Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

16.Bölüm "Titanik."

Merhaba, Nasılsınız? Ben iyiyim teşekkür ederim sağ olun.

Ben büyük bir Leonardo Dicaprio hayranıyım. Ayrıca Titanik'te en sevdiğim film. Bölümü okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Bölüm 200 okunma oy ve yorum 10 Oluyor çok kötü.

Bölüm Şarkısı =
Celine Dion - My Heart Will Go On.

Huzurun ve tanımı var mıydı? Benim için vardı. Onun yüzüne bakmak, gözlerinde kaybolmak bir huzurdu benim için. Huzuruma bakarken bile doyabilirim. Dokunmam gerekmez. Onu görerekte huzur bulabilirim. Kalbimdeki onun aşkına sarılmakta bana huzur verir. Ben bir adam sevdim, ona huzur dedim. Dokunmaya bile kıyamadığım her yüzüne baktığımda mutluluktan ağlayacağım bir adamı sevdim. Gözlerinde eşsiz bir yolculuğa çıkarken kalbimden mısralar dökülüyor dudaklarına. Adına yüzlerce şiir yazsam doyamam onun sevdasına. Dudaklarını yıllarca öpsem, bana her zaman ilk onu sevdiğim gün ki gibi gelir. Ben bir adam sevdim, kirpikleri sevdadan, dudakları şiirden, gözleri kor bir alevden...

Saçlarımın uçlarına dokundu elleri. Kalp atışını saçlarımın arasından hissedebiliyordum. Saçlarımın üzerine çarpıyordu nefesleri. Diğer eli elimin üzerindeydi. Yağmur yağıyordu. Balkonun kapısını açmış, mis gibi toprak ve yağmur kokusunu içimize çekiyorduk. Ben yağmuru severdim. Özgür damlaların dansını, şimdi sevdiğim iki şey ile güzel bir Pazar günü geçiriyordum. Yağmur kıskanmasın ama ben bu adamı daha çok seviyordum.

Kafamı kaldırdım ve gözlerine baktım. Alnıma dudaklarını bastırdığında kalbim tekledi. Dudakları öyle güzeldi ki, saatlerce baksam doyamazdım. Şimdi biz biribirine aşık iki ruh bir bütün isek ben onun olduğu yarımı daha çok seviyordum. Bir çekim vardı. Zıt kutuplar değildik, tamamen aynı da değildik. Lakin bu bütün gücü elinde tutan kalplerimiz birbirlerine sarılmakta ısrarcıydı. Kalbime sarıldığı an ölsem umrumda olmazdı. Ölüm onun kollarında, annenin yavrusuna söylediği ninni kadar güzel geliyordu kulağıma.

"Eflah." Dedi sesini her daim duymak istediğim sevdam. Onun ağzından ne de güzel duyuluyordu ismim. "Nihal seni çok yoruyor mu?" Kafamı göğsünden kaldırdım ve gözlerimi gözlerime getirdim. Bu kadar güzel bir günde Nihan umrumda bile değildi. Şimdi neden tat kaçıranın konusu açılmıştı ki? Kaşlarımı çattım. "O kim ki Asaf?" Derince bir nefes alıp verdim. "İnan ona acıyorum. Tamam üzülüyorum. Bazen seni sevdiğini düşünüyorum ve bu bana katlanılmaz geliyor. Yine de senin onun sevmediğini biliyorum. Ona üzülüyorum evet ama herkes herkesin sevmek zorunda değil.Mesela..." Durdum. "Mesela sen beni sevmeseydin, sevdam. Ben seni kalbimde saklayabilirdim. Sana rahatsızlık vermezdim inan. Senin mutluluğun benim mutluluğum." Gözleri büyülenmiş gibi bana bakıyordum. Kahverengi gözlerindeki o pırıltıların her birinden öpmek istedim o an. Ne yazık ki bu mümkün değildi. "Seni sevmek konusunda ne kadar da haklıymış kalbim. Sen siyahın arkasındaki diğer renklerimi fark ettin benim."

"Neyiz biz o zaman?"

"Beyaz Ve Diğerleri."

Beyaz bendim. O bütün renklerdi. Biz aşkla birbirine karışmış ruhlardık. Ruhtaki her renktik. Ressamın fırçasına bulanmış renkler kadar güzeldik.

"İyi ki benimsin demeyeceğim sana." Gözlerime baktı. "Çünkü sen kimsenin değilsin Eflah." Bir kere daha öptü alnımdan. "İyi ki benimlesin."

Onsuz olan her dakika bana Cehennem misali geliyordu. Ona öylesine alışmıştım ki... Ben daha önce aşık olmamıştım. Aşkın bu kadar kuvvetli bir bağ olduğundan bir haberdim. Şimdi ise o vardı, ben onun yokluğunda nefes alamıyordum. Çünkü her nefesimde o gizliydi. O olmadığı zamanlarda nefesimi kendime saklıyordum, ona olan özlemim artmasın diye...

Dün güzel bir pazar günü geçirmiştik. Kalbi bana huzur veriyordu. Doyasıya baktım yüzüne gözlerine, şimdi ise işi olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Bu pazartesi herkes izinliydi. Ben ise evde öylece kalmıştım. Dışarıda sağanak vardı. Umarım hasta olmaz diye düşündüm. Hasta olduğu zaman kötü oluyordu. Şu an dışarıda bir yerde ise hasta olması kaçınılmazdı. O siyahın ardında gökkuşağının arasında hassas bir adam gizliydi.

Dizlerimi karnıma çektim, balkonun kapısının kenarındaki berjerde oturuyordum. Cam hafif açık, ufak ufak yağmur damlararı bacaklarıma çarpıyordu. Evde hâlâ onun kokusu vardı. Evimde onun kokusu kol geziyordu. Ne büyük nimetti bu Rabbimden bana.

Kapı açıldığında bacaklarımı hemen yere indirdim ve kapıya doğru ilerledim. Asaf gelmişti. Yağmurluğunun paçalarından sular yere akıyordu. Yağmurluğu, sağanak yüzünden koyu bir renk almıştı. Üzerini çıkardı ve ıslak saçlarını salladı. Öyle güzel gözüküyordu ki ıslak saçlarının yüzünde dalgalanışı, yağmur sularının yüzüne akışı... Yutkunmama sebep oldu. Kahverengi saçları daha bir koyuydu. Botunu çıkardı ve sonrasında bana ufak bir bakış atıp kazağını çıkardı. Abartılı bir şekilde kaslı olmayan bedenine bakarken derince bir nefes alıp verdim. Gözleri gözlerime geldiğinde hızla yanıma geldi ve narin dudaklarının alnıma bastırdı. Saçının uçlarından süzülen taneler yüzüme akmıştı. Uzandım ve çenesinden öpücük kondurdum. Kollarını bana uzattı ve sıkıca sarıldı. Olduğumuz yerde dans edercesine sarılırken güldüm. O da güldü. Hafiften geri çekildi ve yüzüme baktı. "Seni sevmeyi tanımlayamıyorum." Duygularım sesime yansıyacak şekilde konuştum. Öylesine gözlerime bakıyordu. "Tanımlayabiliyseydin eğer adı aşk olmazdı gül bahçem." Bir kere daha sıkıca bana sarıldı. Sıcak bedenini kalbimde hissediyordum. Nefes alamayacağım kadar sıkı sardı beni kolları ile. Huzurdu, kolları huzurdu.

Kollarını benden çekti ve oraya gitti. Oraya giderken sırtını izledim. Yapılı sırtı göz kamaştırıyordu. İçeriye geldiğinde üzerinde ince bir kazak vardı. Burada eşyası var mı diye düşündüm bir an. Benim kazaklarım ona olmazdı çünkü. "Senin buradan kıyafetin mi vardı?"

"Hayır." Dedi. Şaşırmıştım. Bu üst benim miydi? "Kimin o zaman?"

"Dolabında buldum. Senin olmalı." Üzerindeki kazağı daha çok inceledim. Hatırlamıştım. Bu üst benim zamanımda erkek reyonunda beğenip aldığım kazaktı. Bol giyinmeyi o zamanlar çok seviyordum. Şimdi ise biraz daha az bol olanlar tercihimdi. Bu kazak ona gerçektende yakışmıştı. "Evet. Benim kazağım hatırladım." Ve onun bana güvendiğini hissettim. Evimde bir erkek kazağı olmasını kötüye yormadığı için onu karşıma çıkaran Allah'ıma şükrettim.

Mutfağa girdi ve bir bardak su içti. Ben ise kapının eşiğinden onu izliyordum. Evimde onun oluşu ne de güzeldi. Ben evimde bir sese ihtiyacımın olduğunu fark etmiştim o an. O ses, kalbimin sesiydi. İşte tam da evimin mutfağındaydı. Tüm benliği ile oradaydı. Benim adamımdı. Benim sevdiğim adamdı. Bana ait değildi lakin kalbinde olduğumu biliyordum. Ben de ona ait değildim lakin kalbimin tamamını sarmaşık misali o sarmıştı. Aşk için kimseye ait olmak gerekmiyordu. Mantık ve kalp aşka tutulduğu zaman gerisi teferruattı. Ben her zerrem ile ona âşık olmuştum.

Bardağı güzelce çalkaladı ve makineye koydu. Makinenin kapağını kapattı ve bana döndü. Gözlerinin içi gülümsüyordu bana bakarken. Bunu görmek ne büyük huzurdu. Bunu hissetmek... Ben şu an ölsem, son olarak onun yüzünü gördüğüm için mutlu bir ruh olurdum.

Elini belime koydu ve kahvelerini yeşil gözlerime dikti. Alnıma öpücük kondurduğunda gözlerimi kapattım. Kalbim ağzımdan çıkacak gibi oluyordu. Dokunduğu, dokunmadığı her hücrem alev alev yanıyordu. Ruhum ona olan aşkımı haykırırken bedenim aşktan ölüyordu. Aşk... Sahi aşk neydi ki? Bir duygu yüklemesi miydi? Geçici miydi?

Aşk oydu. Ve onun adı aşk ise, aşk geçiçi bir şey değildi.

"Bugün izinli olduğumuza mutluyum. Bütün günümü senin yanında geçirmek güzel geliyor." Eli belimde iken salona doğru yürüdük. Kendini koltuğu bıraktığı zaman, üzerine düşmüştüm. Saçlarım yüzüne sarkmış gözleri gözlerime gelmişti. Dudaklarımızının arasında ufacık bir mesafe kalmıştı. Nefes alışverişim bozulmuştu. O ise öylece gözlerime bakıyordu. Bana sarıldığında kafamı göğsüne koydum. Ruhumun eline bir kadeh şarap verilmiş gibiydi. Sarhoş olmuştu. Bedenim sapasağlam ayaktayken ruhum ona âşık bir sarhoştu.

Elleri hafifçe saçlarımın arasından geçerken birden televizyonun açılması ile romantik anımız bozuldu. Gözlerimi ona çevirdim. Televizyon nasıl açılmıştı? Elini beline doğru uzattı ve bir şey arar gibi yokladı. Sonrasına kumanda elinde gözükünce güldü. Kumandayı havaya kaldırdı. "Üzerine yatmışım." Kumandayı orta sehpaya koyacak iken kafası koltuktan aşağıya kaydı. Elim ile ensesinden tuttum ve kafasının yere vurmasını engelledim. Gözlerimin içine bakarken gülümsedi. "Bu ufak kazalar beni katil edecek Eflah." Elini tekrar saçlarıma getirdi. "Ben sana dokunmayan kıyamıyorum be gül bahçem." koltukta oturur pozisyona geldiğinde bende tam önünde kalmıştım. Bacaklarının üzerindeydi bacaklarım. Geriye çekildim ve bacaklarımı kurtardım. Şimdi yanyanaydık. Eli yanağımda iken gözlerime büyülenmiş gibi bakıyordu. "Hücrelerim alev almış her biri senin adını sayıklıyor. Ruhum ile seviyorum seni Eflah." Beni kendine nazikçe çekip sarıldı. "Yanımda olsan bile özlüyorum seni. Nasıl bir sevda bu?"

Sevdanın bir tanımı yok sevgilim. Sevda her sevda sahibine farklı gelen bir duygu. Benim için ise sensin. Ben senin her zerrene sevda demişim. Gözlerinin harelerinden, yanağındaki yara izinden, dudağının kenarlarına bulunan gamzelerinden, dağınıktı kahverengi saçlarından yüzündeki bir milime kadar sevda dedim. Kalbimdeki çiçeklere senin adını fısıldadım. Ruhumu senin ruhuna karıştırdım. Başkaları için sevda nedir bilmem, lakin benim için sevda sensin adamım.

Sonraki saatlerde film izlemeye karar verdik. Ne izleyeceğiz diye düşünürken en sevdiğim filmi izlemek istedim onunla. "Titanik'i izlemeye ne dersin?" Aklıma Leonardo Dicaprio geldi. Şüphesiz ki en sevdiğim aktör oydu. "En sevdiğim filmi senin ile izlemek güzel olacak." Asaf gözleniri irileştirdi. "Gerçekten en sevdiğin film mi?" Kafamı onaylamak adına aşağıya yukarıya doğru salladım. Asaf inanamaz gibi güldü. "Benimde en sevdiğim film." Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. "Sevgilim ile bir ortak yönümüz daha." Gülümsedi. "Sevgilim demek... Diğer ortak yönümüz neydi peki sevgilim?"

"İkimizde ruhlarımızın sanatkarlığından saçılan boyaları tablolara döküyoruz. Özgürlüğümüzü resimlerde buluyoruz." Yanağına öpücük kondurdum. "İkimizde ressamız." Kahkahalar attı. "Türkiye'de bulunmaz hint kumaşıyız desene sen şuna?" Kumandayı elime aldım ve filmin adını arama butonunu girdim. "Aynen öyle. Bulunmaz iki kin kumaşı birbirini buldu."

Filmi açtım ve kafamı onun göğsüne yasladım. Derince bir nefes alıp verdim. Gülümseyişim buruk bie tebessüme bırakmıştı yerini. Çünkü ben bu filmi aklıma getirdikçe üzülüyordum onların aşkına. Bir asırlık aşk hikayesi...

Film başladı ve ben ona sımsıkı sarıldım. Daha gemiyi görür görmez kalbim burkulmuştu. Rose'nin geminin kalıntılarına hasret ile bakışları kalbimi yakıp, yıkıp geçmişti. Jake olan ölümsüz aşkı ne de güzeldi. Keşke bizde o dönemlerde olsaydık diye düşündüm. Ben kaldırımlı taşlarda kabarık elbisem ile yürürken karşıdan uzun boylu açık kahverengi gözleri olan Asaf gelecek ve ben görür görmez ona âşık olacağım... Düşüncesi bile güzeldi. Yine de vakti fark etmiyordu. Ben onun bu dünyada bulduğuma şükrediyordum...

Film bittiğinde salya sümük ağlıyordum. Asaf bana bakıyor, bana baktıkça daha çok ağlıyordum ve sürekli yanaklarına öpücük konduruyordum. "Aptal Rose. Yer açsaydı ortaya Jack sığabilirdi. Zaten adam benden bile zayıf." Asaf bana sarıldı ve güldü. "Bu sadece bir film Eflah. 30 yaşına gelmek üzeresin çocuk gibi olma." Kollarımı ondan çektim ve somurttum. "Ben onun yerinde olsaydım ve sen Jack olsaydın ben sensiz biz hayat yerine ölümüne tercih ederdim." Asaf susmam için işaret etti. "Lakin ben buna izin vermezdim ve tıpkı Jake gibi davranırdım."

"Hey o zaman sen de bir aptalsın. Jake'yi çok seviyorum lakin kız tekneye bindiği zaman denize atlayıp araya karışabilirdi. Ölmesi gerekmiyordu." Asaf kahkaha attı. Koluna vurduğumda ise sustu. Kesinlike yine gözlerim şişmişti. Titanik'i her izlediğimde böyle oluyordum. Sanki Leonardo gerçekte ölmüş gibi hissediyordum. Bu etkiden kurtulmak için bütün filmlerini neredeyse hepsini seyretmiştim. Lakin Titanik'i tekrar seyredince diğer bütün filmleri unutuyordum. En sevdiğim şeylerden birisi ise Jake'nin resim yeteneğiydi.

Asaf sulu gözlerime bakarken derince bir nefes alıp verdi. "Hey sen Rose değilsin ve bende Jack değilim." Dudağıma bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. "Ben seni bırakmayacağım." Gözlerim daha çok sulandı. "Ama ölüm var." Saçını kulağımın arkasında sıkıştırdı. "O zaman senin ile ölürüm." Kollarımı ona sımsıkı sardım. "Hayır ölme." Gözyaşlarım omzunu ıslatıyordu. İşte Titanik'in bana yen etkileri bunlardı. Çocuk gibi oluyordum. Salya sümük ağlıyordum ve her seferinde Jack'in kurulabileceğini düşünüyordum. Yine de bu filmi sevdiğim adam ile izlemek güzeldi. Jack'in yerine onu koymam tamameb saçmalıktı. Sonuçta ben Eflah Akın'dım. O da Asaf Kara'ydı.

Hava kararmaya başlamıştı. Ağladığım için uykum daha erken gelmişti. Gözlerimi ona çevirdim. "Benim uykum geldi." Koltuktan kalktım. "Ben uyumaya gidiyorum." Asaf'ta koltuktan kalktı ve benim şle birlikte odaya geldi. Yorganın altına girdiğimde yatağın ucunda oturmuş bana bakıyordu. "Sana masal okumamı ister misin?"

"Hayır ben 27 yaşına girecek yaşlı bir bunağım." Bunu demem ile birlikte Asaf kahkaha attı. "Ah hayır. Hiçbir bunak bu kadar güzel olamaz." Ondan çektiğim gözlerimi tekrar ona diktim. "Benim güzel olduğum için mi seviyorsun?"

"Eve." Kalbin dokundu. "Kalbin güzel olduğu için seviyorum. Kalbinib güzelliği yüzüne yansımış sevgilim." Beni her seferinde kendine daha çok âşık ediyordu. Bileğinden tuttum.

"Gel."

"Ne?"

"Benim ile uyu."

Gözlerime baktı. Gülümsemesi silinmiş yüzü ciddi bir hâl almıştı. Yatağın diğer ucunda boş olan yastığa baktı. Yanıma kıvrıldı. Bana bakıyordu. Kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi. Elimi yüzünde götürdüm ve gülümsedim. "İyi geceler sevgilim."

Ve biz o gece ilk kez birlikte uyumuştuk. İlk kez sevdiğimiz filmi birlikte izlemiştik. Ben sevdiğim adamı bulmamın güzelliğini yaşarken, onun güzelliğine ise ölüyordum. İliklerime kadar sevdası işlemiş iken İnsan kurtulmak istesem bile ne çare? Ondan ölene dek vazgeçmeyecektim. Kalbi güzel başka hangi insan bulabilirdim ki?

Sosyal Medya Hesaplarım
İnstagram : Mayneymisherahikayeleri
Kişisel Hesabım : NisaKufaci
Ask.Fm : Mayneymishera

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro