Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

39.Bölüm "İhanet"

Bir sonraki bölüm final!

Resimdekini Eflah olarak düşünebilirsiniz sadeliği benziyor. Tam olarak benzemese bile Eflah'ı andırıyor.

Nihal Kaya

Bugün yüzleşmek istediğim birinin yanına gidecektim. Uzun zamandır ona söylemek istediklerimi kırıklarıma saklıyordum. Üstelik uzaktan beni Nihan zannetmesine de katlanamıyordum. Senelerdir beni görmemişti. Onun karşısına çıkıp geçmişin kırıklarını kalbimizden söküp atmamız lazımdı. Lanet olsun ki hayatımda çok değer verdiğim nadir insanlardandı ve ben onların etkisi ile yaşardım. Değer verdiğim insanları kolay silemezdim. Hatta hiç silemezdim. Onu da silememiştim bana aslan gibi kükremesine rağmen. Gözlerimin dolduğunu hatırladım. Bana tam olarak şöyle bağırmıştı. Senin yüzünü bir daha görmek istemiyorum!

Ne yaptığını bilmeyen ben öylece donakalmıştım. Çarpan kapı sanki suratıma tokat gibi savrulmuştu. Canımın yandığını hissetmiştim lakin dıştan bir o kadar da duygusuz gözüküyordum muhtemelen. Neler olduğunu bilmeden en sevdiğimden olmuştum. Ben ona ne yapmıştım ki?

Derince bir nefes alıp verdim ve sabah soğuğunda oturmaya devam ettim. O olaydan sonra görmemiştim onu. Hatta birkaç ay sonra o hastaneden de gitmiştim. İncinmiş ruhum onun barındığı yerde barınamazdı çünkü. Aslında ben gerçekten de Nihan'ın dediği gibi Polyanna olabilirdim. Neden bu kadar iyi niyetli olmak zorundaydım ki? Sonuçta Asaf ne olmuş olursa olsun bana bir kelime dahi sormadan o kapıyı suratıma çarpmayı tercih etmişti. Aylarca onun yanında olan, ona sırtını dönmeyen dostunu nasılda silmişti.

Aslında fark etmem gerekiyordu. Onun bana değil Eflah'a ihtiyacı vardı. Şu anda ise onun yanındaydı. Benim dostluğumda bile onu arıyor olmalıydı. Mutlu olduğu yerde olduğu için mutluydum. Lakin aklına bir an bile gelmediğim için canım yanıyordu. Beni resmen unutmuştu.

"Hey yine ne oldu?" dedi Nihan omuzlarıma değen ellerini hissettim. Sıcaklardı. Daha yeni uyanmış olmalıydı. Bu kadar erken kalkmış olmasına şaşırmıştım. Son zamanlarda bana sadece sürekli bunu soruyordu. Bense kaçamak cevaplar vermekten sıkılmıştım artık.

"Asaf ile konuşacağım." omuzlarımı okşayan elleri kasıldı. Kaşlarımı çattım ve gözlerimi ona çevirdim. Gözleri dalmıştı. Benim ona baktığımı fark edince kendini toparladı. Ardından yanımdaki boş sandalyeye oturdu ve gülümsedi. Onu o kadar iyi tanıyordum ki bu gülümsemenin altında endişe yattığının farkındaydım. Az önceki şaşkın ve düşünceli halini kapatmak için bu gülüşü tercih etmişti dudaklarına. Sonuçta birbirimize benzemesek bile o benim ikizimdi ve ben onu çok iyi tanıyordum.

"Nereden çıktı ki bu?" dedi. Sesinde istememezlik vardı. Cidden Asaf'ı hiç sevmiyordu.

"Neden onu sevmiyorsun?" dediğimde şaşırdı. Böyle bir soru beklemiyor olmalıydı. Bende pat diye söylemiştim. Bende şaşkındım ama fark ettirmedim. Sormuştum ve cevabını bekliyordum.

Nihan derince bir nefes alıp verdi. "Çünkü seni üzüyor ve onu özlediğini biliyorum. Lakin o mutlu. Hayalini kurduğu kadın ile birlikte."

Gerçekleri yüzüme çarptığında soğuktan üşüdüğümü hissettim. Tenim ürperdi ve bende derince bir nefes alıp verdim. "Haklısın." dedim sadece. Çünkü haklıydı. Kafamı onun kucağına koydum. Elleri saçlarımı bulduğunda gülümsedim. Zıt olsa bile ikimizin olması güzel bir şeydi. Çünkü ikimizde birbirimizi iyi tanıyorduk. O acımasızdı, ben ise kıyımsız. Sadece bana karşı acıma duygusu vardı. Onun haricinde tanımadıklarına gerçekten ürkütücü bir insandı Nihan. Hayat şartları farklı olsa onun seri katil olabileceğini düşünüyordum bazı zamanlar. Sonrasında gülümseyip kendi kendime saçmalama diyordum. Saçmalama Nihal!

"Ama gitmezsem de neden beni o gün kovduğunu öğrenmem." dedim. Az önceki onu haklı görme tezatımı çürütmüştüm. Çünkü bir şeyi yapmak istediğim zaman onu gerçekten yapmadan duramıyordum. Aklıma koyduğum şeyi yapardım.

"Ama gidersen kalbini kıracak." diye diretti Nihan. Haklıydı ama bir kez olsun neden beni yüreklendirmeyi tercih etmiyordu hata olsa bile?

"Gideceğim." dedim. Bu artık sana sormuyorum deme biçimimdi. Asaf ile yüzleşmeden ölmek istemiyordum. Birilerine fazla değer vermekten çekinmek güzel bir şey olmalıydı. Çünkü fazla değer acıya eşlik ederdi.

"Sen bilirsin. Lakin Eflah ile çok meşgul bence. Onu her gördüğümde yanında o kız var." dedi memnuniyetsiz bir tavır ile Nihan. Eflah bence çok güzel bir kızdı. Onu tanımadan ona laf uzatmak benim karakterime tersti. Lakin dış görünüşüne bakarsak güzel bir kızdı. Karakterini bilmesem bile kötü olduğunu düşünmüyordum. Çünkü Asaf onu sevmişti ve karakterini de sevmişti ki onun ile birlikte olmayı tercih etmişti.

"Onu konuşmaya çağırmamda bir sakınca olmaz diye düşünüyorum. O kadarda kıskanç değildir değil mi?" dedim ve gülümsedim. Sorun Eflah değildi. Asaf onu ölesiye seviyordu ve Eflah'ın onu kıskanmasına gerek bile yoktu. Sorun Asaf'tı. Benim ile konuşmak ister miydi ki?

Nihan Kaya

Onun ısrarcı ve dediğim dedik olmasından nefret ediyordum. Her şeyi berbat edecekti işte. Sinirlerim damarlarımı iyice gerdiriyordu. Ona üzülüyordum. Lakin yapacak bir şey yoktu. Yaptıklarımı yapmıştım ve pişmanda değildim. Pişman olmak için hayat fazlası ile kısaydı çünkü.

Nihal'e üzülüyordum. Çünkü Asaf onu en sen olduğu gibi değil daha kötü biri olarak düşünüyordu. Aslında hiç olmadığı biri olarak görülüyordu. Beni Nihal zannediyorlardı. Resmen onun yerine geçmiş gibiydim. Hiçbir zaman Nihan ona karşı duygusal bir şey hissetmemişti. Her zaman ona arkadaş duygusu ile bakmıştı. Lakin o gün odsys gidip onu öpmeye çalıştığımda Nihal ile olan arkadaşlığını yıkmıştım. Nihal'e olanları anlatsam beni affeder miydi? Kesinlikle hayır! Belki kardeşi olduğum için kin tutmazdı lakin benim yüzüme bile bakmazdı. Çünkü senelerce Asaf, onun kalbinde üzüntü olarak kalmıştı. Üstelik şu an benden, teknik olarak Nihal'den ne kadar nefret ettiğini bilse kahrolurdu.

Ben kötü biri olduğumu düşünmüyordum. Sadece Asaf'ı seviyordum. Sadece ona kendimi fazla kaptırmış olabilirdim. Onun ile pek bir anım yoktu. Nihal'in ise doluydu. Çünkü bir nevi Eflah kadar Nihal'de ona iyi gelmişti. Eflah'ın varlığına sığınmıştı ama gerçek Nihal'di. Onun iyileşmesinde Nihal'in rolü büyüktü.

Ben ise onları yıkmıştım.

Aralarına giren kara bir yılandım.

Etrafa zehir saçtım ve aradan kaçtım.

Şimdi ise yıllar sonra onun karşısına çıkmaktan bahsediyordu. Nihal zekiydi. Olanları anladığı an benden nefret ederdi ve ben buna katlanamazdım. Zaten Asaf benden nefret ediyordu. Bir de Nihal nefret ederse iyice yalnız kalacaktım. Lakin bunları hak ettiğimin farkındaydım. Çünkü bu üç insanım fazlasıyla canını yakmıştım. Hepsinin temel nedeni de bu üç insandan birisiydi. Asaf. Onu sevdiğim için Nihal'ı yıkıp geçmiştim. Ve yine onu sevdiğim için suçu olmayan bir kıza kabus yaşamıştım. Hem de birden fazla kez. Zalim miydim ben? Sadece kalbim kırıktı. Yine de öfkenin tarafında olduğumu inkar edemezdim. Ben de sevilmeyi hak ediyordum aslında. Kötü bir cadıydım öykülerde. Lakin kimse mi cadıyı sevmezdi?

Derince bir nefes alıp verdim. İlk kez kendimi bu kadar bok gibi hissediyordum. Hiçbir zaman yaptığım şeyleri bu kadar düşünmemiştim. Her zaman profesyonel bir kindardım. Lakin şimdi asıl canını yaktığımın Nihal olduğunu fark edince kalbim yumuşamıştı. Onun canını yakmıştım. Bunu yapmak zorunda mıydım? Belki.

Kötü olduğumu söyleyemiyordum. Herkesin canını yakıyordum. Biliyordum ama, ben o hikayelerdeki kötü cadı olmaya mahkumdum...

"Beni gördüğünde gerçekten de nefret etmiş gibi bakıyor." dedim dalmış gözlerimi ona çeviremiyordum. Kardeşimin canını yakacak sözlerime devam ediyordum. Lakin gerçeği bilirse eğer daha çok canı yanacaktı ve yangınına beni de alacaktı.

Beni gördüğünde nefret ile başkasının sebebi kesinlikle Nihal değildi. Bendim. Çünkü onların hayatına dahil olan bendim. Onların nefret ettiği bendim. Senelerdir Nihal zannettikleri bendim. Nihan.

Gözlerimi kardeşime çevirdiğimde bana baktığını yeni fark etmiştim. Gözleri çok üzgün gözüküyordu. Bu üzgünlüğün sebebi olduğum için bir anlığına üzüldüm. Ardından kendimi toparladım. Her şeye üzülmek, kurtulmak için bir çare değildi.

"Ben şansımı deneyeceğim. Ona hiçbir şey yapmadım. Benden bu kadar nefret etmesi gerekmiyor." dedi ve ayağa kalktı. "Ben duşa gireceğim. Ardından İstanbul'a gideceğim. Eminim. İstersen seni de bırakabilirim." dedi ve cevap vermemi beklemeden banyonun yolunu tuttu. Derince bir nefes alıp verdim ve koltuğa uzandım. Koca bir bok çukurundaydım işte. Daha da çok üzülecekti.

Sevgim etrafa zarar veriyor muydu gerçekten de? Ben sadece onu sevmiştim. Sevdiğim için ondan vazgeçemiyordum. Yüzü gözümün önüne geldiğinde ondan hem nefret ediyordum hem de onu arzuluyordum. Boşuna demiyorlardı işte. Nefret gerçektende aşka çok yakındı. Lakin ben ne yaparsam yapayım o beni sevmeyecekti. Çünkü ben çoktan o çizgiyi geçmiş, uçurumun dibine kadar gelmiştim. Artık beni Nihal bile kurtaramazdı. O kız ölse, yine de bana aşık olmazdı.

Benim olmadığı için başkasının da olmasını istememiştim. Onun canını acıtmak pahasına, canından olanın kalbine hançer saplamıştım.

Şimdi ise günahlarımın bedelini ödeyeceğimi hissediyordum. Denize girmeden, nefes alırken boğulacaktım. Ve Nihal yüzüme bile bakmayacaktı.

Nihal Kaya

Direksiyonu dahada sıkı tuttum. Parmak boğumlarım gittikçe beyazlaşıyordu. Nefes alamıyor gibi hissediyordum. Heyecanlıydım ve de korkuyordum. Çünkü karşımda nasıl bir Asaf olduğunu bilmiyordum. Yıllar geçmişti ve o 30 Yaşlarına kadar gelmişti. Artık 24 Yaşlarında ki o genç Asaf değildi. Belki de katı birisi olmuştu. Zaten ciddiydi. Belki de daha ciddi birisine dönüşmüştü. Bilmiyordum.

"Sürecek misin?" dedi Nihan baygın konuşması ile. Elindeki çikolatayı dudaklarına götürdü ve gözlerini bana çevirdi. Ardından gözlerini devirip önüne baktı. Onun kadar rahat olmak istiyordum çoğu zaman. Cidden gamsız bir insandı.

Arabayı hareket ettirdim ve park yerinden çıktım. Gidiyordum işte. Yıllar önce yaralı adamı görmeye gidiyordum. Yaraları iyileşmiş ve nefreti azalmış olarak bulmayı ümit ediyordum...

Uzun süre sessizlik ile devam etti yolculuğumuz. Nihan kulaklığını takmış kendi dünyasında yaşıyordu. Benim açtığım müzikleri beğenmiyordu. Bende radyoda çalan müziği düşüncelerimin sesi yüzünden duyamıyordum bile. Yolu dikkatle takip ediyordum. Lakin gözümün önüne gelen görüntüsü alt üst olmama yetiyordu. Derince bir nefes alıp verdim ve camı sonuna kadar açtım. İçeriye dolan soğuk hava beni rahatlattı. Lakin Nihan'ın homurtularını duymamda bir oldu.

"Hava buz gibi deli misin sen?" dedi kollarını birbirine sarmıştı. Kulaklığını boynuna taktı ve parmağı ile camı açma kapama tuşlarını işaret etti. "Kapat şu camı. Donmak istemiyorum." onun ile tartışmak istemiyordum. Dediğine uydum ve camı kapattım. Cidden fazla asi bir karaktere sahipti.

Yolun çoğunu bitirmiştik. Hatta birkaç kilometre kalmış olabilirdi gideceğimiz yere. Onun çalıştığı yere gidecektim. Nihan'ın evi de oralardaydı. Çok yakın olmasa bile uzakta sayılmazdı. Önce onu eve bıraktım. Ardından yoluma devam ettim. Navigasyonu kurmuştum. Gidiyordum işte onun yanına. Bana ne diyeceğini bilmeyen o adama...

Arabayı hızla sürmeye devam ettim. Rüzgar saçlarımı uçuşturuyordu. Yine camı sonuna kadar açmıştım. Hasta olabilirdim ama umurumda bile değildi. Çok yaklaşmıştım. Sadece birkaç dakika. Benim bir nefes ötemde o binadaydı şimdi. Gözlerimin önündeki o binada. Dışı soluk ve eski bir binaydı. Camları muhteşem derecede güzeldi. Sahile bakıyordu. Uzun, ortalama bir insan boyuna eşit sürgülü camlar. Gerçekten de güzeldi.

Arabayı otapark tabelalarını takip ederek park ettim. Tam da bu binanın arkasında otopark vardı. Arabaları gözümü diktim. Acaba hangisi onun arabasıydı? Şimdi tahmin çabalarına girmeyecektim. Arabayı park ettim ve kilitledim. Ardından otoparktan çıkıp caddeye doğru yürüdüm. Binanın yanına kadar geldiğimde kalbimi tuttum. Yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Gücümü topladım ve yürüdüm. Görüş açıma binanın girişi girdi. Birkaç adım yaklaştım. Ardından insanlar dışarıya çıkmaya başladı. Kolumdaki saate diktim gözlerimi. Muhtemelen öğle molası için dışarı çıkıyorlardı. Onun dışarıya çıkmasını bekledim. Yanında Eflah olacaktı muntemelen. Tek çıkmasını bekledim. Bunun için dua bile ettim. Yanında başkası varken onu yanıma nasıl çağıracağımı bilmiyordum.

Nefesimi tuttum. Ardından onun bedeni belirdi karşımda. Tek başındaydı. Tuttuğum nefesimi dışarıya verdim ve kendimi toparlamaya çalıştım. Kirli sakalları vardı ve dağınık saçları yüzüne düşmüştü. Her zamanki gibi rahat kıyafetlerini giymişti. O hiç değişmemişti. Sadece yüzünde birkaç çizik izleri belirgindi. Kavgaya mı karışmıştı ki?

Düşünceler eşliğinde ona bakakalmışken dudaklarımdan ismi döküldü. "Asaf!" adını duyması ile birlikte gözlerini etrafta çevirdi. Ardından beni buldu gözleri. Yutkundum. Bana yabancı biriymişim gibi bakıyordu. İstemediği birisi gibi.

Beni duymazdan gelerek gitmeye çalıştı lakin ayaklarım benden bağımsız ona doğru koşmaya başladı. "Asaf dur lütfen!" dedim. Ardından elim kolunu buldu. Ona dokunmak ne kadarda iyi hissettirmişti bana. Fakat ona iyi gelmemiş gibiydi. Kolunu savurarak benden çekti. "Ne istiyorsun?" dedi sesi hiçte kibar değildi.

Bunca yıldan sonra gerçekten bana yine yıllar öncesi gibi mi davranacaktı? Ona ne yaptığını bilmeyen beni yine kıracak mıydı? Bu kalp ne kadar kırılabilirdi ki?

"Benden neden nefret ediyorsun? Yıllar sonra bile gözlerinde aynı öfke. Ne yaptım ben sana? Ne?!"

Asaf dehşetle bana baktı. Sinirleri yükselmiş gibiydi. Öfkeyle soluduğunu hissedebiliyordum. Bize dikilen birkaç göz yüzünden yerin dibine girmiş gibi hissediyordum. Buraya hiç gelmemem lazımdı.

"Cidden bilmiyormuş gibi mi davranıyorsun? Bizimle uğraşmaktan bıkmadın mı Nihal? Eflah'a son yaptığından sonra nasıl yüzüme bakabiliyorsun sen? Bizim çektiğimiz fotoğrafı göstererek onun aklına şüphe düşürmeye çalıştın! Seni gerçekten anlayamıyorum. Seneler önce de beni öpmeye çalıştın onu sevdiğimi bile bile. Söylesene ne mi yaptın şimdi?"

Gözlerim şaşkınlık ve hayretle ona bakıyordu. Benim bilmediğim bir ton şey anlatmıştı bana. Bunların hiçbirini ben yapmamıştım. Yıllarca beni mi suçlamıştı yani? Üstelik Eflah ile bir kere bile konuşmamıştım ben. Ona Asaf ile olan fotoğrafımı, tanımadığım bir kadına neden göstereyim ki?

"Ben senelerce senin ile konuşmadım Asaf. Eflah'ı bile tanımıyorum. Beni neler ile suçluyorsun?" dedim. Gözyaşlarım dökülmek üzereydi. Resmen senelerce olmadığım ben yüzünden ondan ayrı kalmıştım. O hastaydı bir aralar ama şizofren değildi. Bunlarda neyin nesiydi?

"Lütfen Nihal. Artık çok hayatımızdan. Farklı bir sayfa açınca senin içindeki kötülük değişmiyor. Hafızan silinmiş gibi davranmayı kes lütfen."

Gözümden akan yaşlara engel olamadım. O ben değildim. Ben o kişi değildim!

O an aklıma düşen şey ile yerle bir olmuştum. O kişi ben değilsem, benim diğer yarımdı. Şimdi parçalar yerine oturuyordu. Nihan'ın, Asaf'tan nefret etmesi, beni konuşmak için engellemesi... Doğru olmasını istemedim. Lakin tek çıkış yolu Nihan'a gidiyordu. Bana bunu yapmamış olmasını diledim. Bunu hak etmiyordum. Hem de hiç.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro