21.Bölüm "Tüm Şarkılar Sana."
Merhaba. Çok aşklı bölüm sizlere gelsin o zaman! Nasılsınız fındık kurtlarım?
Bu arada okunma sayıları fena değil bölüm başına ama oy ve yorum az. Açıkçası bu beni üzüyor. Kuzularım.
O yüzden bu bölüme elinizden geldiği kadar bol yorum yapıp, oy verir misiniz?
Teşekkür ederim kuzularım, teşekkür ederim.
Bölüm Şarkısı : Tuğkan - Sümbül.
🌺
Gözlerimi onla açtığım her saat dilimini kalbime saklamak istiyordum. Güne onunla, onun yüzüyle başlamak dünyanın en muazzam tadı olamlıydı. Güzel yüzünü bana dönmüş yatıyordu. Eli bel çukurumda diğer eli ise yanağımın yanında kalmıştı ve baş parmağı yanağıma değiyordu. Yorgan omzuna kadar kapalıydı. Saçları yastığın üzerine dağınık bir şekilde düşmüş kirpikleri bana gülümsüyordu. Ancak çizilse bu kadar güzel olabilirdi bir kare. O çizimlere yansıtılabilecek en güzel güzellikti.
Onu izlemeye devam ederken, derince nefes alıp verişini duydum. Ilık nefesi yüzüme çarptı ve yüzünü cama doğru döndü. Benim elimde onun belindeydi. Onun dönüşü ile birlikte sırtına sarılmıştım. Burnum ensesinde biten omurilik kemiğine değerken derince bir nefes alıp verdim ve kokusunu ciğerlerime gönderdim. Kalbimdeki bütün güller tekrardan hayat bulmuştu onun kokusu ile. Uyuyan güzellikler uyanmış, hepsi rengini tekrar almıştı. Gülen yüzüm daha bir aydınlanmıştı. Nefes almak bile onunla güzeldi.
Saçlarının arasına gömdüm burnumu ve gözlerimi kapattım. Dışarısı beyazdı, bu manzaradan bile daha güzeldi benim yatağımda yanımı dolduran manzaram. Çok güzeldi, çok.
Güzel kelimesini ona karşı çok kullanıyordum. Çünkü bu kelime tek onun adına yakışıyordu. Onun nefesinde can buluyordu. Güzel kelimesi, onun ile güzeldi.
Tekrardan döndü ve yüzünü bana çevirdi. Kahverengi gözlerini açtığında, gözleri direkt benim gözlerimi buldu. Tekrardan gözlerini kapattı ve bu sefer daha da güçlü araladı kahverengi gözlerini. Eli yüzüme değdi ve yanağımı okşadı. Burnuma öpücük kondurdu. "Bir sabaha en fazla bu kadar güzel uyanabilirdim." dedi ve duygulu gözler ile bana baktı. "Gözlerin, nefesin... Başka ne isteyebilirim ki senden başka." dedi ve dudaklarını dudaklarıma değdirdi. "Nefesin dudaklarımda can buluyor. Ve senin nefesin benim hücrelerimde intihar ediyor. Ölüyorum gül kokulu dudaklarına."
Dudakları dudaklarıma değerken söylediği kelimelerdi bunlar. Nefeslerimiz bir olmuştu. Kalbimde deli gibi uçuşan kelebekler vardı. Heyecandan ölecek gibi oluyordum. Bir elim kalbime değerken gözlerimi kapayıp yutkundum. Yutkunurken bile dudakları dudaklarıma temas hâlindeydi. Dayanamadım ve dudaklarımı dudaklarına daha çok bastırdım. Nefesim kesilmişken, onunda nefes almadığını fark ettim. Yüzümdeki eli saç diplerime kaydı. Gül reçeli tadındaki dudaklarına doyum olmuyordu. Öyle öpüyordu ki o dudaklar beni. Ölsem gam yemezdim.
Geri çekilen ben oldum. Çünkü biraz daha nefes alamaz isem ölecektim. Saten onun varlığı da nefes düzenimi bozmaya yetiyordu. Bir de dudakları eklenince tamamen atmayı durduruyordu kalbim. Nefes nefese kalmıştım. Kafamı tavana çevirdim. Oda da sadece bizim nefes seslerimiz yankılanıyordu. Git gide düzene giren nefesimizden sonra Asaf yatakta oturur hâle geldi. Elini bana uzattı. Uzattığı elini tuttum ve ben de yatakta oturur hâle geldim. Yataktan kalktım ve üzerindeki tişörtü çıkardım. Pijamamı çıkarmamıştım. Üzerimde atletle kalmışken bana baktığını, hatta beni izlediğini fark ettim. Üzerime gündelik bir kazağımı geçirdikten sonra ellerim eşofmanımın beline gitti. "Hey arkanı döner misin?" dedim gözlerim Asaf'ın gözlerinde iken. Çünkü bu adamı öpsem, aynı yatağı paylaşsam bile bedenimi onun gözleri önüne sergilemeye utanıyordum.
Asaf gülerek yüzünü cama çevirdi. Dizlerini karnına çekti ve ellerini birleştirip tuttu. "Cidden benden utanıyor musun Eflah?"
"Evet."
"Az önce beni öptün." dedi. Eşofmanımı çıkarmış çoktan iç çamaşırlı kalmıştım. "Sevdiğim adamı öptüm." dedim. Kotumu bacaklarımdan hızla geçirdim. Düğmemi kapattım ve dizlerimi yatağa koyup sırtından ağır ellerimi önde birleştirdim. "Hâlâ senden utanıyorum. Seni öpmekten değil. Seni sevmekten değil. Lakin hâlâ senden utanıyorum. Bedenimi sana göstermekten... Utanıyorum." kafamı eğmiş ona bakıyordum. Gözlerini bana çevirdi ve gülümsedi. "Beni sevdikten sonra bedenini bana gösterip göstermemen mühim değil. Senin bedenin, senin isteğin. Seni bedenin, güzelliğin için sevmedim. Ruhunu, ve o samimi gülüşlerin varken bacakların, göğüslerin sana özel." dedi ve beni bir kere daha büyüledi. Hiçbir adam gibi değildi. Onun derdi benim kalçalarım ya da göğüslerim değildi. Cinsellik değildi. Beni bedenim için sevmiyordu işte. Bir kadın ne isterdi ki başka? Beni ben olduğum için seviyordu. Ve benim için en önemlisi de buydu. "Sen ne güzel adamsın öyle." yanağına öpücük kondurdum ve kollarımı geri çektim. Yataktan kalktığımızda ikimizde banyoya yöneldik. Aynı anda kapı kulpunu tuttuğumuzda sesli şekilde güldüm.
"Sen gir güzelim." dedi ve eğilip elini uzattı. Eteğimi tutar gibi yapıp teşekkür etmiş oldum. Lavaboya girdim ve yüzümü yıkayıp sabunladım. Havlu ile yüzümü kurulduktan sonra aynaya baktım. Kendi kendime gülümsedim. Ah aptal âşık, deli kız!
Kapıyı açıp hole çıktığımda mutfağın camından dışarıyı izlediğini gördüm. Gülümsedim. Uzun boyu ile etrafı kaplıyordu. Evime neşe katıyordu, ses oluyordu. O olduğu zaman evimin bütün odaları gül kokuyordu.
Kafasını camdan çevirdi ve bana baktı. "Bu gece şarkı söyleyeceksin." dedi. Bana doğru attı adımlarını. "Eee ne hissediyorsun. Heyecanlı mısın güzelim?" dedie lini bebeğime koyarken. Açıkçası en büyük heyecanım onun yanında olmaktı. Milyonlarca kişinin önünde şarkı söyleyebilirdim ama o milyon kişinin içine o da dahilse o zaman heyecanlanırdım. Çünkü o kadar kişi arasından benim en önemsediğim kişi o olurdu. Tıpkı bu dünya da olduğu gibi. 7 milyar kişi arasından o benim en sevdiğimdi. İnsan ailesini sevmez miydi ki? "Heyecanlıyım. Ama şarkı söyleyeceğim için değil. O mekanda o sahneye çıkıp, sen bana bakarken şarkı söyleyeceğim için."
"Bana şarkı sözün vardı. Şimdi alabilir miyimo şarkıyı dudaklarından?" dedi. Beni kalpten götürme peşindeydi. Dudaklarımı yaladım ve mırıldanmaya başladım. "Her şey seninle güzel..." dişlerimi göstererek gülümsedim ve devam ettim. "yolda yürümek bile, olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile." elim boynuna gitmişti dans ediyorduk. "Her seninle güzel." diye tekrar ettim bir kere daha. "Bu toprak bu taş bile. İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile." kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi. Sesini kulaklarımda duyuyordum resmen. "Sesinin mükemmel olduğunun farkında mısın?" tek kaşımı kaldırdım ve gülümsedim. "Evet." sesli bir şekilde güldü. "Ego bile yapamıyorsun." dedi. Cidden ego bile yapamıyordum. Ben böyleydim işte. En sevdiği filmi her açışts ağlayan, sevdiği zaman başka hiçbir şey görmeyen. Resimlere bağlı olan, beyazı seven, fırçalarına âşık olan...
"Titanik neden en sevdiğimiz film biliyor musun Asaf?" dedim dudaklarıma buruk bir tebessüm ilave ederek. "Bu da nereden çıktı?" dedi. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Hiç öyle aklıma geldi." dedim. "Neden en sevdiğimiz film diye sordu. O an aklıma resme tutkulu olan Rose ve sevdiği kadını öleceği gün resmeden Jack geldi. Çok zor yutkundum o an. Gözlerim ışıltı ile parlarken, gözlerine daha yoğun baktım. "Jack tıpkı senin gibi. Ressam. Bir kadının sevebileceği en muhteşem erkeklerden birisi. Gerçek olmadığı çok belli. Çünkü gerçek olamayacak kadar güzel. Rose ise benim gibi. Tablolara bayılıyor. Özgür ruhlu. Sevdiği zaman vazgeçmeyen." dedim ve elim saçlarında dolaşırken gözlerine bakmaya devam ettim. "Seni tanımadan önce karşıma hep Jack gibi bir adam çıksın isterdim. Jack Dawson. Hayallerimde ki en güzel erkekti benim için. Öleceğini bile bile sevdiği kadından vazgeçmedi. Onun yanında verdi donuk son nefeslerini. Rose ise gitme imkanı olsa bile bir ihtimal durdu sevdiğinin yanında. Donmak üzereydi, yine de durdu. Biliyor musun Asaf? Jack'e yaşama sözü vermeseydi o düdüğü o donmuş adamın ağzından alıp flikanın dönmesini sağlamazdı." derince bir nefes alıp verdim. "Rabbim dualarımı kabul etti. Karşıma sen çıktın. Biliyorum ki sende onun gibisin. Bir insanın hayal bile edemeyeceği güzelliktesin. Gerçekte olamayacak kadar güzelsin." kalbimden dökülen her kelimeyi tuttu zihninde. Dikkatle beni dinliyordu. Öyle etkili bakıyordu ki gözleri ben kollarında ölsem gam yemezdim. Tıpkı Jack gibi...
"Sen, sen çok güzelsin. Rose'den bile güzelsin. İnanıyorum ve biliyorum ki sevgilim. Ben öleceğim sen de gel desem, sen düşünmeden gelirsin. Lakin ben seni ölüme çağırmam. Yaşaman için ölürüm. Tıpkı Jack gibi. Lakin biz onlar değiliz. Yine de gerçek hayattaki onlar gibiyiz. Biz daha güzeliz sevgilim. Onlar filmde güzelken, biz de hayatta güzeliz." dedi ve dudakları çenemi buldu. Gözlerimi kapattım ve saçlarından gelen kokusunu ciğerlerime yolladım. Biz, biz güzeliz. Tek olduğumuz zaman belki bu kadar güzel değildik, lakin bir olduğumuz zaman ruhlarımız alev alıyordu. Bu alev beni öldürüyordu.
Ellerimi boynundan çektiğimde, o da elini belimden çekti. Ellimi kalbime koydum ve kendi kendime gülümsedim. Asaf ise çoktan lavaboya gitmişti. Bileğimdeki toka ile saçlarımı topladım ve bir bardak su içtikten sonra kahvaltı hazırlamaya başladım. Asaf'ta lavabodan çıktıktan sonra bana eşlik etti. Hatta bir ara Bruno Mars'ın şarkısını açıp komik komik dans ettiğine de şahit olmuştum. İlk tanıdığım adama baktığım zaman gerçekten bir insanı dışına bakarak tanımlamamak gerektiğini anlamıştım. Çünkü onun içi tamamen renkliydi. Dışarıdan ne kadar siyaha içeriden o kadar renkliydi. Çeşit çeşit renklerdi vardı. Gülüşü, bakışı, dans edişi, öpüşü, sarılışı... Hepsi ayrı bir renkti. Hepsi de çok güzeldi.
"Akşama ne giymeyi planlıyorsun?" dedi aniden. Kumandayı bıraktım ve gözlerimi ona çevirdim. "Dolabımdan bir şeyler giymeyi planlıyorum. Neden ki?" ayağa kalktı ve beni de elimden tutup ayağa kaldırdı. "Boş ver onları başka bir zaman giyersin. Gel sana elbise almaya çıkalım." dedi. Çoktan dış kapıya yürümeye başlamıştı bile. "Saçımı başımı düzelteseydim bari."
"Sen her hâlinle güzelsin bebeğim."
Bebeğim? Ah.
Telefonumu cebime sıkıştırdım ve montumu sırtıma geçirdim. O boylarını giymeye başlamışken benimkileri de dolaptan çıkarıp bana uzattı. Gülümseyip botları elinden aldım ve bir çırpıda giydim. Kolunu vans uzattığında kolumu koluna attım. Kapıyı kapatıp kilitledikten sonra merdivenlerden inmeye başladık. Yerdeki karlar kenarlara kürenmişti. Yolu açmışlardı. Asaf'ın arabasına doğru yürüdüm ve ön koltuğa geçip ellerimi biribirine sürtmeye başladım. Hava cidden soğuktu. Asaf arabaya biner binmez, hemen klimayı açtı. Birkaç dakika sonra arabanın içindeki soğukluk kırılmıştı. Asaf arabayı park ettiği yerden çıkardı ve mağazanın yolunu tuttuk...
Gidene kadar konuşmamış sadece ikimizde radyoda çalan her şarkıya eşlik etmiştik. Güzel bir cadde de, bir butiğin önüne park etmişti arabayı. Avmleri sevmediğini biliyordum. Böyle sade ve güzel yerler gerçekten avmlere göre daha güzeldi.
Arabadan indim ve Asaf'ın tarafına doğru yürüdüm. Ellerini ellerime kenetledi ve butiğe attık adımlarımızı. İçeriye girdiğimizde tatlı bir kadın gülümsedi. "Hoş geldiniz efendim." dedi bir Asaf'a bir bana bakarak. Gözleri bende iken Asaf'a kaydığında kadına imalı bir bakış attım. Bu mağazada erkekler için hiçbir şey yoktu. Asaf'a bakmasına ds gerek yoktu. Kesinlikle onu kıskanıyordum. Kadına sahte bir gülümseme armağan ettim. "Elbise almak için gelmiştik biz. Sevgilimle." dedim. Sevgilim kelimesini vurgulamıştım istemeden. Kadının bakışları bakış değildi. Yiyecek gibiydi sevgilimi. En azından ben imalı bakış attıktan sonra gözlerini çekmişti Asaf'ın üzerinden. Kadına resmen psikolojik baskı yapmıştım. Umarım kendimi rezil etmemişimdir diye düşündüm.
"Tabii hanım efendi. Buyurun. Bu taraftan ilerleyin." dedi elini sola doğru çevirirken. Asaf'ın elini bırakmadan elbiselerin olduğu yerde doğru ilerledim. "Nasıl bir şey istersiniz?" diyerek başka doru yöneltti kadın bana. Gözlerimi Asaf'a çevirdim. Bütün şarkılarımı onun için söyleyecektim. Elbiseye de o karar verebilirdi. "Madem buraya sen getirdin beni. Sen seç elbisemi." dedim. Asaf gülümseyip elimi bıraktı ve birkaç elbiseyi üzerimde sırayla tutmaya başladı. Siyah, lacivert, pembe, petrol yeşili.. Ve birkaç renk daha. En sonunda lacivert ve petrol yeşilini bana uzattı ve denememi rica etti. Kadın kabinleri gösterirken Asaf'ta peşimden geldi ve köşedeki koltuğa oturdu. O kadının olduğu ortamda onu yalnız bıraktığım için resmen içim içimi yiyordu. Belki kadını yanlış anlamıştım ama yine de fazlasıyla kıskanıyordum Asaf'ı. Hayallerimdeki adamı bulmuşken, kıskanmasam olmazdı.
Petrol yeşili elbiseyi giydim ve fermuarıns uzamaya çalıştım. Elim gitmemişti bir türlü. Asaf'a seslendiğimde perdeyi hafiften araladı ve bana baktı. Gözüne çarpan direkt olarak belimden enseme kadar açık olan sırtım takılmıştı. Yutkunduğunu fark ettim adem elmasından. Yüzünü aynadan seçebiliyordum. Bir eli belimde iken diğer eli de fermuarı tuttu usulca. Yavaşça fermuarı yukarıya doğru çekti ve bitiş yerine, enseme öpücük kondurup saçlarımı sırtıma attı. Kulağıma "Çok güzelsin." diye fısıldadıktan sonra dışarıya çıktı. Aynadaki yansımama son bir kere baktıktan sonra kalbinden çıktım. Koltukta oturan Asaf'ın karşısına dikildim ve ellerimi iki yana açtım. "Nasıl olmuş?"
"Fazla, fazla güzel. Diğerini denemene bile gerek yok." dedi ve elbiseye bakmaya devam etti. En sonunda ise yine gözleri gözlerimi buldu. "Bu yeşillere de çok yakışmış hem, benim baktığım yeşillerine." yanaklarımın kızardığını hissederken bizimle ilgilenen kadının bana bakıp gülümsediğini gördüm. Sanırsam kadını yanlış anlamıştım. "Çok yakışıyorsunuz. Tanrı sizi ayırmasın." dedi yeni fark ettiğim aksanı ile. Gerçekten kadını yanlış tanımlamış olmalıydım. Yine de Asaf'a olan o bakışları gerçekten rahatsız ediciydi. Ben ona bakmaya kıyamaz iken bir başkasının ona beğenerek bakması katlanılmazdı.
Köşedeki aynadan yansımama birkez daha baktım. Bu gece sahneye çıkacaktım. Gözlerim ise sadece onda olacaktı. Söylediğim her şarkıyı ona söyleyecektim. Ona gülümseyecektim.
'Ruhuna bak sevgilim, benim ruhumu göreceksin. Fırçanı savur tuvale sevgilim, her renkte kendini bulacaksın. Benim her renkte seni bulduğum gibi.'
Bölüm Sonu
Sosyal Medya Hesaplarım
İnstagram : Mayneymisherahikayeleri
Kişisel Hesabım : NisaKufaci
Ask.Fm : Mayneymishera
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro