan'a döndüm.
Rüzgarın etkisiyle sallanan kahverengi saçlarına baktım.
Öyle yumuşak gözüküyordu ki ellerimi bir anlığına kaldırıp dokunmak istedim.
Hemen sonra bu saçma düşüncemden vazgeçip önüme döndüm.

7-8 dakika sonra ormanlık alanın önüne gelmiştik.
Ağaçların içine girip yürümeye devam ettik.

O sırada telefonumun sesi etrafta ki sessizliği yırtıp geçti.
Arayan annemdi.
Hemen olduğum yerde durup telefonu açtım, Furkan da yanımda durup beni bekliyordu.

"Efendim anne?"
"Nerdesin kızım?"
"He biz Dilek'le çıkıyoduk ta şimdi dışarı. Onu bekliyorum kapıda" yalan söylemenin verdiği can sıkkınlığıyla etrafıma bakındım.
Gözlerim Furkan da takılı kalınca göz bebeklerini bana sabitlemiş sorar gibi bakıyordu.
Annemin telefondan gelen sesiyle kendimi tekrar ona verdim.
"He iyi tamam. Eve gelirken ara beni tamam mı?"
"Tamam canım ararım" dedim ve kapattım.

Telefonumu cebime atıp beklemeye başladım, zirâ Furkan bana halâ bakıyordu.

Sonra bişey demeden yürümeye başladı.
Ben de halâ yere bakıyorum o duruyor diye. Bir-iki hızlı adımdan sonra ona yetiştim.

Az ilerde ki banka geçip oturduk.
Yavaşça Furkan'a döndüm ve konuşmasını bekledim.
Dümdüz önüne bakıyordu, hafifçe kıpırdanıp konuştu.

"Canın bir şeye mi sıkıldı Doğa?" hemen devam etti
"Lütfen söyle , merak ediyorum"
"Ya öyle çok önemli bir şey değil aslında,"
"Senin canını sıktıysa önemlidir."
Yutkundum, yani yutkunamadım.
Kalbimin ritmi bozulurken belli etmeden derin nefes aldım.
"Bir az yorgunluk, bir az da.. "
Durdum ve düşündüm neden bu kadar büyütüp de abartmıştım ki?
"Bir az da bugün senin yanında rezil olmam. Heralde o kadar gülmenin üstüne bir olay gelecekti başıma." Dudaklarımı birbirine mühürledim, gözlerimi kapatıp açtım.
Yavaşça bana döndü.
"Bana rezil olaman mı?"
"Hı hım" dedim kısık sesle ve tam gözlerinin içine bakarak .
Suratını çevirmeden hafifçe gülümsedi.
"Bana rezil olmadın ki Doğa"
"Ha?"
"Annenin üstüne su dökmesinden bahsediyorsan şaka yaptığını düşüneceğim."
"E-evet"
"Hadi ama o an kendinde değildin , annenin su üstüne su dökmesi çok olağan bir şeydi."
"Off. Tamam şöyle yapalım," heveslenip gözlerine baktım.
"O anı unut gitsin, nasıl?"
"Hafızam kuvvetlidir Doğa, ben ne yapabilirim" dedi ve sırıtmaya başladı.
"Of Furkan!" Deyip hızla önüme döndüm.
"Doğa bana rezil olmadın ki," hala gülümsüyordu ama sesinde ısrar vardı.
"Sinirliyken çok güzeldin."
Hı?!
Bana mı dedi lan o?!
Evet evet bana dedi, bana bana Doğa'ya.

Cevap veremedim ne diyebilirdim ki. Beklemiyordum.

"Rezil olmadığını kabul ettin değil mi, bunun için canını sıkma lütfen."
"İyi tamam"
"Güzel"

Sonra konuşmadan, sessizliğin içinde gökyüzüne bakmaya başladık.
Ay
Çok  güzeldi.
"Ay ne kadar güzel" dedim hipnoz olmuş gibi çıkan sesimle, ve devam ettim.
"Güneş aydınlığa ışık katarken, ay gece'nin karanlığını aydınlatıyor."
"Ama Ay ışığını Güneş'ten alır."
"Ama Ay da Güneş olmadığın da karanlığı aydınlatır."
"Yani,"
"Yani Ay Güneş'in yardımcısı bir nevi."
"Evet öyle"dedi

Orda belki 20 dakika hiç konuşmadan, ay'ı  izleyip oturduk.

Tabii bu 20 dakikanın sonların da ben uyumuşum.
Harika!

Koluma hafifçe dokunan Furkan'ın kulağımın dibinden gelen sesiyle kendime gelip gözlerimi araladım.
"Doğa?"
Uykulu bir sesle "Hım efendim"
"Saat 10'u geçiyor uyan hadi"  içimden eyvahlar derken başımı Furkan'ın omzundan çektim.
Efendim. Furkan'ın omzu mu?
Ağh her fırsatta neden başım onun omzuna düşüyor.
Sonra saat birden aklıma geldi ve bu konuyu aklımın başka bir köşesine ittirdim.
"Oha oldu mu o kadar?"
"Evet"
"Yaa annem aramamıştır inşallah" Diyip telefonuma baktım. Şükür ki aramamıştı.
"Aramamış"dedim rahatlayan bir ses tonuyla.
"Tamam hadi gidelim "
"Ok"dedi.
Banktan kalkıp hızlıca gerindim. Uww soğuktu üşümüştüm.
Montuma daha sıkı sarıldım.
"Üşüdün mü?"
"Hı hım, bir az üşümüşüm ama eve gidiyorum zaten"
"Tamam bari"
Ormanın içinden yola çıktık. Hafif hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladık.
10 dakika sonra benim evin önüne gelince durduk.
"Geldiğin için teşekkürler Doğa"
"Önemli değil Furkan, ben de dışarı çıkmak istiyordum."
"Güzel oldu böyle, yaparmıyız arada."
"Yaparız inşaAllah. Bizim tayfa'yla da yaparız."
"Hep beraber güzel olur."
"Hı hım." Dedim.

"Hadi görüşürüz Furkan"
"Görüşürüz Doğa"

Arkamı dönüp evin kapısına doğru ilerledim.
Kapının önünde durdum, hafifçe başımı çevirip arkama baktım. Furkan orada bekliyordu. Ben bakınca arkasını dönüp karşıya geçti evinin kapısının önünde durup kapıyı kendi anahtarıyla açtı bana dönüp bir kez daha baktı ve içeri  girdi.

Ben de daha fazla soğukta durmadan evin kapısını hafifçe tıklattım.
Babam uyanmasın, Maazallah.

Annemin yavaş ama aceleci adımlarının sesini duyunca dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Saniyeler sonra annem  kapıyı yavaşça açtı.

"Nerdesin kız?"
"Buradayım anne"
"Bak bak dalgalara bak"
Anneme cevap  vermeden botlarımı çıkarıp içeri girdim. Montumu da üzerimden çıkarıp askılığa  astım.
Annem önümde dikiliyordu.
"Niye aramadın?"
"Unuttum anne"
"İyi tamam, hadi odana yatalım artık"
"Tamam iyi geceler tatlım" diyip annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve merdivenleri hafif ama ikişer ikişer çıktım.

Odama girer girmez lavaboya girip işlerimi hallettim ve ellerimi yıkayıp çıktım.

Lavabodan çıktığım gibi kendimi yatağın üzerine attım.
"Ahh yoruldum be, üşümüşüm de."
Telefonumdan bir titreşim gelince elime aldım.

Telefonunuzun şarjı %15 Bir güç cihazına bağlayınız.

Ne kaa güzel ne kaa güzel

Yattığım yerden kalkmak istemiyordum, ee çünkü
Üşengeçlik.

Offlayarak elimi komodinimie uzattım. Ve hayır şarjımı komodinin üzerinden yere düşürdüm.
Allah'ım sakarlıkta 1 numarayım.
Elimi bu sefer de komodinin hemen dibine düşen nalet şarjıma uzattım. Parmaklarımın ucu değiyordu. Yatağımda az daha ileri gidip elimi bir daha uzattım. Tam tutayım diye kendimi 2-3 santim çevirdiğim sırada ne şarj kaldı ne bir şey.
Yere olduğum gibi yüz üstü düştüm.
Hem de ne düşme.
"Ağğhh" diye bir çığlık döküldü dudaklarımdan.
Burnumun koptuğunu hissediyorum.
"Elveda burnum ,artık güzel kokular yok"
Sızlanarak  bir elimi burnuma götürdüm. Dokunduğum an bir sızı girdi ve bir daha çığlık attım.
"Ağğhhh"
"Allah cezanı vermesin Doğa, uff"
Elimden destek alarak doğruldum ve kendimi yatağıma yasladım
O sırada zaten annem kapımı açmış içeri girmişti.

"Noldu Doğa?!"
"Burnuuuğm, burnuma elveda anne"
"Ayy kuzum, kalk bir bakalım"
Annem beni kolumdan tutup kaldırdı, yatağıma oturttu.
Aşağıdan bir buz torbası alıp geldi ve burnuma bir kaç dakika boyunca  hafifçe  bastırdı.
"Kızım şimdi nasıl burnun"
"Eh işte "
"Tamam tamam ben şimdi birde sarayım onu."
İlk yardım çantasını aldı ve geldi.
Eline sargı bezi ve bant alıp burnumu sarmaya başladı.
"Kızım ezilmiş neredeyse burnun nasıl yaptın Allah aşkına?"
"Düştüm işte anne, sen onu bunu bırakta burnum eski haline dönermi ,Allahım çok tipsiz olucam ,sonra evde kalıcam, annemde beni kendi istediği bi arkadaşının oğluyla evlendiricek. Ahağahağahğ"

"Kız ne abartıp da senaryo yazdın hemen deli. Abartma çok birşeyi yok burnunun eskisine döner inşaAllah."
"Off"

Annem sargıyı bitirip beni yatırdı.
Allah'ım burnum şuan mıra boyasam patlıcandan halliceydi. Gülmekten ölecektim.
Annemden şarjımı istedim. Şarjımı verip  beni öpüp odamdan çıktı.
Ben de o nalet şarjımı prize taktım ,telefonumu da takıp yastığımın yanına bıraktım.

Valla bu gece şarkı dinleyecek halim yoktu , zaten burnumun şekli aklıma geldikçe gülyor, acısını hissettikçe de suratımı ekşitiyordum. Halim kalmamıştı halim.

Burnumun yarın sabah eskisi gibi olmasını dileyerek gözlerimi kapattım.



Merhaba kuzularım sonunda dönebildim. Hem de 2500 kelimelik bir bölğmle döndüm sizlere. Çok yoğun bir dönemi geride bıraktım şükür. Ama hâlâ yoğunum da neyse.
Umarım bu bölümü beğenirsiniz.  Bundan sonra ki bölümleri daha çabuk atmaya çalışıcam. Çok gecikitiğim için çok çok özür diyoruml
Oy ve yorumlarınızı beklerim.
Sizi seviyorum bal peteklerim. ❤🍯

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro